MİN HAC ANA SAYFA

 

CİNAYETLER

 

A. GENEL BİLGİLER    B. DİYET (KAN BEDELİ)    C. KAN İDDİASINDA BULUNMAK VE KASEME

D. BAGİLER (İSYANCILAR)    E. İMAMETİN ŞARTLARI    F MÜRTEDİN HÜKMÜ

G. ZİNA    H. HIRSIZLIK    I. İÇECEKLER BAHSİ    J. SAYYAL (SALDIRGAN)

 

DİYET

 

Hür, müslüman ve erkek olan kimsenin haksız yere öldürülmesi durumunda bunun diyeti yüz devedir. Develer üç kısım­dan ödenir:

 

1- Otuz hikka (üç yaşını tamamlamış deve),

 

2- Otuz coza'a (dört yaşını tamamlamış deve),

 

3- Kırk halifet (gebe olan deve).

 

Hataen işlenen can diyeti ise beş çeşit yüz devedir:

 

1- Yirmi bint-i mehad (bir yaşını bitirmiş deve),

 

2- Keza yirmi bint-i lebun (iki yaşını bitirmiş deve),

 

3- Yirmi ibni lebun (iki yaşım bitirmiş erkek deve),

 

4- "Yirmi hikka (üç yaşını bitirmiş deve),

 

5- Yirmi ceza'a (dört yaşını bitirmiş deve).

 

Bir kimse, Mekke hareminde veya haram aylar denilen zilka­de, zilhicce, muharrem veya recep ayında veya rahim sahibi (ana, kız kardeş gibi) mahremini hataen Öldürürse, diyet develeri üç kısımdan ödenir.

 

Yanlışlıkla işlenen cinayetin diyeti müsellese (üç kısım) şeklin­de ise, caninin akilesi diyeti vadeli olarak ödeyebilir. Kasıtlı işlenen öldürmede diyet cani tarafından acele üzere ödenir. Öldürme kasta benzer ise, müsellese şeklinde vadeli olarak caninin akilesi üstlenir.

 

Hak sahibi rıza göstermedikçe ayıplı ve hasta develer diyet ola­rak verilmez. Gebe olan develer, gebelikten anlayan uzman kişilerce tespit edilir. En sahih kavle göre, beş yaşını doldurmamış gebe deve­nin diyet olarak verilmesi caizdir.

 

Kendisine diyet vacib olan kimsenin develeri varsa, diyeti ken­di develerinin cinsinden vermesi lazımdır. Zayıf kavle göre kendi beldesinde çoğunlukta bulunan develerin cinsinden verir. Kendi de­veleri yoksa, bedevi beldenin veya kabilenin çoğunlukta bulunan de­velerinin cinsinden verir. Aksi halde kendi beldesine en yakın belde­nin develerinin cinsinden verir.

 

Caninin diyet için vacib olan devenin başka çeşidine veya de­velerin yerine kıymetlerini vermesi her iki tarafın rızası ile olur. Di­yet olarak verilen deve bulunamazsa, İmamın ilk kavline göre bin dinar altın veya on iki bin dirhem ödenir. İmamın son kavline göre ise, beldenin revaçta bulunan paraya göre develerin kıymeti ödenir. Cani birkaç deve bulursa, onları satın alır, eksik kalanların ise kıymetini Öder.

 

Hür kadın ve hür erselin ölüm veya yara diyetleri, erkeğin di­yetinin yarısı kadardır.

 

Yahudi ve Nasrani'nin ölüm ve diğer diyetleri, müslümanm di­yetinin üçte biri; mecusinin diyeti, müslümanm diyetinin onda biri­nin üçte ikisi; keza eman almış putperestin diyeti de onda birinin üçte ikisi kadardır. Mezhep alimlerince kabul edilen rivayete göre

 

kendisine İslam daveti ulaşmamış kimsenin dini varsa ve dini deği­şikliğe uğramamış ise diyeti bu dine bağlı kimsenin diyeti gibi olur. Dini değişikliğe uğramış ise diyeti mecusi olanın diyeti gibidir.

 

 

1. Organlara Karşı İşlenen Cinayetlerin Diyeti

 

Bir kimse hür müslümanm yüzünde veya başında bir mudiha açarsa, bunun diyeti beş devedir. Birlikte işlenen haşime ve mudiha yaralamalarında on deve diyet vardır. Mudihadan başka yaralama­ların diyeti beş devedir. Zayıf kavle göre ise yaralamalar için hükümet alınır. Münkile yaralarında diyet on beş devedir. Me'mume yaralamasında diyetin üçte biri alınır.

 

Bir kimse bir şahısta mudiha, biri haşime ve başka biri de münkile ve dördüncü bir şahıs da me'mume yarası açarsa, bunlar­dan üçü beşer deve verir. Dördüncüsü ise üçte birinin tamamını öder.

 

Bir kimse bir şahısta mudihadan önce seccac yarası açar ve seccac ile mudiha arasındaki oran bilinirse, mudiha ersi oranında hisse vacib olur. Aradaki oran farkı bilinmezse, bedenin sair et­rafında yapılan yaralamalarda olduğu gibi bir hükümet vardır.

