MİN HAC ANA SAYFA

 

VASİYET

 

A. GENEL BİLGİLER

 

B. MALIN ÜÇTE BİRİNDEN FAZLASINI VASİYET ETMEK

Kişi malının üçte birinden fazlasını vasiyet etmemelidir. Bir kimse, malının üçte birinden fazlasını vasiyet eder de mirasçılar üçte biri aşan vasiyeti red ederse, yapılan vasiyet, terikenin üçte bi­rinden fazlası için geçerli olmaz. Şayet mirasçılar üçte birini aşan vasiyeti uygun görürlerse, vasiyet yerine getirilir. Zayıf kavle göre ise yapılan fazla vasiyet, varisler tarafından yeni verilen bir sada­kadır. Bu kavle göre üçte birinden fazla yapılan vasiyet geçersizdir.

 

Terikenin miktarı, mal sahibi vefat ettiği gün dikkate alınır. Zayıf kavle göre ise, vasiyetin yapıldığı gündeki miktar dikkate alınır. Hürriyeti efendisinin ölümüne bağlanan köleler ve ölümcül hastalığında yaptığı mutlak şekildeki vakıf, hibe, köleyi azad etme ve borçtan beri kılma gibi teberrular, kişinin terekesinin üçte birin­den itibar edilir.

 

Ölüm şartına bağlı birkaç teberru vasiyet bir arada yapılır da malın üçte biri bu vasiyeti karşılayamazsa ve yalnız azad etmeyi va­siyet etmişse, köleler arasında kura çekilir. Başkalarına vasiyet et­mişse üçte biri hepsine taksim edilir. Şayet köleleri ve malı vasiyet etmişse, üçte biri her birinin kıymetine göre taksim edilir. Bir kavle göre ise önce köle azad edilir.

 

Bir kimse yerine getirilmesi gereken birkaç teberruyu bir ara­da vasiyet ederse, malın üçte biri doluncaya kadar sıra ile bir bir ye­rine getirilir. Eğer teberru vasiyetler ile köle azad etme veya borçtan beri kılma gibi cinsleri bir olan vasiyetler bir arada bulunursa, köle azad etme vasiyeti için kura çekilir. Diğer vasiyetler de kıymetlerine göre payları verilir.

 

Teberru vasiyetlerin cinsleri ayrı ayrı olur ve vekiller bir defada tasarrufta bulunmuşlarsa, köle azad etme vasiyeti olsun veya ol­masın, malın üçte biri hepsine bölüştürülerek yerine getirilir. Bir kav­le göre önce köle azad etme vasiyeti yarine getirilir. Bir kimsenin sa­dece Selim ve Ganim isminde iki kölesi olur ve "Ğanim'i azad eder­sem Selim de hürdür." derse, sonra ölümcül hastalığında Ğanim'i azad ederse sadece Ganim azad olur ve aralarında kura çekilmez.

 

Bir kimse malın üçte birini teşkil eden mevcut malını vasiyet eder ve geri kalan malı kayıp ise, mevcut olan malın tümü vasiyet edilene hemen verilemez. En sahih kavle göre, malın üçte birini teş­kil eden mevcut maldan tasarruf da yapılamaz.

 

1- Ölümcül Hastalıkta Yapılan Vasiyet

 

Bir kimsenin ölümcül olduğu zannedilen hastalığında yaptığı teberru vasiyetler malının üçte birini aşarsa yerine getirilmez. Has­talıktan kurtulursa teberru vasiyetleri yerine getirilir. Şayet has­talığı ölümcül hastalık olmadığı zannedilir ve ölür de ani ölüme yo­rumlanırsa, teberru vasiyetleri yerine getirilir. Aksi halde (ani Ölüme yorumlanmazsa) ölümcül hasatlık sayılır.

 

Ölümcül olduğundan şüphe edilen hastalık, hür ve adil iki dok­torla tespit edilir. Daimi burun kanaması, ard arda olan ishal, kalp çarpması, felç başlangıcı, yemeğin hazmedilmemesi veya dışkının şiddetle ve acı vererek veya şiddet ve acı olmaksızın kanlı çıkması, devamlı veya gün aşırı olan sıtma ölümcül hastalık sayılır. İki günde bir gelen sıtma ölümcül hastalık sayılmaz.

 

Mezhep alimlerince kabul edilen rivayete göre, şu kimselerin hükmü de ölümcül hastalık halinde bulunan kimselerin hükmü gi­bidir: Esir aldığını öldürmeyi adet haline getirmiş kafirin yakaladığı esir, bir birine denk iki grup arasında çıkan kızgın savaştaki kişi,kısas veya recm cezası uygulanmak üzere hapis edilen suçlu, gemisi şiddetli rüzgara veya dalgalara yakalanmış kişi, doğum sancısı çe­ken ve doğumdan sonra çocuk kesesi ayrılmayan kadın.

