İBNÜ’L-ESİR |
5. CİLT |
HİCRETİN
YÜZ KIRK BEŞİNCİ YILI OLAYLARI (M. 762-763)
MUHAMMED
b. ABDULLAH b. HASAN'IN ORTAYA ÇIKIŞI
Bu
yılın Cemaziyülahir ayının son ikinci gecesinde Muhammed b. Abdullah b. Hasan
b. Hasan b. Ali b. Ebi Talib ortaya çıktı. O'nun ortaya çıkışı hakkında aynı
yılın Ramazan ayının 14. günü rivayeti de vardır. Muhammed hakkındaki
haberleri, taraftarları ve Mansur'un onları Irak'a nakli hakkındaki bilgileri
daha önce verdik.
Mansur
onları Irak'a nakledince Riyili'ı da Medine'ye vali olarak gönderdi. Riyili
Muhammed'in yakalanması konusunda ısrar gösterdi. Muhammed bu yüzden iyice
sıkıştı, hatta oğlu düşerek öldü. Bir gün taraftarlarının su aldığı Medine'deki
bir kuyuya yaklaşarak içine atladı ve boğazına kadar suya battı. Vücudu iri
olduğu için suda gizlenemiyordu. Muhammed'in bir ahırda olduğu haberi Riyili'a
ulaşınca ordusunu da alarak bulunduğu yere geldi. Muhammed, O'nun geldiği
güzergilitan uzaklaşarak Cüheyne'nin evine gizlendi. Böylece Riyili Muhammed'i
göremedi ve Mervan'ın evine geri döndü.
Riyili'a
Muhammed'i haber veren Süleyman b. Abdullah b. Ebi Sebre idi.
Arama
hususunda iyice ısrar gösterilince Muhammed, kardeşi İbrahim ile sözleştiği
vakitten daha önce ortaya çıktı. (Bir rivayete göre ise, Muhammed, kardeşi ile
sözleştiği vakitte ortaya çıkmıştır.) Fakat kardeşi İbrahim kendisine katılan
el-Cüderi yüzünden geç kaldı. Ubeydullah b. Amr b. Ebi Zi'b ile Abdülhamid b.
Ca'fer, Muhammed b. Abdullah'a: "Ortaya çıkmak için ne bekliyorsun? And
olsun ki, bu ümmetin başına senden daha korkağı gelmedi. Yalnız başına da olsan
ortaya çık." dediler. Muhammed de bu sözlerle kamçılanmış oldu.
Muhammed'in
gece isyan ettiği haberi Riyah'a ulaştı, bunun üzerine Medine Kadısı Muhammed
b. İmran b. İbrahim b. Muhammed ile Abbas b. Abdullah b. Haris b. Abbas ve
diğer kişileri topladı, uzun süre sustuktan sonra onlara: "Ey Medine
halkı! Muhammed aranızda olduğu halde Müminlerin emiri şark ve garbın her
yerinde onu arıyor. And olsun ki, eğer O isyana kalkışırsa hepinizi
öldürürüm." dedi. Riyah, Muhammed b. İmran'a: "Sen Müminlerin
emirinin kadısısın, yakınlarını çağır ve Zühreoğulları'na toplanmaları için
haber gönder." dedi. Muhammed b. İmran haber gönderince Zühreoğulları'nın
çoğu geldi ve Muhammed bunları kapıya oturttu. Yine haber göndererek Aleviler
ve başkalarından bir grup insanın gelmesini sağladı. Bunlar içinde Ca'fer b.
Muhammed b. Ali b. Hüseyin, Hüseyin b. Ali b. Hüseyin b. Ali, Hasan b. Ali b.
Hasan b. Ali b. Hüseyin b. Ali ile Kureyş'ten bir grup insan vardı Bunlar
içinde de İsmail b. Eyyub b. Selime b. Abdullah b. Velid b. Muğire ile oğlu
Abdullah bulunuyordu.
Bunlar
Riyah'ın yanında iken Muhammed ortaya çıktı. Tekbir sesleri duydular. İbn
Müslim b. Ukbe el-Mürri: "Bu adamlarla ilgili olarak dediklerime kulak ver
ve onları öldür." diye bağırdı. Hüseyin b. Ali b. Hüseyin b. Ali de:
"Vallahi, bu seni ilgilendirmez; bize düşen halifeye itaat etmektir."
dedi.
Muhammed,
Mesar'dan yüz elli kişi ile yola çıktı, Selemeoğulları içinden bunlarla selametle
geldi ve hapishaneye giderek kapısım kırıp orada bulunanları çıkardı.
Hapishaneden çıkardıklarının içinde Muhammed b. Halid b. Abdullah el-Kasri,
Nüzeyr b. Yezid'in kardeşinin oğlu ve Rizam da vardı. Havvat b. Bükeyr b.
Havva! b. Cübeyr'i yayaların başına getirdi. Havvat Darü'l-İmare'ye gelerek
arkadaşlarına: "Onlar sizin canınıza kastetmedikçe siz onları
öldürmeyiniz." dedi.