 

Caife yarası için diyetin üçte biri Ödenir. Caife, karın, göğüs, boğaz çukuru, cebin (yüz, alın), bel, ve kalça gibi bedenin sair et­rafında yapılan ve içeriye nüfuz eden yaralamadır. Mudihanın büyük veya küçük olması ersin miktarını etkilemez.

 

Bir kimse, aralarında et ve deri bulunan iki organda mudiha açarsa, bir kavle göre aralarında ikisinden birinde et ya da deri bu­lunursa iki mudiha; mudihayı kasten ve hata ile iki kısımda yapar­sa veya mudiha baş ve yüzü içine alırsa iki, bir kavle göre ise bir mu­diha sayılır. Mudiha geniş olursa, en sahih kavle göre bir mudiha sayılır. Mudihayı başkası genişletirse iki yara sayılır. Caifenin sayı ve taaddüt açısından hükmü, mudihanın hükmü gibidir. Karma nüfuz edip sırttan çıkan caife, en sahih kavle göre iki yara sayılır.

 

Bir kimse, bir şahsın karnına iki uçlu bir ok batırır da içeriye ulaşırsa, iki yara sayılır. Caife ve mudiha yarasının iyileşmesi ile erş sakıt olmaz.

 

Mezhep alimlerince kabul edilen rivayete göre, kesilen her iki kulak kepçesi için tam bir diyet ödenir hükümet ödenmez. Kulak kepçesinin bir kısmı kesilirse, o oranda hisse alınır. Cinayet sebebi ile her iki kulağın işitme duyusu kurursa (işitmez hale gelirse), tam bir diyet vacib olur. Bir kavle göre ise hükümet lazım gelir, İşitme duyusu sağlam olmayan iki kulak kepçesini kesmede hükümet gere­kir. Bir kavle göre ise tam diyet gerekir.

 

Her bir göz için yarım diyet gerekir. Cinayete uğrayan gözde şaşı veya gece körlüğü de olsa hüküm böyledir. Keza gözde ışığı azaltmayan beyazlık da olsa yarım diyet vacib olur. Gözdeki ışığı azaltırsa, ona düşen hisse miktarı gerekir. Işığın ne kadar azaldığı tespit edilemezse hükümet gerekir. Her bir göz kapağı için diyetten dörtte bir hisse gerekir. Göz kör olsa bile hüküm böyledir.

 

Burun yumuşaklığı için bir diyet lazım gelir. Burunun her iki tarafı (burun delikleri) ve uç kısmının alt tarafının kesilmesi halin­de diyetin üçte birini almak vacib olur. Zayıf kavle göre ise yarala­nan uç kısmın alt tarafı için hükümet gerekir. Her iki tarafı (burun delikleri) için diyet vacib olur.

 

Her bir dudak için diyetin yarısı vardır. Kabiliyeti giderilme-miş sarkık olsa bile dil için tam bir diyet vardır. Bazı harfleri telaf­fuz edemeyen eret (ett... ett diyen), elseğ (ess... ess diyen) ve çocuk için bir diyet vardır. Zayıf kavle göre çocukta ağlamak ve süt emmek için dilini hareket ettirmesi gibi konuşma belirtilerinin görülmesi şarttır. Ahraz olan dil için hükümet vardır.

 

Erkek ve hür müslümanm her bir dişi için beş deve diyet vardır. Dişin zahiri olarak bir kısmının kesilmesi veya kökünden sökülmesi aynıdır. Zaid olan dişler için ise bir hükümet vacib olur. Dişin kımıldaması az da olsa, hükmü sağlam dişin hükmü gibidir. Menfaati iptal edilmiş diş için hükümet vardır. Menfaati azalmış di­şin hükmü, en sahih kavle göre sağlam olan dişin hükmü gibidir.

 

Süt dişini düşürmemiş çocuğun dişini söktükten sonra zamanı gelince dişi çıkmaz ve dibinin bozulduğu anlaşılırsa, erş verilmesi vacibtir. Dişin dibinin bozulduğu belli olmadan çocuk ölürse, en za­hir kavle göre caniye bir şey gerekmez. Sökülen diş süt dişi olup ye­rine çıkan yeni diş ersi düşürmez.

 

Bir kimse bir şahsın birkaç dişini sökerse, diyet her bir diş için ayrı ayrı hesaplanır. Bir kavle göre cani ve cinayet bir ise, alınan diyet birden fazla olmaz. Her bir çene için diyetin yarısı vardır. En sa­hih kavle göre dişlerin ersi, her iki çene diyetine dahil değildir.

 

Bilekten kesilen her bir el için diyetin yarısı vardır. Eller bilek­ten yukarı kesilmişse, ayrıca hükümet de vacib olur. Kesilen her bir parmak için on deve vardır. Her bir boğum için on devenin üçte biri vardır. Baş parmağın boğumu için on devenin yarısı vardır. Her iki ayak parmaklarının hükmü, her iki el parmaklarının hükmü gibidir.

