İBNÜ’L-ESİR |
3. CİLT |
AMR BİN
EL-AS'IN MUAVİYE'NİN YANINA GİDİP ONA TABİ OLMASI
Denildiğine
göre Amr bin el-As Hz. Osman'ın katlinden evvel Medine'den çıkıp Filistin
civarlarına gidip yerleşmişti. Amr'ın Medine'den çıkıp gitmesinin sebebi Hz.
Osman'ın kuşatılmasından sonra şöyle demiş olmasıydı:
"Ey
Medine halkı! Yüce Allah'ın zillete uğratmış olduğu bu adamın öldürülmesinden
önce gücü yetenleriniz burada kalmasın. Ona yardım etmeğe gücü yetmeyenleriniz
buradan kaçıp gitsinler." Sonra kendisi de çekip Medine'den gitmişti.
Ancak bu konuda daha önce zikrettiğimiz başka rivayetler de nakledilmektedir.
Amr, Medine'den iki oğlu, Abdullah ve Muhammed ile çıkıp Filistin'e gidip yerleşir.
Bir gün Medine'den gelmekte olan bir atlı Amr'a uğrar, Amr ona: "Senin
adın ne?" diye sorar. Adam: "Haşir" diye cevap verir. Amr:
"O halde (Osman'ı kastederek) o muhasara edilmişti, ne durumdadır?"
deyince adam: "Osman'ı muhasara edilmiş bir durumda iken bırakıp
geldim." diye karşılık verir. Birkaç gün sonra bir adam daha çıkıp gelir.
Amr ona adını sorunca "Kattal" olduğunu söyler. "Adam öldürüldü
mü, ondan ne haber var?" diye sorunca da adam: "Osman öldürüldü. Ben
O'nun öldürülmesinden çok kısa bir süre sonra Medine'den ayrıldım." diye
söyler. Sonra üçüncü bir kişi Filistin'e doğru gelmiş, Amr adını sorunca
"Harb" olduğunu söylemiş, bunun üzerine şöyle demişti: "Herhalde
bir savaş olacak." Ve arkasından adama Medine'den ne haber olduğunu sorar.
Adam Müslümanların Hz. Ali'ye bey'at ettiklerini söyler.
Selm
bin Zinbag'ın şöyle dediği kaydedilir: "Ey Arap ümmeti! Sizinle diğer
Araplar arasında bir kapı vardı, o da kırılıverdi. Artık bunun dışında başka
bir kapı arayınız."
Arkasından
Amr, şunları ilave etmişti: "İşte bizim de istediğimiz lıuydu. "
Sonra
Amr iki oğluyla birlikte aynen bir kadın gibi ağlayarak yola koyulur ve:
"Ey Osman, hayanın ve dinin timsali!" diye bağıra bağıra Dımaşk'a
varırlar.
Amr'ın
bu işlerin olacağından az çok haberi olmuştu. Resulullah (s.a.v.), O'nu Umman'a
vali olarak göndermiş, O da Umman'da bulunan ve doğruluğuyla tanınan bir rahibe
giderek Resulullah (s.a.v.)'ın vefatının nasıl olacağını ve kendisinden sonra
kimin başa geçeceğini sormuş, bu rahib Amr'a Resulullah'tan sonra Ebu Bekr'in
başa geçeceğini, fakat çok kısa bir müddet kaldıktan sonra vefat edeceğini,
arkasından yine O'nun kabilesinden ikinci bir adamın gelip uzun bir müddet
başta kalacağını ve sonra aniden öldürüleceğini, yine O'nun kabilesinden üçüncü
bir kişinin başa geçip uzun bir müddet kalacağını ve bunun da sonunda bir
kalabalık tarafından öldürüleceğini haber verip eklemişti: "Fakat bu son
derece kötü bir durum olacak. Aynı şekilde O'nun kabilesinden diğer bir kişi
gelecek ve O'nun bulunduğu dönemde şiddetli bir savaş olacak, o da arkasından
bütün insanların etrafında toplanmasından evvel öldürülecek. Sonra gelecek emir
mukaddes toprakların emiri olacak ve bunun da hüküm yılları uzun sürdükten
sonra fırkalara ayrılan halk onun etrafında toplanacak ve sonra o da ölüp
gidecek."
