İBNÜ’L-ESİR |
5. CİLT |
HİCRETİN
YÜZ DOKSAN SEKİZİNCİ YILI OLAYLARI (M. 813-814)
TAHİR'İN
BAĞDAT ŞEHRİ'Nİ İSTİLA ETMESİ
Bu
yıl Huzeyme b. Hazim, Emin'den ayrılarak Tahir'e katıldı. Herseme ise Bağdat'ın
doğu tarafına geldi.
Huzeyme
b. Hazim'in Tahir'e katılmasının sebebi şu idi: Tahir, Huzeyme b. Hazim'e bir
mektup gönderdi ve mektubunda şunları yazdı: ''Emin ile aramızdaki irtibat
tamamen koptu. Senin bana hiç yardımın dokunmadı. Dikkat et, durumunda bir
değişiklik yapabilirim.'' Bunun üzerine Huzeyme, Tahir'in itaatine girmeyi
kabul etti. Bu arada Huzeyme Tahir'e yazmış olduğu cevabi mektupta şöyle dedi:
''Eğer Bağdat'ın doğu tarafına Herseme'nin yerine sen gelseydin, mutlaka sana
iltihak eder, yanına gelirdim.'' Ayrıca Huzeyme Tahir'e, Herseme'ye fazla
güvenmediğini de bildirdi. Halktan çekindiği için de Tahir' den Herseme'ye
karşı destek garantisi vermeden kendisini nahoş hareketler yapmağa
zorlamamasını istedi. Bunun Üzerine Tahir, Herseme'ye bir mektup gönderdi ve
acizlikle suçlayarak şöyle dedi:
"Asker
topladın ve bu uğurda bir hayli mal harcadın. Şimdi ise karşındaki düşmanın
üzerine gitmekten kaçıp geri çekiliyorsun. Artık vakit geçirmeden Emin'in
taraftarlarının üzerine gitmek için hazırlanmalısın. Ben O'nun askerlerine
karşı savunma konusunda ve köprüleri parçalama hususunda sağlam tedbirler
aldım. Ayrıca ümit ediyorum ki, sana iki kişi bile karşı gelmeyecektir. "
Tahir'in
gönderdiği mektuba Herseme müspet cevap verdi ve kendisine itaat edeceğini
bildirdi. Herseme ile ilgili bu haberi Tahir bir mektupla Huzeyme'ye ulaştırdı.
Bundan başka Muhammed b. Ali b. İsa b. Mahan'a da bu mahiyette bir mektup
gönderdi. 22 Muharrem 198 çarşamba gecesi (23 Eylül 813 cuma gecesi), Huzeyme
ile Muhammed b. Ali b. İsa, Dicle Köprüsü'ne hücum ederek parçaladılar ve
Emin'i halifelikten hal' ettiler. Bu sırada Askeru'l-Mehdi ahalisi sükUnetini
korudu. Herseme bu baskına katılmadı ve şehre girmedi, ancak kendisine gelen
bir kaç kumandanın onlardan herhangi bir kötülük görmeyeceğine dair yemin
etmeleri üzerine yanlarına geldi. Bu hususta Hüseyn b. El-Halli':
''Hepimizin
Huzeyme'ye minnet borcu vardır.
O
'nun sayesinde Allah, savaş ateşini söndürdü ... ''
mısralarıyla
başlayan bir şiir söyledi.
Ertesi
gün Tahir Bağdat ve Kerh'e geldi, Bağdat'ta şiddetli bir savaş yaparak halkı
bozguna uğrattı. Dağılıp kaçanlara Kerh'te yetişerek bir daha savaşa tutuştu ve
tekrar hezimete uğrattı: Böylece yenilen halk sağa sola bakmadan çekip
gittiler. Bundan sonra Tahir kılıcıyla birlikte Bağdat'a girdi ve evlerinden
dışarı çıkmayanların eman içerisinde bulunacaklarını halka duyurmalarını bu
hususla görevli kimselere ernretti. Bu arada Kerh Sokağı ile el-Vaddah Kasrı'na
bir miktar asker bıraktı ve kendisi Medinetü'l-Mansur'a hareket etti. Burasını,
Zübeyde ve el-Huld kasırlarım, Köprü kapısından itibaren Horasan, Şam, Küfe,
Basra kapılarına ve Dicle'ye dökülen Sarat Nehri kıyılarına kadar olan yerleri
kuşatma altına aldı.
Hatim
b. es-Sakar, Herş ve bir takım gruplar Tahir ile savaşta sebat gösterdiler ve
Zübeyde ile el-Huld Kasırlarının karşılarına mancımklar kurdular. Emin annesini
ve çocuklarını alarak Medinetü'l-Mansur'a götürdü, fakat askerleri, hadımları
ve cariyeleri, hiç birisi birbirlerine bakmaksızın yolda giderken ayrılıp
gittiler. Bu arada ayak takımı sefil ve rezil kimseler de dağıldılar. Emin ise
Medinetü'I-Mansur'a sığındı. Tahir O'nu muhasara altına aldı ve bütün kapıları
kapattı. Bu durumu öğrenen Ömer el- Verrak, kendisine haber getiren kimseye:
"Bana bir kadeh ver." dedi ve: ''Tut bu kadehi! Şarabın çeşitli
isimleri vardır; Onda şifa olduğu gibi hastalık da vardır ... ''
mısralarıyla
başlayan şiiri temsil getirdi.