Riyah
onlara boyun eğmedi. Muhammed ve adamları Maksure Kapısı'ndan içeri girerek
Riyah'ı, kardeşi Abbas'ı ve İbn Müslim b. Ukbe el-Mürri'yi esir alıp bunları
Daru'l-İmare'ye hapsettiler. Muhammed daha sonra Mescide giderek minbere çıktı,
Allah'a hamd ve sena ettikten sonra: "Bu, sizin de bildiğiniz gibi
Kubberu'l-Hadra'yı Allah'ın hükümranlığına karşı koymak ve Kabe'nin kadrini
küçültmek için inşa eden Allah düşmanı Ebu Ca'fer'in işidir; ne var ki Allah
Firavun'un canını ''Ben sizin en yüce rabbinizim'' dediğinde almıştır. Bu dini
idare etmeğe en layık olanlar Muhacir ve Ensar'ın çocuklarıdır. Allah'ım!
Mansur ve taraftarları senin haramım helal, helalini de haram kıldılar. Senin
korkuttuklarına eman verdiler, emin kıldıklarını da korkuttular. Allah'ım!
Onları teker teker kahret. Ey insanlar! And olsun ki, kuvvetliyken aranızdan
çıkıp isyan etmedim, kendimi sizin için ortaya attım. And olsun ki, Allah'a
ibadet olunan Mısır toprağında bana bey'at alındığı halde buraya geldim."
dedi.
Mansur
Muhammed'e komutanlarının ağzından bir mektup yazdı. Bu mektupta komutanları
Muhammed'i ortaya atılmağa çağırıyorlar ve kendilerinin de O'nunla birlikte
olacaklarını söylüyorlardı, çünkü Muhammed: "Eğer ordu komutanları ile
buluşursak onlar bizim tarafımıza geçecekler." demişti. Muhammed Medine'yi
ele geçirerek buraya Osman b. Muhammed b. Halid b. ez-Zübeyr'i vali tayin
etmiş, Abdülaziz b. Muttalib b. Abdullah el-Mahzumi'yi Medine Kadılığı'na,
Abdülaziz ed-Diraverdi'yi cephaneliğin başına, Ebu'l-Kalemmes Osman b.
Ubeydullah b. Ömer b. Hattab'ı güvenlik teşkilatının başına, Abdullah b. Ca'fer
b. Abdurrahman b. Misver b. Mahremeyi ise Divanü'l-Ata'nın başına getirmişti.
Bir rivayete göre güvenlik teşkilatının başına Abdülhamid b. Ca'fer'i getirmiş,
ancak sonra bu görevden azletmiştir.
Muhammed,
Muhammed b. Abdülaziz'e haber göndererek: "Bize yardım edeceğini ve
yanımızda yer alacağını zannediyordum." dedi. Bunun üzerine Muhammed b.
Abdülaziz, Muhammed'den mazeretinin kabulünü istedi ve dediğini yapacağını
bildirdi, sonra da ondan gizlice ayrılarak Mekke'ye gitti. Bir grup insan hariç
herkes Muhammed'e katıldı. Katılmayanlar içinde Dahhak b. Osman b. Abdullah b.
Halid b. Hizam, Abdullah b. Münzir b. Mugire b. Abdullah b. Halid, Ebu Selime
b. Ubeydullah b. Ubeydullah b. Ömer, Habib b. Sabit b. Abdullah b. Zübeyr de
vardı.
Medineliler
Muhammed ile birlikte olup isyan hususunda Malik b. Enes'ten fetva istediler
ve: "Bizim Ebu Ca'fer'e bey'atimiz var." dediler. İmam Malik onlara:
"Siz zorlanarak bey'at ettiniz, zorlananın yemini yemin olmaz." dedi.
Bunun üzerine halk süratle Muhammed'e yöneldi, Malik ise evde kaldı.
Muhammed
devrin büyük şeyhi İsmail b. Abdullah b. Ca'fer b. Ebu Talib'e gitti ve O'nu
kendisine bey'at etmeğe çağırdı. İsmail, Muhammed'e:
"Ey
kardeşimin oğlu! Sen öldürüleceksin, ben sana nasıl bey'at edeyim." dedi.
Bunun üzerine ondan uzaklaştı.
Muaviye
b. Abdullah b. Ca'feroğulları süratle Muhammed'e koştular.
Bunun
üzerine Hammade binti Muaviye, İsmail b. Abdullah'a gelerek: "Ey amca!
Kardeşlerim dayılarının oğullarına katılmakta sürat gösteriyorlar. Eğer sen
böyle konuşursan halkı O'ndan uzaklaştırırsın, bu yüzden de dayımın oğlu ve
kardeşlerim öldürülür." dedi. İsmail görüşünde ısrar ederek halkı
Muhammed'e itaatten vazgeçirmeğe devam etti. Denildiğine göre bu yüzden Hammade
düşmanlık ederek O'nu öldürtmüştür. Muhammed, İsmail'in cenaze namazını
kıldırmak isteyince oğlu Abdullah buna engelolmuş ve: "Babamın
öldürülmesini emrettin, şimdi ise namazını kıldırmak istiyorsun."
demiştir. Ancak emniyet görevlileri Abdullah'ı uzaklaştırmışlar, Muhammed de
cenaze namazını kıldınnıştır.
