A. NİKAHIN KEYFİYETİ – B. SIDAK (MEHİR)
C. KASM VE NÜŞUZ (GECELEME HAKKI VE KADININ KOCASINA
ASİ OLMASI)
D. HUL' (MAL KARŞILIĞINDA BOŞANMA) – E. TALAK
(BOŞANMA) – F. İLA
G. ZIHAR
– H. LİAN BAHSİ – I. İDDET – J. RADA' (SÜT
EMME) – K. NAFAKA
NAFAKA
1.
Evlilik Nafakası
Koca
birinci derecede zengin ise karısına her gün iki müd, yoksul ise bir müd ve
mali durumu ikinci derecede ise bir buçuk müd yiyecek vermesi farzdır.
Tartı
olarak bir müd, yüz yetmiş üç tam ve bir dirhemin üçte biri (173+1/3) ağırlığmdadır.
Ben diyorum ki en sahih kavle göre, bir müd yüz yetmiş bir tam ve yedide üç
(171+7/3 ) dirhem kadardır. Allah daha iyi bilir.
Zekât
miskini fakir sayılır. Miskinden üstün olana iki müd nafaka vermesi teklif
edilirse orta halli miskin derecesine iner. İki müd nafaka vermekle miskin
derecesine inmezse musir (varlıklı) sayılır.
Nafakanın
belde halkının genelde kullandığı gıda maddesinden verilmesi vacibtir. Ben
diyorum ki, belde halkının kullandığı nafaka çeşitli ise, kocanın kendi
durumuna uygun olan nafakayı vermesi vacibtir. Birinci derecede zenginlik,
fakirlik ve ikinci derecede zenginlik her gün fecrin doğuşuna göre nazarı itibara
alınır. Allah daha iyi bilir.
Koca,
tahılı tane olarak vermelidir. Keza en sahih kavle göre buğdayı değirmene
götürmesi ve unu ekmek yapması kocanın görevidir. Taraflardan biri tahılın
yerine bedelini talep eder de diğeri istemezse icbar yapılmaz. Şayet kadın
kendisine verilmesi vacib olan nafakanın bedelini isterse, en sahih kavle göre
caizdir. Ancak mezhep alimlerince kabul edilen rivayete göre, tahıl yerine
ekmek veya un isterse caiz olmaz.
Kadın,
örfe göre kocası ile birlikte yemeğini yerse, en sahih kavle göre nafaka
hakkını kaybeder. Ben diyorum ki, kadın reşide değilse ve kocası ile birlikte
yemek yemesi için velisi ona izin vermezse, nafaka hakkını kaybetmez. Allah
daha iyi bilir.
Kocanın
karısına nafaka ile birlikte yağ, tereyağı, peynir ve hurma gibi beldenin
alışıla gelen katığından vermesi vacibtir. Bu katık mevsimlere göre
değişebilir. Hakim, katığı kendi görüşüne göre takdir eder. Hakimin takdiri,
kocanın zenginlik ve fakirlik durumuna göre değişir. Kocanın zenginlik ve
yoksulluğu oranında beldenin örfüne göre karısına et vermesi vacibtir.
Kadın,
ekmeği katıksız yerse de kocası kendisine katık vermesi gerekir.
Kocanın
her mevsimde karısına yetecek kadar gömlek, şalvar, başörtüsü ve ayakkabı gibi
giysileri vermesi vacibtir. Kış mevsiminde onu soğuktan koruyacak manto gibi
bir elbise ilâve eder. Giysi maddesi pamuk olmalıdır. Beldenin örfüne göre
kocanın emsali kimseler kadınlarına ketenden veya ipekten elbise
giydiriyorlarsa, en sahih kavle göre bu maddelerden alması vacibtir.
Halı,
keçe ve hasır gibi gerekli sergileri, keza en sahih kavle göre uyku için
gerekli olan yatak, kış mevsiminde yastık ve yorgan alması da vacibtir.
