İBNÜ’L-ESİR |
3. CİLT |
ABDULLAH
BİN ABBAS'IN BASRA'YI TERK ETMESİ
Siyercilerin
çoğunun ifadelerine göre bu yıl içinde Abdullah bin Abbas Basra'dan ayrılıp Mekke'ye
gitmişti. Diğer bazılarına göre ise Hz. Ali şehit edilene kadar Basra'daki
valilik görevini sürdürmüş ve Hz. Hasan ile Muaviye arasındaki barış
anlaşmasında da bulunmuştu. Ancak birinci görüş daha sahihtir. Hz. Hasan'ın
Muaviye ile yaptığı anlaşmada bulunan Ubeydullah bin Abbas idi.
Abdullah
bin Abbas'ın Basra'dan ayrılmasının sebebi şu idi: Bir gün Ebu'l-Esved'e
uğrayıp O'na şöyle demişti: "Eğer sen hayvanlar sınıfından olsaydın bir
deve olurdun ve eğer bir çoban olsaydın otlağa da zor çıkardın. " Bunun
üzerine Ebu'l-Esved Hz. Ali'ye durumu bir mektupla bildirip şöyle yazar:
"Yüce Allah seni bize emin bir yönetici ve gayet iyi bir çoban yaptı. Seni
bu görevinde gerçekten denedik ve emanete son derece riayet ettiğini, halkın
için her zaman iyi düşündüğünü, onların haklarını bolca ödediğini, dünyalarına
kesinlikle el uzatmadığını, mallarını hiç de yemediğini, haklarında hüküm
verirken asla rüşvete tevessül etmediğini müşahede ettik ve öyle bildik.
Amcanın oğluna gelince, haberin olmadan o insanların mallarını el altından
yedi. Ben bu durumu gizli tutmayı pek uygun görmedim. Allah sana merhamet
eylesin. Şu tarafa doğru bir bak ve durumu incele. Bana da görüşünü tercih
ettiğin ve dilediğin şekilde yaz, vesselam."
Hz.
Ali de O'na cevaben şöyle yazmıştı:
"Senin
gibi imamına, ümmetine nasihat eden ve hakkı gözetici olan bir kimseye ne
mutlu! Bana yazdığın konularda adamına mektup yazdım. Senden gelen mektuptan da
asla ona söz etmedim. Bunun ümmetin salahı için daha hayırlı olduğuna
inanıyorum. Bunun gizli kalması ümmet için daha hayırlıdır. Sen bu işe son
derece ehil ve layık bir insansın: Böyle bir görevi senin yerine getirmek de
boynunun borcudur vesselam."
Hz.
Ali bu durum üzerine Abdullah bin Abbas'a bir mektup yazarak durumu sormuş, İbn
Abbas da Hz. Ali'ye şöyle cevap vermişti: "Sana bu konuda ulaşan haberler
asılsız ve uydurmadır. Ben elimin altında bulunan malları son derece koruyor ve
gözetiyorum. Zan ile hüküm verenleri sakın doğrulamayasın, vesselam." Hz.
Ali de O'na: "Bana el-Cezire'de almış olduklarınla ilgili bazı bilgiler
ulaştı. Bu malları nereden aldın ve nereye harcadın?" diye sormuş, bunun
üzerine Abdullah bin Abbas şöyle cevap yazmıştı: "Senin bu işi neden bu
kadar büyüttüğünü anladım. Ben bu felaketi ve musibeti bu şehrin halkından
almış oldum. Adamlarından istediğin birisini buraya gönder, ben bu görevden
ayrılıyorum, vesselam."
Sonra
Abdullah bin Abbas dayıları olan Ben-i Hilal bin Amir'i davet ederek onları
etrafında toplamış ve ayrıca Kays Kabilesi de tümüyle onlara katılmıştı.
Basra'dan ayrılırken yanına bir sürü mal alan Abdullah bin Abbas:
"Bu
bizim yol azığımız ve rızkımızdır." diyerek ayrılmıştı. Basra halkı
arkasından koşup et-Taff denilen yerde O'na yetişmiş ve malları almak
istemişler, bunun üzerine Kays Kabilesi: "O bizim aramızda bulunduğu
müddetçe hiç kimse elini süremez ve kimse kılına dokunamaz." demişlerdi.
Sabra bin Şeyman el-Huddani şöyle seslenmişti: "Ey Ezdoğulları! Kays
Kabilesi bizim kardeşlerimizdir , komşularımızdır ve düşmanlarımıza karşı bize
yardım eden kimselerdir . Sizler bu maldan çok az bir menfaat elde edersiniz,
fakat Kays Kabilesi bu maldan sizin için çok daha hayırlıdır." Bunun
üzerine Basralılar O'nun sözünü dinleyip geri dönmüşlerdi. Onların ayrılmasıyla
Bekr Kabilesİ'yle Abdi Kays Kabilesi de ayrılıp geri dönmüş, fakat
Temimoğulları onlarla çatışmaya girmişlerdi. el-Ahnef onları alıkoymak
istemişse de dinlememişler, O da onlardan ayrılmıştı. Nihayet Müslümanlar
aralarına girerek bunları birbirlerinden uzaklaştırmış ve Abdullah bin Abbas da
Mekke'ye gitmişti.
BİR SONRAKİ
SAYFA İLE DEVAM ETMEK İÇİN AŞAĞIDAKİ İSME TIKLA
EMİRÜ'L-MÜ'MİNİN
ALİ BİN EBİ TALİB'İN ŞEHİD EDİLMESİ