Muhammed
ortaya çıktığında, Muhammed b. Halid el-Kasri Medine'de Riyah'ın hapishanesinde
idi, Muhammed O'nu serbest bıraktı. İbn Halid şöyle dedi: "Muhammed
davetini minberde açıklarken bu daveti işittiğimde: ''Bu gerçek bir davettir,
vallahi, ben bu hususta Allah için çalışacağım.'' dedim. Daha sonra da: ''Ey
Müminlerin emiri! Sen bu beldede isyan ettin, eğer bu şehrin geçitlerinden
birisine bir kişi duracak olursa, şehir halkının tamamı açlık ve susuzluktan
ölür. Benimle birlikte ona hücum et. Şehirde on geçit vardır. Ben bunların
birinde dursam yüz bin kılıcın yaptığını yaparım.'' dedi; ancak Muhammed bunu
kabul etmedi. Bu ara ben yanında iken Muhammed: ''Biz Ebu'lHasib'in hısımı İbn
Ebi Ferve'nin yanında bulduğumuz hayırlı maldan daha güzelini hiç bir kimsenin
yanında bulamadık.'' dedi. Ebu Ferve bu malı daha önce yağmalamıştı. Ben:
''Sana daha hayırlı mal göstermedim mi?'' dedim. Mansur'a mektup yazarak
Muhammed'in adamlarının az olduğunu bildirdim, bunun üzerine Muhmmed beni
yakalayıp hapsetti. Muhammed'in öldürülmesinden biraz sonra İsa b. Musa beni
serbest bırakıncaya kadar hapiste kaldım."
Üveys
b. Ebi Şerh el-Amiri (Amir b. Lüeyy) ailesinden Hüseyin b. Sahr adındaki biri,
Muhammed ortaya çıkınca haberi Mansur'a ulaştırmak üzere derhal yola çıktı, dokuz
gün sonra yanına vardı. Medine'ye gece gelmişti, kapılarında durarak
içerdekilerin kendisini tanımaları için bağırmağa başladı. Kim olduğu
anlaşılınca içeri alındı. er-Rebi': "Bu saatte ne istiyorsun? Şu anda
Müminlerin emiri uyuyor." dedi. Üveys: "Mansur'u mutlaka görmem
lazım." diye karşılık verdi. Rebi' Mansur'un huzuruna girerek durumu haber
verdi ve gelen kişinin kendisi ile yüz yüze görüşmek istediğini bildirdi.
Mansur da yanına gelmesi için izin verdi. Adam Mansur'un huzuruna girdi ve: "Ey
Müminlerin emiri! Muhammed b. Abdullah Medine'de isyan etti." dedi.
Mansur: "'Eğer doğru söylüyorsan O'nu öldürürüm." diye karşılıkta
bulundu ve: "Yanında kimler var?" diye sordu. Üveys de Medine'nin
ileri gelenlerinden ve ailesinden Muhammed ile birlikte olanların adlarını tek
tek söyledi. Mansur bunun üzerine: "Onları görüp tanıdın mı?" dedi.
Üveys bu sorusunu: "O'nu yakından gördüm ve minberde otururken kendisi ile
konuştum." diyerek cev-apladı. Ebu Ca'fer sonra O'nu bir eve aldı. Sabah olunca
İsa b. Musa'nın Medine'deki mallarını yöneten hizmetçisi Said b. Dinar'a bir
elçi gelerek Muhammed'in durumunu haber verdi. Daha sonra haber yayıldı. Bunun
üzerine Mansur, Üveys'i çıkardı ve: "İsyan eden kişileri senin ayaklarının
altında çiğneteceğim ve seni zengin yapacağım." dedi, dokuz bin dirhem
verilmesini, ayrıca her gece için de bin dirhem verilmesini emretti.
Mansur
Muhammed'den korkmuştu. Müneccim Harisi, Mansur'a: "Ey Müminlerin emiri!
Seni tedirgin eden şey nedir? Allah'a and olsun ki, bütün yer yüzüne hakim olsa
ancak doksan gün ayakta kalabilir." dedi.
Mansur
hapishanede olan amcası Abdullah b. Ali'ye haber göndererek:
"Muhammed
isyan etti, bu hususta bir görüşün varsa bize bildir." dedi. Abdullah
görüşüne itibar edilen kişiler arasında idi, Mansur'a: "Kendisi
hapishanede olanın fikirleri de mahpustur." diye cevap gönderdi. Mansur
bunun üzerine Abdullah'a: "Eğer Muhammed gelerek kapımı çalsa kapımı
açmam, ancak ben senin için ondan daha hayırlıyım. O senin ailenin en önde
gelenidir. " diye yeniden haber gönderince Abdullah Mansur'a şu karşılığı
verdi:
"Devene
binerek bir süre git, Küfe'ye geldiğinde içlerine yerleş, çünkü bunlar onların
taraftarları ve yardımcılarıdır. Daha sonra da silahlarla gizlen, buradan her
kim onların ileri gelenlerinden birisine giderse veya onların ileri
gelenlerinden birisinden gelirse boynunu vur. Rey'de bulunan Selm b.
Kuteybe'nin yanına gelmesi için haber gönder. Ayrıca Şamlılara mektup yazarak
yeterli sayıda yürekli ve gözü pek kimseyi göndermelerini emret. Gelen
askerlere bolca ilisanda bulun ve bunları Selm ile birlikte Muhammed'in üzerine
gönder." dedi. Mansur da amcasının dediklerini aynen yaptı.