Tarak ve
başa sürülen yağ gibi temizlik malzemelerini, banyo için lazım olan kapları,
koltuk altı vb. yerlerin nahoş kokularını giderici ilâçları alması gerekir.
Kocanın sürme, kına, süs aletleri ile tedavi için ilâç alması, doktor ve kupa
vurdurma ücretini ödemesi vacib değildir. Kadın hasta olarak geçirdiği günler
için nafaka ve katık isteyebilir.
En sahih
kavle göre, yöre halkının adetine göre hamam ücretini, gusül ve nifastan
yıkanması için gereken suyun ücretini ödemesi vacibtir. En sahih kavle göre
ise, hayız ve ihtilâmdan yıkanması için gerekli olan suyun ücretini koca ödemek
mecburiyetinde değildir.
Kocanın
yeme, içme ve yemek pişirme aletlerini alması gerekir. Örneğin; yemek pişirmek
için çömlek; yemek servisi için çanak; su için testi ve küp alması vacibtir.
Kadına uygun bir ev temin etmelidir. Evin kocanın mülkü olması şart değildir.
Kadının
kendi kendine hizmet etmesi uygun değilse, kocasının kendisine bir hizmetçi
tutması vacibtir. Bu hizmetçinin kocaya ait hür bir kadın, bir cariye, ücretli
bir kadın olması veya kadınla birlikte olup ücreti ödenen hür bir kadının veya
bir cariyenin olması şarttır. Koca ister zengin, ister fakir, ister köle olsun
hizmetçi tutmasının hükmü böyledir.
Koca,
karısına ücretle bir kadını veya cariyeyi hizmetçi tutarsa, ücretten başka bir
şey vermesi gerekmez. Koca kendi mülkiyetinde olan cariye ile hizmetini
gördürürse, mülkü olması sebebi ile ona sadece infakta bulunur.
Kadının
arkadaşı onun hizmetini görürse, koca karısına verdiği nafakanın aynısını ona
da vermelidir. Nafaka, fakir koca için bir müddür. Keza orta halli olan için de
en sahih kavle göre bir müddür. Zengin koca için ise, bir tam ve üçte bir müd
(1.1/3) kadardır.
Giysiye
gelince, kocanın hizmetçiye uygun olan elbiseleri vermesi gerekir. Keza en
sahih kavle göre hizmetçiye, karısına verdiği katığın aynısını verir. Temizlik
malzemelerini vermek mecburiyetinde değildir. Şayet hizmetçi fazla kirlenir ve
bitler kendisini rahatsız ederse, bitleri izale edecek şeyleri vermesi
vacibtir. Şayet kadın örf ve adete göre kendi işlerini kendisi gören
kadınlardan ise ve hastalık veya bir sakatlık sebebi ile hizmetçiye ihtiyaç
duyarsa, kocasının ona hizmetçi tutması vacibtir. Cariye olan karısına
hizmetçi tutmakla yükümlü değildir. Kadın hüsün sahibi ise bir veçhe göre
hizmetçi tutması vacibtir.
Kocanın
meskeni karısına temlik etmesi vacib değildir. Fakat yiyecek gibi harcanıp
giden şeyleri karısının mülkiyetine geçirmelidir. Kadın, mülkiyetine geçirdiği
şeylerde dilediği gibi tasarrufta bulunur. Ancak kendisine zarar gelecek
şekilde cimrilik yaparsa kocası onu bu tasarruftan men eder. Giysi, yemek
kapları ve tarak gibi faydası devam eden şeyleri de kadının mülkiyetine geçirir.
Zayıf kavle göre bu eşyalar da mesken gibi kendilerinden faydalanılan
eşyalardır.
Koca,
yazlık ve kışlık giysileri mevsimin ilk günlerinde verir. Giysiler kocanın bir
hatası olmaksızın aynı mevsimde telef olur ve bu eşyalar kadının mülküdür
dememiz halinde, koca telef olan giysilerin yerine başkasını almakla yükümlü
olmaz. Kadın aynı mevsimde vefat ederse, koca verdiği elbiseleri geri
isteyemez.
