SAHİH-İ BUHARİ

Bablar - Konular - Numaralar

KİTABU’L-EYMAN VE’N-NUZUR

<< 2158 >>

قول الله تعالى: {لا يؤاخذكم الله باللغو في أيمانكم ولكن يؤاخذكم بما عقَّدتم الأيمان فكفارته إطعام عشرة مساكين من أوسط ما تطعمون أهليكم أو كسوتهم أو تحرير رقبة فمن لم يجد فصيام ثلاثة أيام ذلك كفارة أيمانكم إذا حلفتم واحفظوا أيمانكم كذلك يبين الله لكم آياته لعلكم تشكرون} /المائدة: 89/.

1. ALLAH SİZİ YEMİNLERİNİZDEKİ LAĞV'DEN DOLAYI SORUMLU TUTMAZ. FAKAT BAĞLANMIŞ OLDUĞUNUZ YEMİNLERİNİZ'DEN SİZİ SORUMLU TUTAR. (BU TÜR YEMİNLERİNİZİ BOZARSANIZ) BUNUN KEFARETİ, AİLENİZE YEDİRDİĞİNİZİN ORTA YOLLUSUNDAN ON FAKİRİ DOYURMAK VEYA ONLARI GİYDİRMEK YAHUT BİR KÖLE AZAD ETMEKTİR. FAKAT KİM BULAMAZSA (ARALIKSIZ) ÜÇ GÜN ORUÇ TUTSUN. İŞTE YEMİN ETTİĞİNİZ (VE TUTMADIĞINIZ) TAKDİRDE YEMİNLERİNİZİN KEFARETİ BUDUR. YEMİNLERİNİZİ KORUYUN. ŞÜKREDESİNİZ DİYE ALLAH AYETLERİNİ SİZE BÖYLE AÇIKLAR.(Maide,89)

 

حدثنا محمد بن مقاتل أبو الحسن: أخبرنا عبد الله: أخبرنا هشام بن عروة، عن أبيه، عن عائشة: أن أبا بكر رضي الله عنه لم يكن يحنث في يمين قط، حتى أنزل الله كفارة اليمين، وقال: لا أحلف على يمين، فرأيت غيرها خيراً منها، إلا أتيت الذي هو خير، وكفرت عن يميني.

 

[-6621-] Aişe r.anha'dan rivayet edildiğine göre, Allah yemin kefareti hakkında ayet indirene değin, Ebu Bekir r.a. asla yemininden dönmezdİ. Bu ayet inince şöyle dedi: "Bir konuda yemin eder ancak başkasının daha hayırlı olduğunu görürsem o zaman hayırlı olanı yapar ve yeminimin kefaretini veririm."

 

 

حدثنا أبو النعمان محمد بن الفضل: حدثنا جرير بن حازم: حدثنا الحسن: حدثنا عبد الرحمن بن سمرة قال:

 قال لي النبي صلى الله عليه وسلم: (يا عبد الرحمن بن سمرة، لا تسأل الإمارة، فإنك إن أوتيتها عن مسألة وكلت إليها، وإن أوتيتها من غير مسألة أعنت عليها، وإذا حلفت على يمين، فرأيت غيرها خيراً منها، فكفِّر عن يمينك وأت الذي هو خير).

 

[-6622-] Abdurrahman İbn Semure Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in kendisine şöyle dediğini rivayet etmiştir: "Ey Abdurrahman İbn Semure, idareciliği isteme. Eğer sen isteyerek idareciliğe getirilirsen yalnız kalırsın. Ancak istemediğin halde bu iş sana verilirse o zaman sana yardım edilir. Bir konuda yemin edersen ve yemin ettiğin dışinda bir şeyin daha hayırlı olduğunu görürsen yemin kefaretini ver ve hayırlı olanı yap."

 

Tekrar: 6722,7146, 7147

 

 

حدثنا أبو النعمان: حدثنا حمَّاد بن زيد، عن غيلان بن جرير، عن أبي بردة، عن أبيه قال:

 أتيت النبي صلى الله عليه وسلم في رهط من الأشعريين أستحمله، فقال: (والله لا أحملكم، وما عندي ما أحملكم عليه). قال: ثم لبثنا ما شاء الله أن نلبث، ثم أتي بثلاث ذود غرِّ الذرى، فحملنا عليها، فلما انطلقنا قلنا، أو قال بعضنا: والله لا يبارَك لنا، أتينا النبي صلى الله عليه وسلم نستحمله فحلف أن لا يحملنا، ثم حملنا، فارجعوا بنا إلى النبي صلى الله عليه وسلم فنذكره، فأتيناه فقال: (ما أنا حملتكم، بل الله حملكم، وإني والله - إن شاء الله - لا أحلف على يمين، فأرى غيرها خيراً منها، وإلا كفَّرت عن يميني وأتيت الذي هو خير، أو: أتيت الذي هو خير وكفَّرت عن يميني).

