İBNÜ’L-ESİR |
3. CİLT |
HİCRİ
KIRKINCI YIL OLAYLARI (M. 660-661)
BUSR BİN EBİ ERTAT'IN
HİCAZ VE YEMEN'E SEFERİ
Bu
yıl içinde Muaviye, Amir bin Lüey Kabilesi'nden olan, Busr bin Ertat'ı üç bin kişilik
bir kuvvetle Hicaz' a doğru yola çıkardı. O sırada Medine valisi Hz. Ali
tarafından görevlendirilmiş olan Ebu Eyyub el-Ensari idi. Busr'un geldiğini
duyan Ebu Eyyub el-Ensari Küfe'ye, Hz. Ali'nin yanına kaçmıştı. Busr da
Medine'ye girerek hiç kimseyle çarpışmadan doğru mescide girmiş, minbere
çıkarak: "Ey Dinar, ey Neccar, ey Züreyk, (Bunlar ensarın bazı aile
büyüklerinin isimleri idi) ey ceddim, ey ceddim! Dün sana burada bey'at
etmiştim, fakat bu gün neredesin?" (Bu sözlerle de Hz, Osman'ı kastediyordu)
diye seslenmiş, sonra sözlerine şöyle devam etmişti: "Vallahi eğer Muaviye
bana tavsiyede, bulunmamış olsaydı burada O'nun yaşına gelmiş tek bir adamı sağ
bırakmazdım." Sonra Selemeoğulları'na haber gönderip şöyle der:
"Vallahi bana Cabir b, Abdullah'ı teslim etmediğiniz müddetçe sizin can
güvenliğiniz söz konusu değildir." Bunun üzerine Cabir bin Abdullah
Resulullah (s.a.v.)'ın hanımı Ümmü Selime'nin yanına varıp, şöyle demişti:
"Bu konuda ne düşünürsün? Böyle bir bey'ati yapmak gerçekten dalalettir,
fakat öldürülmekten de korkuyorum." Hz. Ümmü Selime şöyle cevap vermişti:
"Bence bey'at etmen uygun olur. Ben şahsen oğlum Ömer'e ve damadım İbn
Zem'a'ya bey'at etmeleri için öğütte bulundum." (Ümmü Selime'nin kızı
Zeyneb, İbn Zem'a'nın hanımı idi.) Bunun üzerine Cabir bin Abdullah, Busr'a
giderek bey'at etmişti.
Busr
Medine'de bazı evleri yıktıktan sonra Mekke'ye gitmiş, orada bulunan Ebu Musa
el-Eş'ari öldürülmektenkorktuğu için Busr'un önünden kaçmış, Busr da Mekke'de
Müslümanları zorla bey'ate davet etmiş ve oradan Yemen'e doğru yola çıkmıştı. O
sırada Yemen'de Hz. Ali'nin görevlendirmiş olduğu Ubeydullah bin Abbas valilik
yapmaktaydı. O da Busr'un gelmekte olduğunu işitince kaçıp Kufe'ye, Hz. Ali'nin
yanına gitmişti. Bunun üzerine Hz. Ali, Abdullah bin Abdu'l-Meddan el-Harisi'yi
Yemen'de yerine vekil bırakmıştı.
Busr
O'nu ve oğlunu yakalayıp öldürmüş, ayrıca Ubeydullah bin Abbas'ın Abdurrahman
ve Kuşam adlarındaki küçük yaşta bulunan iki oğlunu da öldürtmüştü.
Ubeydullah'ın bu iki küçük oğlu çölde Kinane Kabilesi'ne mensup bir adamın
yanında bulunuyorlardı. Busr bunları öldürmek istediğinde bu Kinaneli adam
şöyle demişti: "Bu günahsız iki çocuğu neden öldürüyorsun? Eğer onları
gerçekten öldüreceksen beni de onlarla birlikte öldür!" Busr bu iki çocuğu
öldürdükten sonra Kinaneli adamı da onların arkasından öldürür. Başka bir
rivayette ise bu Kinaneli adam kılıcını alarak bu iki çocuğu korumak üzere
Busr'un adamlarıyla çarpıştığı ve öldürülünceye kadar onlarla dövüştüğü
kaydedilir. Sonra bu iki çocuk alınıp defnedilir. Bunların öldürülmesinden
sonra, Kinaneli bir kadın çıkar, Busr'a şöyle hitab eder: "Ey adam!
Erkekleri öldürdün, fakat bu iki çocukcağızı neden öldürüyorsun? Vallahi, bu
yaştaki çocuklar ne cahiliye döneminde ne de İslam'da öldürüıüyorlardı. Ey Ebi
Ertat'ın oğlu! Küçük çocukları öldürten, yaşlıları katleden, merhameti
insanların kalplerinden söken ve akrabalar arasındaki hukuku gözetmeyen bir
iktidar son derece kötü ve zalim bir iktidardır."