Koca
giysileri ait olduğu mevsimde vermezse zimmetinde borç olarak kalır.
2.
Nafakanın Vacib Olmasının Şartları
imam'm
son kavline göre, kadın kocasına teslim olursa nafakası vacib olur. Sadece
nikah akdi ile nafakası vacib olmaz.
Kadın,
kocasına hazırlandığını söyler de kocası bunu inkar ederek anlaşmazlığa
düşerlerse, koca yemini ile birlikte doğrulanır. Kadın bir müddet kendini
kocasına teslim etmezse, geçen zamanın nafakasını vermekle yükümlü olmaz. Kadın
teslim olursa, koca bu haberi aldığı andan itibaren kendisine kadının nafakası
vacib olur. Koca kayıp ise, haberi kendisine ulaştırması için hakim kocanın
bulunduğu beldenin hakimine yazı yazar. Koca kendisi gelir nafakayı teslim
eder veya nafakanın teslimi için bir vekil tayin eder. Koca bu şekilde hareket
etmez ve haberi kendisine ulaşma zamanı geçerse, artık hakim nafakayı takdir
eder.
Deli ve
murahikin (on iki yaşma gelmiş çocuğun) durumuna gelince, velileri onları
kocalarına teslim etmesine itibar edilir.
Kadının
asiliği, bir mazeret olmaksızın kocasının kendisine dokunmaya mani olmak
şeklinde olsa bile nafaka hakkını kaybeder. Ancak kadın cinsel ilişkiye
dayanamaz veya hasta olup ilişki kendisine zarar verirse, bu mazeretler nedeni
ile nafaka hakkını kaybedemez. Kadın kocasından izin almadan evden çıkarsa
nâşize sayılır. Fakat göçük altında kalmaktan korkarak evden ayrılırsa nâşize olmaz.
Kadın kocasının izni ile kendisi ile birlikte sefere çıkar veya kocasının işi
için tek başına sefere çıkarsa nafaka hakkını kaybetmez. Ama kendi işi için
sefere çıkarsa, en zahir kavle göre nafaka hakkını kaybeder.
Kadın
nâşize (kocaya itaatsizlik) olup evden çıkıp gider ve kocası da gaip ise ve
kocasına itaat edip geri dönerse, en sahih kavle göre nafakası vacib olmaz. Bu
durumda nafakanın vacib olmasının yolu şudur: Daha önce açıklandığı gibi hakim,
kocanın bulunduğu beldenin hakimine durumu yazarak bildirir.
Kadın
kocası gaip iken ziyaret vb. bir sebeple evden ayrılırsa, nafaka hakkını
kaybedemez.
En zahir
kavle göre küçük yaştaki kadının nafakası kocasına vacib olmaz. Büyük yaştaki
kadının nafakası küçük yaştaki kocasına vacib olur.
Kadın
kocasından izin almaksızın hac veya umre için ihrama girer de ihramdan çıkmazsa
nâşize sayılır, ihramdan çıkabilirse evinden ayrılmadıkça nâşize sayılmaz.
Kendi işi için veya izin alarak sefere çıkarsa, evinden ayrılmadıkça nafakayı
hak eder.
Koca, karısını
nafile oruç tutmaktan men ettiği halde oruç tutarsa, en zahir kavle göre kadın
nâşîze sayılır. En sahih kavle göre, geniş süreli kaza orucunun hükmü, nafile
orucun hükmü gibi olup onu kaza orucunu tutmaktan men edebilir. Farz olan
namazları ilk vakitte kılmak için acele ederse, kocası ona mani olamaz. Revâtib
sünnetlerin hükmü de böyledir.
Ric'i
talâkla boşanmış kadının nafakası vacibtir. Ancak temizlik masrafı kocasına
vacib değildir.
Koca
ric'i talâkla boşadığı karısının hamile olduğunu zannederek ona nafaka verir
de sonra hamile olmadığı anlaşılırsa, iddeti bittikten sonra sarf ettiği
nafakayı geri alabilir.
