SAHİH-İ BUHARİ

Bablar - Konular - Numaralar

KİTABU’L-EYMAN VE’N-NUZUR

<< 2160 >>

باب: لا تحلفوا بآبائكم.

4. ATALARINIZ ADINA YEMİN ETMEYİN

 

حدثنا عبد الله بن مسلمة، عن مالك، عن نافع، عن عبد الله بن عمر رضي الله عنهما:

 أن رسول الله صلى الله عليه وسلم أدرك عمر بن الخطاب، وهو يسير في ركب، يحلف بأبيه، فقال: (ألا إن الله ينهاكم أن تحلفوا بآبائكم، من كان حالفاً فليحلف بالله أو ليصمت).

 

[-6646-] Abdullah İbn Ömer r.a.'den şöyle rivayet edilmiştir: Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem bir kervanda yol alırken Ömer İbn e\-Hattab'ın babası adına yemin ettiğini işitti ve şöyle buyurdu:

 

"Dikkat edin, Allah atalarınız adına yemin etmenizi yasaklıyar. Kim yemin edecekse ya Allah adına yemin etsin ya da sussun."

 

 

حدثنا سعيد بن عفير: حدثنا ابن وهب، عن يونس، عن ابن شهاب قال: قال سالم: قال ابن عمر: سمعت عمر يقول:

 قال لي رسول الله صلى الله عليه وسلم: (إن الله ينهاكم أن تحلفوا بآبائكم). قال عمر: فوالله ما حلفت بها منذ سمعت النبي صلى الله عليه وسلم، ذاكراً ولا آثراً.

قال مجاهد: {أو أثارة من علم} /الأحقاف: 4/: يأثر علماً.

تابعه عقيل، والزبيدي، وإسحق الكلبي، عن الزُهري.

وقال ابن عيينة، ومعمر، عن الزُهري، عن سالم، عن ابن عمر: سمع النبي صلى الله عليه وسلم عمر.

 

[-6647-] Abdullah İbn Ömer r.a. şöyle demiştir: Babam Ömer, Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in kendisine "Allah atalarınız adına yemin etmenizi yasaklıyar" dediğini anlattı. Ömer şöyle demiştir:

 

"Allah'a yemin ederim ki Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in bu sözünü duyduktan sonra ister kasten ister başkasından naklederek olsun asla böyle yemin etmedim.

 

 

حدثنا موسى بن إسماعيل: حدثنا عبد العزيز بن مسلم: حدثنا عبد الله بن دينار قال: سمعت عبد الله بن عمر رضي الله عنهما يقول:

 قال رسول الله صلى الله عليه وسلم: (لا تحلفوا بآبائكم).

 

[-6648-] Abdullah İbn Ömer r.a.'den rivayet edildiğine göre, Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem

 

"Atalarınız adına yemin etmeyin" buyurmuştur.

 

 

حدثنا قتيبة: حدثنا عبد الوهاب، عن أيوب، عن أبي قلابة، والقاسم التميمي، عن زهدم قال:

 كان بين هذا الحي من جرم وبين الأشعريين ودّ وإخاء، فكنا عند أبي موسى الأشعري، فقرِّب إليه طعام فيه لحم دجاج، وعنده رجل من بني تيم الله، أحمر كأنه من الموالي، فدعاه إلى الطعام، فقال: إني رأيته يأكل شيئاً فقذرته، فحلفت أن لا آكله، فقال: قم فلأحدِّثنَّك عن ذاك، إني أتيت رسول الله صلى الله عليه وسلم في نفر من الأشعريين نستحمله، فقال: (والله لا أحملكم، وما عندي ما أحملكم عليه). فأتي رسول الله صلى الله عليه وسلم بنهب إبل فسأل عنا فقال: (أين النفر الأشعريون). فأمر لنا بخمس ذود غرِّ الذُّرى، فلما انطلقنا قلنا: ما صنعنا؟ حلف رسول الله صلى الله عليه وسلم لا يحملنا وما عنده ما يحملنا، ثم حملنا، تغفَّلْنا رسول الله صلى الله عليه وسلم يمينه، والله لا نفلح أبداً، فرجعنا إليه فقلنا له: إنا أتيناك لتحملنا فحلفت أن لا تحملنا وما عندك ما تحملنا، فقال: (إني لست أنا حملتكم، ولكنَّ الله حملكم، والله لا أحلف على يمين، فأرى غيرها خيراً منها، إلا أتيت الذي هو خير وتحلَّلتها).