 

Vasiyet akdi: "Onun için şu kadar mal vasiyet ettim, şu malı ona verin, şu malı ölümümden sonra ona verin, şu malı onun için kıldım veya ölümümden sonra şu mal onun içindir." gibi bir lafız ile olur. Şayet sadece: "Şu mal onun içindir." derse, bu ikrar olur. An­cak: "Şu mal, malımdan o şahıs içindir." derse bu vasiyet olur. Vasi­yet lafzı kinayeli lafızlarla da olur. Yazıyla olan vasiyet kinayeli lafız hükmündedir.

 

Bir kimse belli olmayan bir malı fakirler için vasiyet ederse, kendileri kabul etmese de vasi ölünce vasiyet geçerli olur. Eğer vasi­yet edilen şahıs belli ise, vasiyeti kabul etmesi şarttır. Vasiyet eden henüz hayatta iken vasiyeti kabul etmek veya reddetmek sahih de­ğildir. Vasiyet edenin vefatından hemen sonra vasiyetin kabul edil­mesi şart değildir. Kendisine vasiyet edilen kişi vasiden önce vefat ederse, vasiyet geçersiz olur. Eğer vasiyet edenden sonra vefat eder­se, kendisine vasiyet edilenin varisleri vasiyeti kabul ederler.

 

Vasiyet edilen mal, vasinin ölmesi veya kendisine vasiyet edile­nin kabul etmesi ile mi mülkiyete geçirilir yoksa temellük etmek üzere durdurulur mu? Bunun cevabı şudur: Kendisine vasiyet yapılan kişi vasiyeti kabul etmişse, vasinin vefatı ile vasiyet edilenin mülkiyetine geçmiş olur. Kabul etmemişse, malın vasinin varisleri­ne ait olduğu açıktır. Bu konuda bir kaç kavil vardır. Üçüncü kavil en zahir kavildir ki o da malı bekletmektir. Vasinin ölümü ile vasi­yeti kabul etme arasında geçen zaman içinde elde edilen ağacın mey­vesi, kölenin kazancı, nafakası ve fttır sadakası bu üç kavle göre çözüme bağlanır. Kendisine köle vasiyet edilen kişi, vasiyeti kabul edip etmemekte bir süre beklerse, kölenin nafakası vasiden istenir.

 

2. Söz İle Yapılan Vasiyet

 

Bir kimse bir koyunu vasiyet ederse koyun kelimesi, küçük ve­ya büyük cüsseli olanını kapsar. Koyun ister sağlam ister ayıplı ol­sun fark etmez. Şat (koyun) sözcüğü, müennes olduğu halde en sa­hih kavle göre koç olanı da kapsar. Yine en sahih kavle göre, şat sözcüğü henüz bir yılım tamamlamamış kuzu ve oğlağı kapsamaz.

 

Bir kimse, "Koyunlarımdan bir koyun verin." diye vasiyet eder de koyunları yoksa böyle bir vasiyet geçersiz olur. Ama "Malımdan ona bir koyun satın alın." diye vasiyet ederse, malı ile bir koyun satın alınır.

 

"Cemel ve nake" sözcükleri, "bahti" (boynu uzun deve) ve arab cinsini kapsar. Erkek develer için kullanılan "cemel" sözcüğü, dişi develer için kullanılan "nake" sözcüğünü kapsamaz. Nake sözcüğü de cemel sözcüğünü kapsamaz. En sahih kavle göre develer için kullanılan "bair" sözcüğü, dişi develer için kullanılan nake sözcüğünü kapsar.

 

"Sığır" sözcüğü, sığırın erkek olanını ifade etmez. "Sevr" sözcüğü sığırın erkek cinsini ifade eder. Mezhep alimlerince kabul edilen rivayete göre "Dabe" kelimesi at, katır, ve merkep cinsini ifa­de eder. "Rakik" kelimesi kölenin küçük, müennes, ayıplı ve kafir olanı ile bunların zıddı olan köleyi ifade eder. Zayıf kavle göre bir kimse: "Bir köleyi azad edin." diye vasiyet ederse kefaret için veril­mesi uygun olan bir kölenin azad edilmesi vacibtir.