 

Kadının memelerinin ucu için bir diyet vardır. Erkek memele­rinin ucu için bir hükümet vardır. Bir kavle göre ise bir diyet vardır.

 

Her iki testis için bir diyet vardır. Keza penis için de bir diyet vardır. Küçüğün ve yaşlının penisi, cinsi ilişkide iktidarsız olan pe­nisin ve uç kısmının hükmü penisin hükmü gibidir. Vaginanın bir kısmı kesilirse, diyetten takdir edilen şey alınır. Bir kavle göre, hükmü penisin hükmü gibidir. Keza burun yumuşağının kesilen kısmı ile kadın memesinin ucundan kesilen kısmını hükmü de böyledir. Her iki kalça için tam bir diyet vardır. Keza vaginanın iki dudakçığımn hükmü de böyledir. Keza derinin soyulması halinde mağdurda yerleşik hayat olup derinin soyulmasından sonra bir baş­kası mağdurun boynunu keserse deriyi soyana diyet vacib olur.

 

 

2-. Organların Menfaatini Gidermenin Diyeti

 

Akim menfaatini gidermede tam diyet vardır. Menfaat yarala­ma ile gide-rilirse takdir edilen erş veya hükümet vacib olur. Bir kavle göre diyet veya erşten az olanı çok olanına dahil edilir. Veli mağdurun aklının giderildiğini iddia eder de cani inkar ederse ve mağdur yalnızken söz ve fiilleri muntazam değilse yeminsiz olarak diyet alabilir.

 

işitme duyusunun giderilmesinde diyet vardır. Bir kulağın gi­derilmesinde yarım diyet vardır. Zayıf kavle göre ise noksanlık his­sesi alınır. Kulak kepçesi ile birlikte her iki kulağın işitme duyusu giderilirse iki diyet alınır.

 

Mağdur işitme duyusunun giderilmiş olduğunu iddia eder de kendisi uykuda iken veya haberi olmadan ani bir bağırma veya gürültü ile irkilir ve bu seslerden rahatsız olursa, yalan iddiada bu­lunmuş olur. Bağırma ve gürültüden rahatsız olmazsa yemin eder ve bir diyet alır. İşitme duyusu biraz eksilmiş ve eksilen kısmın ne ka­dar olduğu biliniyorsa, diyetten o kadar hisse alınır. Orantı miktarı bilinmezse, hakimin içtihadı ile takdir edilen bir hükümet alınır. Zayıf kavle göre ise işitme duyusunun ne kadarının giderilmiş oldu­ğu mağdurun sıhhatli akranlarının işitme duyularına oranla zapt edilerek belirlenir.

 

İşitme duyusu bir kulakta eksilmiş ise, bu eksiklik kapatılır ve sağlam kulağın işitme derecesi son noktada zapt edilerek belirlenir. Sonra bunun aksi yapılır. İki durum arasındaki fark oranında diyet­ten hisse alınır.

 

Normal her bir gözün görme kuvvetinin giderilmesinde yarım diyet vardır. Göz çıkarılırsa diyet ziyadeleştirilmez. Cinayete uğrayan kişi görme gücünü kaybettiğini iddia ederse, bunu öğrenmek için uz­man kişilerin görüşüne baş vurulur veya mağdur şöyle denenir: Ak­rep veya kızartılmış bir demir paçası aniden onun gözüne yak­laştırılır. Bundan rahatsız olup olmadığına dikkatle bakılır. Görme gücü eksilmişse, bunun hükmü işitme duyusunun hükmü gibidir.

 

Koklama duyusunun giderilmesinde en sahih kavle göre tam diyet vardır.

 

Konuşma (dil) kuvvetini iptal etme durumunda diyet lazım ge­lir. Bir kısım harflerin telaffuzunu iptal etme durumunda diyetten takdir edilen oranda hisse alınır. Diyet, Arap alfabesindeki yirmi se­kiz harfe taksim edilerek, her harfe düşen hisse oranı alınır. Zayıf kavle göre ise diyete şefevi (dudak harfleri) ve boğazdan çıkan harf­ler taksime dahil edilmezler. Kişinin yaratılış itibarı veya bir afet se­bebi ile telaffuz edemediği harflere karşılık bir diyet ödenir. Zayıf kavle göre ise harfler oranında diyetten pay gerekir. Bir cinayet se­bebi ile telaffuz edilemeyen harfler, ikinci bir cinayet ile iptal edilir-lerse, mezhep alimlerince kabul edilen rivayete göre onlar için tam diyet alınmaz.

 

Bir kimse bir şahsın dilinin yarısını keser ve bu sebeple konuş­manın dörtte biri kayb olsa veya bunun aksi olursa diyetin yarısı lazım gelir.

 

Sesi gidermede bir diyet vardır. Sesle birlikte dilin hareketi ip­tal edilir de konuşmaktan ve cevap vermekten aciz kalırsa, onun için iki diyet vardır. Zayıf kavle göre ise bir diyet gerekir.

