MİN HAC ANA SAYFA

 

BUYU’ : ALIŞVERİŞ/ TİCARET

 

A. ALIŞ -VERİŞİN ŞARTLARI

 

B. SELEM (PEŞİN PARA İLE VERESİYE MAL ALMAK)

 

C. İKRAZ (BORÇ)

 

D. REHİN

 

E. İFLAS

Bir kimsenin peşin ödemesi gereken borcu mevcut malından fazla ise alacaklıların isteği üzerine kendisi mali tasarruftan men edilir. Fakat vadeli borç için kişi mali tasarruftan men edilemez. Pe­şin borç için müflis üzerine kısıtlılık konulunca, en zahir kavle göre vadeli borçların vadesi girmiş olmaz.

 

Kişinin borcu malına eşit ise ve kendisi kazanç elde ediyorsa, nafakası kazancından ödenir ve kendisi kısıtlılık altına alınmaz. Ka­zanç elde etmiyorsa ve nafakası malından Ödeniyorsa da keza en sa­hih kavle göre yine kısıtlılık altına alınmaz.

 

Alacaklıların talebi olmadan borçlu kısıtlılık altına alınmaz. Alacaklıların bir kısmı hacr (kısıtlılık) konulmasını ister ve borcu da malından fazla ise, kısıtlılık altına alınır. Ödenecek borcu malından fazla değilse, kısıtlılık altına alınmaz. En sahih kavle göre, müflisin talebi üzerine kendisine hacr konulur. Kişi kısıtlılık altına alındığın­da alacaklıların hakkı malına taallûk eder. Hakim hacr kararı verdi­ğinde halkın müflis ile muamele yapmaktan sakınması için şahit bu­lundurur.

 

Kısıtlılık altına alman kişi satış, hîbe ve köle azad etme gibi akidlerde bulunursa, bir kavle göre tasarrufu durdurulur. Yaptığı bu tasarruflar borcundan fazla ise geçerli sayılır. Borcundan fazla değil­se tasarrufu geçersiz kalır. En zahir kavle göre, kısıtlılık altına alı­nan kişinin yaptığı akidler hükümsüzdür. Şayet malını borcu karşılığında alacaklılarına satarsa, en sahih kavle göre akid hüküm­süzdür. Kısıtlı kimse zimmetine bağlı olarak, örneğin selem akdi su­reti ile satışta bulunur veya zimmetinde olmak üzere bir malı satın alırsa, en sahih kavle göre akid sahih olup aldığı mal veya para zim­metinde borç olarak kalır.

 

Kısıtlılık altına alman kişinin evlenmesi, boşanması, karısı ile huT yapması, kısası tatbik etmesi veya kısası affedip diyet alması sa­hihtir.

 

Kısıtlılık altına alınmadan önce üzerinde bulunan bir malı ve­ya bir borcu ikrar ederse, en zahir kavle göre alacaklılar hakkında­ki ikrarı kabul edilir. Fakat kısıtlılık altına alındıktan sonra üzerin­de bir akdin veya süresiz bir akdin bulunduğunu söylerse, hakkındaki bu ikrarı kabul edilmez.

 

Kısıtlılık altına alındıktan sonra bedeli mal olan bir cinayet iş­lediğini ikrar ederse, en sahih kavle göre bu ikrarı kabul edilir. Kısıtlılık altına alınmadan satm aldığı ayıplı malı geri vermesinde fayda varsa, geri verebilir. En sahih kavle göre kişi kısıtlılık altına alındıktan sonra; avlanmak, vasiyet veya satış akdi veya sahih oldu­ğunu kabul etmemiz halinde satış yolu ile meydana gelen malına kısıtlılık sirayet eder.

 

Satıcının kısıtlı kimse ile yaptığı akdi feshetme hakkı yoktur. Müşterinin kısıtlı olduğunu bilirse hakkı bizzat mala taalluk eder. Kısıtlı olduğunu bilmese de hüküm böyledir. Satıcının hakkı mala taalluk etmesi mümkün değilse parayı diğer alacaklılardan önce al­ma hakkı olmaz.