İbrahim
b. el-Mehdi anlatıyor:
"Tahir
Emin'i muhasara ettiği zaman ben O'nunla beraber bulunuyordum. Bir gece Emin
teferrüc (gam ve kederini dağıtmak) maksadıyla dışarı çıktı ve el-Huld
tarafında bulunan sarayına gitti. Birisini göndererek beni yanına çağırdı, ben
de isteğine uyarak yanına geldim. Bana: ''Bu gecenin, gökteki ayın ve bu ayın
Dicle kenarındaki suya aksedişinin güzelliğini görüyorsun ister misin içelim?''
dedi. ''Zatınız bilir.'' diye karşılık verdim. Bunun üzerine bir rıtl şarap
içti, içmek üzere bir rıtl da bana verdi. Şaraplanınızı içtikten bir müddet
sonra O'na hoşlandığım bildiğim bir şarkıyı okudum. Bu defa: ''Sana eşlik
edecek birine ne dersin?'' diye sordu. Ben de: ''Buna ne kadar ihtiyacım var.''
dedim. Bu konuşmadan hemen sonra "Da'f" adında gözde bir cariyesini
çağırdı. İçinde bulunduğumuz hali düşünerek cariyenin adım uğursuzluk saydım.
Emin, cariyeye bir şarkı okumasını söyledi, o da el-Ca'di'nin:
''Ömrüm
hakkı için, Küleyb senden daha çok yardımcı olmakta, Hem de kanla karışık suç
işlemekte senden daha yatkın bulunmaktadır. ''
şiirini
söyledi. Cariyenin bu şiiri Emin'e ağır geldi ve bunu uğursuzluk alameti saydı.
Bundan sonra başka bir şarkı söylemesini istedi. Bu defa cariye:
''Onların
ayrılığı gözlerimi ağlattı ve uykusuz bıraktı. Zira dostların ayrılığı İnsanı
ağlatır ... ''
mısralanyla
başlayan şiiri okudu. Bunun üzerine Emin, cariyeye: "Allah sana lanet
etsin! Bundan başka şarkı bilmiyor musun?" dedi. Cariye ise:
"Hoşlanacağım sandığım için bunlan okudum." diye cevap verdi, sonra
da:
''Hareket
ve sükunun Rabb 'ine yemin ederim ki, ölümlerin pek çok tuzağı vardır.
Gökteki
yıldızlar yörüngelerinde döndükçe ve gece ile gündüz yer değiştirdikçe ... ''
mısralarıyla
devam eden manzumeyi okudu. Bunun üzerine Emin cariyeye:
"Allah'ın
lanet ve gazabına uğrayasıca! Kalk, git buradan." dedi. Bu sırada ayağa
kalkan cariye Emin'in ''rabb-i reyalı'' adını verdiği, sanat değeri büyük olan
ve önünde duran kadehini ayağının kayması üzerine kırdı. Bu durum karşısında
Emin şöyle dedi: ''İbrahim, çok yazık oldu. Şu cariyenin okuduğu şarkılar ile
kadehi kırmasına ne dersin? Allah'a yemin ederim ki, sonumuzun yaklaştığım
sanıyorum.'' Bunun üzerine ben: ''Allah mülkünü devam ettirsin, saltanatını
aziz eylesin ve düşmanını zelil etsin.'' dedim. Tam bu sırada konuşma
tamamlanmadan: ''İşte hakkında fetva istemekte olduğunuz mesele böylece olup
bitmiştir.'' (Yusuf, 41) nidasını işittik .. Emin bana dönerek: ''Ey İbrahim!
Benim işittiğim şeyi sen de işittin mi?'' dedi. Ben işitmeme rağmen: ''Hayır,
hiç bir şey duymadım.'' diye cevap verdim. Bunun üzerine: ''Bir kıpırdanma
duyuyor musun?'' diye sordu. Hemen Dicle'nin kenarına geldim, fakat hiç bir şey
görernedim. Bundan sonra tekrar eski konuşmamıza döndük. Bu sırada aynı sesi
yine duyduk. Bu defa Emin yerinden kalktı ve Bağdat'taki yerine döndü. Bundan
bir veya iki gece sonra da öldürüldü. "
BİR SONRAKİ
SAYFA İLE DEVAM ETMEK İÇİN AŞAĞIDAKİ İSME TIKLA
BU YILIN OLAYLARI
EMİN'İN
ÖZELLİKLERİ, YAŞI ve HALİFELİĞİ
EMİN'İN HAL ve
HAREKETLERİNDEN BAZI ÖRNEKLER
ASKERLERİN TAHİR'E
KARŞI AYAKLANMALARI
NASR b. ŞEBES
el-UKAYLİ'NİN ME'MUN'A KARŞI KOYMASI
HASAN b. ŞEHRİN
IRAK ve DİĞER MEMLEKETLERE VALİ TAYİN EDİLMESİ
KURTUBA'DA MEYDANA
GELEN RABAZ VAK'ASI
MUSUL'DA MEYDANA
GELEN MEŞHUR MEYDAN VAK'ASI