Bir
rivayete göre, Mansur Muhammed'in isyanı konusunda istişare etmek için
kardeşleri ile Abdullah'a haber göndermiş, "Abdullah, sizi kendisine
gönderdiğimi bilmesin." demişti. Bunlar yanına girdiğinde Abdullah:
"Beni
çoktan beri terk ettiğiniz halde şimdi böyle topluca gelişinizin sebebi
nedir?" demiş, sonra aralarında şu konuşma geçmişti:
Kardeşleri:
-
Biz Müminlerin emırinden izin istedik, O da bize izin verdi. Abdullah:
-
Bu Önemli değiL. Ne istiyorsunuz? Kardeşleri:
-
Muhammed Abdullah'a isyan etti. Abdullah:
-
İbn Selame (Mansur)'nin ne yapabileceğini düşünüyorsunuz? Kardeşleri:
-
Vallahi bilmiyoruz. Abdullah:
-
Cimrilik O'nu mahvetti. Söyleyin, malları çıkararak askerlere versin.
Eğer
galip gelirse verdikleri çabucak geri gelir, mağlüp olacak olursa da ne dinarı
kalır, ne de dirhemi.
Muhammed'in
isyan haberi kendisine ulaştığında Mansur Bağdat şehrinin planını kamışla
belirlemişti. Yanında Abdullah b. Rebl' b. Ubeydullah b. el-Midad olduğu halde
KUfe'ye gitti. Abdullah'a: "Muhammed Medine'de isyan etti." dedi. O
da şu karşıhkta bulundu: "O hem kendisi helak oldu, hem de başkalarını
helake sürükledi; çünkü askersiz ve teçhizatsız başkaldırmıştı."
Said
b. Amr b. Ca'de el- Malınımi bana şunları anlattı:
Zab
savaşında Mervan ile birlikte bulunuyordum. Bana: "Benimle savaşan bu kişi
kimdir?" diye sordu. "Abdullah b. Ali b. Abdullah b. Abbas."
diye cevap verdim. Sonra aramızda şöylece konuşmaya devam ettik:
Mervan:
-
And olsun ki, Ali b. Ebi Talib'in O'nun yerinde savaşmasını isterdim.
Ali'
nin ve çocuklarının halifelikte hisseleri yoktur. O Beni Haşim' den biridir ve
Resulullah'ın amcasının oğludur, Şamlıların güç ve kuvveti ise Abdullahla
birliktedir. Ey İbn Ca'de! Sen Abdullah'ı ve Ubeydullah'ı veliaht tayin edip
Ubeydullah'tan daha büyük olmasına rağmen Abdülmelik'i terk etmeme beni sevk
eden şeyin ne olduğunu biliyor musun?
İbn
Ca'de:
-
Hayır, bilmiyorum .. Mervan:
-
Halifeliği Abdullah ve Ubeydullah'a daha uygun buldum. Hilafet Abdullah'a
Abdülmelik'ten daha yakındır, bu yüzden O'nu veliaht tayin ettim. Mansur
bunların doğruluğu hakkında yemin etmesini istedi, O da yemin etti, bunun
üzerine üzüntüsü kayboldu.
Muhammed'in
ortaya çıktığı haberi Mansur'a ulaşınca Ebu Eyyub ve Abdülmelik'e: "Görüşü
bizim görüşümüzle aynı olan birisini tanıyor musunuz?" diye sordu.
"Kufe'de Büdeyl b. Yahya var, Seffah O'nunla müşayere ederdi." diye
cevap verdiler. Mansur Büdeyl'e haber göndererek Muhammed'in ortaya çıkışım
bildirdi. Büdeyl Mansur'a: "Ahvaz'a asker yığ." diye haber gönderdi.
Mansık "Muhammed Medine'de zuhur etti." deyince de: ''Tamam, anladım;
ancak Ahvaz Medine'nin bir kapısıdır." diye karşılık vermişti. İbrahim
Basra'da ortaya çıkınca Mansur Büdeyl'e bu kez de İbrahim'in Basra'da
başkaldırdığım söylemiş, bunun üzerine Büdeyl: "Orduları acele sevk et ve
Ahvaz'ı O'na kapat." demişti.
Muhammed
ortaya çıkınca Mansur, Ca'fer b. Hanzala el-Belırani ile de istişare etti.
Ca'fer b. Hanzala O'na: "Orduları Basra'ya gönder." dedi. Mansur
bunun üzerine Ca'fer b. Hanzala'ya: "Sana haber gönderinceye kadar geri
dur." dedi. İbrahim Basra'ya ulaşınca Mansur Ça'fer'e haber göndermiş ve
O'nun gelişini bildirmişti. Bunun üzerine Ca'fer: "Orduların hışmından
korktum." deyince Mansılr: "Basra'dan niçin korktun?" diye
sormuş, Muhammed de: "Ehl-i harpten olmadıkları halde Medine'de zuhur
etti. Onlar kendileri için kıyam ettiklerini zannediyorlar. Kufe ehli senin
ayağının altındalar, Şamlılar Ebu Talib ailesine düşmanlar, geriye ise sadece
Basra kaldı." diye karşılık vermişti.
