İBNÜ’L-ESİR

2. CİLT

HİCRİ 30. YIL       ANA SAYFA      Kur’an      Hadis      Sözlük      Biyografi

 

HİCRİ OTUZUNCU YIL OLAYLARI (M. 650-651)

 

VELİD'İN KUFE'DEN AZLİ ve YERİNE SAİD'İN TAYİNİ

 

Bu yıl içinde Hz. Osman (R.A.) Velid bin Ukbe'yi Küfe Valiliği'nden azledip yerine Said bin el-As'ı tayin etti. Velid bin Ukbe'nin Hz. Osman'ın hilafetinin ikinci yılında Küfe'ye vali olarak tayin edilmesinin sebebini daha evvel açıklamıştık. O Küfe halkı tarafından bir hayli sevilmiş idi. Beş yıl valilik yapmış ve bir tek gün hiç kimse kapısına dayanmamıştı. Bir ara Küfe halkından bazı genç kimseler İbn el-Hey-seman el-Huzai'nin üzerine saldırıp çarpışmışlar, O da onlara karşı çıkıp kılıcıyla üzerlerine atılmış ve naralar atmıştı. Bu arada Ebu Şüreyh el-Huzai onların bu hallerini görünce gençleri engellemek istemiş, fakat engelleyemeyince İbn Heyseman'ı öldürmüşlerdi. Ebü Şüreyh el-Huzai cihad bölgesine daha yakın bulunsun diye Medine'den Küfe'ye göç etmişti. İbn el-Heyseman'ı öldürenler arasında Zübeyr bin Cündeb el-Ezdi, Mürevvi' bin Ebi Müverri' el-Esedi, Şübeyl bin el-Ubeyy el-Ezdi gibi kimseler bulunuyordu. Etrafta bulunanlar bu katilleri hemen yakalamış ve Ebü Şureyh ile oğlu onların katil olduklarına şahitlik etmişlerdi. Küfe Valisi Velid bin Ukbe durumu Hz. Osman'a bildirmiş, Hz. Osman (R.A.) da onların öldürülmesini emretmişti. Bunun üzerine vali Velid, onları köşkünün kapısının önünde idam ettirdi. Bunun arkasından, insanlar arasında bir kan davası meydana gelmesin diye, öldürülen adamın velisinin isteği üzerine insanlardan bir grubun gelerek onunla sulh akdetmesi istenmişti.

Cahiliye döneminde olduğu gibi İslam döneminde de Beni Tağlib'den şair Ebü Zübeyd adında birisi vardı. Ebü Zübeyd'in dayıları zorla O'nun bir alacağına el koymuşlardı. Bunun üzerine Küfe Valisi Velid hakkını aramış ve O'nu korumuştu. Bundan dolayı da şair Ebü Zübeyd Velid'e teşekkür etmiş, Küfe'ye gidip orada yerleşmişti. Bu dinen Hıristiyan idi, Velid'in İslamı iyi sunması üzerine Müslüman olmuştu. Bu arada daha evvel Ebü Hayseman'ın katillerinin öldürülmesi üzerine Zeyneb, Müverrii ve Cündeb'in akrabaları Velid'e karşı tuzak hazırlamaya ve etrafına casuslar yerleştirmeye çalışıyorlardı. Casuslardan biri şu haberi götürmüştü: "Velid ve Ebu Zübeyd birlikte şarap içiyorlar." Bunun üzerine bu öldürülenlerin yakınları Velid'e karşı isyan edip yanlarına Küfe' den aldıkları bazı kimselerle onu gözetlemeye gitmiş fakat Velid'i bulamamışlardı. Ancak bunlar birbirleriyle söyleşip dururlarken bu hallerini fark eden Müslümanlar onlara karşı sert davranmış, hatta onlara küfretmişlerdi. Velid meydana gelen bu olayları Hz. Osman'dan (R.A.) gizlemişti.

