İBNÜ’L-ESİR |
2. CİLT |
HUZEYFE'NİN
el-BAB'A YAPTlĞI GAZA ve MUSHAFLAR MESELESİ
Huzeyfe
Rey'de gazada bulunduğu bir sırada Abdurrahman bin Rabia'ya yardım etmek üzere el-Bab'a
gönderilmişti. Huzeyfe ile birlikte Said bin el-As da gazaya çıkmış,
Huzeyfe'yle birlikte Azerbaycan'a kadar varmıştı. Onlar buraya yardımcı kuvvet
olarak gitmişlerdi. Huzeyfe dönünceye kadar burada ikamet etmiş ve birlikte
geri dönmüşlerdi. Huzeyfe geri döndüğünde Said bin el-As'a şöyle demişti:
"Ben bu seferimde değişik bir şeyle karşılaştım. Eğer-bu böyle kendi
halinde bırakılacaksa ilerde insanlar Kur'an'ı okuma konusunda ihtilafa
düşecekler ve bir daha da bunun etrafında birleştirilmeleri mümkün
olmayacaktır" Said: "Nedir bu gördüğün?" diye sorunca Huzeyfe:
"Hums ehlinden bazı kimseler kendi okuyuşlarının diğer bütün insanlardan
daha doğru ve isabetli olduğunu söylüyorlar. Bunlar da Mikdad'dan Kur'an-ı
Kerim öğrenmişlerdi. Dimaşk halkı da şöyle diyordu: "Bizim okuyuşumuz
diğer herkesin okumasından daha güzel ve daha doğrudur." Küfeliler de aynı
şekilde Abdullah bin Mes'ud'dan almış oldukları okuma şeklinin daha doğru
olduğunu söylüyorlar ve diğer yandan Basralılar da Ebu Musa el-Eş'ari'den aldıkları
okuma şeklini savunuyor ve bu mushaflarına da ''kalbIerin nüvesi'' adını
veriyorlardı. " diye söylemişti. Küfe'ye ulaştıklarında Huzeyfe
Müslümanlara bu durumu bildirmiş, korktuğu şeyleri anlatmıştı. Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in ashabı Ebu Huzeyfe'yi tasdik etmiş ve
tabiinden birçok kimse O'na uymuştu, İbn Mes'ud'un arkadaşları O'na:
"Neden bahsediyorsun? Biz İbn Mes'ud'un okuduğu şekilde okumayalım
mı?" demişler, Huzeyfe ve taraftarları da şöyle cevap vermişlerdi:
"Sizler bedevi adamlarsınız, susunuz, hata içindesiniz." Arkasından
da Huzeyfe: "Vallahi ömrum vefa ederse müminlerin emirine gidip bu
meseleyi anlatacağım ve mutlaka buna el koymasını isteyeceğim" demişti.
O'nun
bu sözü üzerine Abdullah bin Mes'ud ağır sözler söylemiş, Said de aynı şekilde
son derece kızıp oradan ayrılmış ve oradakiler de bu münakaşayı kesip
dağılmışlardı. Huzeyfe son derece kızmış olarak Hz. Osman'a gidip gördüklerini
anlatmış ve şöyle demişti: "Ben yalın ayak, başı kabak koşup gelen bir
haberciyim. Ümmetin böyle bir durumdan kurtarılmasına çalışınız." Bunun
üzerine Hz. Osman ashabı toplayarak bu meseleyi onlara da anlatmış, onlar
gerçekten bu meselenin önemini idrak ederek hepsi birden Huzeyfe'nin görüşüne
katılmışlardı. Bunun üzerine Hz. Osman Hz. Ömer'in kızı Hz. Hafsa'ya haber
göndermiş: "Bize yanında bulunan mushafı gönder de onu çoğaltalım"
demişti. Hz. Hafsa'nın yanında bulunan bu mushaf nüshası Hz. Ebu Bekir (r.a.)
zamanında yazılmış olan nüsha idi. Yemame gününde birçok sahabenin öldürülmesi
üzerine Hz. Ömer (R.A.), Hz. Ebu Bekir (r.a.)'e:
"Yemame
gününde birçok kimse öldürülmüş ve ölüm oranı bir hayli artıp Kur'an'ın
okunması tehlikeye düşmüştür. Bu şekilde Kur'an okuyucularının gittikçe
azalmasından ve Kur'an'ın bir kısmının kaybolmasından korkuyorum. Bundan dolayı
Kur'an-ı Kerim'in mushaf haline getirilip toplanmasını uygun görüyorum"
demişti. Bunun üzerine Hz. Ebu Bekir, Zeyd bin Sabit'e Kur'an'ı bez parçaları
ve kemikler üzerinde yazılı olan metinlerinden ve Müslümanların hafızalarında
olan şekliyle toplanıp bir araya getirilmesini emretti. Bir araya getirilen bu
mushaf Hz. Ebu Bekir'in yanındaydı. O vefat ettikten sonra Hz. Ömer'e teslim
edildi. Onun da vefatından sonra bu mushafnüshasını Hz. Hafsa alıp yanında
muhafaza etmişti.
Hz.
Osman bu nüshayı Hz. Hafsa'dan alıp Zeyd bin Sabit, Abdullah bin Zübeyr, Said
bin el-As, Abdurrahman bin el-Hars bin Hişam'a teslim ederek bu nüshayı
çoğaltmalarını emretmiş ve onlara şöyle demişti: "Eğer bir hususta
ihtilafa düşerseniz Kureyş şivesi üzerine yazınız, çünkü Kur'an Kureyş şivesi
üzerine nazil olmuştur." Onlar da Hz. Osman'ın emirlerine uydular. Bu
nüshaları çoğalttıktan sonra Hz. Osman asıl nüshayı Hz. Hafsa'ya gönderip
diğerlerini de İslam devletinin muhtelif bölgelerine ulaştırmış ve bunların dışında
kalan diğer yazıları yaktırmış ve yalnız bu istinsah edilen yeni nüshalara
itimat edilmesini emretmişti. Küfelilerin dışında kalan herkes yapılan bu
mushaf çoğaltmasına bir hayli sevinmiş ve bunun önemini takdir etmişti.
Çoğaltılan mushaflardan biri Küfe'ye gönderildiğinde Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem)'in ashabı buna son derece sevinmiş, fakat Abdullah bin Mes'ud
ve O'na tabi olan bazı kimseler bu işe katılmamışlar ve mushafın bu şekilde
toplanmasına sevinenleri de ayıplamışlardı. İbn Mes'ud: "Bütün bunlara
rağmen bu konuda siz geri kaldınız ve sizi geçenler önünüze geçmiştir. Bunun
için de siz böyle olduğunuz gibi kalınız." demişti. Hz. Ali Küfe'ye
vardığında bu anlayışta olan adamlardan birisi kendisine şikayette bulunup Hz.
Osman'ı ve Müslümanları Kur'an'ı bu şekilde çoğaItmalarından dolayı
ayıplamıştı. Bu sözleri duyan Hz. Ali ona bağırarak: "Sus! Bizden büyük
bir cemaatin görüşü üzerine bu iş gerçekleştirilmiştir. Eğer ben de aynı
durumla karşı karşıya kalsaydım aynı şeyi yapardım," demişti.
BİR SONRAKİ
SAYFA İLE DEVAM ETMEK İÇİN AŞAĞIDAKİ İSME TIKLA
RESULULLAH
(S.A.V.)'IN MÜHRÜNÜN ERİŞ KUYUSUNA DÜŞMESİ