قول الله
تعالى: {لا
يؤاخذكم الله
باللغو في أيمانكم
ولكن يؤاخذكم
بما عقَّدتم
الأيمان فكفارته
إطعام عشرة
مساكين من
أوسط ما
تطعمون أهليكم
أو كسوتهم أو
تحرير رقبة
فمن لم يجد فصيام
ثلاثة أيام
ذلك كفارة
أيمانكم إذا
حلفتم
واحفظوا
أيمانكم كذلك
يبين الله لكم
آياته لعلكم
تشكرون}
/المائدة: 89/.
1. ALLAH SİZİ YEMİNLERİNİZDEKİ LAĞV'DEN DOLAYI SORUMLU TUTMAZ.
FAKAT BAĞLANMIŞ OLDUĞUNUZ YEMİNLERİNİZ'DEN SİZİ SORUMLU TUTAR. (BU TÜR
YEMİNLERİNİZİ BOZARSANIZ) BUNUN KEFARETİ, AİLENİZE YEDİRDİĞİNİZİN ORTA
YOLLUSUNDAN ON FAKİRİ DOYURMAK VEYA ONLARI GİYDİRMEK YAHUT BİR KÖLE AZAD
ETMEKTİR. FAKAT KİM BULAMAZSA (ARALIKSIZ) ÜÇ GÜN ORUÇ TUTSUN. İŞTE YEMİN
ETTİĞİNİZ (VE TUTMADIĞINIZ) TAKDİRDE YEMİNLERİNİZİN KEFARETİ BUDUR. YEMİNLERİNİZİ
KORUYUN. ŞÜKREDESİNİZ DİYE ALLAH AYETLERİNİ SİZE BÖYLE AÇIKLAR.(Maide,89)
حدثنا محمد
بن مقاتل أبو
الحسن: أخبرنا
عبد الله:
أخبرنا هشام
بن عروة، عن
أبيه، عن
عائشة: أن
أبا بكر رضي
الله عنه لم
يكن يحنث في
يمين قط، حتى
أنزل الله
كفارة
اليمين، وقال:
لا أحلف على
يمين، فرأيت
غيرها خيراً
منها، إلا
أتيت الذي هو
خير، وكفرت عن
يميني.
[-6621-] Aişe r.anha'dan rivayet edildiğine göre, Allah
yemin kefareti hakkında ayet indirene değin, Ebu Bekir r.a. asla yemininden
dönmezdİ. Bu ayet inince şöyle dedi: "Bir konuda yemin eder ancak
başkasının daha hayırlı olduğunu görürsem o zaman hayırlı olanı yapar ve
yeminimin kefaretini veririm."
حدثنا أبو
النعمان محمد
بن الفضل:
حدثنا جرير بن
حازم: حدثنا
الحسن: حدثنا
عبد الرحمن بن
سمرة قال:
قال
لي النبي صلى
الله عليه
وسلم: (يا عبد
الرحمن بن
سمرة، لا تسأل
الإمارة،
فإنك إن
أوتيتها عن
مسألة وكلت
إليها، وإن
أوتيتها من
غير مسألة
أعنت عليها،
وإذا حلفت على
يمين، فرأيت
غيرها خيراً
منها، فكفِّر عن
يمينك وأت
الذي هو خير).
[-6622-] Abdurrahman İbn Semure Nebi Sallallahu Aleyhi ve
Sellem'in kendisine şöyle dediğini rivayet etmiştir: "Ey Abdurrahman İbn
Semure, idareciliği isteme. Eğer sen isteyerek idareciliğe getirilirsen yalnız
kalırsın. Ancak istemediğin halde bu iş sana verilirse o zaman sana yardım
edilir. Bir konuda yemin edersen ve yemin ettiğin dışinda bir şeyin daha
hayırlı olduğunu görürsen yemin kefaretini ver ve hayırlı olanı yap."
Tekrar: 6722,7146, 7147
حدثنا أبو
النعمان:
حدثنا حمَّاد
بن زيد، عن غيلان
بن جرير، عن
أبي بردة، عن
أبيه قال:
أتيت
النبي صلى
الله عليه
وسلم في رهط
من الأشعريين
أستحمله،
فقال: (والله
لا أحملكم،
وما عندي ما
أحملكم عليه).