Hamile
değilken, hul' yolu ile bain talâkla veya üç talâkla boşanan kadının nafakası
ve giysisi kocasının üzerine vacib değildir. Ancak boşanan kadın hamile ise,
hamlinden dolayı hem nafakası hem de giysisi kocası üzerine vacib olur. Bir
kavle göre ise nafaka cenin sebebi ile vacib olur. Birinci görüşe göre
(hamilelik sebebi ile nafakanın vacib olması) şüphe sonucu veya fâsid nikaha dayanılarak
kendisi ile yapılan cinsel temastan dolayı hamile olan kadının nafakası vacib
olmaz. Ben diyorum ki; vefat iddetini bekleyen kadın için nafaka yoktur. Her ne
kadar hamile de olsa hüküm böyledir. Allah daha iyi bilir.
İddet
nafakası, nikah altında bulunan kadın için olan nafaka kadar takdir edilmiştir.
Bir kavle göre vacib olan iddet nafakası, kifayet edecek miktardır. Kadının
hamileliği belli olmadan kocanın ona nafaka vermesi vacib değildir. Hamileliği
belli olunca nafakanın her gün verilmesi vacibtir. Bir kavle göre kadının doğum
yaptığı esnada bir defada verilmesi vacibtir.
Mezhep
alimlerince kabul edilen rivayete göre, kocanın vermediği günlerin nafakası
zamanın geçmesi ile sakıt olmaz.
3-
Kocanın Karısına Nafaka Vermekten Aciz Kalması
Koca
karısına nafaka vermekten aciz kalır ve kadın buna katlanıp sabrederse, kadın
için kesinleşen nafaka kocanın zimmetinde borç kalır. Ama sabretmezse, en zahir
kavle göre evliliği feshedebilir. En sahih kavle göre zengin olan koca
nafakayı vermezse, hazır veya kayıp olsun nikah feshedilmez. Şayet koca hazırda
olup malı kendisinden uzakta ise ve malın bulunduğu uzaklık namazı kısaltmayı
gerektiren sefer mesafesi kadar ise, kadın nikahı feshedebilir. Ama sefer
mesafesinden az ise, nikahı feshetme hakkına sahip olamaz. Nafakayı getirmesi
için kocasına emredilir.
Bir
kimse, kadının kocası yerine onun nafakasını karşılarsa, bunu kabul etmek
mecburiyetinde değildir. Koca çalışıp mal kazanmaya muktedir ise bunun hükmü,
malı olan kocanın hükmü gibi olup kadın nikahı feshedemez.
Koca,
yoksul olup nafakayı vermekten aciz kalırsa, kadın nikahı feshetme hakkına
sahip olur. Giysiyi vermekten aciz olan kocanın hükmü, nafakayı vermekten aciz
kalan kocanın hükmü gibidir. Keza en sahih kavle göre katık ve meskeni
vermekten aciz kalan kocanın hükmü de böyledir. Ben diyorum ki en sahih kavle
göre, katığı vermemek nikahı feshetmeye manidir. Allah daha iyi bilir.
422Koca
mehri vermekten aciz kalırsa, bu konuda farklı birkaç görüş vardır: En zahir
kavle göre kadın gerdeğe girmeden önce nikahı feshetme hakkına sahiptir.
Gerdeğe girdikten sonra feshede-mez.
Kocanın
yoksulluğu hakim tarafından tespit edilmedikçe kadın nikahı feshedemez. Hakim
nikahı fesheder veya nikahı feshetmesi için kadına izin verir. Kocanın yoksulluğu
sebebi ile nikahın feshi tespit edildikten sonra bir kavle göre nikah
feshedilir. En zahir kavle göre, kocaya üç gün mühlet verilir ve dördüncü günün
sabahında kadın nikahı feshedebilir. Şayet koca, sadece dördüncü günün
nafakasını teslim ederse, aradan geçen zaman sebebi ile kadın nikahı
feshedemez.
