İBNÜ’L-ESİR

2. CİLT

HİCRİ 30. YIL       ANA SAYFA      Kur’an      Hadis      Sözlük      Biyografi

 

HUZEYFE'NİN el-BAB'A YAPTlĞI GAZA ve MUSHAFLAR MESELESİ

 

Huzeyfe Rey'de gazada bulunduğu bir sırada Abdurrahman bin Rabia'ya yardım etmek üzere el-Bab'a gönderilmişti. Huzeyfe ile birlikte Said bin el-As da gazaya çıkmış, Huzeyfe'yle birlikte Azerbaycan'a kadar varmıştı. Onlar buraya yardımcı kuvvet olarak gitmişlerdi. Huzeyfe dönünceye kadar burada ikamet etmiş ve birlikte geri dönmüşlerdi. Huzeyfe geri döndüğünde Said bin el-As'a şöyle demişti: "Ben bu seferimde değişik bir şeyle karşılaştım. Eğer-bu böyle kendi halinde bırakılacaksa ilerde insanlar Kur'an'ı okuma konusunda ihtilafa düşecekler ve bir daha da bunun etrafında birleştirilmeleri mümkün olmayacaktır" Said: "Nedir bu gördüğün?" diye sorunca Huzeyfe: "Hums ehlinden bazı kimseler kendi okuyuşlarının diğer bütün insanlardan daha doğru ve isabetli olduğunu söylüyorlar. Bunlar da Mikdad'dan Kur'an-ı Kerim öğrenmişlerdi. Dimaşk halkı da şöyle diyordu: "Bizim okuyuşumuz diğer herkesin okumasından daha güzel ve daha doğrudur." Küfeliler de aynı şekilde Abdullah bin Mes'ud'dan almış oldukları okuma şeklinin daha doğru olduğunu söylüyorlar ve diğer yandan Basralılar da Ebu Musa el-Eş'ari'den aldıkları okuma şeklini savunuyor ve bu mushaflarına da ''kalbIerin nüvesi'' adını veriyorlardı. " diye söylemişti. Küfe'ye ulaştıklarında Huzeyfe Müslümanlara bu durumu bildirmiş, korktuğu şeyleri anlatmıştı. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in ashabı Ebu Huzeyfe'yi tasdik etmiş ve tabiinden birçok kimse O'na uymuştu, İbn Mes'ud'un arkadaşları O'na: "Neden bahsediyorsun? Biz İbn Mes'ud'un okuduğu şekilde okumayalım mı?" demişler, Huzeyfe ve taraftarları da şöyle cevap vermişlerdi: "Sizler bedevi adamlarsınız, susunuz, hata içindesiniz." Arkasından da Huzeyfe: "Vallahi ömrum vefa ederse müminlerin emirine gidip bu meseleyi anlatacağım ve mutlaka buna el koymasını isteyeceğim" demişti.

 

O'nun bu sözü üzerine Abdullah bin Mes'ud ağır sözler söylemiş, Said de aynı şekilde son derece kızıp oradan ayrılmış ve oradakiler de bu münakaşayı kesip dağılmışlardı. Huzeyfe son derece kızmış olarak Hz. Osman'a gidip gördüklerini anlatmış ve şöyle demişti: "Ben yalın ayak, başı kabak koşup gelen bir haberciyim. Ümmetin böyle bir durumdan kurtarılmasına çalışınız." Bunun üzerine Hz. Osman ashabı toplayarak bu meseleyi onlara da anlatmış, onlar gerçekten bu meselenin önemini idrak ederek hepsi birden Huzeyfe'nin görüşüne katılmışlardı. Bunun üzerine Hz. Osman Hz. Ömer'in kızı Hz. Hafsa'ya haber göndermiş: "Bize yanında bulunan mushafı gönder de onu çoğaltalım" demişti. Hz. Hafsa'nın yanında bulunan bu mushaf nüshası Hz. Ebu Bekir (r.a.) zamanında yazılmış olan nüsha idi. Yemame gününde birçok sahabenin öldürülmesi üzerine Hz. Ömer (R.A.), Hz. Ebu Bekir (r.a.)'e:

 

"Yemame gününde birçok kimse öldürülmüş ve ölüm oranı bir hayli artıp Kur'an'ın okunması tehlikeye düşmüştür. Bu şekilde Kur'an okuyucularının gittikçe azalmasından ve Kur'an'ın bir kısmının kaybolmasından korkuyorum. Bundan dolayı Kur'an-ı Kerim'in mushaf haline getirilip toplanmasını uygun görüyorum" demişti. Bunun üzerine Hz. Ebu Bekir, Zeyd bin Sabit'e Kur'an'ı bez parçaları ve kemikler üzerinde yazılı olan metinlerinden ve Müslümanların hafızalarında olan şekliyle toplanıp bir araya getirilmesini emretti. Bir araya getirilen bu mushaf Hz. Ebu Bekir'in yanındaydı. O vefat ettikten sonra Hz. Ömer'e teslim edildi. Onun da vefatından sonra bu mushafnüshasını Hz. Hafsa alıp yanında muhafaza etmişti.

 

Hz. Osman bu nüshayı Hz. Hafsa'dan alıp Zeyd bin Sabit, Abdullah bin Zübeyr, Said bin el-As, Abdurrahman bin el-Hars bin Hişam'a teslim ederek bu nüshayı çoğaltmalarını emretmiş ve onlara şöyle demişti: "Eğer bir hususta ihtilafa düşerseniz Kureyş şivesi üzerine yazınız, çünkü Kur'an Kureyş şivesi üzerine nazil olmuştur." Onlar da Hz. Osman'ın emirlerine uydular. Bu nüshaları çoğalttıktan sonra Hz. Osman asıl nüshayı Hz. Hafsa'ya gönderip diğerlerini de İslam devletinin muhtelif bölgelerine ulaştırmış ve bunların dışında kalan diğer yazıları yaktırmış ve yalnız bu istinsah edilen yeni nüshalara itimat edilmesini emretmişti. Küfelilerin dışında kalan herkes yapılan bu mushaf çoğaltmasına bir hayli sevinmiş ve bunun önemini takdir etmişti. Çoğaltılan mushaflardan biri Küfe'ye gönderildiğinde Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in ashabı buna son derece sevinmiş, fakat Abdullah bin Mes'ud ve O'na tabi olan bazı kimseler bu işe katılmamışlar ve mushafın bu şekilde toplanmasına sevinenleri de ayıplamışlardı. İbn Mes'ud: "Bütün bunlara rağmen bu konuda siz geri kaldınız ve sizi geçenler önünüze geçmiştir. Bunun için de siz böyle olduğunuz gibi kalınız." demişti. Hz. Ali Küfe'ye vardığında bu anlayışta olan adamlardan birisi kendisine şikayette bulunup Hz. Osman'ı ve Müslümanları Kur'an'ı bu şekilde çoğaItmalarından dolayı ayıplamıştı. Bu sözleri duyan Hz. Ali ona bağırarak: "Sus! Bizden büyük bir cemaatin görüşü üzerine bu iş gerçekleştirilmiştir. Eğer ben de aynı durumla karşı karşıya kalsaydım aynı şeyi yapardım," demişti.

 

BİR SONRAKİ SAYFA İLE DEVAM ETMEK İÇİN AŞAĞIDAKİ İSME TIKLA

 

RESULULLAH (S.A.V.)'IN MÜHRÜNÜN ERİŞ KUYUSUNA DÜŞMESİ