Busr
bu seferinde ayrıca Yemen'de Hz. Ali'nin taraftarlarından bir cemaati de
öldürmüştü. Hz. Ali bunu haber alır almaz Cariye bin Kudama esSa'adi'yi iki bin
kişilik bir kuvvetle ve arkasından Vehb bin Mes'ud'u yine iki bin kişilik
kuvvetle Yemen'e gönderir. Cariye Necran'a ulaştığında burada Hz. Osman'ın
kanını talep edenlerden bir grup adamı katleder. Bunu işiten Busr ve adamları
Yemen'den kaçarlar. Cariye Mekke'ye ulaşıncaya kadar Busr'u takip etmiş, oraya
vardığında Müslümanlara: "Müminlerin emirine bey'atinizi yapınız."
diye seslenince Mekkeliler: "O ölmüş bulunmaktadır, niye bey'at
edelim" şeklinde karşılık vermişlerdi. Cariye: "Ali'nin
arkadaşlarının bey'at ettiği kimseye bey'at edeceksiniz." deyince onlar da
korkularından bey'at etmişlerdi.
Cariye
bin Kudame oradan Medine'ye gitmişti. O sırada Medine'de Müslümanlara namaz
kıldıran Ebu Hüreyre, Cariye'nin geldiğini işitince oradan kaçmış, Cariye de
şöyle demişti: "Eğer o kedinin babasını görmüş olsaydım mutlaka
öldürürdüm." Sonra Medinelilere dönüp: "Hasan bin Ali'ye bey'at
ediniz." diye seslenmiş, onlar da Hz. Hasan'a bey'at etmişlerdi. Cariye
Medine'de o gün ikamet ettikten sonra Kufe'ye doğru yola çıkınca, Ebu Hüreyre
gene gelip Müslümanlara namaz kıldırmaya devam etmişti.
Anlatıldığına
göre Ubeydullah bin Abbas'ın öldürülen bu iki çocuğunun anneleri Ümmü'l-Hakem
Cücevriye binti Huveylid bin Kariz, diğer bir rivayette ise Aişe binti Abdullah
bin Abdi'l-Meddan idi. İki çocuğu öldürülünce kadın çılgına dönmüş ve dengesini
kaybetmişti. Sürekli olarak ağlayıp duruyor, yılın dört bir mevsiminde bölgenin
dört bir tarafında dolaşarak onlara ağıtlar yakıyor, şiirler söylüyordu.
Hz.
Ali bu iki çocuğun öldürüldüğünü işitince son derece üzülmüş ve Busr'a beddua
ederek şöyle demişti: "Allah'ım, O'nun dinini ve aklını gider!"
Gerçekten sonraları Busr aklını kaybetmişti. Ne yaptığını bilmez bir duruma
gelerek saçma sapan konuşuyor ve sürekli kılıcını istiyordu. Eline tahtadan bir
kılıç veriliyor, önüne konan şişirilmiş bir tuluma sürekli bu tahta kılıçla
vuruyor ve saçmalayıp duruyordu, ölünceye kadar bu hali üzerine hayatını
sürdürmüştü.
Muaviye
tamamen otoritesini kurduktan sonra bir gün Ubeydullah bin Abbas O'na varır ve
yanında Busr'u görür. Busr'a şöyle der: "Benim o iki oğlumu öldürdüğün
anda yer yüzünün beni senin yanında bitirmesini temenni ederdim." Busr:
"Al işte kılıcımı ve vur bana" diye söyleyince Ubeydullah o anda
hemen kılıca elini uzatmak ister, fakat Muaviye birden kılıcı elinden alır ve
Busr'a şöyle der: "Allah müstehakkını versin! Sen artık bunamış bir
yaşlısın. Vallahi, seni öldürdükten sonra bana yönelecekti." Ubeydullah da
bunun üzerine: "Evet, gerçekten öyle olacaktı." diye cevap verir.
Başka
bir rivayette ise Busr'un Hicaz'a H. 42. (M. 662-663) yılında gittiği
kaydedilir. Busr Medine'de bir ay kadar ikamet etmiş ve bu müddet içinde Hz.
Osman'ın öldürülmesine iştirak edenler kendisine bildirildikçe tek tek
yakalayıp öldürtmüştü.
Bu
yıl içinde Hz. Ali ile Muaviye arasında bir sürü uzun yazışmalar olmuş ve bu
yazışmaların neticesinde savaşın durdurulması konusunda bir anlaşmaya
varılmıştı. Bu anlaşmaya göre Irak Hz. Ali'nin, Şam da Muaviye'nin elinde
kalacak, hiç biri diğerinin bölgesine akın yaptırmayacaktı.
BİR SONRAKİ
SAYFA İLE DEVAM ETMEK İÇİN AŞAĞIDAKİ İSME TIKLA
ABDULLAH BİN
ABBAS'IN BASRA'YI TERK ETMESİ
BU YILIN OLAYLARI:
ABDULLAH BİN
ABBAS'IN BASRA'YI TERK ETMESİ
EMİRÜ'L-MÜ'MİNİN
ALİ BİN EBİ TALİB'İN ŞEHİD EDİLMESİ
Hz. ALİ'NİN HİLAFET
MÜDDETİ VE YAŞI
Hz. ALİ'NİN
NESEBİ, ÖZELLİKLERİ, HANIMLARI VE ÇOCUKLARI
Hz. HASAN BİN ALİ'YE
BEY'AT EDİLMESİ