İBNÜ’L-ESİR |
3. CİLT |
HİCRİ
OTUZ ALTINCI YILIN OLAYLARI (M. 656-657)
Hz.
ALİ'NİN TAYİN ETTİĞİ YENİ VALİLER VE MUAVİYE'NİN MUHALEFET ETMESİ
Hz.
Ali bu yılın başında İslam devletinin büyük vilayetlerine çeşitli tayinler
yaparak Osman bin Huneyf'i Basra'ya, Umara bin Şihab'ı Kufe'ye, Ubeydullah bin
Abbas'ı Yemen'e, Kays bin Sa'ad'ı Mısır'a, Sehl bin Huneyf'i de Şam Valiliği'ne
tayin etti.
Sehl
bin Huneyf yola çıkıp da Tebük'e vardığında bir grup atlıyla karşılaşmış ve
aralarında şöyle bir konuşma geçmişti:
"-
Kimsin sen?"
"-
Ben emirim. "
"-
Sen nerenin emirisin?" "
-
Şam'ın yeni emiriyim."
"-
Eğer seni Osman gönderdiyse buyur, hoş geldin, yok eğer seni
Osman'dan
başkası gönderdiyse durma geri dön."
"-
Olup bitenleri duymadınız mı?"
"-
Duyduk."
Bunun
üzerine Sehl ileri gidememiş ve Hz. Ali'nin yanına geri dönmüştü.
Kays
bin Sa'ad'a gelince; O da Eyle'ye vardığında aynı şekilde bir grup atlı ile
karşılaşmış, kendisine: "Sen kimsin?" diye sorulduğunda: "Ben
Osman'a karşı gelenlerdenim ve O'na sığınmış, bağlanmış olanlara karşı
Allah'tan yardım diliyorum." demesi üzerine adının ne olduğunu sormuşlar,
Kays bin Sa'ad olduğunu ifade etmiş ve kendisine: "Haydi geç git."
demişlerdi. Kays Mısır'a gelinceye kadar yoluna devam etmiş ve Mısır'a
vardığında halkın iki gruba ayrılmış olduğunu görmüştü. Bir kısmı O'na uyup cemaate
katılmış, bir kısmı da ''Harenbe'' denilen yere çekilip: "Eğer Osman'ın
katilleri yakalanır öldürülürse biz de sizinle beraber oluruz, aksi takdirde
mücadelemizi sürdürür, insanları kışkırtır arzu ettiğimizi elde ederiz."
demişti. Diğer bir grup ise şöyle diyordu: "Biz kardeşlerimizden birini
görevlendirdiği sürece Ali'yle birlikteyiz. " Bunlar da cemaatin arasında
yer alıyorlardı. Bunun üzerine Kays, olup bitenleri Hz. Ali'ye bir mektupla
bildirmişti.
Osman
bin Huneyf'e gelince: O Basra'ya gidene kadar hiç bir engelle karşılaşmamış,
İbn Amir'in bu konuda herhangi bir çarpışmaya meydan verecek bir görüşünün ve
ayrı bir tutumunun olmadığını görmüştü. Ancak yine de Basralılardan bir kısmı
cemaate tabi olmuş, bir kısmı ise olmamıştı. Bunlardan bir grup: "Biz Medineliler
ne yapacak diye bekleyecek, onların yaptıklarına uyacağız" demişlerdi.
Umara
bin Şihab'a gelince: O da ''Zübala'' denilen yere vardığında Tuleyha bin
Huveylid kendisini karşılamıştı. Tuleyha Hz. Osman'ın intikamını almak için
yola çıkmış biri olup şöyle diyordu: "Benim bütün çabam yetişemediğim,
ancak beni de geçmeyen bir iş içindir." Tuleyha Hz. Osman'a yardım etmek
üzere çıkan el-Ka'ka'ın geri dönüşünden sonra yola çıkmış bulunuyordu. Umara
ile karşılaştığında: "Haydi geri dön, Küfeliler kendi valilerinden başka
bir vali istemiyorlar. Eğer benim bu dediklerime uymazsan senin boynunu
uçururum." demişti. Bunun üzerine Umara Hz. Ali'nin yanına geri döner ve
durumu bildirir.
Diğer
taraftan Ubeydullah bin Abbas Yemen'e varmış, Ya'la bin Münye Yemen'den
topladığı bütün vergileri bir araya getirmiş ve bu mallarla birlikte Medine'ye
gitmiş, Ubeydullah bin Abbas da bu şekilde Yemen'e varmıştı.
Sehl
bin Huneyf Şam yolundan geri dönüp de Hz. Ali'ye olup bitenleri anlatınca Hz.
