İBNÜ’L-ESİR |
5. CİLT |
HİCRETİN
YÜZ DOKSAN ALTINCI YILI OLAYLARI (M. 811-812)
EMİN'İN
TAHİR ÜZERİNE ASKER GÖNDERMESİ ve BUNLARIN SAVAŞ YAPMADAN GERİ DÖNMELERİ
Bu
yıl Emin, Esed b. Yezid b. Mezyed ile amcası Ahmed bo Mezyed'i ve Abdullah b.
Humeyd b. Kahtabe'yi Tahir ile savaşmak üzere Hulvan'a gönderdi.
Esed
b. Yezid b. Mezyed'in anlattığına göre, Emin'in Tahir üzerine bunları
göndermesinin sebebi şu idi:
"Abdurrahman
öldürülünce Fadl b. Rebi' birisini göndererek beni çağırdı, ben de hemen yanına
geldim. Huzuruna girdiğimde oturmuş bir vaziyetteydi ve elinde daha önce okumuş
olduğu bir yazılı kağıt parçası tutuyordu. Öfkesinin şiddetinden gözleri
kızarmıştı ve kendi kendine (Emin hakkında) şöyle diyordu: "Kokarca (veya
kuş) gibi uyur, kurt gibi uyanık durur. Bütün gayesi midesidir. Çobanları
aldatmakla meşgul iken köpekler kendisini tarassut etmektedir. Nimetin elden
çıkacağım hiç düşürunemektedir ve herhangi bir görüşün infazından doğacak olan
neticeyi hiç göz önüne almamaktadır. Kadehi kendisini meşgul etmekte ve
eğlencesine devam etmektedir.
Geçen
günler O'nun helakini hızlandırmaktadır. Abdullah (Me'mun) ise O'na karşı
toparlanıp paçalarını sıvamakta, oklarının en doğrusuyla O'na karşı nişan
almakta ve uzakta bulurunasına rağmen kendisine ölüm isabet ettirmeye
çalışmaktadır. Ayrıca Abdullah O'nun için atların sırtlarında ölümler
hazırlamakta, süngülerin dişlerine ve kılıçların keskin ağızlarına bela ve felaketler
bağlamaktadır." Fadl b. Rebi' bundan sonra istirca'da bulundu (''İnna
lillahi ve inna ileyhi raciun'' dedi) ve el-Ba'is'in şiirini darb-ı mesel
yaparak okudu. Sonra bana dönerek şöyle dedi: "Ey Ebu'l-Haris! Sen ve ben
bir gaye uğruna koşmaktayız. Eğer bu gayeye ulaşamazsak yeniliriz, ulaşmak için
gayret gösterirsek de varamayız. Biz bir kökten gelen bir milletteniz. Bu kök
güçlü olursa biz de güçlü oluruz; şayet bu kök zayıf olursa biz de zayıf
oluruz. Bu adam (Emin) kendisini, kadınlar ile müşavere eden ve rüyaya yönelen
ahmak cariyenin yerine koydu. Ayrıca varlığım kabadayı ve eğlence düşkünü
kimselere sarfetmekte, onlar da kendisine zafer vaat ederek gelecek günlerin
kendisi için olacağına dair kuru temenniler vermektedirler. Halbuki üzerine
gelmekte olan tehlikenin sürati, düzlükteki balçık üzerinden akan selden daha
hızlıdır. Allah'a yemin ederim ki, onunla beraber mahvolmaktan korkuyorum. Sen
Arab'ın bahadırlarındansın ve Arap bahadırının oğlusun. Bu mevzuda ve bu adam
(Tahir)'la karşılaşmak hususunda senden yardım istenmektedir. O'nun (Emin'in)
sana ümit bağlamasının sebebi, sende bulunan iki hususiyettir. Bunlardan birisi
itaatindeki samimiyet ve güzel nasihat, diğeri de karakter ve seciyendeki uğur
(isabetli görüş) ile cesaretindeki kuvvettir. O (Emin), bana senin üzerindeki
hiddeti (?) gidermemi, arzu ettiğin şeylerden istediğin kadar almam emretti.
