İBNÜ’L-ESİR

3. CİLT

HİCRİ 60. YIL       ANA SAYFA      Kur’an      Hadis      Sözlük      Biyografi

 

YEZİD’E BEY’AT EDİLMESİ

 

Denildiğine göre bu yılın Receb (Nisan-Mayıs) ayında Yezid'e babasının ölümünden sonra halife olarak bey'atte bulunuldu. Bu konudaki farklı görüşlerden daha önce söz edilmişti. Yezid başa geçtiğinde Medine Valisi Velid bin Utbe bin Ebi Süfyan, Mekke Valisi Amr bin Said bin As, Basra Valisi Ubeydullah bin Ziyad, Kufe Valisi Nu'man bin Beşir idi. Yezid'in Muaviye'ye kendisi için bey'at etmekten kaçınmış bulunan kimselerin bey'atini almaktan başka yapacak bir şeyi yoktu. Velid'e mektup yazarak Muaviye'nin öldüğünü haber verdi. Yanında küçük bir mektup daha gönderip şunları yazdı: ''İmdi, Hüseyin'i, Abdulah bin Ömer'i ve İbn ez-Zübeyr'i sana bey'at edinceye kadar zorlayacaksın. Bu konuda hiç bir müsamaha söz konusu değildir, vesselam.''

 

Velid Muaviye'nin ölüm haberini alınca çok üzüldü ve olaydan oldukça etkilendi. Mervan bin Hakem'e haber gönderip yanına çağırdı. Mervan, Velid'den önce Medine Valisi bulunuyordu. Velid Medine Valisi olduktan sonra Mervan O'nun yanına, istemeye istemeye gelirdi. Velid O'nun bu durumunu görünce arkadaşlarının huzurunda Mervan'dan küçültücü bir şekilde söz etti. Mervan bunu haber alınca temelli Velid'in yanına gelmez oldu ve bu durum Muaviye'nin ölüm haberi gelinceye kadar böylece devam etti. Velid Muaviye'nin ölümünden bu derece etkilenip adı geçen kimselerin de bey'atini almakla görevlendirilince Mervan'ı yanına çağırdı. Yezid'in, Muaviye'nin öldüğünü haber veren mektubunu okuyunca Mervan "İnna lillah ... " dedi ve rahmet diledi. Daha sonra Velid nasıl yapması gerektiği konusunda fıkrini sordu. Mervan şunları söyledi:

 

"Ben şu anda onları yanına çağırıp, bey'at etmelerini emretmeni uygun görüyorum. Şayet bey'at ederlerse kabul edersin ve onlara bir şey yapmazsın, kabul etmeyecek olurlarsa Muaviye'nin ölümünü öğrenmeden önce onların boyunlarını, uçurursun, çünkü onlar Muaviye'nin öldüğünü bilecek olurlarsa, her biri bir tarafta ortaya çıkar, açıkça muhalefetlerini belirtir ve insanları kendilerine bey' at etmeye davet ederler. Bence İbn Ömer savaşmak görüşünde değildir, insanların başına geçmeyi de arzu etmez. Bu işin kendiliğinden ona verilmesi, ya da ister istemez böyle bir işe itilmesi müstesna. "

 

Bunun üzerine Velid henüz genç yaştaki Abdullah bin Ömer bin Osman'ı, Hüseyin ile İbn ez-Zübeyr'i çağırmak üzere gönderdi. Abdullah onların mescitte oturduklarını gördü. Yanlarına geldiğinde Velid'in başkalarını dinlemek üzere oturduğu bir saat değildi. Abdullah her ikisine: "Emir sizi çağırıyor, siz de geliniz" deyince ikisi de: "Sen şimdi git, biz geliriz" diye karşılık verdiler.

 

İbn ez-Zübeyr Hüseyin'e: "Başkalarıyla oturmak adeti olmadığı bu saatte peşimizden ne diye haber gönderdi dersin?" diye sorunca Hüseyin: "Onların azgınlarının ölmüş olduğunu sanıyorum, o da bizi bunun haberi halk arasında yayılmadan bey'at etmeye mecbur etmek amacıyla haber gönderdi" dedi. İbn ez-Zübeyr de: "Ben de başka bir nedenle olacağını sanmıyorum. Ne yapmamızı istersin?" deyince Hüseyin şunları söyledi: "Ben şu anda yiğitlerimi alıp onun yanına varacağım, onları kapıda bırakıp kendim içeri gireceğim." Bunun üzerine İbn ez-Zübeyr: "Yanına girecek olursan seni öldürmesinden korkarım" deyince Hüseyin: "Kendimi savunabilecek durumda olmadıkça yanına girecek değilim" diye cevap verdi.

