İBNÜ’L-ESİR |
2. CİLT |
HiCRETİN
ON ALTINCI YILI (2 Şubat 637 - 22 Ocak 638)
BEHURASİR
DİYE BİLİNEN BATI MEDAİN'İN FETHİ
Bu
senenin Safer (4 Mart - 1 Nisan 637) ayında Müslümanlar Behüresir şehrine girdiler.
Daha önceden Sa'ad burayı kuşatma altında tutuyordu. Süvarilerini göndererek
her hangi bir antlaşması olmayan kimseler üzerine baskınlar yaptılar ve yüz bin
çiftçiyi ele geçirdiler. Her birine birer çiftçi isabet etti, çünkü bütün
Müslümanlar at sırtında bulunuyordu. Sa'ad onlara yapılacak muamele hakkında
Hz. Ömer'e haber göndermiş, Hz. Ömer de O'na şöyle cevap vermişti: "Size
karşı her hangi bir düşmana yardım etmeyip elinize geçirdiğiniz ve yanınıza
getirmiş olduğunuz bütün çiftçilerin emanı onların düşmanınıza yardım etmemiş
olmalarıdır. Kaçıp da yakaladığınız kimselere ise istediğiniz gibi
davranabilirsiniz. "
Bunun
üzerine Sa'ad bu çiftçileri serbest bırakarak Dihkanlara haber gönderip onları
ya İslam dinini kabul etmeye, ya da kendilerine zimmilik statüsü vermek
karşılığında cizye ödemeye davet etti. Bunun üzerine çiftçiler geri dönüp
zimmiliği kabul etmekle birlikte Kisra ailesine mensup hiç bir kimse bu
antlaşmanın kapsamına girmeyi kabul etmedi. Böylelikle Dicle'nin batısından
Arap topraklarına kadar İslam'ın güvenliğinden yararlanmayan hiç bir Sevadlı
kalmadı.
Müslümanlar
Behurasir'i iki ay süre ile muhasara altında tuttular. Mancınıklarla atış
yapıyorlar, koçbaşı arabalarla onların üzerine gidiyorlar ve her türlü savaş
silah ve gereciyle onlarla çarpışıyorlardı. Behuresir üzerine yirmi mancınık
kurarak bunlarla onları uğraştırdılar. Bazen Acemler surun dışına çıkar,
Müslümanlar onlarla çarpışır ve Acemler direnemeyip geri çekilirlerdi.
Kılıçlarını kınlarından çekmiş, savaşmak ve sabretmek üzere birbirleriyle
ahitleşerek çıkmış oldukları son defada Müslümanlar onlarla kıran kırana bir
savaşa tutuşmuşlardı. Zühre bin Haviyye'nin delikli bir zırhı vardı. Kendisine:
"Emir versen de zırhın şu deliği örülse" diye söylendiyse de Zühre
onlara şu cevabı verdi: "Şayet Farslıların bir oku bütün askerleri bırakır
da bu delikten geçip beni bulur ve saplanacak olursa şüphe yok ki bundan dolayı
benim de kerim olan Rabbime karşı itiraz edebilecek bir halim
olmayacaktır." Bugün Müslümanlardan ilk olarak yara alan kişi o oldu;
aldığı bu yara da zırhındaki bu delikten giren okun açtığı olmuştu. Çevrede
bulunanlardan birisi: "Bu oku yarasından çekiniz" dediyse de kendisi:
"Hayır beni bu halde bırakınız. Bu ok benim vücudumda kaldığı sürece benim
de canım benden ayrılmayacaktır. Olabilir ki ben de onlara bir darbe vurur ve
bir yara açarım" dedi. Daha sonra düşmana doğru yürüyerek kılıcıyla İstahr
halkından Şehriyar'ı vurup öldürdü. Ondan sonra etrafını sardılar ve
öldürdüler. Öldürülünceye kadar da yanından ayrılmadılar.
Bir
başka görüşe göre, Zühre, Haccac dönemine kadar hayatta kalmış, onu
Haricilerden Şebib öldürmüştü. İleride bundan söz edilecektir.
Batı
Medain kuşatmasının şartları gittikçe ağırlaştı. Sonunda şehir halkı kedi ve
köpekleri yemek zorunda kaldılar, çok büyük sıkıntılarla karşı karşıya kaldılar
ve sabrettiler. Müslümanlar bu şekilde Batı Medain'i kuşatmakta iken kralın
elçisi gelerek şunları söyledi: "Kralımız size der ki: Bizimle, Dicle'nin
bize taraf olan kısmından dağlık bölgelerimize kadar olan kısmı bizim, size
taraf olan dağlık bölgesi ise sizin olması karşılığında barış yapar mısınız?
Doymadınız mı, Allah gözlerini doyurasıcalar!" Bunun üzerine Ebu Müfezziz
elEsved bin Kutbe'yi yüce Allah hiç bilmediği ve beraberinde bulunmayan bir bilgi
ile konuşturdu. Bunun üzerine gelmiş olan piyadeler geri dönerek Kisra'nın
eyvanının bulunduğu Doğu Medaine geçtiler. Ebu Müfezziz ile birlikte bulunanlar
O'na: "Ya Ebu Müfezziz! Sen bu elçiye ne söyledin?" diye sorunca Ebu
Müfezziz: "Muhammed' i hak ile gönderene yemin ederim ki ne söylediğimi
ben de bilmiyorum. Hayırlı olan şeyleri söylemiş olduğumu umarım" diye
cevap verdi. Neler söylediği konusunda Sa'ad ve diğer kimseler de kendisine
soru sordularsa da Ebü Müfezziz ne söylediğini bilemedi. Bunun üzerine Sa'ad
Müslümanlara duyurarak düşmanla çarpışmaya geçtiler. Fakat şehirde hiç kimse
görünmediği gibi eman isteyen bir adamdan başka bir kimseden dışarıya çıkan da
olmadı. Eman verdikleri bu kimse onlara: "Artık şehirde size karşı
koyabilecek hiç kimse kalmadı" diye haber verdi. Gerçekten şehre
girdiklerinde ne bir şey bulabildiler, ne de kimseyle karşılaşabildiler. Orada
bazı esirlerle bu adamdan başka kimseyi bulamadılar. "Bunlar ne diye
kaçtılar?" diye sorulunca adam şu cevabı verdi: "Kral size barış
teklifinde bulunmak üzere elçi gönderdi, fakat sizler kendisine: ''Efridün balı
ile Kusa turuncunu birlikte yemedikçe aramızda barış olamayacaktır'' diye cevap
verdiniz. Bunun üzerine kralımız, "Vay halimize! Melekler bunların diliyle
konuşuyor ve bunların adına bize cevap veriyor'' dedi."
Daha
sonra şehrin uzak bölgesine kadar gittiler. Müslümanlar şehre vardıktan sonra
Sa'ad, onları evlerde iskan etti. Oradan Medain'e geçmek istediklerinde Medain
ile Tekrit arasında bulunan bütün geçitlerin alınmış olduğunu gördüler.
BİR SONRAKİ
SAYFA İLE DEVAM ETMEK İÇİN AŞAĞIDAKİ İSME TIKLA
KİSRA'NIN
EYVANININ BULUNDUĞU MEDAİN'İN FETHİ
BU YILIN DİĞER
OLAYLARI:
KİSRA'NIN
EYVANININ BULUNDUĞU MEDAİN'İN FETHİ
MEDAİNLİLERDEN
TOPLANAN GANİMETLER ve BU GANİMETLERİN PAYLAŞTIRILMASI
CELULA' VAKASI
İLE HULVAN'IN FETHİ