Ancak bilirsin ki, iktisatlı hareket etmek nasihatin başı, bereket ve uğurun
anahtarıdır. İhtiyaçlarını hemen tamamla ve acele olarak düşman üzerine hareket
et. Ben Allah'ın bu fethi seninle gerçekleştireceğini ve senin vasıtanla bu
devlet ve hilafetin karışıklığım düzelteceğini ümit ediyorum." Bunun
üzerine ben de şöyle dedim: "Müminlerin Emiri'ne ve sana karşı itaate
hazırım. Müminlerin Emiri ile senin düşmanlarını zayıflatacak olan her şeyi
yapmaya amadeyim. Fakat şu bir gerçektir ki, savaşçı hıyanet yapmaz ve işini
kusur ve noksanla açmaz. Bir savaşçı için asıllazım olacak şeyaskerdir; asker
için de mal gereklidir. Benim isteğim askerin bir senelik erzakının verilmesi,
bir senelik erzakının da beraberlerinde götürülmesi, ayrıca zayıfların yerine
güçlüleri geçirmem ve beraberimdeki bin kişiye atlar temin etmen için felakete
dayanıklı ve varlıklı zengin kimseler tahsis edilmesi ve fethettiğim şehir ve bölgelerin
hesabının sorulmamasıdır." Bu sözlerime karşılık Fadl b. Rabi':
"Haddi aştınız. Bu hususu Müminlerin Emiri ile görüşmek gerekir."
dedi. Bundan sonra beraberce Emin'in yanına gittik. Fadl b. Rebi' benden önce
Emin'in huzuruna girdi. İzin verildikten sonra ben de girdim. İki kelime söyler
söylemez Emin gazaba geldi ve tutuklanmamı emretti."
Bir
rivayete göre Esed b. Yezid b. Mezyed, Emin'den Me'mun'un iki oğlunu kendisine
vermesini istedi ve Emin'in bunu kabul etmemesi halinde onları öldüreceğini
söyledi; bunun üzerine Emin O'na şöyle dedi: "Sen deli bir bedevisin. Ben
seni Arap ve Acem'in idaresini ele geçirmeğe çağırıyorum ve el-Cibal'den
Horasan'a kadar olan bölgelerin haracım veriyorum, bey ve kumandan evladından
olan emsaline karşı derece ve itibarım yükseltmek istiyorum; sen ise beni
çocuğumu öldürmeğe ve ailemden olan kimselerin kanını dökmeğe davet ediyorsun.
Böyle davranmak aptallık ve akılsızlık olur."
Me'mun'un
iki oğlu, anneleri el-Had!'nin kızı Ümmü İsa ile beraber Bağdat'ta bulunuyorlardı.
Me'mun iki oğlunu araları açılmadan önce kardeşi Emin'den istemiş, ancak Emin,
Me'mun'da bulunan bir malım ileri sürerek onları vermemişti.
Emin,
Esed b. Yezid'i tutukladıktan sonra O'nun yerine ailesine bakacak birinin
bulunup bulumnadığını sordu, bu ailenin şerefi ve daha önce göstermiş oldukları
itaat ve güzel öğütlerini düşünerek onların yaşayışlarının bozulmamasını
istediğini söyledi. Emm'in bu sorusuna muhatap olanlar Esed b. Yezid b.
Mezyed'in Ahmed b. Mezyed adında bir amcasının bulunduğunu, bunun harp siyaseti
hakkında bilgi sahibi olduğunu, hatta güçlü bir yiğit olup güzel bir yol
tuttuğunu söylediler. Bunun üzerine Emin, Ahmed b. Mezyed'in yanına gelmesi
için birisini gönderdi, Ahmed b. Mezyed de Fadl'ın yanına geldi. Bu arada
Abdullah b. Humeyd b. Kahtabe de Fadl'ın yanında bulunuyordu. Fadl O'nu
Tahir'in üzerine göndermek istiyor, Abdullah b. Humeyd ise Fadl"a güçlük
çıkarıyordu. Tam bu sırada Fadl beni gördü, merhabalaştı ve meclisin baş
köşesine oturttuktan sonra Abdullah b. Humeyd'e dönerek onunla şakalaştı ve şu
mealdeki şiiri okudu:
''Biz
bağınlZ gevşediği için Şeyban ailesinden size ana ve baba bulduk. Onların
sayısı çakıl taşlarından daha çoktur ve hem de bize nesep bakımından sizden
daha yakındırlar. ''
Bunun
üzerine Abdullah b. Humeyd şöyle dedi: "Yemin ederim ki onlar böyledir ve
onların içerisinde eksiklikleri kapatıp düşmanları öldürecek ve asilerin
kötülüklerini itaat ehlinden uzaklaştıracak kimseler mevcuttur. "
Bundan
sonra Fadl, Abdullah b. Humeyd'e şunları söyledi: "Müminlerin Emiri
devamlı surette senden bahsetti, ben de kendisine seni tavsif ettim. Seni
kendisi için beğenip seçmek ve ismini yükseltmek istiyor, ayrıca da seni
ailenden hiç birinin ulaşamadığı bir mevkiye yükseltmek arzusunu taşıyor."