 

Tadın giderilmesinde bir diyet vardır. Tat; tatlı, ekşi, acı, tuzlu ve lezzetin dilde hissedilmesidir. Diyet bu beş tada taksim edilir. Tadın (alma duyusunun) eksilmesinde bir hükümet vardır.

 

Çiğneme kuvvetinin iptal edilmesinde diyet vardır.

 

Sırtı kırarak meni ve döl tutma kuvvetini gidermede ve cinsel ilişkide lezzet duyma gücünü gidermede diyet vardır.

 

Kadının ifdasmda -ister kocası tarafından, ister başkası ta­rafından yapılsın- diyet vardır. İfda; vaginada penisin giriş yeri ile anüs halkası arasındaki cidarın kaldırılmasıdır. Zayıf kavle göre ise ifda, penisin giriş yeri ile idrar kanalı arasındaki cidarı kaldırmak­tır. Kocanın sadece ifda yolu ile karısiyle cinsel ilişkide bulunma im­kanı varsa, bu şekilde cinsel ilişkide bulunması caiz olmaz.

 

Bir kimse hakkı olmadığı halde penis dışında bir şey ile bir kızın bekaretini izale ederse erş ödemesi vacibtir. Şüphe ile karısı ol­duğunu zannederek bekareti penis veya zorla gidermeyle dul olana mehri misil ve buna ek olarak bekareti gidermeye karşılık erş öden­mesi lazımdır. Zayıf kavle göre bakirenin mehrinin ödenmesi lazım gelir. Hak sahibi (koca) tarafından ifda yolu ile kızın bekareti gide­rilmişse, bir şey gerekmez. Zayıf kavle göre penis dışında bir şey ile bekaretin giderilmesinde erş Ödenmesi lazım gelir.

 

Elin kuvvetini gidermede diyet vardır. Keza her iki ayaktan yürüme kuvvetim gidermede de diyet vardır. El ve ayakta kuvvetin eksiltilmesinde ise hükümet vardır.

 

Bir kimse, bir şahsın belini kırarak yürümesini veya cinsel kuvvetini iptal ederse veya yürümesini ve menisini iptal ederse, iki diyet ödemesi lazımdır. Zayıf kavle göre ise bir diyet ödemesi lazımdır.

 

 

3. Birden Fazla Diyetin Bir Arada Olması

 

Bir kimse bir başkasının bedeninin etrafında cinayet işlerse (elleri, ayakları, kulakları kesmek gibi) veya latifelerini (işitme, görme, koklama, tat alma kuvvetini) giderirse, birkaç diyet vermesi lazımdır. Bu gibi cinayetlerden biri vuku bulur ve mağdurun canına sirayet ederek onu öldürürse, caninin bir diyet Ödemesi gerekir. Ke­za en sahih kavle göre yara iyileşmeden cani mağdurun boynunu keserse, bir diyet ödemesi gerekir. Şayet adamı kasten öldürür ve cina­yeti hataen işlerse veya durum bunun aksi olursa, en sahih kavle göre diyetler (organ diyetleri ve cana can kısası) iç içe girmez. Cani­den başka biri mağdurun boynunu vurursa, diyet müteaddit olur.

 

 

4. Hükümet/Erşi Takdir Edilmemiş Cinayetlerin Mali Cezası

 

Hakkında diyet takdir edilmemiş yaralamalarda hükümet öde­mek vacibtir. Hükümet, can diyetine nisbetle onun bir cüzüdür. Zayıf kavle göre can diyetine değil de cinayete uğrayan organın de­ğerinde meydana gelen değer eksikliğinin oranıdır. Cinayete uğra­yan köle ise, üzerinde bulunduğu nitelikleri ile değer takdiri yapılır.

 

Cinayet ersi belli olan bir organda meydana gelmişse, hüküme­tin miktarının bu meblağa ulaşmaması şarttır. Bu meblağa ulaşırsa, hakim kendi görüşü ile fazla olan miktarı indirir.

 

Hükümet, uyluk kemiği gibi belli bir diyeti olmayan bir organ içinse, miktarının can diyetine ulaşmaması lazımdır. Cinayete uğra­yanın değerini, yaranın iyileşmesinden önce değil de sonra takdir et­mek gerekir. Yara iyileştikten sonra kendisinde veya değerinde bir eksilme olmamışsa, iyileşmeye en yakın olan noksanlık hali itibara alınır. Zayıf kavle göre ise mezkur noksanlığı hakim kendi görüşü ile takdir eder. Başka bir zayıf kavle göre ise mali ceza ödenmez.

 

Mudiha gibi diyeti takdir edilmiş yaranın etrafında meydana getirdiği kusur ve noksanlıklar da mudihaya tabi olur. Damiye gibi diyeti takdir edilmemiş yaranın etrafında meydana getirdiği kusur­lar için en sahih kavle göre, sadece yaralama hükümeti ödenir.