Anlatıldığına
göre, Amr Hz. Osman'ın öldürüldüğü haberini aldığı zaman: "Bana
Abdullah'ın babası derler. Siba' Vadisi'nde olduğum halde O'nu ben öldürdüm.
Eğer onun arkasından bu işi Talha yürütecek olursa O Arapların en gencidir,
eğer Ebu Talib'in oğlu bu işi yüklenecek olursa Osman'dan sonra başa
geçeceklerden en hoşlanmadığım kişi de O'dur" demişti. Hz. Ali'ye bey'at
edildiğini öğrendiği zaman son derece üzülmÜş ve insanların ne yapacağını
beklemeye koyulmuştu. Nihayet Hz. Aişe, Talha ve Zübeyr'in Basra'ya doğru
yöneldiğini işittiğinde de onların ne yapacağını beklemişti. Cemel Vak'ası'nı
işittiğinde de daha çok sarsılmıştı. Bu arada Muaviye'nin Şam'da Ali'ye bey'at
etmediğini ve Hz. Osman'ın şahadetini kendisine konu edindiğini işitmişti. Amr
Muaviye'yi Ali'den daha çok severdi. Bunun üzerine iki oğlu Abdullah ve
Muhammed'i çağırarak durumu onlarla istişare edip ne yapmak gerektiğini sormuş
ve şöyle demişti: "Ne dersiniz? Ali'ye bakacak olursak, bizim O'nun
yanında hiçbir değerimiz olmadığı gibi bizim için de ondan bir hayır yoktur;
çünkü daha evvelO'nun bize karşı tavrını biliyoruz. O yönetim işinde bizi
kendisine ortak kılmaz." O'nun bu sözü üzerine oğlu Abdullah şöyle
demişti: "Resulullah (S.A.V.) vefat etti. Ebu Bekir ve Ömer O'nun
arkasından geldi ve onlar da senden razı olarak vefat edip gittiler. Eğer bana
soracak olursan bu işten uzak durmanı, bütün Müslümanlar bir imamın etrafında
birleşip, tam bey'at edinceye kadar kendi evinde oturmanı tavsiye ederim."
Sonra diğer oğlu Muhammed de şöyle konuşmuştu: "Sen Arapların ileri
gelenlerinden birisin. Bu işin halledilip de senin bunda bir katkının
olmamasını pek uygun görmüyorum." Evlatlarının bu sözleri üzerine Amr
şöyle demişti: "Ey Abdullah! Senin dediklerine bakacak olursam bu sözler
benim ahiretim ve dinimin selameti için çok daha hayırlıdır. Sen ey Muhammed!
Bana dünyam için hayırlı, fakat ahiretim için çok şerli şeyler tavsiye
ediyorsun." Sonra kalkıp iki oğluyla birlikte Muaviye'nin yanına gitmişti.
Şam'a vardığında oradaki MüslÜmanların Muaviye'yi Hz. Osman'ın kanını talep
etmek konusunda teşvik ettiklerini görünce şöyle demişti: "Siz haklısınız
ve davanızda hak sahibisiniz. Gerçekten mazlum olarak öldürülen halifenin
kanını isteyiniz." Ancak Muaviye O'na hiç de iltifat etmiyordu. Bunun
Üzerine Amr'ın oğulları ona şöyle demişlerdi: "Muaviye'nin sana iltifat
etmediğini görmüyormusün? O halde çek ve bir başkasının yanına gidiver?"
Amr da Muaviye'nin yanına giderek şöyle demişti: "Vallahi senin bu tavrın
beni hayretlere düşürdü. Ben sana iltifat ettikçe sen benden uzaklaşıp
duruyorsun? Vallahi eğer senin yanında savaşacak olursam mutlaka halifenin
kanını isteyeceğim. And olsun, nefsimize soracak olursak kiminle savaştığımızı
biliyoruz. Onun yakınlığı, fazileti ve İslam'daki önceliği ve üstünlüğü
malumdur. Ancak biz bu konuda dünyalığı talep ettik." Amr'ın bu sözleri
üzerine Muaviye O'nunla barış yaparak ve iltifat eder. Amr da O'na tabi olur.
BİR SONRAKİ
SAYFA İLE DEVAM ETMEK İÇİN AŞAĞIDAKİ İSME TIKLA