 

[-6649-] Zehdem İbn el-Haris şöyle rivayet etmiştir: Bu kabile ile Eşariler arasında sevgi ve kardeşlik vardı. Bir gün biz Ebu Musa el-Eş'arl'nin yanındaydık. Ona içinde tavuk eti bulunan bir yemek ikram edildi. Ebu Musa'nın yanında Teymullah kabilesinden kızıl bir adam vardı. Sanki mevaliden biriydi. Ebu Musa onu da yerr.eğe davet etti. Adam:

 

Ben tavuğu n bir şey yediğini gördüm, bu nedenle tiksindim ve bir daha tavuk eti yememeye yemin ettim" dedi. Ebu Musa adama şöyle dedi:

 

"Bak sana bu konuda ne anlatacağım. Ben Eş'arilerden bir topluluk içinde Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in yanına gitmiştim. Ondan binek istemiştik. O da bize:

 

"Vallahi size binek vermeyeceğim, yanımda binek hayvanı yok" dedi. Daha sonra Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem eganimet malı olarak deve getirildi. O da bizi sorarak:

 

"Eşariler nerede?" dedi. Bize beş tane beyaz alınlı deve verilmesini emretti. Develeri alıp yola çıkınca:

 

"Biz ne yaptık, Nebi s.a.v. bize yanında binek olmadığını söyledi ve binek vermeyeceğine yemin etmişti. Daha sonra da binek verdi. Biz ona yeminini unutturduk. Vallahi asla felah bulamayız" dedik. Hemen Nebi s.a.v.'in yanına döndük ve ona şöyle dedik:

 

"Biz binek istemek üzere sana gelmiştik. Ancak sen bineğin olmadığını söylemiş ve bize vermeyeceğine yemin etmiştin." Nebi s.a.v. şöyle buyurdu:

 

Size bineği ben vermedim. Allah verdi. Allah'a yemin ederim ki bir konuda yemin ettikten sonra bir başka şeyin daha hayırlı olduğunu görsem hayırlı olanı yapar ve kefaret veririm.

 

 

Fethu'l-Bari Açıklaması:

 

Dikkat edin, Allah atalarınız adına yemin etmenizi yasaklıyar: Bu rivayet İbn Ebi Şeybe'nin Musannefinde İkrime tarikiyle nakledilmiştir. Bu rivayete göre Ömer radıyalIahu anh şöyle demiştir: "Bir grupla konuşmuş ve onlara "Hayır, babam adına yemin ederim ki" demiştim. O esnada arkadan birinin "Atalarınız adına yemin etmeyin" dediğini duydum. Dönüp baktım ki Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle diyordu: " Mesih sizin atalarınızdan hayırlı olduğu halde, Mesih adına yemin eden helak olmuştur. " Bu hadis şahitlerle güçlenen mürsel bir rivayettir.

 

Tirmizi bir başka senetle şöyle nakletmiştir: İbn Ömer, bir adamın Ka'be adına yemin ettiğini duymuş ve ona şöyle demiştir: "Allah'tan başkası adına yemin etme. Ben Nebi s.a.v.'in şöyle buyurduğunu duydum: "Kim Allah'tan başkası adına yemin ederse küfre düşmüştür ya da müşrik olmuştur." Tirmizi bu hadisin hasen, el-Hakim ise sahih olduğunu söylemiştir. Hadiste zikredilen " küfre düşmüştür ya da müşrik olmuştur" ifadesi azarlama ve kınamada mübalağa amacıyladır. Allah'tan başkası adına yemin etmenin haram olduğunu söyleyenler bu rivayete dayanmışlardır.

 

Kim yemin edecekse ya Allah adına yemin etsin ya da sussun: Alimler Allah'tan başkası adına yemin etmenin yasaklanmasındaki hikmeti şöyle açıklamışlardır: Bir şeyadına yemin etmek ona tazimde bulunmaktır. 'Oysa hakiki anlamda azamet yalnızca Allah'a mahsustur. Hadis zahiren sadece Allah adına yemin etmekle sınırlı olsa da fakihler Allah adına ve Allah'ın zatı ve yüce sıfatları üzerine yemin edileceğinde ittifak etmişlerdir. Ancak daha önce de anlattığımız üzere, bazı sıfatları üzerine edilen yeminin bağlayıcılığı hususunda ihtilafa düşmüşlerclir. "Allah'a yemin ederim" ifadesinde kasıt Allah lafzı değil Allah'ın zatı" dır. Bir başka şey üzerine yemin yasaklanmıştır. Peki, bu yasaklama haram kılma anlamında mıdır? Malikilerin bu konuda iki görüşü vardır: İbn Dakiki'l-ıd bu yasaklamanın haram kılma anlamına geldiğini belirtmiştir. Malikilerden nakledilen meşhur görüş ise bu yasaklamanın kerahet anlamında olmasıdır. Hanbeliler arasında da bu konuda ihtilaf vardır. Ancak onlar arasındaki meşhur görüş bu yasağın haram kılma anlamında olmasıdır. Zahiriler de bu yasağın haram kılma anlamında olduğunu kesin olarak belirtmişlerdir.