 

Bir köleyi öldüren diyet olarak kölenin kıymetini öder. Can gi­derme cinayeti dışında hür olan kimse için diyeti belli olmayan etraf ve letaifte değerinden eksilen fark ödenir. Hür kimse için diyeti bel­li ise, oranı kadar diyetten hisse alınır. Bir kavle göre ise değerden eksilen oran ödenir.

 

Kölenin penisinin ve testislerinin kesilmesinde, en zahir kavle göre iki kiymet vacib olur. İkinci kavle göre ise kıymetten eksilen oran vacib olur. Cinayet sebebiyle bir noksanlık meydana gelmezse, bir şey ödemek gerekmez.

 

 

5. Diyeti Gerektiren Şey

 

Bir kimse duvara çıkmış bulunan mümeyyiz çocuğa bağırır da çocuk düşüp ölürse, akilesi galiz (ağır) diyet ödemesi gerekir. Bir kavle göre ise kısas gerekir. Fakat yerdeki veya duvar üzerindeki ba­liğ çocuğa bağırır ve çocuk düşüp ölürse, en sahih kavle göre diyet gerekmez. Çekilen silâh sebebiyle bir kimse korkup ölürse hükmü, yüksek sesten korkup ölen kişinin hükmü gibidir. Mürahik (buluğ çağına yaklaşmış kimse) ve uyanık kimsenin hükmü baliğ kimsenin hükmü gibidir.

 

Bir kimse av hayvanına bağırır da bir çocuk irkilir ve düşüp ölürse, akilesi üzerine hafif diyet lazım gelir.

 

Hakim kötü ahlaklı olduğu bildirilen kadına davetiye çıkarıp da kadın bundan korkup çocuğunu düşürürse, hakimin akilesi za-min olur.

 

Bir kimse bir çocuğu, yırtıcı hayvanın bulunduğu bir yere bırakır da yırtıcı hayvan onu yerse zamin olmaz. Zayıf kavle göre, çocuğun oradan ayrılma imkanı yoksazamin olur.

 

Bir kimse, kılıcım eline alıp birini kovalar da kaçan adam, su­ya veya ateşe atlar veya duvardan atlayıp helak olursa, kovalayan zamin olmaz. Kaçan adam kör olması veya karanlık olması nedeni ile bilmeden suya veya ateşe düşerse, kovalayan zamin olur. Keza kaçarken tavan çöker ve bu sebeple ölürse, en sahih kavle göre ko­valayan zamin olur.

 

Bir kimse yüzmeyi öğretmesi için bir çocuğu yüzmeyi bilen bi­rine teslim eder de çocuk suda boğulursa, caninin akilesi üzerine di­yet lazım gelir.

 

Bir kimse kendisi için sebepsiz yere bir kuyu açar da bir kim­se onaa düşüp ölürse, akilesi diyeti yüklenir. Yalnız kendi arazisinde veya ölü bir arazide kuyu açar da bir kişi ona düşer ölürse zamin ol­maz. Şayet dehlizinde kuyu açar ve birisini evine çağırır da bilme­den ona düşüp ölürse en zahir kavle göre zamin olur.

 

Bir kimse başkasının arazisinde veya ortağı olduğu arazide or­tağının izni olmadan kuyu açar ve birisi ona düşüp ölürse zamin olur. Keza gelip geçenlere zarar veren dar bir yolda kuyu açar ve bi­risinin telef olmasına sebep olursa zamin olur. Yol geniş olup gelip geçenlere zarar vermez ve imamın izni ile kuyuyu açmışsa zamin ol­maz. İmamın izni olmaksızın kendi maslahatı için açmışsa zamin olur. Amme maslahatı için açmışsa, en zahir kavle göre zamin ol­maz. Mescitte açılan kuyunun hükmü, yolda açılan kuyunun hükmü gibidir.

 

Duvardan sokağa uzanan cenah, birisinin telef olmasına sebep olursa sahibi zararı tazmin eder. Yolda gelip geçenlere zarar verme­yecek şekilde oluğu uzatıp sokağa doğru çıkarmak caizdir. Oluktan akan su sebebi ile birisi telef olursa, İmamın son kavline göre sahi­bi zararı tazmin eder. Oluğun bir kısmı duvara gömülü olup dışarı­da olan kısmı birisinin üzerine düşer ve ölmesine sebep olursa, sahi­bi tam diyeti ödemekle zamin olur. Oluğun tümü düşer de bir kim­senin ölümüne sebep olursa, en sahih kavle göre diyetin yarısını ödemekle zamin olur.

 

Bir kimse başlangıçta duvarını caddeye meyilli olarak yapar da sonra birinin üzerine düşüp onu Öldürürse, bunun hükmü cenahın hükmü gibidir. Duvarı düz yapar da sonra caddeye meyleder ve biri­sinin üzerin düşüp ölümüne sebep olursa zamin olmaz. Zayıf kavle göre ise duvarı yıkma veya tamir etme imkanı olur da tamir etmez­se zamin olur. Duvar yola düşer ve yoldan geçenlerden birinin ayağı enkaza takılarak düşüp ölürse veya duvarın düşmesi sebebi ile bir mal telef olursa, en sahih kavle göre sahibi zararı tazmin etmez.