Mansılr
daha sonra Muhammed'e şu mektubu yazdı:
"Bismillahirrahmanirrahim,
Allah ve peygamberine savaş açanların ve yeryüzünde bozgunculukla uğraşanların cezası
öldürülmek, el ve ayakları kesilmek ya da yerlerinden sürülmektir. Bu onlara
dünyada bir rezilliktir. Onlara ahirette büyük azap vardır. Ancak size
yakalanmazdan önce tövbe edenler bunun dışındadırlar. Biliniz ki Allah,
bağışlayıcı ve merhamet edicidir. (Maide, 33-34). Sana bütün çocuklarına,
kardeşlerine, ailene ve yakınlarına teminat vermem hususunda Allah'ın ahdi ve
misakı ile Resulullah'ın garantisi vardır. Elde ettiğin mallarla döktüğün kan
konusunda seni hesaba çekmeyeceğim. Sana bir milyon dirhem ile istediğin
ihtiyaçlarını veriyorum ve seni istediğin yerde yerleştireceğim. Ailenden
hapishanede olanları serbest bırakacağım; sana gelip de bey'at edenlere, sana
tabi olanlara, bir husustan dolayı emrine girenlere de eman vereceğim, onları
asla sorumlu tutup cezalandırmayacağım. Eğer kendin için garanti almak
istiyorsan, bana en çok sevdiğin kimseleri gönder, senin için eman alsınlar ve
sözleşme yapsınlar. Selam üzerine olsun. "
Muhammed
de O'na cevap olarak şu mektubu yazdı:
"Ta,
sin, mİm. Bunlar apaçık kitabın ayetleridir. Ey Muhammed!
İnanan
bir millet için sana Musa ve Firavun olayını olduğu gibi anlatacağız. Firavun
memleketin başına geçti ve halkını gruplara ayırdı. İçlerinden bir topluluğu
güçsüz bularak onların oğullarını boğazlıyor, kadınlarını sağ bırakıyordu,
çünkü o bozguncunun biriydi. Biz memlekette güçsüz sayılanlara iyilikte
bulunmak, onları önderler kılmak, varis yapmak, memlekete yerleştirmek;
Firavun, Haman ve her ikisinin askerlerine çekinmekte oldukları şeyleri göstermek
istiyorduk (Kasas, 28). Bana verdiğin emaill ben de sana veriyorum. Halifelik
bizim hakkımızdır. Siz halifeliğin bize ait olduğunu iddia ettiniz, daha sonra
onu bizden uzaklaştırarak kendiniz aldınız. Babamız Ali, vası ve imamdı.
Ali'nin çocukları sağ iken O'nun mirasına siz nasıl mirasçı olabilirsiniz?
Bizim soyumuz, atalarımız, dayımız, babalarımızın ataları gibi hilafeti hiç bir
kimsenin istemediğini biliyorsunuz. Biz mel'unların, koyulanların ve İslam'ı
zorla kabul edenlerin çocukları değiliz. Beni Haşim'den hiç birisi yakınlıkta
bizim önümüze geçemez, faziletçe de bizden ileri olamamıştır. Bizler
Resulullah'ın annesinin oğullarıyız, Fatıma
Cahiliyye
dönemindeki Amr'ın kızıdır. Fatıma'nın kızının oğulları sizden önce Müslüman
olmuşlardır. Allah bizi ve bizim için bazı şeyleri seçmiştir. Babamız Muhammed
onların en faziletlisidir. Seleften İslam'ı ilk kabul eden Hatice'dir.
Çocuklardan cennet ehlinin efendileri Hasan ile Hüseyin'dir. Haşim Ali'yi,
Abdülmuttalib de Hasan'ı iki kez dünyaya getirdi. Resulullah (-sav-) bana Hasan
ve Hüseyin yönlerinden olmak üzere iki yönlü akrabadır. Ben Beni Haşim'in nesep
bakımından vasat olanı, babası bakımından ise en üstün olanıyım. Bende Acemlik
kök salmadı. Benim hakkımda çocuklarımın anneleri çelişmeyeceklerdir. Allah
Cahiliyye ve İslam'da baba ve annelerimi üstün kaldı. Ben cennette derece
bakımından insanların en üstünü olanının oğluyum. Eğer itaatim altına girer ve
davetime uyarsan sana, malına ve her şeyine eman veririm, ancak Allah'ın
koyduğu sınırlara tecavüz etmen, kul hakkı veya muahidin hakkı müstesna ... Ben
bana gerekenleri biliyorum.
Ben
halifeliğe senden daha layıkım ve ahde vefaya çok dikkat ederim, çünkü sen daha
önce hiçbir kimseye vermediğin emanı bana verdin. Sen bana hangi emanı
veriyorsun? İbn Hübeyre'nin emanını mı, yoksa amcan Abdullah b. Ali'nin veya
Ebu Müslim'in emanını mı?"
Mektup
Mansur'a varınca, Ebu Eyyub el-Vernani: "Bırak, cevabı ben vereyim."
dedi. Mansur: "Hayır olmaz; o vakit sen bizi hasep (atalardan gelen şeref)
ile çekişmeye sokmuş olursun, onu bana bırak." dedi. Daha sonra şu mektubu
yazdı:
"Bismillahirrahmanirrahim,
Sözlerin
bana ulaştı, mektubunu okudum. Kadınların yakınlığı ile fazla övünecek olursan,
ayak takımını yoldan çıkarmış olursun. Çünkü Allah, amcayı baba mesabesinde
kıldı ve Kitab'ında en yakın anneden önce babayla başladı. Eğer kadınları
karabetlerinden dolayı tercih etseydi, Amine akrabalık bakımından en yakın, hak
bakımından en büyük ve cennete ilk giren olurdu. Allah'ın kullarını tercihi,
onların yapacaklarına ve onları seçişine göredir.