 

Cündeb yanında bulunan bir heyetle birlikte Abdullah bin Mes'ud'a gelerek; "Velid, gece gündüz içki içip duruyor," demiş ve bu haberi yaygınlaştırmışlardı. İbn Mes'ud onlara: "Kim birimizin ayıbını örterse biz de onun avretini ve gizli yerlerini araştırıp durmayız" diyerek karşılık vermişti. Ancak Velid O'nun bu sözlerini işitince serzenişte bulunmuş ve birbirleriyle atışmışlardı. Sonra Velid'e bir sihirbaz getirilmiş, o da Abdullah bin Mes'ud'a haber gönderip sihirbaz için uygulaması gereken cezayı sormuştu. Sihirbaz yapmış olduğu sihiri itiraf etmişti. Sihirbaz insanlara gösteriler yapıp onlara bir merkebin kıçından girip ağzından çıktığını gösteriyordu. Bunun için Abdullah bin Mes'ud Velid'e bu sihirbazı öldürmesini emretmişti. Velid onu öldürmek istediğinde aralarında Cündeb'in bulunduğu bir cemaat oraya varmış ve sihirbazı Cündeb öldürmüştü. Velid bunun üzerine Cündeb'i hapsedip durumu Hz. Osman'a bildirmiş, Hz. Osman ise ta'zir ettikten sonra serbest bırakmasını emretmişti. Cündeb'in hapsedilmesine kızan adamları Hz. Osman'a gitmiş ve Velid'in görevden azledilmesini istemişlerdi. Ancak Hz. Osman onları elleri boş olarak geri çevirmişti. Bunlar Medine'den geri döndükten sonra intikam için etraflarında bir sürü adam toplamışlardı. Diğer taraftan Ebu Zeynep, Ebu Müverri' ve diğer kimseler Velid'in huzuruna çıkıp onunla sohbet etmişlerdi. Bu arada Velid uyuyakaldığında elindeki mührü almış ve ikisi birlikte Medine'ye gitmişlerdi. Velid uyandığında mührünü bulamayınca hanımlarına sormuş, onlar da kendisi uyumadan evvel şu şu evsaf ve eşkalde iki adamın en sona kaldığını söylemişlerdi. Velid onları itham ederek Ebu Zeynep ve Ebu Müverri' olduklarını söylemiş ve onları bulup getirmeleri için adamlarına emirler vermişti. Ancak her ikisi de bulunamamıştı.

 

Ebu Zeynep ve Ebu Müverri' Hz. Osman'ın huzuruna çıkarak, Velid'in içki içtiğini söylemiş ve şikayet etmişlerdi. Hz. Osman Velid'i Medine'ye çağırdığında her ikisini de hazır bulundurup onlara: "Siz Velid' in içki içtiğini gördüğünüze dair şahitlik eder misiniz?" diye sorunca onlar: "Hayır" diye cevap vermişler, Hz. Osman; "Peki nasıl?" deyince de: "Biz sakalından şarabın damladığını gördük" diye karşılık vermişlerdi. Bunun üzerine Hz. Osman Said bin el-As'a Velid'e had uygulamasını söylemişti. Bu uygulama her iki tarafın aileleri arasında bir düşmanlığın meydana gelmesine sebep olmuştur. Velid'e had uygulandığı sırada sırtında dört köşe bir aba vardı. Bunu çıkarması için Hz. Osman (R.A.), Hz. Ali'ye işaret etmişti.

 

Bu rivayette bunlar kaydedilir. Ancak sahih olan rivayette Abdullah bin Ca'fer bin Ebi Talib'in Velid'e had uyguladığı kaydedilir. Buna göre Hz. Ali oğlu Hasan'a bu cezayı uygulamasını söylemiş, o da: "Bunu, bu işin içinde olanlardan birine havale et," demişti. Bunun üzerine Hz. Ali (R.A.) Abdullah bin Ca'fer'e Velid'e had uygulamasını emretmiş ve: "Al kırbacı. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ve Ebu Bekir, kırk sopa uygulamışlar, Hz. Osman ise seksen sopa vurdurmuştu. Sevimli olan sünnet de budur," demişti.