 

[-6623-] Ebu Bürde, babasının şöyle dediğini rivayet etmiştir: Eş'ari kabilesinden bir grubun arasında, kendisinden binek istemek üzere, Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in yanına geldim. Ancak Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem:

"Allah'a yemin ederim ki, size binek vermeyeceğim. Zaten verecek bineğim de yok" buyurdu.

 

Biz, Allah'ın dilediği kadar bir müddet bekledik. Bu arada Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e üç grup beyaz alınlı deve getirildi. Biz de bunlara bindik. Ancak aramızdan bazıları: "Vallahi, bunlar bize bereket getirmeyecek. Biz Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'den binek istemeye gittiğimizde o, bize binek vermeyeceğine dair yemin etmişti. Ama daha sonra bizi bu hayvanlara binmemiz için bunları bize verdi. Gelin, hep beraber Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e dönelim, bu durumu ona hatırlatalım" dediler. Biz de Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in yanına döndük. O bize şöyle dedi: "Size bu binekleri ben vermedim, Allah verdi. Ben Allah'a yemin ederim ki bir hususta yemin eder ancak başka bir şeyin daha hayırlı olduğunu görürsem o zaman yeminimin kefaretini vererek hayırlı olanı işlerim. Ya da hayırlı olanı işler ve yeminimin kefaretini veririm."

 

 

حدثني إسحق بن إبراهيم: أخبرنا عبد الرزاق: أخبرنا معمر، عن همام بن منبِّه قال: هذا ما حدثنا به أبو هريرة،

 عن النبي صلى الله عليه وسلم قال: (نحن الآخرون السابقون يوم القيامة).

 

[-6624-] Ebu Hureyre r.a.'den nakledildiğine göre Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur: "Biz (dünyada kendilerine kitap verilen ümmetierin) sonuncusuyuz, kıyamet gününde ise (cennete girenlerin) ilki biz olacağız.

 

 

وقال رسول الله صلى الله عليه وسلم: (والله، لأن يلجَّ أحدكم بيمينه في أهله آثم له عند الله من أن يعطي كفَّارته التي افترض الله عليه).

 

[-6625-] Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur: Allah'ın gerekli gördüğü kefareti vermek yerine aileniz hakkındaki yemininizde ısrarlı olursanız Allah katında günahkar olursunuz. "

 

Tekrar: 6626 

 

 

حدثنا إسحق، يعني ابن إبراهيم: حدثنا يحيى بن صالح: حدثنا معاوية، عن يحيى، عن عكرمة، عن أبي هريرة قال:

 قال رسول الله صلى الله عليه وسلم: (من استلجَّ في أهله بيمين فهو أعظم إثماً، ليبرَّ). يعني الكفَّارة.

 

[-6626-] Ebu Hureyre r.a.'den nakledildiğine göre Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur: "Ailesi hakkındaki yemininde ısrar etmek daha büyük günahtır. Salih amel işlesin ve kefaret versin"

 

 

Fethu'l-Bari Açıklaması:

 

Lağv: Ragıp şöyle demiştir: Lağv kelimesinin asıl anlamı, sözde haddi aşmamaktır. Yeminler söz konusu olunca istemeden söylenen anlamındadır. Arapçada kuş sesi •. Wl i olarak adlandırılır. Bu itibarla istemeden söylenen söz için de aynı kökten gelen y.U\ kelimesi kullanılmıştır.

 

Bağlanmış olduğunuz yeminler: Müfessir Ata, 'bağlanmış olan yemin' ifadesinin 'kesin bir dille söylenen yemin' anlamına geldiğini belirtmiştir.