EbU
Talib'in annesi Fatıma'dan söylediklerine gelince: Allah O'nun
ocuklarından
-kız olsun, oğlan olsun- hiç birisine İslam'ı nasip etmemiştir.
Eğer
bir kişi Peygamber'e yakınlığından dolayı Müslüman olsaydı Abdullah olur ve O,
dünya ve ahirette insanların en hayırlısı olurdu. Ne var ki Allah İslam'ı
istediğine nasip etmiştir. Şöyle buyurmaktadır: ''Ey Muhammed! Sen sevdiğini
doğru yola eriştiremezsin, ama Allah dilediğini doğru yola eriştirir. Doğru
yola girecekleri en iyi O bilir.'' (Kasas, 56). Allah (C.C.) Resulullah'ı
(-sav-) gönderdiğinde dört amcası vardı, şöyle buyurdu: ''Yakınlarını ve
akrabalarını inzar et.'' (Şuara, 214). Bu emir üzerine Peygamber amcalarını
inzar etti ve onları İslanı'a çağırdı. Bunlardan ikisi bu çağrıya uydu, birisi
benim babamdı. İkisi ise bu çağrıyı reddetti, bunlardan birisi ise senin baban
idi. Allah (C.C.) onların ikisinin akrabalık bağlarıru ortadan kaldırdı, ikisi
ile Peygamber arasında yakınlık, zimmet ve miras tarumadı.
Sen
kendinin cehennem ehlinden en hafif azap görecek olarun oğlu ve kötülerin
hayırlısının oğlu olduğunu iddia ediyorsun. Allah'a küfrün küçüğü olmadığı gibi
O'nun azabırun da hafifi ve basiti yoktur. Kötülüğün de hayırlısı olamaz.
Allah'a inanan kişiye cehennemle övünmek yakışmaz. Sen şu ayeti bilirsin:
''Haksızlık eden kimseler nasıl bir yıkılışla yıkılacaklarını
anlayacaklardır.'' (Şuara, 227).
Hasan'ın
durumuna ve Abdülmuttalib'in O'nu iki kere meydana getirdiğine ve Peygamber
(-sav-)'in de seni iki defa meydana getirdiğine gelince, bütün gelmişlerin ve
gelecek olanların en hayırlısı olan Resulullah'ı Haşim bir kere meydana
getirdiği gibi, Abdülmuttalib de O'nu bir kere meydana getirmiştir. Sen kendini
anne ve baba bakırmndan Haşim'in en ortasında ve en soylusu olduğunu ileri
sürüyor, acemin doğurmadığıru ve ümmü veled soyundan gelmediğini iddia
ediyorsun. Senin bütün Haşimoğulları'na karşı övündüğünü gördüm. Dikkat et,
yazıklar olsun sana, yarın Allah'ın huzurunda durumun ne olacak? Haddini aştın.
Baba, çocuklar ve kardeş bakımından senden daha hayırlı olan Resulullah'ın oğlu
İbrahim'e karşı kendini üstün görüyorsun. Ümmü veledlerin kendi oğulları hariç,
babarun soyundan gelenlerin ve özellikle bunların en faziletlilerinin hepsi
ümmü veledden doğan erkek çocuklardır. Resulullah (-sav-)'in vefatından sonra
içinizde Ali b. Hüseyin'den daha faziletlisi yoktur. Böyle olmakla birlikte O
bir ümmü veleddir. Ali b. Hüseyin deden Hasan b. Hüseyin'den daha hayırlıdır.
Ali b. Hüseyin'den sonra içinizde Muhammed b. Ali gibisi yoktur. O da bir ümmü
veleddir ve babandan daha hayırlıdır. O'nun oğlu Ca'fer gibisi de yoktur. O'nun
annesi de ayru şekilde bir ümmü veleddir ve O da senden daha hayırlıdır.
"Siz
Resulullah'ın çocuklarısıruz." şeklindeki sözüne gelince, Allah (C.C.)
şöyle buyurmuştur: ''Muhammed içinizden her hangi birinizin babası değildir, O
Allah'ın elçisi ve Peygamberlerin sonuncusudur. Allah, her şeyi bilendir.''
(Ahzab, 40). Fakat siz kızının çocuklarısıruz, anneniz ise Resulullah'ın
yakırudır. Ancak O'na Resulullah'ın mirası caiz olmadığı gibi, velayette de
mirasçı olamaz. Anneniz için hilafet de caiz değildir. Pekiyi, bu durumda olan
bir kadın vasıtasıyla nasıl mirasçı olunur? Baban her durumda hilafete talip
oldu. Fatıma'yı gündüz çıkardı, gizlice tedavi etti ve geceleyin defnetti. İki
şeyh (Ebu Bekir ile Ömer) hariç, halk buna karşı çıktı. Müslümanlar arasında
ihtilafların kalktığı yıl gelip çatınca miras hukukunda anne tarafından dede
ile dayı ve teyzeye varis olunamayacağı kesinlik kazandı.
Hz.