 

1. Kısıtlılık Altına Alınan Mal

 

Kişi kısıtlılık altına alındıktan sonra, hakimin acele üzere kısıtlının malını satarak alacaklılara taksim etmesi sünnettir. Önce bozulacak malları, sonra sırası ile menkul ve akarları satar. Malları müflisin ve alacaklıların huzurunda, her malı kendi piyasasında ra­yiç bedelle ve bulunduğu beldenin parası ile peşin satmalıdır.

 

Borç nakid cinsinden değilse ve alacaklı hak ettiği malın aynısını istiyorsa, hakim aynı malı kendisine satın alır. Şayet ala­caklı para almaya rıza gösterirse, mal yerine para vermek caizdir. Fakat selem akdinde mal yerine para vermek caiz olmaz. Hakim, karşılığını almadan malı müşteriye teslim etmez. Aldığı bedeli ala­caklılar arasında taksim eder. Fakat az olur da taksim edemezse, tümü toplamncaya kadar bedeli bekletir. Hakim, alacaklılara kendi­lerinden başka alacaklının olmadığına dair şahit getirmeleri için teklifte bulunamaz. Para taksim edilirken bir başka alacaklı çıkar­sa, alacağı oranda eldeki paraya ortak olur. Zayıf kavle göre ilk tak­simat iptal edilir ve yeni bir taksimat yapılır.

 

Müflis, kısıtlılık altına alınmadan sattığı malın sahibi ortaya çıkar da malın bedeli telef olmuşsa bu, sonradan belli olan borç hükmündedir. Hakimin sattığı mal, bir başkasına ait olduğu ortaya çıkarsa, öncelikle bu mal sahibinin parası ödenir. Bir kavle göre ise; bu para alacaklıların hissesi oranında kendilerinden geri alınır.

 

Hakim, alacaklılara paylarını taksim edinceye kadar müflise nafakası vacib olanların nafakasını aynı paradan karşılar. Müflis çalışmakla kazanç elde edi-yorsa, nafakaları alacaklıların hissesin­den karşılanmaz. En sahih kavle göre, borçları için müflisin meske­ni ve hizmetlisi satılır. Hatta müflis müzmin hastalık veya bulundu­ğu makam itibarı ile hizmetçiye ihtiyaç duysa da bunlar satılır. Ken­disine uygun bir takım elbise bırakılır. Bir takım elbise; gömlek, şal­var, sarık ve ayakkabıdan oluşur. Kış mevsiminde bu elbiselere bir palto ilâve edilir. Kendisine nafakası vacib olanlara taksim gününün nafakası bırakılır.

 

Kısıtlılık altındaki kişinin malları alacaklılar arasında taksim edildikten sonra geriye kalan borcu kapatmak için çalışması veya ken­dini kiralatması gerekmez. En sahih kavle göre, kendisine ait ümmü veledi ve kendisine vakfedilmiş araziyi icareye vermesi vacibtir.

 

Borçlu fakir olduğunu veya malını borçlular arasında taksim ettiğini eder ve başka malı olmadığını iddia eder de alacaklılar bu id­diasını reddederlerse, bu durumda mevcut borç, satış akdi veya ödünç verme gibi mali bir muamele için olan bir borç ise, müflisin fakir olduğuna veya başka malı olmadığına dair delil göstermesi ge­rekir. Borç mali bir muamele borcu değilse veya kendisine ait bir malın olduğu kimse tarafından bilinmiyorsa, en sahih kavle göre müflis yemin eder ve sözü doğrulanır. Fakir olduğunu iddia eden müflisin delili, durumu kesinleşinceye kadar beklemeden hemen ka­bul edilir.

