İBNÜ’L-ESİR |
3. CİLT |
HİCRETİN
ALTMIŞINCI YILI OLAYLARI (M. 679-680)
Malik
bin Abdullah'ın Suriye gazvesi, bazılarına göre Cunade'nin Rudes'a girip şehri yıkması,
Muaviye bin Ebi Süfyan'ın vefatı ve Basra heyetinden Yezid'e bey'at etmek üzere
söz alması bu yıl içerisinde olmuştur.
MUAVİYE
BİN EBİ SÜFYAN'IN VEFATI
Muaviye
hastalığından önce okuduğu hutbesinde şöyle demişti: "Ben ekin yetiştirip
de onu biçmek isteyen bir çiftçiye benziyorum. Sizin üzerinizdeki emirliğim
oldukça uzadı. Sonunda siz benden usandınız, ben de sizden usandım. Sizden
ayrılmayı temenni eder oldum, siz de benden ayrılmayı temenni etmeğe
başlamıştınız. Fakat size kesinlikle söylüyorum ki, benden sonra geleceklerden
ben daha hayırlıyım; nitekim benden öncekiler de benden daha hayırlıydılar.
Denildiğine göre Allah'a kavuşmayı sevene Allah da kavuşmayı severmiş.
Allah'ım! Gerçekten ben sana kavuşmayı seviyorum, sen de bana kavuşmayı sev ve
bunu mübarek kıl. "
Aradan
fazla bir zaman geçmeden hastalandı. Vefatıyla sonuçlanan hastalığa
yakalandığında oğlu Yezid'i çağırarak şöyle dedi:
"Yavrucuğum!
Seni yükünü bağlamak ve yükünü çözmek külfetinden kurtarmış, her şeyi hazır hale
getirmiş, düşmanları önünde zelil kılmış, Arapları sana boyun eğdirmiş, hiç
kimsenin toplayamadığı şeyleri senin için bir araya getirmiş bulunuyorum. Hicaz
bölgesi halkını iyi gözet, çünkü onlar senin aslındır. Onlar arasından yanına
gelenlere ikram et, görmediklerini ara, Irak halkına da göz kulak oL. Her gün
senden üzerlerindeki bir valiyi görevden almanı isteseler bile bunu yap, çünkü
bir valiyi görevden almak sana karşı yüz kılıç çekilmesinden daha hayırlıdır.
Şam halkına da dikkat et. Senin sırdaşın onlar olsun, sırlarını onlara söyle.
Düşmanından her hangi bir şekilde şüphelenecek olursan onlardan yardımcılar al,
düşmanını yendikten sonra Şamlıları ülkelerine geri gönder. Çünkü Şam
bölgesinin halkı kendi ülkelerinde ikamet etmezlerse huyları değişir. Bu işte
seninle mücadele edecek Kureyş'ten dört kişiden başka kimseden korkmuyorum.
Bunlar Ali'nin oğlu Hüseyin, Ömer'in oğlu Abdullah, Zübeyr'in oğlu Abdullah ile
Ebu Bekir'in oğlu Abdurrahman'dır. Ömer'in oğlu Abdullah kendisini ibadete
vermiş bir kimsedir. Kendisinin dışında kimse kalmayacak olursa sana bey'at
eder. Ali'nin oğlu Hüseyin çabuk etkilenen birisidir, Irak halkı O'nu isyan
ettirmeden bırakmaz. Şayet isyan edecek olur ve sen de muzaffer olacak olursan
O'na iyi davran, çünkü O'nun Muhammed (s.a.v.)'e büyük bir yakınlığı ve
akrabalığı vardır. Ebu Bekir'in oğluna gelince, arkadaşları ne yaparsa O da onu
yapar. O kadınlardan ve eğlenceden başka bir şey bilmez. Senin karşında aslan
gibi dikilecek, tilki gibi kurnazca hareket edecek, fırsat bulursa üzerine
atılacak kişi ise Zübeyr'in oğlu Abdullah'tır. Şayet Abdullah sana bunu yapacak
olursa ve sen de O'nu ele geçirsen paramparça et, elinden geldiği kadar da
kavminin kanını akıtmamaya çalış. "
Bu
rivayette Ebu Bekir'in oğlu Abdurrahman'dan bu şekilde söz edilmekle birlikte
bu doğru değildir, çünkü Abdurrahman Muaviye'den önce vefat etmiş bulunuyordu.