قال: ثم لبثنا
ما شاء الله أن
نلبث، ثم أتي
بثلاث ذود
غرِّ الذرى،
فحملنا
عليها، فلما
انطلقنا
قلنا، أو قال
بعضنا: والله
لا يبارَك
لنا، أتينا
النبي صلى
الله عليه
وسلم نستحمله
فحلف أن لا
يحملنا، ثم
حملنا،
فارجعوا بنا
إلى النبي صلى
الله عليه
وسلم فنذكره،
فأتيناه فقال:
(ما أنا حملتكم،
بل الله
حملكم، وإني
والله - إن شاء
الله - لا أحلف
على يمين،
فأرى غيرها
خيراً منها،
وإلا كفَّرت
عن يميني
وأتيت الذي هو
خير،
أو: أتيت الذي
هو خير
وكفَّرت عن
يميني).
[-6623-] Ebu Bürde, babasının şöyle dediğini rivayet
etmiştir: Eş'ari kabilesinden bir grubun arasında, kendisinden binek istemek
üzere, Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in yanına geldim. Ancak Nebi Sallallahu
Aleyhi ve Sellem:
"Allah'a yemin ederim ki, size binek vermeyeceğim. Zaten
verecek bineğim de yok" buyurdu.
Biz, Allah'ın dilediği kadar bir müddet bekledik. Bu arada Nebi
Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e üç grup beyaz alınlı deve getirildi. Biz de bunlara
bindik. Ancak aramızdan bazıları: "Vallahi, bunlar bize bereket
getirmeyecek. Biz Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'den binek istemeye
gittiğimizde o, bize binek vermeyeceğine dair yemin etmişti. Ama daha sonra
bizi bu hayvanlara binmemiz için bunları bize verdi. Gelin, hep beraber Nebi
Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e dönelim, bu durumu ona hatırlatalım"
dediler. Biz de Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in yanına döndük. O bize şöyle
dedi: "Size bu binekleri ben vermedim, Allah verdi. Ben Allah'a yemin ederim
ki bir hususta yemin eder ancak başka bir şeyin daha hayırlı olduğunu görürsem
o zaman yeminimin kefaretini vererek hayırlı olanı işlerim. Ya da hayırlı olanı
işler ve yeminimin kefaretini veririm."
حدثني إسحق
بن إبراهيم:
أخبرنا عبد
الرزاق: أخبرنا
معمر، عن همام
بن منبِّه
قال: هذا ما
حدثنا به أبو
هريرة،
عن
النبي صلى
الله عليه
وسلم قال: (نحن
الآخرون
السابقون يوم
القيامة).
[-6624-] Ebu Hureyre r.a.'den nakledildiğine göre Nebi
Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur: "Biz (dünyada kendilerine
kitap verilen ümmetierin) sonuncusuyuz, kıyamet gününde ise (cennete
girenlerin) ilki biz olacağız.
وقال رسول
الله صلى الله
عليه وسلم:
(والله، لأن
يلجَّ أحدكم
بيمينه في
أهله آثم له
عند الله من
أن يعطي
كفَّارته
التي افترض
الله عليه).
[-6625-] Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur: Allah'ın
gerekli gördüğü kefareti vermek yerine aileniz hakkındaki yemininizde ısrarlı
olursanız Allah katında günahkar olursunuz. "
Tekrar: 6626
حدثنا إسحق،
يعني ابن
إبراهيم:
حدثنا يحيى بن
صالح: حدثنا
معاوية، عن
يحيى، عن
عكرمة، عن أبي
هريرة قال:
قال
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم: (من
استلجَّ في
أهله بيمين
فهو أعظم
إثماً،
ليبرَّ). يعني
الكفَّارة.
[-6626-] Ebu Hureyre r.a.'den nakledildiğine göre Nebi Sallallahu
Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur: "Ailesi hakkındaki yemininde ısrar
etmek daha büyük günahtır. Salih amel işlesin ve kefaret versin"
Fethu'l-Bari Açıklaması:
Lağv: Ragıp şöyle demiştir: Lağv kelimesinin asıl anlamı, sözde
haddi aşmamaktır. Yeminler söz konusu olunca istemeden söylenen anlamındadır.
Arapçada kuş sesi •. Wl i olarak adlandırılır. Bu itibarla istemeden söylenen
söz için de aynı kökten gelen y.U\ kelimesi kullanılmıştır.
Bağlanmış olduğunuz yeminler: Müfessir Ata, 'bağlanmış olan
yemin' ifadesinin 'kesin bir dille söylenen yemin' anlamına geldiğini
belirtmiştir.