 

Şahitler müflisin gizli durumlarım bilmelidir. Şahitlik eder­ken: "O fakirdir." diye söylemelidirler. Fakat: "Hiçbir şeye malik de­ğildir." gibi kesin reddetmeleri gerekmez. Fakir olduğu böylece tes­pit edildikten sonra müflisin, artık hapsedilmesi veya gözaltına alınması caiz olmaz. Belki zengin oluncaya kadar kendisine süre verilir. Garip olup fakir olduğuna dair delil getirmekten aciz kalanın durumunu araştırmak üzere kadı bir vekil tayin eder. Vekil onun fa­kir olduğuna gâlib zanla kanaat getirirse, hapisten kurtulması için şahitlik eder.

 

2. Müflis İle Yapılan Akidden Dönmek

 

Bir kimse bir mal satar ve henüz bedelini almadan müşteri if­las sebebi ile kısıtlılık altına alınırsa, satıcı akdi feshedip malını ge­ri alabilir. En sahih kavle göre satıcının muhayyerlik hakkı acele üzeredir.

 

Fesh işlemi cariye ile cinsel ilişkide bulunmak, köleyi azad et­mek veya malı satmakla meydana gelmez. Satıcı, satış akdinde oldu­ğu gibi karşılıklı bedel ödenen sair akidlerde de malını geri alabilir. Satıcının satış akdinden vazgeçmesinin şartları şunlardır:

 

1- Bedel peşin olmalıdır.

 

2- İflas sebebi ile bedeli elde etmek mazurlu olmalıdır. Müşte­ri zengin olduğu halde bedeli ödemekten imtina eder veya kaçarsa, en sahih kavle göre satıcı akdi feshedemez. Şayet diğer alacaklılar satıcıya: "Akdi feshetme, sana bedeli öderiz." derlerse, satıcının fes­hetme hakkı olur.

 

3- Mal, müşterinin mülkiyetinde baki olmalıdır. Mal, hîbe etme gibi herhangi bir sebeple müşterinin mülkünden çıkar veya köle ile kitabet akdi yaparsa, satıcının geri dönme hakkı olmaz.

 

Müşterinin cariyeyi evlendirmesi, satıcının akidden dönmesi­ne mani değildir. Mal semavi bir afet ile ayıplı hale gelirse, satıcı malını eksik olarak alır veya diğer alacaklıların hakkına ortak olur. Mal bir başkası veya satıcı tarafından ayıplı hale getirilirse, satıcı malını geri alır ve noksanlık farkı nispetinde alacaklıların parasına ortak olur. Müşterinin mala karşı cinayet işlemesinin hükmü, en sa­hih kavle göre semavi afetin hükmü gibidir.

 

Satılan iki köleden biri telef olduktan sonra müşteri iflas eder­se, satıcı mevcut malı alır ve telef olanın hissesi kadar müşterinin malına ortak olur. Şayet bedelin bir kısmım almış ise imam'ın son kavline göre malını geri alır. Her iki kölenin bedeli' eşit olur ve bedelin yarısını almış ise mevcut olanı da kalan borç karşılığında alır. Bir kavle göre, mevcut olan malın yarısını kalan bedelin yarısı karşılığında alır ve geriye kalan borcu için de müşterinin malına or­tak olur.

 

Malda semiz olma veya sanat öğrenme gibi bitişik bir artış ol­muşsa, satıcı bu artışla birlikte malını geri alır. Cariyenin çocuk do­ğurması ve meyve gibi ayrı olan artışlar müşteriye ait olur, satıcı ise asıl malı alır.

 

Cariyenin çocuğu küçük olur da satıcı çocuğun bedelini müşte­riye öderse, çocuğu annesiyle birlikte alır. Aksi halde cariye çocukla birlikte satılır ve satıcı yalnız cariyenin bedelini alır. Zayıf kavle göre satıcı çocuğun bedelini bağışlamazsa malını geri alamaz. Bilakis borcu nispetinde diğer alacaklılara ortak olur.