Kadın iki
günü nafakasız geçirir ve koca üçüncü ve dördüncü günün nafakasını da vermekten
aciz kalırsa, kadın dördüncü günü ilk iki güne ilâve eder ve beşinci günün
sabahında nikahı feshetme hakkına sahip olur. Zayıf kavle göre yeniden üç günü
beklemeye başlar. Kocaya tanınan mühlet süresince nafakasını temin etmek için
kadının evinden dışarıya çıkabilir. Fakat geceleyin evine dönmesi şarttır.
Kadın
kocasının yoksulluğuna razı olur veya kocasının yoksul olduğunu bildiği halde
nikahı akdederse sonradan nikahı feshedebilir. Fakat kocasının mehri vermekten
aciz olduğunu bilir ve buna razı olursa sonradan nikahı feshedemez. Küçük ve
deli kadının kocası mehir ve nafakayı vermekten aciz kalırsa velinin nikahı
feshetme hakkı olmaz.
Kocası
nafaka vermekten aciz kalan cariye nikahı feshedebilir. Cariye, kocasının
yoksulluğuna razı olursa, en sahih kavle göre efendinin nikahı feshetme hakkı
olmaz. Ancak cariyeye nafaka vermemek ve ona "Nikahını feshet veya aç
kal." diyerek nikahı feshetmeye icbar edebilir.
4. Akraba
Nafakası
Her ne
kadar yukarıya doğru çıksa da ana ve babanın nafakası çocuklarına ve -her ne
kadar aşağıya doğru inse de- çocukların nafakası anne ve babasına vacibtir.
Ana-baba ve çocuklarının dinleri ayrıda olsa hüküm böyledir. Akraba nafakasının
vacib olmasının şartları şunlardır:
Nafakayı
veren kendi şahsının ve aile efradının bir günlük nafakasından fazla bir malı
olacak şekilde zengin olmalıdır. Borç için satılan akar vs. şeyler akrabaların
nafakasını temin etmek için de satılır. En sahih kavle göre çalışıp kazanan
kimsenin nafakayı kazancından vermesi lazımdır. Kifayet miktarı nafakaya malik
olanın veya nafakasını çalışıp kazanan kimsenin nafakası akrabasının üzerine
vacib değildir.
Fakir ve
kazanmayan akraba sakat, küçük veya deli ise nafakası vacib olur. Ancak
çalışmaya muktedir olup çalışmayan akrabanın nafakası hususunda farklı birkaç
görüş vardır: En iyi olan nafakanın vacib olmasıdır. Üçüncü kavle göre ise
asıl olan akraba (ana-baba) nafakasının vacib olmasıdır. Çocukların nafakası
ise vacib olmaz. Ben diyorum ki, üçüncü görüş ezher görüştür. Allah daha iyi
bilir.
Akraba
nafakası, kifayet miktarı kadar vacib olur. Nafakanın zamanı geçip donarsa bu
nafaka kişinin zimmetinde borç olmaz. Ancak hakim nafakayı tayin eder veya kişi
kayıpta olur da borç kalmasına izin verir veya koca nafakayı vermekten imtina
ederse kişinin zimmetinde borç olur.
Anne
doğumun ilk anında gelen süt ile çocuğunu emzirmekle mükelleftir. Bu ilk sütten
sonra çocuğu annesinden veya yabancı bir kadından başka emziren kimse yoksa,
çocuğu annesi veya yabancı kadının emzirmesi vacibtir. Çocuğu emziren bir kadın
varsa, çocuğunu emzirmesi için annesi mecbur edilemez.
Kadın
kocasının nikahı altında olup çocuğunu emzirmek isterse, en sahih kavle göre
kocası onu çocuğu emzirmekten men edebilir. Ben diyorum ki en sahih kavle
göre, kocasının onu emzirmekten men etme hakkı yoktur. Alimlerin çoğu bu
görüşün sahih olduğunu söylemişlerdir. Allah daha iyi bilir.