 

İbn Abdilberr, Allah'tan başkası adına yemin etmenin icmaen caiz olmadığını söylemiştir. İbn Abdilberr cevazı nefyederek tahrim ve tenzihten daha geniş anlamı olan keraheti kastetmiştir. Bir başka konuda şöyle demiştir: "Alimler Allah'tan başkası adına edilen yeminin mekruh olduğu, yasaklandığı, hiç kimsenin bu şekilde yemin etmesinin caiz olmadığı konusunda icma etmişlerdir."

 

İmam Şafinin "Allah'tan başkası adına yemin etmenin masiyet olmasından korkarım" deyip tereddüt göstermesinden dolayı bu konuda Şafiler arasında ihtilaf bulunmaktadır. Şafinin talebelerinin çoğunluğu bunun tenzihen mekruh olduğu kanaatindedir.

 

EI-Maverdi şöyle demiştir: Hiç kimsenin boşamada, köle azat etmede, adakta Allah'tan başkası adına yemin etmesi caiz değildir. Bir hakim herhangi birini Allah'tan başka bir şeyadına yemin etmeye zorlarsa cehaletinden ötürü o hakimin görevden alınması gerekir. (.......) Kasıtlı olarak yapmak anlamındadır.

 

(......) Başkasından nakletmek anlamındadır. Yani Ömer ister kasıtlı olarak ister başkasından naklederek olsun asla Allah'tan başkası adına yemin etmemiştir.

 

 

Hadisten çıkarılan sonuçlar

 

Allah'tan başkası adına yemin etmek kınanmıştır. Ömer radıyallahu anh hadisinde her ne kadar sadece atalar adına yemin etmek yasaklanmışsa da, bu, hadisin böyle bir sebepten dolayı varit olmasından kaynaklanmıştır. Ya da atalar adına yemin etmenin yaygın olmasından dolayı özellikle bu tarz yemin yasaklanmıştır.

 

Nitekim bir başka rivayette Kureyş kabilesinin ataları adına yemin ettikleri nakledilmiştir. "Kim yemin edecekse ya Allah adına yemin etsin ya da sussun" hadisi de bu genel yasağa delalet etmektedir.

 

Kur'an'da Allah'tan başkası adına edilen yeminlere gelince, bunlarla ilgili iki cevap bulunmaktadır:

 

Birinci cevap: Bu yeminlerde hazif bulunmakta olup "güneşin rabbi" ve benzeri anlamlarda takdir edilirler.

 

İkinci cevap: Bu şekilde yemin etmek Allah'a mahsustur. O yarattığı varlıklardan birini yüceltmek isteyince onun adına yemin eder. Bu durum Allah'tan başkası için geçerli değildir.

 

Bu rivayete muhalif olan şöyle bir rivayet de vardır: Nebi s.a.v. bir bedeviye: "Babası adına yemin ederim ki eğer doğru söylediyse kurtuluşa erer" demiştir. Bu rivayet, bu şerhin baş kısmında, İman kitabının, 'zekat vermenin İslamıdan kaynaklandığına dair' bölümünde yer almıştı. Bazı hadisçiler bu hadisin metninde yer alan söz konusu ifadenin sahih olmadığı kanaatindedir. İbn Abdilben, bu lafzın gayr-ı mahfuz (şazz) olduğunu, hadisin ravilerinden İsmail İbn Cafer tarafından "Vallahi" lafzının nakledildiğini belirtmiş ve şöyle demiştir:

 

"İsmail İbn Cafer rivayeti, içinde baba adına yeminin bulunduğu diğer rivayete kıyasla tercihe şayandır. Çünkü diğer rivayette sahih hadislerde reddedilen münker bir lafız bulunmaktadır. Üstelik bu lafız İmam Malik'in asıl rivayetinde bulunmamaktadır. Kimisi de bu hadiste bazı ravilerin ..ılı lafzını tashif ile ",,::

 

:ij okuduklarını ileri sürmüşlerdir. Böyle bir tashifin varlığı muhtemel olmakla birlikte bu gibi durumlar ihtimalden hareketle tespit edilemez. Benzer bir kullanım Ebu Bekir es-Sıddık'ın, kızının (Esmainın) takılarını çalan hırsız hakkında "Babana yemin olsun, senin gecelerin hiç de bir hırsızın gecesine benzemiyor» ifadesinde de yer almaktadır. Bu kıssa Malik'in Muvatta'ında yer almıştır. Es-Süheyli şöyle demektedir:

 

Benzer bir lafız başka bir merfu hadiste daha yer almıştır. Müslim'de yer alan bu rivayette Nebi s.a.v., hangi sadakanın daha faziletli olduğunu soran kişiye "Babana and olsun, sana bu sorunun cevabı verilecektir" demiştir.