 

Satılan mal bir hayvan olur ve satış esnasında değil de geri al­ma esnasında gebe ise veya satış esnasında gebe olur da geri alma esnasında gebe değilse, en sahih kavle göre malı geri alma hükmü yavruyu kapsar. Meyvenin kendi tomurcuğunda gizli kalması ve ol­gunlaşma ile zuhur etmesi, ceninin gizli olması ve doğumla annesin­den ayrılmasından daha açıktır. Bu itibarla, malı geri almanın hükmü, meyveyi kapsaması, cenini kapsamasından daha evladır.

 

Müşteri satın aldığı tarlaya ağaç dikmiş veya bina yapmışsa ve alacaklılar ile müflis tarlayı tahliye etme hususunda ittifak ederler­se, anlaştıkları şarta bağlı kalırlar ve satıcı tarlasını geri alır. Tarlayı tahliye etmekten kaçınırlarsa, tahliye işi için icbar edilmezler. Belki satıcı tarlasını geri alır, ağaç ve binayı da bedel karşılığında mülki­yetine geçirir. Satıcı tarlayı tahliye ederse sadece meydana gelebile­cek noksanlık farkım tazmin eder. En zahir kavle göre, satıcı tarlayı geri alıp tarladaki ağaç ve binayı müflise bırakma hakkına sahip de­ğildir.

 

Müşteri satın aldığı buğdayı benzeri veya daha düşük kaliteli buğday ile karıştırmışsa, satıcı verdiği malın miktarı kadar karışık olan buğdaydan geri alır. Daha kaliteli buğdayla karıştırmışsa, en zahir kavle göre karışık olanı almayabilir.

 

Müflis, buğdayı un yapar veya elbiseyi boyar da değeri yüksel-mezse, satıcı malını geri alır. Müflisin ise alacağı bir şey olmaz. Şayet buğday un olmakla ve elbise boyanmakla değerleri yükselmişse, en zahir kavle göre satılır ve müflis bedelden artış farkını alır. Müşteri elbiseyi boyadıktan sonra değerinde boyanın değeri kadar bir artış olmuşsa, satıcı elbiseyi geri alır, müflis ise boyaya ortak olur. Artış boyanın değeri kadar değilse, aradaki noksanlık farkı müflise etki eder. Artış boyanın değerinden fazla ise, en sahih kavle göre müflis artışın tümünü alır.

 

Müşteri hem boyayı hem de elbiseyi bir kişiden satın alır ve el­biseyi boyadıktan sonra kısıtlılık altına alınırsa, satıcı boya ve elbi­seyi geri alır. Şayet ikisinin (boya ve kumaşın) değeri asıl kumaşın değeri kadar olmazsa, noksan kısım boyaya ait olur. Müşteri elbise­yi ve boyayı farklı kişilerden satın alır da boyalı kumaşın değeri asıl kumaşın değeri kadar olmazsa, boya sahibi bir hak iddia edemez. Artış boyanın değeri kadar olmuşsa, elbise ve boya sahibi malı geri istemekte ortaktır. Artış her ikisinin değerinden fazla olmuşsa, en sahih kavle göre müflis her iki artışa ortak olur.

 

 

 

 

F HACR (KISITLILIK)

 

G. SULH

 

H. MÜŞTEREK KULLANILAN YERLERDE İZDİHAM YARATMAK

 

I. HAVALE

 

J. DAMAN (TEKEFFÜL) AKDİ

 

K. ŞİRKET (ORTAKLIK)

 

L. VEKALET

 

M. İKRAR (İTİRAF)

 

N. ÂRIYE (İĞRETİ)

 

O. GASP

 

P. ŞÜF'A (ÖNCELİK HAKKI)

 

R. KIRAD - MUDAREBE (SERMAYE EMEK ORTAKLIĞI)

 

S. MÜSÂKÂT (AĞAÇLARIN BAKIMI VE SULAMA İŞİ)

 

T. İCARE (KİRAYA VERME)