Babasının
hastalığı ve ölümü sırasında Yezid'in hazır bulunmadığı, Muaviye'nin Dahhak bin
Kays ile Murre Kabilesi'nden Müslim bin Ukbe'yi huzuruna çağırtarak onlara bu
mesajı oğlu Yezid'e iletmelerini emrettiği söylenmiştir ki doğru olan budur.
Daha
sonra Recep (Nisan-Mayıs) ayının başlarında Dimaşk'ta vefat etti.
Recep
ayının ortasında ve bitmesine sekiz gün kala öldüğü de söylenmiştir.
O'nun
başta kalma süresi herkesin etrafında toplanıp Hz. Ali'nin oğlu Hasan'ın
kendisine bey'at ettiği günden itibaren on dokuz yıl, üç ay, yirmi yedi gündür.
On
dokuz yıl, üç ay olduğu da söylendiği gibi, üç aydan bir kaç gün eksik olduğu
da söylenmiştir.
Vefat
ettiğinde yaşının yetmiş beş veya yetmiş üç olduğu söylenmiştir.
Yetmiş
sekiz ve seksen beş yaşlarında vefat ettiği de söylenmiştir.
Denildiğine
göre, hastalığı artıp hastalandığı etrafa yayılınca ailesine şöyle söyledi:
"Gözlerime sürme doldurun, saçlarımı da yağlayın." Bunun üzerine
yüzünü yağlayarak parlattılar. Daha sonra tahtı hazırlandı, çıkıp oturdu ve
insanların yanına girmesine izin verdi. Girenler ayakta kendisine selam
verdiler, hiç birisi oturmadı. Yanından ayrıldıklarında: "O'ndan daha sağlıklı
hiç kimse yoktur." dediler.
Onların
ayrılıp gitmelerinden sonra Muaviye şu beyitleri söyledi:
''Hastalığıma
sevinenlere karşı dinç görünmekle
Zamanın
tuzaklarına karşı sarsılmadığımı göstermek istedim.
Ölüm
pençelerinin tırnaklarını gösterecek olursa
Her
türlü okuyup üflemenin faydasız olduğunu görürsün.''
Hastalığından
dolayı ağzında balgam birikiyordu. Bu hadisenin olduğu gün öldü.
Ölümü
yaklaştığı sırada çevresindekilere şunları söyledi:
"Resulullah
(S.A.V.) bana bir gömlek vermişti, onu sakladım. Bir gün de tırnaklarını
kesmişti, bu kesilmiş tırnakları alıp bir şişenin içinde muhafaza ettim.
Öldüğüm zaman bana bu gömleği giydirin, bu tırnakları öğütüp gözüme ve ağzıma
serpin. Olur ki onların bereketi ile Allah bana merhamet buyurur. " Daha
sonra Nehşelli Eşheb bin Rumeyle'nin şu beyitlerini okudu:
''Ben
ölürsem cömertlik ölür ve yağmurlar kesilir
İnsanlardan;
ancak azar azar verenler müstesna.
Bir
şeyler isteyenlerin elleri boş çevrilir,
Ne
dinden, ne dünyadan kimse bir şey vermez onlara.''
Bunun
üzerine kızlarından biri: "Hayır, ey Müminlerin emiri, Allah seni ölümden
kurtaracaktır" deyince, el-Hüzeli'nin ''Ölüm pençelerinin'' diye devam
eden beyitlerini okudu ve arkasından etrafında bulunan aile halkına şunları
söyledi: "Allah'tan korkunuz, çünkü Allah'tan korkmayanı hiç kimse
koruyamaz." Daha sonra bazı meseleler hakkında hüküm verdi ve malının
yarısının Beytülmal'e iade edilmesini vasiyet etti. Bununla malının geri kalan
kısmının kendisine helal olmasını istemiş gibi görünüyor, çünkü Hz. Ömer
valilerinin ve zekat toplayıcılarının mallarının yarısını alırdı.
Vefatı
yaklaşınca şu beyitleri okudu:
''Ya
Rab! İnceden inceye hesaba çekersen, Bu benim azabım olur; fakat azaba
tahammülüm yok. Affedersen ... ki zaten sen günahları Kumlar kadar olan bir
günahkarı affedicisin.''