 

Bir rivayete göre Velid bir gün içki içip Kufe halkına sabah namazını dört rekat olarak kıldırmış, sonra cemaate geri dönüp: "Daha da artırayım mı?" diye sormuştu. Bunun üzerine Abdullah bin Mes'ud Velid'e: "Biz bu günden itibaren seninle herhangi bir hususta artırmada bulunmayacağız." demiş ve Hz. Osman'ın huzurunda O'nun yaptıklarını anlatmıştı. Bundan dolayı da Hz. Osman (R.A.) Hz. Ali'ye (r.a.) had uygulaması için emir vermiş, Hz. Ali de Abdullah bin Cafer'e bu görevi havale etmişti.

 

Hz. Osman Velid'in içki içtiğini öğrenince görevinden azledip yerine Said bin As el-As bin Ümeyye'yi tayin etmişti. Said Hz. Ömer'in (R.A.) evinde büyümüştü. Şam illeri fethedildiğinde O'nu ordunun ileri gelenleri arasına katmış, O da Muaviye'nin yanında görev yapmıştı. Bir gün Hz. Ömer (R.A.) Kureyş'e Said'in nerede olduğunu sormuş, Şam'da olduğu haberi verilince, Said'i Medine'ye çağırmıştı. Said, Medine'ye vardığında, Hz. Ömer: "Senin bir sürü belalara uğradığın gibi bir sürü iyiliklere de mazhar olduğunu duydum. Bu belaları ve musibetleri arttır da Allah da bunlara karşılık sana hayırlar versin" demişti. Bu arada Said Hz. Ömer'e: "Benim için bildiğin bir eş, bir zevce var mı?" diye sormuş, o da; "Hayır" şeklinde cevap vermişti. Bu arada Süfyan bin Ufey'in kızlarının anneleriyle birlikte Hz. Ömer'e geldikleri görülür. Anneleri Hz. Ömer'e şöyle hitap eder: "Bizim erkeklerimiz tümüyle helak oldu. Eğer erkekler helak olursa kadınlar da tamamen kaybolup gider. Bunun için bu kızları kendilerine denk kimselerle evlendir." Bunun üzerine Hz. Ömer bu kızlardan birisini Said ile diğerini de Abdurrahman bin Avf ile evlendirmişti. Bir süre sonra Mes'ud bin Nuaym en-Nehşeli'nin kızları gelip Hz. Ömer'e: "Erkeklerimiz helak oldu, geride çoluk çocuğumuz kaldı. Bundan dolayı bizi denklerimizle birleştir," demişlerdi. Hz. Ömer (R.A.) bu kızlardan birisini Said'e, öbürünü de Cübeyr bin Mut'ime vermişti. Gerçekten Said daha evvelki dönemlerde İslam'ın ızdıraplı günlerini yaşamıştı. Ömer vefat edinceye kadar Kureyş'in ileri gelen erkekleri arasındaydı. Hz. Osman Said'i Kufe Valiliği'ne tayin edince Said oraya doğru yönelmiş ve el-Eşter ve Ebu Haşşe el-Gifari, Cündeb bin Abdullah ve Cesseme bin Sa'b bin Cesseme O'na katılmışlardı. Bu şahıslar, daha evvel Velid ile birlikte Küfe'de görev yapan kimselerdi.

 

Said, Küfe'ye vardığında mescide girip minbere çıkmış ve Allah'a hamd ve sena ettikten sonra: "Vallahi ben istemediğim halde size gönderilmiş bulunuyorum. Ancak başına getirildiğim bu görevden de kaçamazdım. Şunu biliniz ki fitne başını çıkarmış ve gözlerini açmış bulunuyor. Vallahi bu fitneyi mutlaka kahredeceğim ve kökünden söküp atacağım, yoksa o beni yok edecektir. Bu konuda da kendimin murakıbı yine ben olacağım," diyerek minberden inmiş ve Küfe halkının durumunu öğrenmeye başlamıştı. Halkın durumunu iyice öğrendikten sonra Hz. Osman'a Küfelilerin ıstırap içinde olduklarını, şerefli ve üstün insanların kahredilip İslam'ın ileri gelen şahsiyetlerinin zillete uğratıldıklarını, buna karşılık buraya hakim olanların daha sefil kimseler ve bedevi Araplar olduğunu, üstün ve şeref sahibi kimselere iltifat edilmediğini, musibetlerin de bu insanların başlarından eksik olmadığını yazmıştı.