Ali ile övünmene gelince, Resulullah (-sav-)'ın vefatı yaklaşınca namazı
başkasının kıldırmasını emretmiştir. Daha sonra halk sırasıyla Hz. Ebu Bekir
ile Hz. Ömer'i halife seçti, Hz. Ali'yi seçmedi. Hz. Ali altı kişinin içinde
yer aldığı halde, hiç biri O'na rey vermediler ve hilafette hakkı olmadığı
görüşünü benimsediler.
Abdurrahman,
kendisini itham ettiği halde Hz. Osman'ı tercih etti. Hz. Ali ile Zübeyr ve
Talha savaş yaptılar. Sa'd Ali'ye bey'ati kabul etmedi, O'na kapısım kapattı ve
daha sonra Muaviye'ye bey'at etti. Hz. Ali bundan sonra her yerde hilafeti
istedi ve bunun için savaştı, ancak arkadaşları kendisinden ayrıldılar ve daha
iktidar olmadan taraftarları kendisi hakkında şüpheye düştüler. Daha sonra
güvendiği iki kişiyi hakem yaptı, ikisine de Allah'ın ahdini ve misakım verdi,
her ikisi de hilafetten uzaklaştırılmasında birleştiler. Daha sonra Hasan
hilafeti bez parçası ve para karşılığında sattıktan sonra Hicaz'a gitti,
taraftarlarını da Muaviye'nin eline teslim etti. İşi ehli olmayana bıraktı ve
haksız olarak mal elde etti. Eğer sizin hilafette birazcık hakkınız varsa onu
da böylece satıp parasını aldınız. Daha sonra amcan Hüseyin, İbn Mercane'ye
karşı isyan etti. Halk İbn Mercane'nin yanında yer alıp Hüseyin'i öldürdü ve
başım alıp O'na getirdiler. Daha sonra Beni Ümeyye'ye karşı isyanda bulundunuz.
Sizi öldürüp hurma dallarına astılar. Kiminizi ateşte yaktılar, kiminizi
beldelerinizden sürgün ettiler. Bu durum Yahya b. Zeyd Horasan'da öldürülünceye
kadar devam etti. Onlar erkeklerinizi öldürdüler, çocuklar ile kadınları esir
ederek eyersiz atlar üzerinde Şam'a götürdüler. Bu durum bizim Emevilere isyan
edip sizin öcünüzü, kanlarınızın karşılığını alıncaya ve onların yerleri ve
yurtlarına sizi mirasçı kılıncaya kadar devam etti. Biz sizi onların seleflerine
karşı yükseltip üstün kıldık. Sen ise bunları bizim aleyhimize delil getirdin.
Sen bizim babam Hamza, Abbas ve Ca'fer'e takaddüm edeceğimizi zannettin. Durum
senin sandığın gibi değildir, bunlar dünyadan faziletli olarak çekip gittiler.
Baban ise savaşlar ve harplerle imtihana çekildi. Emeviler O'nu arz namazlarda
kafiri lanetler gibi lanetlediler. Biz ise O'nun için mücadele ettik,
faziletini hatırlattık, onlara babana yaptıklarından dolayı sert davrandık ve
zulmettik. Sen Cahiliyye devrinde işimizin hacılara su dağıtmak ve zemzem işini
idare etmek olduğunu bilirsin. Bu iş kardeşleri içinde Abbas'a verilmiştir. Bu
hususta deden bizimle tartıştı, ancak Ömer (R.A.) onun idaresini bize bıraktı.
Biz bu işi hem Cahiliyye döneminde, hem de İslam geldikten sonra yürüttük.
Medine ehli kıtlıkla karşılaştığında Hz. Ömer Allah (C.C.) bolluk ihsan
edinceye kadar sadece babamız vasıtasıyla kendisini Allah'a yaklaştırıp
tevessülde bulundu. Hz. Ömer bu esnada baban hayatta olmasına rağmen O'nun
vasıtasıyla yakınlık göstermedi. Son Peygamber'den sonra Abdülmuttalip
oğullarından O'ndan başka kimsenin kalmadığım biliyorsun. O'nun mirası amcaları
vasıtasıyla oldu, sonra hilafeti Beni Haşim'den birden çok kişi istedi. Ne var
ki, buna O'nun çocukları eriştiler. Hacılara su dağıtma görevi de babamızın
çocuklarının hakkıdır. Dünya ve ahirette şeref ve faziletçe O'nun önüne geçen
kimse yoktur. Abbas hem O'nun mirasçısı, hem de miras bırakamdır.
Bedir
hususunda zikrettiklerine gelince, İslam geldiğinde Abbas Ebu Talib ve ailesinin
geçimini üzerine alrmş, kıtlık sırasında onlara bakmıştı. Eğer o Bedir'e
iştirak etseydi, Talib ve Akil açlıktan ölür, Utbe ile Şeybe'nin kaplarını
yalarlardı. Fakat Abbas onların karınlarını doyurarak sizden utanmayı, ar ve
aybı kaldırdı. Sizin nafakanızı temin edip sıkıntılarınızı giderdi. Biz küfür
döneminde nafakanızı sağladığımız, sizi esaretten kurtardığımız, soy bakımından
sizden üstün olduğumuz, sizden daha önce son peygambere mirasçı olduğumuz,
intikamınızı almak istediğimiz, sizin yapamadıklarınızı elde ettiğimiz halde
bize karşı kendinizi nasıl üstün görüyorsunuz? Allah'ın selam ve rahmeti
üzerinize olsun. "
*
* *
Muharruned,
Muharruned b. Hasan b. Muaviye b. Abdullah b. Ca'fer b. Ebi Talib'i Mekke'ye,
Kasım b. İshak'ı Yemen'e, Musa b. Abdullah'ı Şam'a vali tayin etmiş, Muharruned
b. Hasan ile Kasım da Mekke'ye gitmişlerdi. Mansur'un Mekke valisi Seri b.