Hastalığı
şiddetlenince kızı Remle başını alıp göğsüne koydu ve saçlarını okşayıp
kaşımaya başladı. Bu sırada kızına şunları söyledi: "Sen evirip çevirip
saçlarıma bakıyorsun, fakat bu başın sahibi helal haram demeden mal toplayıp
durdu. Keşke ateşe girmeyecek olsa!" Daha sonra da şu beyti okudu:
''Sizin
için çok didinip çalışarak yoruldum, Böylece sizleri dolaşmaktan ve sağa sola
gitmek ihtiyacından kurtardım. ''
Bazı
kimselerin ölümü ile sevinecekleri haberi kendisine ulaşınca da şu beyiti
okudu:
''Biz
ölsek bile ebedi kalacak mı var? Ey insanlar! Ölmek utanılacak bir şey midir?''
Hastalığında
ara sıra mantıki olmayan sözler söylerdi. Bir seferinde: "Bizimle Gota arasında
ne kadarlık bir mesafe vardır?" deyince, kızı" Ah kederim!" diye
feryadı basmış, bunun üzerine kendisine gelen Muaviye şu sözleri söylemişti:
"Ürküyorsan ürk, bunda haklısın; çünkü sen ürkütücü bir şey görmüş
bulunuyorsun."
Vefat
ettikten sonra Dahhak bin Kays Muaviye'nin kefenini eline alarak minbere çıktı.
Allah'a hamd-ü sena ettikten sonra şunları söyledi:
"Muaviye
Arapların büyüğü, onlarla kötülükler arasında bir engel ve onların babası
durumundaydı. Allah O'nun sayesinde fıtneleri bıçakla keser gibi kesmiş, O'nu
kulların üzerine söz sahibi yapmış, O'nun vasıtasıyla ülkeleri fethetmiştir. Ne
var ki ölmüş bulunuyor. İşte bunlar da kefenleri. O'na bu kefenleri giydirecek,
kabrine indirecek ve ameliyle baş başa bırakacağız; fakat O'ndan sonra kıyamete
kadar karışıklığın sonu gelmeyecektir. O'nu görmek isteyen hemen gelsin,
görsün."
Cenaze
namazını Dahhak kıldırdı.
Denildiğine
göre, Muaviye hastalandığında ve hastalığı arttığında oğlu Yezid Cuvvarin'de
bulunuyordu. Yezid'e babası ölmeden önce kavuşması için mektup yazdıklarında şu
şiiri okudu:
''Postacı
bana alelacele bir mektup getirdi, Kalbim onun mektubundan kederle doldu. Ona:
"Yazıklar olsun sana! Mektubunda ne var ki?" dedik; "Halife
hasta ve rahatsız akşamı etti. " dedi. Ondan sonra kalabalığımda çıkıp
atıldık, Hıza aldırış etmeden ok gibi daldık. Arz çalkanıyordu bizimle veya
çalkanacaktı nerdeyse, Sanki direklerinden birisi kopmuş çadır gibiydi. Kendisi
bir yarın kenarında duran kişinin Hayatının anahtarları düşecek demektir. Oraya
vardığımızda kapı kapalıydı, Remle 'nin feryadı yüreği parçalıyordu. Kederden
sonra kalbim bir parça yerine geldi, Ruhum da kederle dolmuştu. Hind'in oğlunu
göm artık şerefle O 'nun peşinden; Zaten ikisi beraberdi ve beraber öldüler.
Beyazdı, güzeldi, yüzü suyu hürmetine yağmur istenirdi; Kiminle şeref yarışına
girişirse yenerdi.''
Yezid
vardığında, Muaviye defnedilmiş bulunuyordu. Kabrine gidip namazını kıldı.
BİR SONRAKİ
SAYFA İLE DEVAM ETMEK İÇİN AŞAĞIDAKİ İSME TIKLA
NESEBİ, KÜNYESİ,
ZEVCELERİ VE ÇOCUKLARI
YAŞAYIŞI, BAZI HABERLERİ, HAKİMLERİ VE KATİPLERİ
BU YILIN OLAYLARI:
NESEBİ, KÜNYESİ,
ZEVCELERİ VE ÇOCUKLARI
YAŞAYIŞI, BAZI HABERLERİ, HAKİMLERİ VE KATİPLERİ
VELİD’İN MEDİNE
VALİLİĞİNDEN ALINMASI VE AMR BİN SAİD’İN VALİLİĞİ
KUFELİLERİN HZ.
HÜSEYİN BİN ALİ İLE YAZIŞMALARI VE MÜSLİM BİN AKİL’İN ÖLDÜRÜLMESİ
HZ. HÜSEYİN’İN
KUFE’YE GİTMEK ÜZERE YOLA ÇIKMASİ