Ali Talha ve Zübeyr'i çağırarak onlara şöyle demişti: "Sizi sakındırmak
istediğim husus işte maalesef ortaya çıktı. Bu ancak üzerine gitmekle
çözülebilecek bir iş, ölümden beter bir fitne, üzerine varıldıkça alevi artan
ve sürekli kızışan bir ateştir." Talha ve Zübeyr de O'na şöyle karşılık
vermişler: "Bize izin ver de Medine'den çıkıp gidelim. Ya bu konudaki
görüşümüzde ısrar edelim, ya da bize müsaade et de çekip gidelim", Hz. Ali
de bunun üzerine: "Sizi tutabildiğim müddetçe tutacağım, fakat bu işe eğer
başka bir çare bulamazsam tedavinin başka bir şekli de dağlamadır."
demişti.
Daha
sonra Hz. Ali Muaviye ve Ebu Musa'ya birer mektup yazmıştı.
Ebu
Musa Küfe'den yazdığı bir mektupla Küfelilerin itaatini ve bey'atını
bildiriyor, bu bey' ata kendiliğinden razı olanlarla zorla uyanları tek tek
açıklıyor ve her şeyi açık açık izah ediyordu. Hz. Ali'nin Ebu Musa'ya
gönderdiği elçi Ma'bed el-Eslemi, Muaviye'ye gönderdiği elçi ise Sebra
el-Cüheni idi.
Muaviye'ye
giden elçi Sebra Şam'a vardığında Muaviye kendisine hiçbir şekilde cevap vermemiş,
Sebra konuştukça sürekli olarak okuduğu beyitlerle Hz. Osman'ın kanından ve
bunun intikamının alınması gerektiğinden ve kaçınılmaz bir savaştan söz
açmıştı.
Hz.
Osman'ın şahadetinden üç ay sonra safer ayında Muaviye Benu Abs'tan Kubeysa
adında birini çağırarak dışından kendi mührüyle mühürlediği bir mektubu eline
verir ve üzerine "Muaviye'den Ali'ye" ibaresini yazarak O'na:
"Medine'ye vardığında mektubu alt tarafından tutup kaldır." der ve
Hz. Ali'ye söyleyeceklerini tavsiye eder. Arkasından onu Hz. Ali'den gelen elçi
ile Medine'ye gönderir. Her ikisi rebiulevvel ayında Medine'ye vardıklarında
Kubeysa Muaviye'nin kendisine emrettiği gibi bu mektubu bir tarafından tutup
havaya kaldırır, onu gören halk da kendisine bakıp durarak onu izler ve bu
şekilde mektubun Muaviye'den geldiğini ve O'nun Hz. Ali'ye karşı çıktığını
anlar. Kubaysa Hz. Ali'nin huzuruna çıkarak mektubu kendisine sunar. Hz. Ali
mektubun dışındaki mührü açtığında içinde herhangi bir yazıya rastlamaz ve
gelen elçiye "Geldiğin yerde neler olup bitiyor?" diye sorar. Elçi
de:
"Benim
can güvenliğim söz konusu mudur?" diye bir soru ile karşılık verir. Hz.
Ali'nin: "Emniyettesin, çünkü elçilere zeval yoktur." demesi üzerine
Kubeysa şöyle konuşur: "Ben geldiğim yerde kısastan başka hiçbir şeye razı
olmayan bir topluluk bırakıp geldim." Hz. Ali O'na: "Hangi kısas,
kimin kısası?" diye sorunca O da: "Senin boynunun ipi. .. Ben Şam'da
Suriyelilerin cami minberine giydirdiği, altmış bin kişiyi ağlatan Hz. Osman'ın
kanlı gömleğini bırakıp geldim." der. Hz. Ali: "Hz. Osman'ın kanını
benden mi istiyorlar. Ben Osman'a arka çıkmadım mı? Allah'ım! Ben Osman'ın
kanına bulaşmadım. Osman'ın kanı Allah'ın iradesi dışında akmış değildir. Yüce
Allah bir şeyi takdir ettiği zaman o mutlaka yerine gelir. Çık git buradan"
diye çıkışır. Kubeysa bunun üzerine: "Ben güvence altında mıyım?"
diye sorunca: "Evet, emniyettesin" der ve Kubeysa el-Absi de çıkıp
gider. Bu arada O'nu gören Sebeiyye fırkası: "Bu köpek ve köpeğin elçisi
ne geziyor burada, öldürünüz onu" diye seslenirler. Onların bu sesini
duyan Kubasa: "Ey Mudar halkı, ey Kays Kabilesi, yetişiniz! Atlılar ve
şerefliler neredesiniz? Allah'a yemin ederim ki sizin üzerinize dört bin atlı
geliyor. O zaman erkekleri ve süvarileri görünüz" diye bağırmaya başlayınca
Mudar halkı onu korurlar ve şöyle derler:
"Sus,
konuşma artık!" O da: "Hayır, vallahi artık bunlar kurtuluşa
eremezler. Kendilerine vaat edilen başlarına gelecektir, korktuklarına da
uğrayacaklardır. Onların amelleri sona ermiş ve rüzgarları dağılıp gitmiştir.