 

Bir kimse çöplerini veya kavun-karpuz kabuklarını yola atarak birinin ölümüne sebebiyet verirse, en sahih kavle göre zararı tazmin eder.

 

Bir kimse birbirini takip eden iki sebep nedeni ile ölürse, birin­ci müsebbip zamin olur. Şöyle ki: Bir kimse bir kuyu açar başkası da taşları haksız yere yola koyar ve üçüncü bir şahıs da gelip taşlara takılarak kuyuya düşüp ölürse, taşları koyan zamin olur. Taşları haksız yere değil de kendi arazisine koymuşsa, menkul rivayetlere göre kuyuyu açan zamin olur.

 

Bir kimse bir taşı yola koyar, iki kişi de başka bir taşı onun yanma koyarlarsa ve üçüncü bir şahıs gelir bunlara takılarak düşüp ölürse, her üçü eşit olarak zamin olur. Zayıf kavle göre, bir taşı ko­yan diyetin yarısını diğer taşı koyan iki kişi de kalan yarıyı öderler.

 

Bir kimse bir taşı koyar da başkası gelip ona takılır ve taş yuvarlanıp gider de bir başkası ona takılıp düşerek ölürse, taşı yuvar­layan zamin olur.

 

Dinlenmek için yolda oturan, uyuyan veya ayakta durana biri takılır onlardan ikisi veya biri ölür ve yol geniş ise onlardan hiç biri zamin olmaz. Yol dar ise, mezhep alimlerince kabul edilen rivayete göre, oturan veya uyuyan boş yere ölmüş olur. Onlara takılarak düşüp ölen heder

 

 

6. Yolda Çarpışarak Ölenlerin Tazminatta Ortak Olmaları

 

Kasıt olmaksızın iki kişi çarpışarak ölürlerse, her birinin aki-lesi diğerinin muhaffef diyetinin yarısını öder. Kasten çarpışıp ölme­leri halinde her birinin akilesi diğerinin galiz (ağır) diyetinin yarısını verir. Birisi kasten çarpar ve ikisi de ölürse her birinin hükmü ayrı ayrıdır. En sahih kavle göre her birinin iki kefaret ver­mesi gerekir. Binek üzerinde gitmekteyken iki kişi çarpışır ölürler­se hükümleri böyledir. Hayvanları ölürse, her bir hayvanın değeri­nin yarısı diğerinin terikesinden ödenir.

 

Çocuk ve deli çarpışırsa bunların hükmü buluğa ermiş kimse­nin hükmü gibidir. Zayıf kavle göre velileri hayvana bindirmişse za­min olurlar. Başka birisi onları bindirmiş ise, o şahıs hem kendileri­nin heriı de hayvanlarının zararını tazmin eder.

 

Hamile iki kadın çarpışır ölür ve çocuklarını düşürürlerse, her birinin akilesi yukarıda belirtildiği şekilde yarım diyet Öder. En sa­hih kavle göre her bir katil kendi arkadaşı ve iki cenin adına olmak üzere dört kefaret öder. Her birinin akilesi de ceninler için gurrenin (köle veya cariyenin) yarısını öder.

 

İki köle çarpışıp ölürlerse boş yere ölmüş olurlar.

 

İki geminin çarpışmasının hükmü, iki hayvanın çarpışmasının hükmü gibidir. Gemiler çarpışanların malı ise, kaptanların hükmü süvarilerin hükmü gibidir. Gemide başkalarının malı varsa, her bir kaptan malın yarısını tazmin eder. Gemiler kaptanların olmayıp başkalarının ise, her bir kaptan geminin değerinin yarısını öder. Ge­mi ağırlık sebebi ile batarsa, içindeki malın denize atılması caizdir.

 

Yolcuların kurtulma ümidi varsa, malın atılması vacibtir. Kaptan sa­hibinden izin almadan denize attığı malı tazmin eder. Sahibinden izin alarak denize atarsa zamin olmaz.

 

Bir kimse başkasına: "Tazminatı bana ait olmak üzere malını denize at." veya "Zamini benim." der, o da malını denize atarsa, em­ri veren şahıs zamin olur. Şayet sadece: "Malını at." der, o da atarsa mezhep alimlerince kabul edilen rivayete göre emri veren kişi zamin olmaz.

 

Bir kimse batmaktan korkarak mal sahibine: "Malını denize at." der ve atmanın faydası sadece mal sahibine ait değilse, talep eden zamin olur.

 

Mancınığın taşı geri döner, atanlardan birine çarpar da ölürse, ölenin diyetten hissesi boşa gider, geri kalan diyet çalışanların akile-si tarafından ödenir, işçiler kimseyi kast etmeksizin mancınıkla taş atar birisine isabet ederek onu öldürürlerse bu hataen öldürme olur. Şayet bir kişiyi kastederek atarlar da kişi ölürse ve genellikle taş he­defe isabet ediyorsa, en sahih kavle göre bu kasten öldürme sayılır.