Allah yemin kefareti hakkında ayet indirene değin, Hz. EbU Bekir
asla yemininden dönmezdi: Ebu Bekir'in bu sözü akrabası Mistah'la bağını
koparmaya veya ona infak etmemeye yemin etmesi ve akabinde "Sizden fazilet
ve imkan sahipleri yakınlara, fakirlere ve Allah yolunda hicret edenlere infak
etmemeye yemin etmesinler, affetsinler ve görmezlikten gelsinler"(Nur, 22)
ayetinin na,zil olması üzerine söylediği nakledilmiştir. Bu ayet nazil olduktan
sonra Ebu Bekir yeniden Mistah'a infak etmeye başladı. Bu olay Nur Süresi
tefsirinde İfk hadisesi anlatılırken açıklanmıştı. (475 numaralı hadis) Ey Abdurrahman İbn Semüre, idareciliği isteme:
Yöneticiliği isteme, anlamındadır. Bu rivayet Kitabu'l-ahkam'da şerh
edilecektir.(7147 numaralı hadis)
Yemininde ısrar etmek: ....... kayıtsız şartsız ısrar
anlamındadır. Bile bile hatalı davranışı sürdürmektir.
Günahkardır: Daha büyük günah işlemiş olur.
Allah'ın gerekli gördüğü kefareti vermek yerine: Nevevi şöyle
demiştir: Yemininden dönmemesi halinde ailesine zarar verecek bir durum ortaya
çıkacaksa, kişinin yemininden dönmesi ve yemin kefareti vermesi gereklidir.
Eğer, yeminden dönme günahını işlemekten kaçınarak yemininden dönmeyeceğini
söylerse bu sözüyle günah işlemiş olur. Yeminden dönmeyerek ailesine zarar
vermeye devam ederse kazanacağı günah yeminden dönme günahından daha büyüktür.
Kuşkusuz bu ayet yeminden dönmenin bir masiyet içermediği durumlarda
geçerlidir.
Günahkardır, ifadesinin daha günahkardır anlamında ism-i tafdil
sıgasıyla gelmesi yemin eden kişinin zan ve evhamının dikkate alınmasından
ötürüdür. Bu kimse yeminden dönmekle günah kazanacağını zannetmektedir. Oysa
yeminden dönerek günah kazanmamaktadır. Bu nedenle ona ısrar etmek, yeminden
dönmekten daha buyük günahtır, denilmektedir.
Salih am e/ iş/esin ve kefaret versin: Hadiste "salih amel
işlesin/salihlerden olsun" anlaı;nında yer alan ..r.:1 kelimesi fo
kökünden gelmektedir. Yeminini tutmakta ısrar etmeyi bırakarak salih amel
işlemiş olsun anlamındadır. fo kefaret anlamında da tefsir edilmiştir. Böylece
yemin ettiği hususta ısrar etmeyi bırakarak yemininden dönsün, yemin kefareti
ödemesi sebebiyle salih amel işlemiş olsun 11],anasl kastedilmiş olmaktadır.
Hadiste bir maslahata dayanıyorsa yeminden dönmenin, yemini
sürdürmekten daha faziletli olduğu belirtilmektedir. Bu durum yemin edilen
meselenin hükmüne göre değişiklik arz eder. Bir vacibi işlemeye ya da bir
haramdan kaçınmaya yemin etmişse bu yemin Allah'a itaattir ve böyle bir yemini
sürdürmek vaciptir, bu yeminden dönmek masiyettir. Aksi de aynı şekildedir.
Nafile bir ibadet için yemin etmişse de bu yemin itaattir, yemini sürdıirmek
müstehap, yeminden dönmek mekruhtur. Bir mendubu terk etmeye yemin etmişse bu
da bir önceki durumun tersidir. Güzel yemek yememek ve güzel giyinmemek gibi
mübah bir şeyi yapmaya yemin etmişse, bu fiili işlemek ya da terk etmenin
hangisinin maslahata uygun olduğu konusunda kararsız kalmışsa, bu meselenin
hükmü hakkında Şafiler arasında ihtilaf bulunmaktadır. İbnu's-Sabbağ şöyle
demiştir:
Bunun hükmü duruma göre değişir. İki durum da masıahat
bakımından eşitse doğru olan yemini sürdürmektir. Müteahhirun alimleri de
İbnu's-Sabbağ'ın bu fikrini doğru kabul etmişlerdir. Allah en doğrusunu bilir.
Hadis her ne kadar edilen yeminin ailenin maslahatı ile ilgili
olmasını vurgulamışsa da bu, çoğunlukla gerçekleşen bir durum olması
nedeniyledir. Oysa aile ile ilgili olmayan meselelerde de yeminden dönmeyi
gerektirecek bir sebep olduğu sürece aynı hüküm geçerlidir.