 

Bu lafızların hadislerde sabit olması şöyle açıklanabilir:

 

Birincisi: Bu lafızları yemin kastı olmadan söylüyorlardı. Yasaklama yemin kastederek bu lafızların kullanılması hakkındadır. EI-Beyhaki bu kanaattedir. EnNevevi de bu açıklamanın güzelolduğunu söylemiştir.

 

İkincisi: Bu lafızlar iki amaçla kullanılıyordu. Talzim ve telkit. Yasaklama, ta'zim amacıyla kullanılması hakkındadır.

 

Üçüncü cevap: Maverdi ve Beyhaki'ye göre, bu şekilde yemin etmek önceleri caizdi, daha sonra bu cevaz nesh edildi. Es-Sübkı, şarihlerin çoğunluğunun bu kanaatte olduklarını söylemiştir.

 

Dördüncü cevap: Bu yeminin cevabı hazfedilmiştir. Babasının rabbine and olsun, doğru söylediyse kurtuluşa erdi, anlamındadır.

 

Et-Taberi şöyle demektedir: Ömer radıyallahu anh hadisi -bu bö!ümün hadisi kastedilmektedir- sadece Allah adına edilen yeminin bağlayıcı olduğunu ortaya koymaktadır. Kabe üzerine, Adem aleyhisselam üzerine ya da Cebrail üzerine yemin eden kimsenin bu sözüyle yemin sabit olmaz. Yasaklanmış bir amel işlediğinden ötürü bu kişinin tevbe etmesi gerekir ancak kefaret vermesi gerekmez. Kur'an'da yaratılmışlar üzerine edilen yeminler hakkında eş-Şa'bi şöyle demiştir:

 

Yaratan yarattıklarından istediği şey üzerine. yemin eder. Fakat yaratılmışlar ancak yaratan adına yemin edebilirler. Allah'a yemin edip yeminden dönmek, başkası adına yemin edip yemini tutmaktan daha iyidir.

 

Bu rivayet aynı zamanda İbn Mesud, İbn Abbas ve İbn Ömer'den de naklediImiştir. Mutarrif, Abdullah'tan şöyle rivayet etmiştir: Allah mahlukatın dikkatini yemin ettiği şeylere çekmek, bunların yaratıcıya delalet etmeleri ve yaratan katındaki kıymetlerini öğretmek için bu şekilde yemin etmiştir.

 

Alimler başkasının üzerindeki bir hakkından dolayı yemin etmesi gereken kimsenin yalnızca Allah adına yemin edebileceği konusunda icma etmişlerdir. Eğer Allah dışında bir varlık adına yemin etmesi istenir de, yemin etmesi istenen varlığın Rabbi adına yemin ederse bu yemin sayılmaz.

 

İbn Hübeyre, K.itabu'l-icma'da şöyle demiştir: Alimler Allah adına ve Allah'ın isimleri, izzet, celal, ilim, kuvvet ve kudret gibi sıfatları üzerine edilen yeminin geçerli olacağı konusunda icma etmişlerdir. Ebu Hanife ilim ve hak sıfatlarını istisna etmiş, bunlar üzerine edilen yeminleri geçerli kabul etmemiştir. Alimler Allah dışında, Nebi s.a.v. gibi yüce bir varlık adına yemin edilemeyeceği konusunda da ittifak etmişlerdir. Bir rivayete göre Ahmed İbn Hanbel bu konuda tek başına kalarak, bu şekilde de yemin edilebileceğini söylemiştir.

 

Kadı lyaz şöyle demiştir: Allah'ın isim ve sıfatları üzerine edilen yeminin bağlayıcı olduğu konusunda İmam Şafii haricinde, hiçbir bölge alimi arasında bir ihtilaf bulunmamaktadır. İmam Şafii sıfatlar üzerine yemin edilecekse niyetin şart olduğunu, niyet edilmemişse kefaret gerekmeyeceğini söylemiştir. Şafii Allah'a ve Allah'tan başkasına izafe edilebilecek sıfatlarla yemin ederken niyetin gerekli olduğunu belirtmiş, niyet etmemeyi tenkit etmiştir. Ancak kalpleri değiştiren, mahlukatı yaratan, her canlıya rızık veren, alemlerin rabbi, taneyi yaran, rüzgarı yaratan gibi şer'i anlamda yüceitme (tazim) içeren ve sadece Allah'a izafe edilmesi caiz olan sıfatlarla edilen yemin geçerlidir ve bozulması halinde kefaret gerekir. Bu tip yeminler 'vallahi' lafzı gibidir. Şafiilerden nakledilen bir görüşe göre ise sari h olan tek yemin, Allah lafzıdır.