 

 

7. Akilenin veya Ödenecek Bedelin Vadelendirilmesi

 

Yanlışlıkla ve kasta benzer işlenen cinayetin diyeti caninin aki-lesine lazım gelir. Caninin akilesi, asabe olan akrabalarıdır. Ancak aslı ve füruu akile olmaz. Zayıf kavle göre oğul akile sayılır. Kadın için amcasının oğlu değil, amcasının oğlunun oğlu akile sayılır.

 

Diyeti üstlenmede caniye en yakın olan asabeler, uzak olan asabelere nispetle önceliklidir. Diyetten geriye kalanını onlardan sonra gelenler üstlenmede önceliklidir. Anne ve baba bir olan asabe­ler, baba bir olan asabelerden önce gelirler. İmam'm ilk kavline göre, ana-baba bir olan ve baba bir olan asabeler aynı seviyededirler.

 

Nesep ile olan asabelerden sonra caniyi azad eden gelir. Sonra onun asabeleri, sonra onu azad edenler ve daha sonra azad edenin asabeleri gelir. Bunlar yoksa caninin babasını azad eden önce gelir. Sonra onun asabesi olanlar gelir. Sonra babasını azad edeninin azad edeni ve asabesi gelir. Bu sıralama böyle devam eder.

 

Kadm birini azad eder de azad edilen birini öldürürse, kadının akilesi diyeti yüklenir. Birkaç kişi birini azad etmişse, onu bir kişi azad etmiş gibidir. Azad edenin mirasçısı olan her bir şahıs, azad edenin diyetten yüklendiği miktarı yüklenirler. En zahir kavle göre azad edilen köle akileden sayılmaz.

 

Caninin akilesi yoksa veya ödemeyi yapamazlarsa, müslüman cani için diyetin tümü veya kalan kısmı devlet hazinesinden ödenir. Devlet hazinesinde para yoksa, en zahir kavle göre cani diyetin tümünü öder.

 

Tam olan can diyeti, üç yıl vadeli olarak caninin akilesi ta­rafından ödenir. Her senenin sonunda diyetin üçte birini öderler. Zımmi olanın diyeti ise, bir yıl süre ile ertelenir. Zayıf kavle göre ise üç yıl süre ile vadelendirilir.

 

Müslüman kadının diyeti ise iki yıl vadelendirilir. Birinci yılda üçte bir ödenir. Geri kalan kısmı ise ikinci yılın sonunda ödenir. Zayıf kavle göre ise üç yıl süre ile vadelendirilir. En zahir kavle göre caninin akilesi, değeri oranında kölenin diyetini üstlenir. Her yıl di­yetin üçte biri ödenir. Zayıf kavle göre ise tamamı üç yılda ödenir.

 

Bir kimse iki şahsı öldürürse, diyetleri üç yılda Ödemek üzere akilesi üstlenir. Zayıf kavle göre ise altı yılda ödenir.

 

Bedenin etrafında (azalarda) işlenen cinayetlerin diyeti ise yılda üçte bir kadarı Ödenir. Zayıf kavle göre ise tamamı bir senede ödenir.

 

Can diyetinin ödenmesi için tanınan üç yıllık vade, mağdurun can verdiği andan itibaren işlemeye başlar. Öldürme dışındaki cina­yetlerin diyetini Ödemek için tanınan vade, cinayetin başlangıcı anından itibaren işlemeye başlar.

 

Akileden biri senenin içinde vefat ederse, o yıl içinde ödemesi gereken hisse düşer. Akile fertlerinden fakir, köle, çocuk ve deli olan diyet ödemez. Müslüman kafir için, kafir de müslüman için diyet ödemez. Yahudi, hıristiyan için diyet öder. En zahir kavle göre bu­nun aksi caizdir.

 

Zengin olan her yıl yarım dinar, orta derecede mal varlığı olan ise, her bir yılda dörtte bir oranında dinar öder. Zayıf kavle göre ise, üç yılda bir yarım dinar veya dinarın dörtte birini ödemesi vacibtir. Her iki (birinci ve ikinci derecede) zenginlik yıl sonunda nazarı iti­bara alınır. Yıl sonunda fakir düşenin ödeme yükümlülüğü düşer.

 

 

8. Kölenin Cinayet İşlemesi

 

Kölenin işlediği mali cinayet, kendisinin boynuna taallûk eder. Efendisi isterse onu satar veya kölenin kıymetinden ve erşten en düşük olanını fidye olarak vererek köleyi kurtarır. İmam'm ilk kav­line göre ersi öder. En zahir kavle göre ise cinayet malı boynuna ta­allûk ederse, zimmetine taallûk etmez. Efendi fidyeyi verdikten son­ra köle tekrar cinayet işlerse, köleyi satmak üzere ya mağdura tes­lim eder veya onu fidye olarak verir.