Anne
çocuğunu emzirmek üzere kocası ile anlaşır ve ücreti misil isterse, kocasının
bu ücreti kabul etmesi lazımdır. Kadın ücreti misilden fazla ücret isterse koca
kabul etmeyebilir. Keza yabancı bir kadın sütünü çocuğa teberru eder veya
ücreti misilden az bir ücrete razı olursa, en zahir kavle göre koca karısının
teklifini kabul etmeyebilir.
Bir
kimsenin aynı derecede iki çocuğu olursa, nafaka ikisine de vacib olur. Her iki
çocuk aynı derecede değillerse, en sahih kavle göre yakın derecede olan
nafakayı verir. Akrabalıkta eşit iseler, en sahih kavle göre mirasçı olma
durumlarına göre nafakayı vermekle yükümlü olurlar. İkinci kavle göre ise önce
mirasçı olana sonra akraba olana vacibtir.
Nafaka
vermekle yükümlü iki mirasçı nafakayı eşit oranda mı? Yoksa miras paylarına
göre bölüşerek mi verecekler? Bu meselede iki farklı vecih vardır: Mutemet
veçhe göre nafakayı miras payları itibarı ile bölüşerek verirler.
Anne ve
babası olan küçük çocuğun nafakası babasına aittir. Zayıf kavle göre çocuk
baliğ ise her ikisi ona nafaka vermekle yükümlü olur.
Çocuğun
dedeleri veya nineleri varsa ve bir başkası vasıtası ile çocuğa akraba
oluyorlarsa, en yakın akrabası nafaka vermekle yükümlüdür. Biri başkası
vasıtası ile çocuğa akraba olmuyorsa, yakın akrabası nafaka vermekle yükümlü
olur. Bir kavle göre çocuğa mirasçı olan nafaka vermekle yükümlüdür. Bir başka
zayıf kavle göre ise çocuğun malı üzerinde velayet hakkı olan kişi nafaka
vermekle yükümlüdür.
Bir
kimsenin aslı ve fer'i mevcut ise en sahih kavle göre nafakası fer'ine ait
olur. Her ne kadar uzak akraba ise de hüküm böyledir. Bir kimsenin kendisine
muhtaç iki akrabası varsa, önce karısı sonra yakın akrabaları öne alınır. Zayıf
kavle göre kendisine mirasçı olan öne alınır. Bir başka zayıf kavle göre ise
kendisinin usulü olan velisi öne alınır.
5. Hidane
(Çocuğun Besletilip Büyütülmesi)
Hidane,
kendini idare edemeyen küçük çocuğu kendisine zarar veren şeylerden korumak ve
terbiye etmektir.
Kadınlar
hidane hakkına daha layıktır. Çünkü onlar erkeklere nazaran terbiye hususunda
daha güçlü ve dirayetlidir. Hidane hakkı, kadınlardan öncelikle anneye verilir.
Sonra kadınlardan her ne kadar yukarıya doğru çıksa da anneanneler gelir.
Bunlardan da öncelik hakkı yakın akrabalarındır, imam'm son kavline göre
bunlardan sonra öncelik hakkı baba annenindir. Sonra kadınlardan her ne kadar
yukarıya doğru çıksa da baba annenin annesi gelir. Sonra aynı şekilde babanın
babaannesi gelir. Sonra aynı şekilde dedenin baba annesi gelir, imam'm ilk
kavline göre çocuğun kız kardeşleri ve teyzeleri, onlardan (babaanne, dede ve
anneden) önce gelir. Kız kardeşler teyzelerden önceliklidir. Teyzeler de erkek
ve kız kardeşin kızlarından önceliklidir.
Erkek ve
kız kardeşin kızları haladan önceliklidir. Öz kız kardeş, baba veya anne bir
kız kardeşten önce gelir. En sahih kavle göre baba bir kız kardeş, anne bir kız
kardeşten önce gelir. Baba bir teyze ve hala, anne bir teyze ve haladan önce
gelir.
Miras
hakkı olmayan ninelerin hidane hakkı olmaz. Ancak teyze kızı gibi mahrem
olmayan kadınların hidane hakları vardır.