 

Allah yemin kefareti hakkında ayet indirene değin, Hz. EbU Bekir asla yemininden dönmezdi: Ebu Bekir'in bu sözü akrabası Mistah'la bağını koparmaya veya ona infak etmemeye yemin etmesi ve akabinde "Sizden fazilet ve imkan sahipleri yakınlara, fakirlere ve Allah yolunda hicret edenlere infak etmemeye yemin etmesinler, affetsinler ve görmezlikten gelsinler"(Nur, 22) ayetinin na,zil olması üzerine söylediği nakledilmiştir. Bu ayet nazil olduktan sonra Ebu Bekir yeniden Mistah'a infak etmeye başladı. Bu olay Nur Süresi tefsirinde İfk hadisesi anlatılırken açıklanmıştı. (475 numaralı hadis)  Ey Abdurrahman İbn Semüre, idareciliği isteme: Yöneticiliği isteme, anlamındadır. Bu rivayet Kitabu'l-ahkam'da şerh edilecektir.(7147 numaralı hadis)

 

Yemininde ısrar etmek: ....... kayıtsız şartsız ısrar anlamındadır. Bile bile hatalı davranışı sürdürmektir.

 

Günahkardır: Daha büyük günah işlemiş olur.

 

Allah'ın gerekli gördüğü kefareti vermek yerine: Nevevi şöyle demiştir: Yemininden dönmemesi halinde ailesine zarar verecek bir durum ortaya çıkacaksa, kişinin yemininden dönmesi ve yemin kefareti vermesi gereklidir. Eğer, yeminden dönme günahını işlemekten kaçınarak yemininden dönmeyeceğini söylerse bu sözüyle günah işlemiş olur. Yeminden dönmeyerek ailesine zarar vermeye devam ederse kazanacağı günah yeminden dönme günahından daha büyüktür. Kuşkusuz bu ayet yeminden dönmenin bir masiyet içermediği durumlarda geçerlidir.

 

Günahkardır, ifadesinin daha günahkardır anlamında ism-i tafdil sıgasıyla gelmesi yemin eden kişinin zan ve evhamının dikkate alınmasından ötürüdür. Bu kimse yeminden dönmekle günah kazanacağını zannetmektedir. Oysa yeminden dönerek günah kazanmamaktadır. Bu nedenle ona ısrar etmek, yeminden dönmekten daha buyük günahtır, denilmektedir.

 

Salih am e/ iş/esin ve kefaret versin: Hadiste "salih amel işlesin/salihlerden olsun" anlaı;nında yer alan ..r.:1 kelimesi fo kökünden gelmektedir. Yeminini tutmakta ısrar etmeyi bırakarak salih amel işlemiş olsun anlamındadır. fo kefaret anlamında da tefsir edilmiştir. Böylece yemin ettiği hususta ısrar etmeyi bırakarak yemininden dönsün, yemin kefareti ödemesi sebebiyle salih amel işlemiş olsun 11],anasl kastedilmiş olmaktadır.

 

Hadiste bir maslahata dayanıyorsa yeminden dönmenin, yemini sürdürmekten daha faziletli olduğu belirtilmektedir. Bu durum yemin edilen meselenin hükmüne göre değişiklik arz eder. Bir vacibi işlemeye ya da bir haramdan kaçınmaya yemin etmişse bu yemin Allah'a itaattir ve böyle bir yemini sürdürmek vaciptir, bu yeminden dönmek masiyettir. Aksi de aynı şekildedir. Nafile bir ibadet için yemin etmişse de bu yemin itaattir, yemini sürdıirmek müstehap, yeminden dönmek mekruhtur. Bir mendubu terk etmeye yemin etmişse bu da bir önceki durumun tersidir. Güzel yemek yememek ve güzel giyinmemek gibi mübah bir şeyi yapmaya yemin etmişse, bu fiili işlemek ya da terk etmenin hangisinin maslahata uygun olduğu konusunda kararsız kalmışsa, bu meselenin hükmü hakkında Şafiler arasında ihtilaf bulunmaktadır. İbnu's-Sabbağ şöyle demiştir:

 

Bunun hükmü duruma göre değişir. İki durum da masıahat bakımından eşitse doğru olan yemini sürdürmektir. Müteahhirun alimleri de İbnu's-Sabbağ'ın bu fikrini doğru kabul etmişlerdir. Allah en doğrusunu bilir.

 

Hadis her ne kadar edilen yeminin ailenin maslahatı ile ilgili olmasını vurgulamışsa da bu, çoğunlukla gerçekleşen bir durum olması nedeniyledir. Oysa aile ile ilgili olmayan meselelerde de yeminden dönmeyi gerektirecek bir sebep olduğu sürece aynı hüküm geçerlidir.