 

Şayet efendi fidyeyi Ödemeden ikinci bir cinayet işlerse, ya her iki cinayet için onu satar veya kölenin kıymetinden ve her iki erşten en düşük olanını fidye olarak verir. İmam'ın ilk kavline göre her iki cinayetin ersi için onu fidye olarak verir. Efendisi onu azad eder ve­ya satarsa ve her ikisinin de sahih olduğunu kabul etmemiz halinde veya efendi kölesini öldürürse, fidyeyi en az olanına göre verir. Zayıf kavle göre ise bu konuda yukarıda geçen her iki görüş de (fidyenin verilmesi veya kölenin satılması) geçerlidir.

 

Köle kaçar veya ölürse, efendi fidyeyi vermekten beri olur. Mağdurun mirasçısı köleyi ister de efendi vermezse, efendi fidyeyi vermekten beri olmaz. Efendi fidyeyi vereceğini söylerse, en sahih kavle göre bu sözünden dönerek köleyi teslim edebilir.

 

Ümmü veled (çocuk annesi) cinayet işlerse efendi onu, kıymet ve ersinden en düşük olanının karşılığında fidye verir. Zayıf kavle göre ümmü veledin işlediği cinayet hususunda farklı iki görüş vardır yani, ya erş karşılığında fidye verilir veya ümmü veled satılır. En za­hir kavle göre ümmü veledin işlediği birkaç cinayet bir cinayet hükmündedir.

 

 

9. Cenine Karşı İşlenen Cinayet

 

Cinayet nedeni ile ölü olarak anasının rahminden ayrılıp düşen cenin için bir gurre (köle veya cariye) ödenir. Annesi hayatta veya ölü iken düşen ceninin hükmü de böyledir. Keza annesinin rah­minden ayrılmadan bir kısmı görünse, en sahih kavle göre gurre vermek gerekir. Cenin görünmez ve ayrılmazsa gurre vermek gerekmez.

 

Cenin canlı olarak doğar ve bir süre acısız ve elemsiz yasadıktan sonra ölürse, caninin tazminat ödemesi gerekmez. Cenin doğduğu anda veya acı çekerek ölürse, can fidyesi gerekir. Kadın iki cenin düşürürse iki, bir el düşürürse keza bir et parçası düşürürse bir gurre gerekir. Şayet ebe: "Onda insan şekli azıcık görülmekte­dir." derse, bir gurre gerekir. Zayıf kavle göre ise ebeler: "Şayet ra­himde kalsaydı insan sureti alıp canlanırdı" derlerse, bir gurre lazım gelir.

 

Gurre, bir köle veya bir cariye demektir. Gurre, mümeyyiz ve satılık eşyalarda ayıp sayılan ayıplardan salim bulunması şarttır. En sahih kavle göre yaşlılık sebebi ile çalışma gücünü yitirmemiş du­rumda ise, büyük olsa bile kabul edilir.

 

Gurrenin kıymetinin, caninin müslüman babasının yirmide bir veya müslüman annesinin değerinin onda bir miktarına ulaş­ması şarttır. Gurre yoksa ona bedel olarak beş deve verilir. Zayıf kav­le göre ise gurrenin kıymetinin yukarıda belirtilen meblağa ulaş­ması şart değildir. Develer bulunmazsa gurrenin kıymeti verilir. Gurre, ceninin mirasçılarına hisseleri oranında verilir. Gurreyi cani­nin akilesi üstlenir. Zayıf kavle göre cani cinayeti kasten işlerse, gur­reyi kendisinin ödemesi gerekir.

 

Zayıf kavle göre yahudi veya hıristiyan olan ceninin hükmü, müslüman ceninin hükmü gibidir. Bir başka zayıf kavle göre ise he­der olur. En sahih kavle göre gurresi, müslümanm gurresinin üçte biri kadardır.

 

Köle olan cenin için cinayet gününde annesinin kıymetinin on­da biri alınır. Zayıf kavle göre ise ceninin düştüğü günkü değeri esas alınır. Gurreyi cariyenin efendisine vermek vacibtir. Cariyenin bir azası kesik olur da cenin sağlam ise, değer takdiri yapılırken en sa­hih kavle göre cariye sağlam kabul edilir. En zahir kavle göre diye­tin onda biri caninin akilesi üstlenir.

 

 

10. Adam Öldürmede Kefaret

 

Öldürmede kefaret vermek vacibtir. Katil çocuk veya deli olsun zımmi veya köle olsun, cinayeti kasıtla veya yanlışlıkla işlemiş olsun kefaret ödemek zorundadır.

 

Harp diyarında olsa bile bir müslümanı öldüren, bir sebeple katil olan, cenini veya kölesini veya kendi kendini öldüren kişi de kefaret ödemelidir. Kendi kendini öldüren hakkında bir vecih vardır.

 

Harbi olan kadın ve çocuğun, devlete baş kaldıran saldırganın öldürülmesinde ve kısas cezası uygulama hakkına sahip kişinin ca­niyi öldürmesinde kefaret yoktur.

 

Adam öldürmeye iştirak eden her bir ortağın en sahih kavle göre kefaret vermesi gerekir. Adam öldürme kefareti, zihar kefareti gibidir. En zahir kavle göre ise katil kefareti için fakirlere yemek vermek yeterli olmaz.