 

Daha sonra Hüseyin oradan ayrılıp arkadaşlarını ve aile efradını topladıktan sonra Velid'in kapısına vardı. Arkadaşlarına: "Şimdi ben içeri gireceğim. Sizleri çağıracak ya da sesimi yükseltecek olursam hepiniz içeri girin. Aksi takdirde çıkıp yanınıza gelinceye kadar yerinizden ayrılmayın." diye tembih etti. Daha sonra içeri girip onlara selam verdi. Mervan da yanında bulunuyordu. Bunu gören Hz. Hüseyin "Akrabalık ilişkilerine bağlı olmak, ilişkileri koparmaktan iyidir. Sulh, fesaddan hayırlıdır. Şimdi de bir araya gelmenizin zamanıdır. Allah aranızı düzeltsin." dedi ve oturdu. Daha sonra Velid O'na mektubu okuttu, Muaviye'nin vefat haberini iletti ve bey'atte bulunmasını istedi. Bunun üzerine Hz. Hüseyn, "inna lillahi. .. " deyip Muaviye'ye Allah'tan rahmet diledikten sonra şöyle konuştu: "Bey'ate gelince, benim gibi birisi gizlice bey'at etmez ve gizlice bey'at etmekle yetinmesi de istenmez. Sen herkesin önüne çıkıp onları bey'at etmeğe çağırırken onlarla birlikte bizi de çağırırsan durumda herhangi bir değişiklik olmaz." Bunun üzerine, huzursuzluğu sevmeyen Velid O'na: "Gidebilirsin" dedi. Bu sefer Mervan Velid'e:

 

"Şu anda yanından ayrılıp sana bey'at etmeden gidecek olursa aranızda pek çok kişi öldürülmediği sürece benzeri bir fırsatı bir daha eline geçiremezsin. O'nu tut ve hapset. Bey'at ederse ne ala, değilse boynunu vurursun." Bunun üzerine Hz. Hüseyin şunları söyledi: "Zerka'nın oğlu! Sen mi beni öldüreceksin, yoksa o mu? Allah'a yemin ederim yalan söylüyorsun ve çokça alçaklık ediyorsun." Sonra da oradan çıkıp evine gitti.

 

Daha sonra Mervan, Velid'e: "Benim dediğimi yapmadın. Allah'a yemin ederim, bunun gibi fırsat bir daha eline geçmeyecektir." dedi ve Velid O'na şunları söyledi: "Başkalarını koru ey Mervan! Allah'a yemin ederim, güneşin üzerinde doğup battığı dünyanın bütün mal ve mülkünün benim olmasına karşılık ''bey'at etmiyorum'' dediği için Hüseyin'i öldürmek istemiyorum. Allah'a yemin ederim, ben Hüseyin'in kanı ile hesaba çekilecek birisinin mizanının Kıyamet Gününde hafif geleceğine inanıyorum." Mervan, "İsabet ettin." diye geçiştirmekle birlikte, O'nun bu görüşünden memnun kalmamıştı.

 

İbn ez-Zübeyr'e gelince, onlara: "Şimdi geliyorum." diyerek evine gitti ve evinde gizlendi. Daha sonra Velid haber gönderince arkadaşlarını toplayıp kendisini korumaya almış olduğunu gördü. Velid O'na ısrar ettikçe İbn ezZübeyr: "Bana mühlet veriniz." diyordu. Bunun üzerine Velid yakın adamlarını O'na gönderdi. Bunlar Abdullah'a hakaret ederek:

"Ey Kahiliye'nin oğlu! Ya Emir'e gidersin yahut da seni öldüreceğiz." deyince Abdullah onlara şunları söyledi: "Allah'a yemin ederim, fazla haber gönderdiğinden dolayı şüpheleniyorum. Acele etmeyin emirin yanına birisini göndereceğim. O'nun görüşünün ne olduğu haberini getirmesine kadar bana mühlet verin. "

 

Daha sonra Abdullah, Velid'in yanına kardeşi Ca'fer bin ez-Zü-beyr'i gönderdi. Ca'fer, Velid'e şunları söyledi: "Allah sana merhamet buyursun. Sen Abdullah'ın peşini bırak, çünkü O'nu korkutmuş ve ürkütmüş bulunuyorsun. İnşallah yarın senin yanına gelecek. Bunun için elçilerine haber gönder de yanından ayrılsınlar." Velid bunun üzerine elçilerine haber gönderdi ve ayrılıp gittiler. Abdullah hemen aynı gece kardeşi Ca'fer ile birlikte Fur' yoluyla Mekke'ye doğru yola çıktı. Velid O'nu yakalamak için adamlar gönderdi ise de bunlar yetişemediler ve geri döndüler. O gece Abdullah'la uğraşırken, Hz. Hüseyin ile ilgilenemediler. Daha sonra Hz. Hüseyin'e adamlar gönderdi. Hz. Hüseyin kendilerine: "Sabah olsun, ondan sonra görüşünüzü uygularsınız. Bizim de bir görüşümüz olur." dedi. Bu adamlar onun etrafında kalıyorlardı. Böyle demesi üzerine yanından ayrıldılar.

