İBNÜ’L-ESİR

2. CİLT

HİCRİ 30. YIL       ANA SAYFA      Kur’an      Hadis      Sözlük      Biyografi

 

EBU ZER' el-ĞİFARİ'NİN er-REBEZE'YE GÖNDERİLMESİ

 

Bu yıl içinde Ebu Zerr el-Gıfari Şam'dan Medine'ye gönderilmiş ve bu hususta birçok sebep ileri sürülmüştü. Bu sebepler arasında Muaviye'nin Ebu Zerr'e küfretmesi, O'nu ölümle tehdidi gibi şeyler nakledilir ve Şam'dan Medine'ye gönderilmesi ve Medine'den sürgün edilmesi gibi acı olaylar zikredilir. Ancak bu acı olayların anlatılması pek doğru olmaz. Bu doğru olsa bile Hz. Osman'a bu konuda hak vermek gerekir, çünkü devlet başkanının emri altında bulunanları te' dip etmeye hakkı vardır. Bu ve bu gibi konularda devlet başkanı yetkilidir. Bunun için de Hz. Osman'ın kınanması mümkün değildir. Fakat bütün bunlara rağmen bunları anlatmaktan hiç hoşlanmıyorum.

 

Ancak bu konuda onu mazur görenler şöyle anlatmaktadırlar: "İbn esSevda' Şam'a vardığında Ebu Zerr'le karşılaşıp O'na şöyle demişti: ''Ey Eba Zerr! Sen Muaviye'nin 'Mal Allah'ın malıdır! Her şey Allah'ındır' demesini ve Müslümanlara rağmen Müslümanlara danışmadan onların adını silmek istemesini beğeniyor musun?'' Bunun üzerine Ebu Zerr Muaviye'ye varıp: ''Sana ne oluyor da Müslümanların malına Allah'ın malı adını veriyorsun?'' diye sorar. Muaviye O'na cevaben: ''Allah'ın rahmeti üzerine olsun ey Ebu Zerr! Biz Allah'ın kulları, mal da O'nun değil midir?'' deyince Ebu Zerr de: ''Evet, ama bunu söyleme'' der. Bunun üzerine Muaviye: ''Peki Müslümanların malı olarak diye niteleyeceğim'' diye cevap verir. İbn Sevda' tekrar Ebu'd-Derda'a gidip Ebu Zerr'e söylediklerinin aynısını ona aktarır. Ebu'd-Derda': ''Vallahi senin Yahudi olduğunu zannediyorum!'' diye karşılık verir. Arkasından Ebu'dDerda', Ubade bin es-Samit'e gidip durumu anlatmış ve Muaviye'ye gidip, ''Vallahi Ebu Zerr'i sana karşı kışkırtan bu İbn es-Sevda'dır'' demiştir."

 

Ebu Zerr bir Müslümanın bir gecede yiyeceğinin dışında hiçbir malının olmaması gerektiğine ve kesinlikle mal biriktirmeyip Allah yolunda veya hak sahibi kimselere dağıtılmasına kani idi. Kur'an-ı Kerim'in: ''Altın ve gümüşü yığıp da onları Allah yolunda sarfetmeyenler var ya, işte onlara acı bir azabı müjdele'' (et-Tevbe suresi, 34) ayeti kerimesinin zahiri ile hüküm verirdi. Ebu Zerr, Dimaşk' ın çarşılarında insanlara şöyle seslenirdi: "Ey zenginler ve ey günahkar fakirler! O altın'ı ve gümüşü biriktirip de Allah yolunda sarfetmeyenlerin cehennem ateşiyle yanıp kavrulacaklarına dair haberler vardır. Onların yüzleri, önleri ve sırtları bu ateşten demirlerle dağlanacaktır. " Nihayet şehrin fakirleri zenginlere karşı bir cephe teşkil edip Ebu Zer'in yanında yer aldılar. Zenginler onlardan gördükleri bu tepkiyi de Muaviye'ye şikayet etmişlerdi. Bir gün Muaviye Ebu Zerr el-Gıfari'ye adamın biriyle bin dinar para gönderir. Ebu Zerr bu parayı o gece çıkmadan hemen infak eder. Ertesi gün sabahleyin Muaviye sabah namazını kıldıktan sonra parayı gönderdiği adamı çağırtıp ona Ebu Zerr'e gitmesini: "Beni Muaviye'nin azabından kurtar, çünkü o bin dinarı başkasına vermemi emretmişken yanlışlıkla getirip sana verdim?" diye söylemesini emreder. Adam Ebu Zerr'e gidip bu emri yerine getirir. Fakat Ebu Zerr ona: "Ey oğulcağızım! Muaviye'ye git ve Ebu Zerr vallahi bize göndermiş olduğun o dinarlardan bir tanesi bile bizimle sabahlamamıştır , hepsini dağıttık, diyor de ve bu paraların bize yanlışlıkla geldiğini söyleyip bunları verdiğimiz adamlardan toplamamız için bize üç gün mühlet vermesini iste" der. Muaviye Ebu Zerr'in amelinin sözlerini gerçekten tasdik ettiğini görünce Hz. Osman'a şöyle bir mektup yazmıştı: "Ebu Zerr beni bir hayli zor duruma sokuyor. O fakirlere şöyle şöyle söyleyip duruyor." Hz. Osman ise ona şöyle karşılık vermişti: "Fitne başını kaldırmış ve gözlerini açıp etrafa yayılmıştır. Bunun için senin bu meseleyi fazla kurcalamadan hemen kapatman daha uygundur. Sonra Ebu Zerr'i yanına vereceğin bir delil ile birlikte bana gönder ve insanlarla dalaşmaktan yapabildiğin kadar uzak dur." Bunun üzerine Muaviye Ebu Zerr'i Medine'ye Hz. Osman'ın yanına göndermişti. Ebu Zerr Medine'ye varıp da şehrin Sel Dağı eteklerine ulaştığını görünce şöyle demişti: "Medine halkını büyük bir baskın ve sürekli anılacak bir harp ile müjdeleyin." Hz. Osman'ın yanına vardığında Hz. Osman O'na:

 

"Bu Şamlılar senin dilinin uzunluğundan söz edip duruyorlar, sebebi nedir?" diye sorar. Bunun üzerine Ebu Zerr de olup bitenleri anlatır. Ancak Hz. Osman şöyle karşılık verir: "Ey Ebu Zerr! Ben ancak bana düşenleri yerine getirebilirim. Müslümanları da gayret sarfetmeye ve iktisatlı davranmaya davet edebilirim. Zühd ve takvaya bağlanmaları konusunda onları mecbur edemem. " Ebu Zerr de bunun üzerine: "Maruf ile dağıtıp bilinen şekilde mallarını komşuya, akrabalarına, kardeşlerine infak etmedikçe zenginlerden razı olmayınız?" der. Orada bulunan Ka'abu'l-Ahbar şunu söyler: "Farzları yerine getiren kimse görevini yapmış sayılır." Onun bu sözünü duyan Ebu Zerr başıma bir darbe indirip kafasını yaralar ve: "Ey Yahudi'nin oğlu! Sana ne oluyor da burada laf söyleyebiliyorsun?" diye bağırır. Hz. Osman Ka'ab'ın bu yaralanma işini kendisi yüklenir ve diyetini kendisi öder. Ancak Ebu Zerr Hz. Osman'a şöyle der: "Medine'den çıkıp gitmeme izin verir misin? Çünkü Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Medine evlerinin Sel Dağı eteklerine ulaştığında buradan çıkıp gitmemi emretmiştir." Bunun üzerine Hz. Osman O'na Medine'den çıkma izni vermiş ve O da er-Rebze denilen yere gidip konaklamış ve orada bir mescit inşa etmiştir. Hz. Osman O'na bir miktar deve ve iki de hizmetçi verip günlük İhtiyaçlarını karşılayacak kadar para verirdi. aynı şekilde Rafi' bin Hudeye de bir meseleden dolayı Medine'nin dışında yerleşmişti.

 

Ebu Zerr Medine'den uzak kalıp bedevi adetlerine alışmaması için Medine'ye gidip gelirdi. Kendisi Şam'dan uzaklaştıktan sonra Muaviye O'nun ailesini de yanına göndermişti. Şam'dan ayrıldıkları sırada yanlarında bir adamın taşıyamayacağı kadar ağır bir torba vardı. Muaviye etrafındakilere seslenerek: "Bakınız, dünyada zühdden bahseden adamların yanlarında neler var." demiş, bunun üzerine Ebu Zerr'in hanımı: "Vallahi bunun içinde ne dinar var, ne de dirhem. Ebu Zerr'in kendisine verilen maaştan kendi ihtiyaçlarımız için ayırdığımız birkaç kuruştan başka bir şey yoktur," diye karşılık vermişti.

 

Ebu Zerr, er-Rebze'de bulunduğu sırada bir gün zekat toplamak üzere bir memur gelir ve namaza kalkılacağı sırada Ebu Zerr'e: "Buyur, namazı kıldır" der. Bunun üzerine Ebu Zerr: "Hayır, sen buyur; çünkü Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bana şöyle demişti: "Başında burnu kesik bir köle dahi olsa dinle ve ona itaat et." Sen bir kölesin, fakat burnun kesik değildir. Onun için namazı sen kıldır." diye karşılık verir. Bu adam Mucaşi' adında bir zekat memuru idi.

 

BİR SONRAKİ SAYFA İLE DEVAM ETMEK İÇİN AŞAĞIDAKİ İSME TIKLA

 

BU (30.) YILIN DİĞER OLAYLARI