 

Bir kimse, kölelerinden bir tanesinin azad edilmesini vasiyet eder de kendisi henüz Ölmeden köleleri Ölür veya öldürülürse, vasi­yeti geçersiz kalır. Bir köle sağ kalırsa azad edilir. "Kölelerimi azad edin." derse, çoğulun en azı olan üç kölenin azad edilmesi gerekir. Malının üçte biri vasiyet için yeterli olmazsa, mezhep alimlerince kabul edilen rivayete göre vasiyeti tamamlamak için kölenin bir kısmı satın alınmaz. Belki fiyatı yüksek iki köle satın alınır ve arta kalan mal mirasçılarına dağıtılır. Şayet: "Malımın üçte birini kölele­ri azad etmek için kullanın." derse kölenin bir kısmı satın alınır.

 

Bir kimse ana rahmindeki çocuk için vasiyette bulunur da kadın iki çocuk doğurursa, vasiyet edilen mal her iki çocuğa taksim edilir. Biri ölü olarak doğarsa, en sahih kavle göre, malın tümü canlı olan çocuğa verilir. Bir kadına: "Çocuğun erkek veya kız olursa onun için şu kadar mal vardır." der de, bir kız ve bir oğlan doğurursa, va­siyet geçersiz olur. Şayet rahimdeki erkek çocuk için vasiyette bulu­nur da, kadın erkek ve kız doğurursa, vasiyet sadece erkek için ge­çerli olur. İki erkek çocuk doğurursa, en sahih kavle göre vasiyet sa­hihtir ve mirasçı malı onlardan dilediği birine verir.

 

Bir kimse komşuları için vasiyette bulunursa her yönden kırk ev için geçerli olur. Alimler için yapılan vasiyet; tefsir, hadis ve fıkıh gibi dini ilimlerle uğraşan alimler için geçerli olup kâri (okuyucu), edip, tabirci ve tabipler için geçerli olmaz. Keza alimlerin çoğuna göre kelamcılar da alimler kapsamına girmemektedir. Fakirler için yapılan vasiyet miskinleri kapsar. Miskinler için yapılan vasiyetin kapsamına fakirler girer. Hem fakirler hem de miskinler için vasiyet edilen mal ikiye bölünür. Mal her iki gruptan en az üç kişiye verilir. Vasi bunlardan bazısına diğerlerinin hissesine göre daha fazla mal verebilir.

 

Bir kimse hem Zeyd hem de fakirler için vasiyette bulunursa, mezhep alimlerince kabul edilen rivayete göre Zeyd'e en az miktar­da bir mal vermenin caiz olmasının hükmü, bir fakire verilen hisse­nin hükmü gibidir. Ancak hisseden mahrum edilemez. Aleviler gibi belli bir gruba münhasır olmayan bir topluluk için yapılan vasiyet, en zahir kavle göre sahih olup bu gruptan sadece üç kişiye mal veri­lir. Vasiyet Zeyd'in akrabaları için yapılmış ise, en sahih kavle göre, Zeyd'in aslı ve çocukları dışında ne kadar aşağıya doğru inse de tüm akrabalarını kapsar. En sahih kavle göre, Arapların yaptığı vasiyet, anne tarafı olan akrabaları kapsamaz. Çünkü Araplar, anne cinedin-den olan akrabaları akrabadan saymazlar. Zeyd'in akrabaları, Zeyd'in kendisine nispet edildiği en yakın dededen itibaren sayıya girerler. Çocukları bir gruptan sayılır. En yakın akrabalar grubuna asıl (anne, baba) ve füru (çocuklar) girer. En sahih kavle göre akra­balık derecesi sıralamasında çocuk babadan, kardeş dededen Önce gelir. İlk sıraya geçmede erkek ve veraset yolu ile tercih yapılamaz. Bilakis baba, anne, oğul ve kız sıralamada aynı seviyededir. Sırala­mada kızın oğlu, oğlunun oğlunun oğlundan önce gelir. Bir kimse malını kendi akrabalarına vasiyet ederse, en sahih kavle göre mi­rasçıları bu vasiyetin kapsamına girmezler.

 

3. Kazancı Vasiyet Etmek

 

Bir kimse kölesinin kazancını, ev veya dükkanının gelirini va­siyet ederse caizdir. Kendisine vasiyet yapılan kişi, köleden faydala­nabilir ve onun rutin işlerden elde ettiği kazanca malik olur. Keza en sahih kavle göre cariyenin mehrini mülkiyetine geçirebilir. En sa­hih kavle göre cariyenin çocuğunu mülkiyetine geçiremez. Çocuğun hükmü annesinin hükmü gibidir. Çocuğun kazandığı mal da vasiyet edilenin mülkiyetine geçer. Çocuğu satmak veya onu azad etme hakkı, çocuğu vasiyet edenin mirasçılarına aittir. Çocuktan belli bir süre için istifade etmeyi keza en sahih kavle göre, süresiz de vasiyet etmişse nafakası vasiyet edenin mirasçısına aittir.