Abdullah bunların üzerine yürüdü ve Batn-ı Ezamr'de yetişerek onları mağlup
etti.
Muhammed
Mekke'ye girdi ve burada çok az kaldı. Bu arada kendisine Muharruned b.
Abdullah'ın mektubu geldi. Muhammed b. Abdullah mektubunda beraberindekiler ile
kendisine gelmesini emrediyor ve İsa b. Musa'nın da kendisine harp etmek için
geldiğini bildiriyordu. Muharruned ve Kasım Mekke'den çıktılar, ancak Kudeyd
yakımnda iken Muharruned'in öldürüldüğü haberini aldılar. Bunun üzerine
Muharruned b. Hasan ve taraftarları kaçarak dağıldılar, Muharruned İbrahim'in
yanına geldi ve İbrahim öldürülünceye kadar onun yanında kaldı. Kasım ise
İsa'nın karısı olan Abdullah b. Muharruned b. Ali b. Abdullah b. Ca'fer'in kızı
kendisine, kardeşine, Muaviye ve diğerlerine eman verinceye kadar Medine'de
gizlendi.
Musa
b. Abdullah'a gelince, beraberinde Muharmned b. Halid elKasri'nin azatlısı Rizam
olduğu halde Şam'a doğru yürüdü. Rizam, Muharmned el-Kasri'nin mektubunu alınca
Musa'dan aynlarak Mansur'un yanına gitti. Bu sırada Muharmned b. Abdullah
ortaya çıktı ve Muhammed el-Kasri'yi hapsetti. Musa Şam'a vardı, ancak Şamlılar
kendisini kötülük ve kabalıkla karşıladılar. Bunun üzerine, Muharmned'e şunları
yazdı: "Ben Şam'a ve Şamlılara geldim. En iyileri: ''Biz bu işten (hilafet
meselesinden) bıktık ve bu yüzden sıkıntıya düştük. İçimizde bu işe muvafakat
edecek kimse olmadığı gibi, ona ihtiyacımız da yoktur.'' diyor. Bir kısmı da
sabaha çıkarsak ve yarın akşama yetişirsek bize karşı koyacaklarına yemin
ettiler. Sana şunları ortadan kaybolarak yazdım ve kendimden korkuyorum. "
Musa,
daha sonra Medine'ye döndü.
Bir
rivayete göre, Musa Basra'ya gelmiş ve kendisine yiyecek alması için bir
arkadaşına haber göndermişti. Arkadaşı yiyeceği aldıktan sonra siyahI bir
hamalın sırtında bu yiyecekleri Musa'ya getirdi. Hamalı Musa'nın kaldığı eve
soktu ve kendisi çıkıp gitti. Musa'nın evi biraz sonra kuşatlldı; kendisi, oğlu
Abdullah ve kölesi ele geçirildi. Bunlar yakalanarak Muhammed b. Süleyman b.
Ali b. Abdullah b. Abbas'ın yanına getirildiler. Musa O'nu görünce: "Allah
sizleri bana yaklaştırmasın ve sizi yaşatmasın. İçinde bulunduğum belde hariç
bütün beldeleri terk ettim. Sizin yakınlığınıza sığınırsam Müminlerin emirini
kızdırmış olurum." dedi. Daha sonra bunları Mansur'a gönderdi. Mansur'un
emri üzerine Musa ve oğullarının her birine beş yüzer sopa vuruldu.
"Ah!" bile demediler. Mansür bunun üzerine: "Ben batıl ehlinin
sabrını mazur görürüm. Pekiyi, ya bunların hali ne?" dedi. Musa: "Hak
ehli sabra daha layıktırlar." diye karşılık verdi. Mansur daha sonra
bunları çıkardı ve emri üzerine hapsolundular.
BİR SONRAKİ
SAYFA İLE DEVAM ETMEK İÇİN AŞAĞIDAKİ İSME TIKLA
İSA b. MUSA'NIN
MUHAMMED b. ABDULLAH'A GİDEREK O'NU ÖLDÜRMESİ
BU YILIN OLAYLARI
İSA b. MUSA'NIN
MUHAMMED b. ABDULLAH'A GİDEREK O'NU ÖLDÜRMESİ
MUHAMMED b.
ABDULLAH b. HASAN'IN YANINDAKİ MEŞHURLARDAN BAZILARI
MUHAMMED'İN
ÖZELLİKLERİ ve ÖLDÜRÜLMESİYLE İLGİLİ RİVAYETLER
MUHAMMED'İN KARDEŞİ
İBRAHİM b. ABDULLAH'IN AYAKLANMASI
İBRAHİM'İN SEFERE
ÇIKMASI ve ÖLDÜRÜLMESİ