 

Hz. Hüseyin de o gece yola koyuldu. Abdullah ondan bir gece önce yola koyulmuş bulunuyordu. Hz. Hüseyin, çocuklarını, kardeşlerini, kardeşlerinin çocuklarını ve aile halkının büyük çoğunluğunu yanına almıştı. Fakat Muhammed bin el-Hanefiy'ye O'nunla gitmemiş ve şunları söylemişti: "Kardeşim! Sen en çok sevdiğim ve en çok değer verdiğim bir kimsesin. Bütün yaratıklar arasında samimiyetle öğüt vereceğim senden daha layık hiçbir kimse yoktur. Elinden geldiğince Yezid'e bey'at etmekten ve şehirlerden uzak dur. Elçilerini insanlara gönder ve onları sana bey'at etmek için davet et. Sana bey'at ederlerse bundan dolayı Allah'a hamd ederim; senden başkasının etrafında toplanırlarsa bununla Allah ne senin dindarlığına, ne de aklına eksiklik vermeyeceği gibi, senin yiğitliğin de faziletin de elden gitmez. Ben senin vardığın bir şehirde yanlarına gittiğin topluluğun ayrılığa düşmelerinden korkuyorum. Onların kimileri seninle beraberken başkaları sana karşı olurlar. Bu sefer bunlar birbirleriyle çarpışır ve sen ilk hedef olursun. Böylece de bütün bu ümmetin hem kendisi, hem baba ve anne bakımından en hayırlısı olan kimsenin kanı kaybolur gider, ailesi akrabaları da zelil olur çıkar. "

 

Bunun üzerine Hz. Hüseyin O'na; "Peki nereye gideyim ey kardeşim" deyince, Muhammed şunları söyler: "Var, Mekke'ye git. Orada kendini rahat görürsen bu yoldan devam edersin; yok senden uzaklaşırsa sen de kumluk çöllere ve dağlara sığınır, insanların işinin nereye vardığını görünceye ve nasıl bir karar vereceğini anlayıncaya kadar bir yerden bir yere göçer gidersin. Sen işler üstüne üstüne gelince en isabetli görüşü ve en kararlı davranışı ortaya koyan bir kimsesin. İşleri bırakıp geri döndüğün zaman ise her zamankinden daha çok müşkülata düşersin. "

 

Hz. Hüseyin kendisine: "Ey kardeşim! Gerçekten bana son derece doğru bir öğüt verdin ve bana karşı oldukça büyük bir şefkatle hareket ettin. Görüşünün doğru ve Allah'ın izniyle başarılı olmasını ümit ederim." dedikten sonra mescide girdi.

 

Hz. Hüseyin Mekke'ye gitmek üzere ayrılınca: ''Derken o şehirden korkarak ve (çevresine) dikkatle bakarak oradan çıktı.'' (Kasas suresi, 21) mealindeki buyruğu okudu. Mekke'ye vardığı zaman da: ''Medyen'e doğru yönelince ... '' (Kassas suresi, 22) ayetini okudu.

Daha sonra Velid, Hz. Ömer'in oğlu Abdullah'a, bey'atte bulunması için haber gönderince Abdullah: "Herkes bey'at ederse ben de bey'at ederim" diye cevap verdi. Onlar da ona ilişmediler, çünkü ondan korkmuyorlardı.

 

Denildiğine göre; İbn Ömer ile İbn Abbas Mekke'de bulunuyorlardı.

Orada Hz. Hüseyin ve İbn ez-Zübeyr ile karşılaştılar. İbn Ömer ile İbn Abbas onlara: "Ne haber?" diye sorunca, Hz. Hüseyin ile İbn ez-Zübeyr kendilerine:

 

"Muaviye'nin ölümü ve Yezid'e bey'at" diye cevap verdiler. Bu sefer İbn Ömer, "Müslümanların birliğini dağıtmayınız." diyerek İbn Abbas ile birlikte Medine'ye vardılar. Herkes bey'at edince kendileri de bey'at etti.

 

İbn ez-Zübeyr Mekke'ye vardığında Amr bin Said, Mekke Valisi idi. Abdullah Mekke'ye gelince: "Ben Beytullah'a sığınıyorum." dedi. Abdullah onlarla beraber namaz kılmıyor ve haccetmiyordu. Kendisi arkadaşlarıyla birlikte ayrı bir tarafta duruyordu.

 

BİR SONRAKİ SAYFA İLE DEVAM ETMEK İÇİN AŞAĞIDAKİ İSME TIKLA

 

VELİD’İN MEDİNE VALİLİĞİNDEN ALINMASI VE AMR BİN SAİD’İN VALİLİĞİ