 

Kölenin menfaati süresiz vasiyet edilmişse, köleyi satmasının hükmü, kiraya verilen malı satmanın hükmü gibidir. Faydalanmayı süresiz vasiyet etmişse, en sahih kavle göre vasiyet yapılan kişiye satması sahih olup başkasına satamaz. İstifade etmeyi süresiz vasi­yet etmişse, kölenin tüm değeri malın üçte birinden sayılır. Süreli vasiyette ise, kölenin değeri önce kazancına göre takdir edilir, sonra bu müddet zarfında kazançsız olarak değeri takdir edilir. Her iki de­ğer arasındaki noksanlık farkı, malın üçte birinden sayılır.

 

En zahir kavle göre, nafile haccı vasiyet etmek caizdir. Bedel gidecek kişi, vasiyete göre ya vasiyet edenin memleketinden veya mikat sınırından itibaren görevlendirilir. Vasiyet herhangi bir şey belirtmeksizin yapılmışsa, en sahih kavle göre mikat sınırından iti­baren bir kişi görevlendirilir. Farz olan haccın masrafı, vasiyet ede­nin ana malından ödenir. Ancak masrafın ana maldan veya malın üçte birinden ödenmesi vasiyet edilmişse, bu vasiyete riayet edilir. Şayet herhangi bir şart belirtmeksizin, sadece haccetmeyi vasiyet etmişse, masraf ana maldan ödenir. Zayıf kavle göre malın üçte bi­rinden ödenir ve mikat sınırından görevlendirme yapılır. En sahih kavle göre, yabancı birisi ölünün mirasçısından izin almadan ölü adına farz haccı eda edebilir.

 

Ölünün müretteb (oruç, zihar, katil... gibi) kefareti varsa, kefaret için vacib olan mal, varisleri tarafından verilir. Muhayyer (yemin, nezir, hac... gibi) olan kefaretleri için fakirlere ya yemek ye-dirilir veya elbise giydirilir. En sahih kavle göre, muhayyer kefaret­ler için köle de azad edilebilir. Ölenin terikesi yoksa, varisleri kendi malından kefareti verebilirler. Yabancı birisi, ölünün kefareti için te­berru olarak fakirlere yemek yedirir veya elbise giydirirse, bu geçer­li olur. Fakat en sahih kavle göre, Ölünün kefareti için köle azad ede­mez. Mirasçısının veya yabancı kişinin ölü adına verdiği sadakanın faydası ölüye dokunur.

 

4. Vasiyetten Dönmek

 

Vasiyet eden, yaptığı vasiyetin tümünden veya bir kısmından dönebilir. Vasi: "Vasiyeti bozdum, iptal ettim, vasiyetten rücu ettim, feshettim veya bunu varislerim için kıldım." demekle vasiyetten rücu etmiş olur.

 

Vasiyetten rücu etmek; vasiyet malı satmak köleyi azad etmek veya vasiyet malını mehir olarak vermek gibi akidler ile keza en sa­hih kavle göre vasiyet malını hibe etmek veya rehine olarak teslim etmek, keza teslim etmeksizin rehine vermek gibi tasarruflarla ve bu tasarruflarda bulunmak üzere mirasçılarına vasiyet etmekle ger­çekleşir. Keza en sahih kavle göre vasi, vasiyet edilen malı satmak üzere vekil tayin eder veya malını satışa arz ederse rücu etmiş olur. Şayet vasiyet ettiği buğdayı başka bir buğdaya karıştırırsa, vasiyet­ten rücu etmiş sayılır.

 

Bir kimse buğday yığınından bir ölçek vasiyet eder de yığını daha iyi bir buğdaya karıştırırsa, vasiyetten rücu etmiş olur. Fakat benzeri bir buğdayla karıştırırsa, keza en sahih kavle göre daha düşük bir buğdaya karıştırırsa rücu etmiş olmaz. Vasiyet ettiği buğ­dayı eker, un yapar veya unu hamur yaparsa; pamuğu ip yapar, ipi örgü haline getirir veya kumaşı gömlek için biçer; vasiyet ettiği tar­lada bina yapar veya ağaç dikerse vasiyetten dönmüş sayılır

 

 

 

 

C. VASİ/YETKİLİ TAYİN ETMEK