Mirasçı olan
tüm mahrem (baba, dede gibi) erkeklerin mirastaki sıraya göre hidane hakları
vardır. Keza en sahih kavle göre amca çocuğu gibi mahrem olmayan mirasçı
erkeklerin de hidane hakları vardır.
Mahrem
olmayan amca oğluna, şehvet çağma gelmiş kız çocuğu teslim edilemez. Ancak
amca oğlunun yardım edeceği kızı gibi güvenilir bir kadına teslim edilebilir.
Hidane
hakkına sahip akrabalarda miras ve mahremiyet sıfatı, ikisi birlikte yoksa veya
mahremiyet sıfatı olur da mirasçı olma sıfatı yoksa, en sahih kavle göre bunlar
hidane hakkına sahip olmazlar.
Küçük
çocuğun bakımına sahip erkek ve kadın akrabalar bir arada bulunurlarsa, öncelik
hakkına annesi sahiptir. Sonra sırası ile anneanne... gelir. Sonra baba gelir.
Zayıf kavle göre ise anne bir hala ve kız kardeş babadan önce gelir. Usul olan
akrabalar hevaşi olan akrabalardan önce gelirler. Usul akrabalar yoksa, en
sahih kavle göre önce yakın akrabalar gelir. Yakın akrabalar da yoksa, kadın
akrabalar erkek akrabalara tercih edilir. Akrabalardan erkek veya kadın aynı
derecede iseler aralarında kura çekilir.
Köle,
deli, fasık ve kafir akrabanın müslüman çocuğa karşı hidane hakkı yoktur.
Çocuğun babasının nikahı altında bulunmayan
kadının
da hidane hakkı olmaz. Meğer ki çocuğun yanma almasına kocası razı olursa.
Ancak annesi, amcasının oğlu ve babadan olan kardeşinin oğlu gibi bir akrabası
ile evli ise, en sahih kavle göre kadının hidane hakkı devam eder. Şayet çocuğu
yanına alan kadın süt sahibi ise en sahih kavle göre çocuğu emzirmesi de
şarttır. Nakıs olan kadın kemale ererse (kafir olan kadının İslam'a dönmesi
gibi) veya nikahlı olan boşanirsa hidane hakkı devam eder.
Bir çocuğun
annesi mevcut değilse
veya ona bakmaktan sakınırsa, en sahih kavle göre
hidane hakkı anneanneye geçer. Bu hükümlerin tümü mümeyyiz olamayan çocuk ile
ilgili hükümlerdir. Mümeyyiz olan çocuğa gelince bu, anne ile babası arasındaki
nikah akdi kalkan ve dilediğinin yanında kalmayı tercih eden çocuktur. Anne
veya babasından biri deli, kafir, köle veya fasik ise veya annesi yabancı
biriyle evli ise hidane hakkı diğerine geçer. Şayet annesi ve dedesi mevcut
ise, dilediğinin yanında kalabilir. Keza en sahih kavle göre annesi, kardeşi
veya amcası ile bir arada bulunursa veya babası, kız kardeşi veya teyzesi ile
bir arada bulunursa, çocuk dilediğinin yanında kalabilir. Bunlardan birini
tercih eder de sonra başka birinin yanında kalmayı isterse istediği kişiye
teslim edilir.
Erkek
çocuk babasının yanında kalmayı tercih eder de annesini ziyaret etmek isterse,
babası buna mani olamaz. Kız çocuk annesini ziyaret etmek isterse, babası buna
mani olabilir. Kadın ziyaret amacı ile erkek veya kız çocuğunu görmek isterse
kocası buna mani olamaz. Ziyaret bir kaç günde bir defa olur. Çocuklar (erkek
veya kız) hastalanırsa, annelerinin onlara bakıcılık yapması daha iyidir. Ancak
babalarının, kendi evinde onlara bakmaya razı olması şarttır. Baba buna rıza
göstermezse, anneleri kendi evinde onlara bakar.