Bu
arada Ahmed b. Mezyed ile Fadl, Emin'in yanına gittiler ve huzuruna çıktılar.
Emin, Ahmed b. Mezyed'e yeğeni Esed b. Yezid b. Mezyed'in hapsi hakkında bir
şeyler söyledi ve ondan özür diledi. Bundan başka Ahmed b. Mezyed'e Tahir ile
savaşmasını emretti, bunun üzerine de Ahmed b. Mezyed bütün gücünü Müminlerin
emiri Emin uğrunda harcayacağını, Emin'in kendisinin güç ve kuvvetinden ümit
ettiğinin daha fazlasını düşmanlarıyla savaşırken sarfedeceğini söyledi.
Ahmed
b. Mezyed'in bu sözlerine karşı Emin Fadl'a emir verdi ve Ahmed'in istediği
kadar asker almasına imkan sağlamasını istedi, ayrıca O'nun Tahir üzerine
gönderilmesi ve askerin teçhizi hususunda ciddi davranmasını talep etti. Ahmed
b. Mezyed, Abdullah b. Humeyd b. Kahtabe komutasındaki yirmi bin kişilik
askerle birlikte yanına yirmi bin süvari asker aldı ve bunlarla Hulvan'a geldi.
Önce kardeşinin oğlu Esed b. Yezid b. Mezyed için şefaatte bulunarak hapisten
salıverilmesini sağladı. Bundan sonra Abdullah b. Humeyd'le birlikte
''Hanikin''de, Tahir de bulunduğu yerde beklemeğe başladılar. Bu arada Tahir
casus ve gözcüler gönderdi, bunlar Ahmed b. Mezyed ile Abdullah b. Humeyd'in
askerleri arasında yalan haberler yayarak Emin'in arkadaşlarına ihsanlarda
bulunduğunu ve onlara bol miktarda erzak verdiğini söylediler, askerlerin
arasında ihtilaf çıkıncaya kadar da bu hilelerine devam ettiler. Neticede
askerler arasında ihtilaf başgösterdi. Durumları bozulan bu askerler
birbirleriyle savaşmağa başladılar ve Tahir ile karşılaşmadan Hanikin'den geri
döndüler. Tahir ise ileri atılarak Hulvan'a geldi. Ne var ki O'nun Hulvan'a
gelmesinden kısa bir müddet sonra Me'mun tarafından gönderilen Herseme büyük
bir ordu ile buraya vardı ve Me'mun'dan Tahir'e verilmek üzere bir mektup
getirdi! Me'mun mektubunda Tahir'e, ele geçirdiği şehirleri ve bölgeleri
Herseme'ye teslim etmesini, kendisinin de Ahvaz'a dönmesini emrediyordu. Tahir,
Me'mun'un isteği doğrultusunda hareket etti; Herseme Hulvan'da kaldı ve orasını
korunma altına aldı.
BİR SONRAKİ
SAYFA İLE DEVAM ETMEK İÇİN AŞAĞIDAKİ İSME TIKLA
FADL b. SEHL'İN
ME'MUN TARAFINDAN YÜKSEK MEVKİYE GETİRİLMESİ
BU YILIN OLAYLARI
FADL b. SEHL'İN
ME'MUN TARAFINDAN YÜKSEK MEVKİYE GETİRİLMESİ
ABDÜLMELİK b. SALİH
b. ALİ ve ÖLÜMÜ
TAHİR'İN VASİT ve
DİĞER YERLERİ İSTİLA ETMESİ
TAHİR'İN MEDAİN'İ
İSTİLA ETMESİ ve SARSAR'A GELMESİ
MEKKE ve MEDİNE'DE
ME'MÜNA BEY'AT EDİLMESİ
ASKERLERİN TAHİR ve
EMİN'E KARŞI AYAKLANMALARI ve TAHİR'İN BAĞDAT'A GELMESİ
TRABLUS HALKıYLA
BERABER İFRİKİYYE'DE MEYDANA GELEN KARIŞIKLIK