 

Hz. Osman (R.A.) şöyle cevap vermişti: "Emma ba'du ... Cenabı Allah bu bölgeleri fetheden İslam'ın ilk askerlerine ayrı bir fazilet ve üstünlük vermiştir. Bu illere daha sonra gelip yerleşen halkın onlara tabi olmasını, ancak bu ilk fatihlerin hakkı terk edip ondan uzaklaşmaları halinde diğerlerinin bu üstünlüğü ele geçirmeleri gayet tabiidir, işte herkese hakka yapıştığı oranda muamele et ve mevkiini koru. Herkese hakettiğini adaletle ve ölçüyle ver. İnsanların haklarını gözetmek ve bilmek ile adalete varılır. "

 

Said Eyyam ve Kadisiyye halkına haber gönderip onlara şöyle yazmıştı: "Siz insanların öncülerisiniz. Siz insanların yüzlerisiniz. Bir insanın yüzü de onun vücudunun aynasıdır. Bundan dolayı siz bize ihtiyaç sahibi kimseleri haber veriniz." Daha sonra Küfe halkı bir dedikodu havasına kapılmış ve şehir içinde dedikodu bir hayli yaygınlaşmıştı. Said durumu Hz. Osman'a bildirdiğinde halkı toplayarak halifeden gelen mektubu onlara okumuş ve Hz. Osman'ın yazdıklarını halka iletmişti. Onlar da Said'e "Evet, doğrusunu sen yaptın. Gerçekten fitneyi çıkaran insanlara ve sonradan gelenlere bu şekilde yüz verme, çünkü onlar bu işin ehli değildirler. Gerçekten işin ehli olmayan kimseler görev yüklendiklerinde onu hakkıyla yüklenemez ve işi fesada boğarlar" demişlerdi. Hz. Osman şöyle yazmıştı: "Ey şehir halkı! Siz hakka yapışınız. Şunu iyi biliniz ki fitne aranızda bir hayli yaygınlaşmış bulunmaktadır. Vallahi ben sizin hakkınız olan bir şeyi mutlaka size ulaştırmaya çalışacağım. Irak halkının hakkı olan payı mutlaka onlarla birlikte şehirlerde yaşayan insanlara ulaştıracağım." Onlar buna karşılık Hz. Osman'a şöyle sormuşlardı:

 

"Peki, bizim payımızı şehrimizden alıp götüreceğin şeylerle nasıl ödeyeceksin? Onu anlayamadık?" Hz. Osman da: "Sizden biriniz elindeki payını istediği şekilde, istediği yere, Hicaz, Yemen illerine götürüp satabilir. O hak onundur" diye cevap vermiş, onlar da buna son derece sevinmişlerdi. Böylelikle Cenab-ı Allah onların hiç ummadıkları fetihleri onların eliyle gerçekleştirmişti. Gerçekten onların ele geçirdikleri ganimetIeri çeşitli kabilelerden kimseler onları hoşnut edecek fiyatlarla satın almışlardı. Böylece bütün insanlara hak etmiş oldukları pay ulaşmış oluyordu,

 

BİR SONRAKİ SAYFA İLE DEVAM ETMEK İÇİN AŞAĞIDAKİ İSME TIKLA

 

SAİD bin el-AS'IN TABERİSTAN'A SEFERİ

 

 

 

BU YILIN OLAYLARI:

 

HUZEYFE'NİN el-BAB'A YAPTlĞI GAZA ve MUSHAFLAR MESELESİ

 

RESULULLAH (S.A.V.)'IN MÜHRÜNÜN ERİŞ KUYUSUNA DÜŞMESİ

 

EBU ZER' el-ĞİFARİ'NİN er-REBEZE'YE GÖNDERİLMESİ

 

BU (30.) YILIN DİĞER OLAYLARI