Erkek
çocuk annesinin yanında kalmayı tercih ederse, gece annesinin yanında kalır.
Gündüz ise babasının yanma gider ki, terbiyesini versin veya okula göndersin
veya öğrenmesi için bir sanat erbabına göndersin. Kız çocuk annesinin yanında
kalmayı tercih ederse, gece gündüz annesinin yanında kalır. Bu durumda babası
onu örf ve adete göre ziyaret eder. Çocuk her ikisinin yanında kalmayı tercih
ederse, aralarında kura çekilir. Hiç birini tercih etmezse, annesinin yanında
kalması daha iyidir. Zayıf kavle göre ise aralarında kura çekilir.
Anne veya
babadan biri bir ihtiyaçtan dolayı sefere çıkarsa, mümeyyiz olan veya olmayan
çocuk, sefere çıkan dönünceye kadar diğerinin yanında kalır veya onlardan biri
nakil (başka beldeye taşınmak) sebebiyle sefere çıkarsa, çocuk için yolun veya
nakil yapılan beldenin emniyetli olması şartı ile babasının yanında kalması
evladır. Zayıf kavle göre sefer mesafesi namazı kısaltma mesafesi kadar
olmalıdır. Sefere çıkma meselesinde asabe olan mahremlerin hükmü, baba ile
ilgili hükümler gibidir. Keza erkek olan çocuk için amca oğlu hakkındaki hüküm
de aynıdır. Kız çocuğu ise amcasının oğlu ile sefere çıkamaz. Ancak amcasının
oğlu ile birlikte kızı olursa kızına teslim edilir.
6.
Kölenin Nafakası
İster kör
ve kötürüm olsun, ister müdebber ve müstevlede olsun, efendinin malik olduğu
köleye belde kölelerinin çoğunlukla azıklandıkları gıdadan kifayet miktarı
nafaka ve giysi vermesi vacib-tir. Katık ve giysinin de belde kölelerinin
çoğunlukta kullandığı katık ve giysilerden olması vacibtir. Giysinin avret
yerlerini örtecek kadar olması yeterli değildir.
Efendinin
kölesinin hoşlandığı yemeği, katığı ve giysiyi vermesi sünnettir. Donup geçen
zamanın nafakası vacib olmaz.
Efendi
nafakayı vermekten sakınır veya geciktirirse, hakim ona ait malı satarak
nafakayı temin eder. Malı yoksa, kendisine köleyi satmasını veya azad etmesini
emreder.
Cariyenin
kendi çocuğunu emzirmesi için efendisi onu mecbur eder. Keza sütü fazla ise,
başkasının çocuğunu emzirmesine, çocuk iki yaşma girince zarar görmezse, onu
sütten kesmesine veya iki yıldan sonra da çocuğu emzirmesine mecbur eder.
Hür olan
kadın, iki yıl boyunca çocuğunu emzirme hakkına sahiptir. Çocuk iki yılım
doldurmadan annesinin veya babasının onu sütten kesme hakkları yoktur. Fakat
çocuğa her hangi bir zarar dokunmazsa onu sütten kesebilirler. Çocuk iki
yaşını doldurduktan sonra onu sütten kesebilir ve iki yıldan fazla onu
emzirebilirler.
Efendi
kölesine ancak yapabileceği işi teklif edebilir. İkicinin de rızası olması
şartı ile efendinin kölesinden muharece istemesi caizdir. Muharece, kölenin
efendisine günlük veya haftalık kazancının beli miktarından verdiği haraçtır.
Kişinin
sahip olduğu hayvanına yem vermesi ve su içirmesi va-cibtir. Şayet hayvanına
yem vermekten çekinirse, eti yenen hayvanı satması veya yemini vermesi veya onu
kesmesi için icbar edilir. Eti yenmeyen hayvanı isesatması veya yemini vermesi
için icbar edilir. Yavrusunun zarar görmesi halinde sütünü sağamaz.
Kanal ve
ev gibi canlı olmayan şeylerin onarımı sahipleri tarafından yapılması vacib
değildir.