Vallahi yarına kalmaz, onlar zillete uğramış kimseler olacaklardır. "
Medineliler
Hz. Ali'nin Muaviye'ye karşı nasıl davranacağını öğrenmek isterler. O kible
ehline karşı savaşmağa cesaret edecek mi, yoksa bundan vaz mı geçecek? diye
bekleyip dururlar. Bu arada Hz. Ali'nin oğlu Hasan'ın babasını savaştan
alıkoymağa çalıştığı ve insanları bir tarafa bırakıp kendi evinde oturmasını
istediği haberi ulaşmıştı. Bu arada yine Müslümanlar Ziyad bin Hanzala
et-Temimi'yi Hz. Ali'ye gönderip gizlice ne düşündüğünü öğrenmeye
çalışmışlardı. Ziyad Hz. Ali'ye gelir, O'nunla bir saat kadar oturup konuşur ve
Hz. Ali O'na şöyle der: "Ey Ziyad, hazırlan bakalım!" Ziyad: "Ne
için hazırlanayım?" diye sorunca Hz. Ali: "Şam'a sefer etmeye
hazırlan" diye karşılık verir. Ziyad ise "İyi ve yumuşak davranman
daha uygundur." şeklinde görüşünü belirtir.
Ziyad
Hz. Ali'nin yanından çıkınca Müslümanlar kendisine varıp "Geride neyi
bıraktın?" diye sorarlar. Bunun üzerine Ziyad onlara: "Ey cemaat!
Geride kılıç vardır" demiş, onlar da ne olduğunu ve Hz. Ali'nin ne
düşündüğünü anlamışlardı. Bu ara Hz. Talha ve Zübeyr Umre yapmak üzere Mekke'ye
gitmek istediklerini belirterek Hz. Ali'den izin istemişler, O da kendilerine
izin vermiş ve her ikisi çekip Mekke'ye gitmişlerdi. Sonra Hz. Ali Muhammed bin
el-Hanefiyye'yi çağırıp O'na sancağı verir, Abdullah bin Abbas'ı ordunun sağ
kol komutanlığına, Amr bin Selime'yi veya diğer bir rivayete göre Amr bin
Süfyan bin Esed'i ordunun sol kanadına kumandan tayin edip Ebu Ubeyde bin
el-Cerrah'ın yeğeni olan Ebu Leyla bin Amr bin el-Cerrah'ı da öncülerin başına
getirir. Medine'de Kuşam bin Abbas'ı vekil olarak bırakıp ordusunu hazırlar,
Hz. Osman'a isyan edenlerden hiç birisine görev vermez. Sonra Kays bin Sa'ad'e,
Osman bin Huneyf e ve Ebu Musa el-Eş'ari'ye mektuplar yazarak Irak halkını
Şamlılara karşı savaşa davet etmelerini ister. Medine halkını da kıtale çağırır
ve onlara şöyle der: "Sizin işlerinizin sağlam olması Allah'ın
hükümlerinin uygulanmasına bağlıdır. Bu bakımdan O'na dosdoğru içinizden gelerek
itaat etmelisiniz. Vallahi eğer siz böyle davranmazsanız mutlaka İslam'ın bu
günkü hakimiyeti elinizden çıkar ve sonunda İslam her taraftan çekilip ta
Medine'ye gelip sıkışıncaya kadar elinize bir daha dönmez. Sizin cemaatinizi
dağıtmak isteyen bu adamlara kalkın gidin. Umulur ki Yüce Allah sizin elinizle
İslam dünyasının çeşitli yerlerinde meydana gelen bu kargaşayı ıslah eder ve
onu sizin elinizle giderir, böylece siz de görevinizi yerine getirmiş
olursunuz."
BİR SONRAKİ
SAYFA İLE DEVAM ETMEK İÇİN AŞAĞIDAKİ İSME TIKLA
CEMEL OLAYINI
HAZIRLAYAN SEBEPLER ve BAŞLANGICI
BU YILIN OLAYLARI:
CEMEL OLAYINI
HAZIRLAYAN SEBEPLER ve BAŞLANGICI
HZ. ALİ'NİN
BASRA'YA GİTMESİ VE CEMEL OLAYI
HARİCİLER'İN
SİCİSTAN'A GİTMELERİ
MUHAMMED BİN EBİ
HUZEYFE'NİN ÖLDÜRÜLMESİ
KAYS BİN
SA'AD'IN MISIR VALİLİĞİ
AMR BİN EL-AS'IN
MUAVİYE'NİN YANINA GİDİP ONA TABİ OLMASI