SAHİH-İ BUHARİ

Bablar - Konular - Numaralar

KİTABU’L-EDEB

<< 1996 >>

EK SAYFA – 1996-5

باب: التبسم والضحك.

68. GÜLÜMSEMEK VE GÜLMEK

 

وقالت فاطمة عليها السلام: أسر إلي النبي صلى الله عليه وسلم فضحكت.

Fatıma aleyhisselaın: "Nebi S.A.V. bana gizlice bir şey söyledi, ben de güldüm" dedi.

 

وقال ابن عباس: إن الله هو أضحك وأبكى.

İbn Abbas da: "Şüphesiz ki güldüren de, ağlatan da Allah'tır" dedi.

 

 

حدثنا حبان بن موسى: أخبرنا عبد الله: أحبرنا معمر، عن الزُهري، عن عروة، عن عائشة رضي الله عنها:

 أن رفاعة القرظي طلق امرأته فبت طلاقها، فتزوجها بعده عبد الرحمن بن الزبير، فجاءت النبي صلى الله عليه وسلم فقالت: يا رسول الله، إنها كانت عند رفاعة فطلقها آخر ثلاث تطليقات، فتزوجها بعده عبد الرحمن بن الزبير، وإنه والله ما معه يا رسول الله إلا مثل هذه الهدبة، لهدبة أخذتها من جلبابها، قال: وأبو بكر جالس عند النبي صلى الله عليه وسلم، وابن سعيد بن العاص جالس بباب الحجرة ليؤذن له، فطفق خالد ينادي أبا بكر: يا أبا بكر، ألا تزجر هذه عما تجهر به عند رسول الله صلى الله عليه وسلم، وما يزيد رسول الله صلى الله عليه وسلم على التبسم، ثم قال: (لعلك تريدين أن ترجعي إلى رفاعة، لا، حتى تذوقي عسيلته ويذوق عسيلتك).

 

[-6084-] Aişe r.anha'dan rivayete göre; "Rifaa el-Kurazi hanımını boşadı ve onun boşamasını kesinlfştirdi. Ondan sonra hanımı ile Abdurrahman İbn ez-Zübeyr evlendi. Daha sonta kadın Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e gelerek:

 

Ey Allah'ın Rasulü! (Kendisini kastederek) Bu kadın Rifaa'nın nikShl altında idi. Onu üç talak ile boşadı. Ondan sonra onunla Abdurrahman İbn ez-Zübeyr evlendi. Gerçek şu ki Allah'a yemin ederim ey Allah'ın Rasulü, onun beraberindeki -cilbabından yakaladığı bir saçağı göstererek- ancak bu saçak gibidir, dedi.

 

-Ravi dedi ki: Bu sırada Ebu Bekir de Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in yanında oturuyordu. İbn Said İbn el-As da odanın kapısında kendisine izin verilsin diye oturuyordu.- Halid: Ey Ebu Bekir, ey Ebu Bekir, bu kadını Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in huzurunda bu şekilde konuşmaktan alıkoymayacak mısın, demeye koyuldu. Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem da gülümsemekten başka bir şey yapmıyordu.

 

Daha sonra: Muhtemelen sen Rifaa'ya dönmek istiyorsun. Hayır, sen onun balcağızını tadıncaya, o da senin balcağızını tadıncaya kadar olmaz, diye buyurdu."

 

 

حدثنا إسماعيل: حدثنا إبراهيم، عن صالح بن كيسان، عن ابن شهاب، عن عبد الحميد بن عبد الرحمن بن زيد بن الخطاب، عن محمد بن سعد، عن أبيه قال:

 استأذن عمر بن الخطاب رضي الله عنه على رسول الله صلى الله عليه وسلم، وعنده نسوة من قريش يسألنه ويستكثرنه، عالية أصواتهن على صوته، فلما استأذن عمر تبادرن الحجاب، فأذن له النبي صلى الله عليه وسلم فدخل والنبي صلى الله عليه وسلم يضحك، فقال: أضحك الله سنك يا رسول الله بأبي أنت وأمي؟ فقال: (عجبت من هؤلاء اللاتي كن عندي، لما سمعن صوتك تبادرن الحجاب). فقال: أنت أحق أن يهبن يا رسول الله، ثم أقبل عليهن فقال: يا عدوات أنفسهن، أتهبنني ولم تهبن رسول الله صلى الله عليه وسلم؟ فقلن: إنك أفظ وأغلظ من رسول الله صلى الله عليه وسلم، قال رسول الله صلى الله عليه وسلم: (إيه يا ابن الخطاب، والذي نفسي بيده، ما لقيك الشيطان سالكاً فجاً إلا سلك فجاً غير فجك).

 

[-6085-] Muhammed İbn Sa'd'dan, o babasından, dedi ki: "Ömer İbn el-Hattab r.a. Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in huzuruna girmek üzere izin istedi. Nebiin huzurunda o sırada Kureyşli bir takım kadınlar da vardı. Ondan istekte bulunuyorlar, daha çok vermesini istiyorlardı. Sesleri de onun sesinden yüksek çıkıyordu. Ömer içeri girmek için izin alınca, onlar da alelacele perdenin arkasına doğru koşuştular. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem, Ömer'e içeri girmesi için izin verince o da içeri girdi. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem gülüyordu.

 

Ömer: Babam, anam sana feda olsun ey Allah'ın Rasulü! Allah hep seni güldürsün deyince, şöyle buyurdu: Yanımda bulunan bu kadınların haline şaşırdım. Senin sesini duyar duymaz perdenin arkasına koşuşmaya başladılar. Bu sefer Ömer: Ey Allah'ın Rasulü, senin heybetinden çekinmeleri daha uygundur, dedi.

 

Sonra kadınlara yönelerek: Ey kendi nefislerinin düşmanları olan kadınları Benden çekindiğiniz halde Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'den çekinmiyorsunuz deyince, kadınlar: Sen Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e göre katı ve sertsin, dediler.

 

Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem: Dinle ey Hattab'ın oğlu! Nefsim elinde olana yemin ederim ki şeytan bir yoldan giderken seninle karşılaşacak olursa mutlaka senin gittiği n yolun dışında, başka bir yoldan gider, buyurdu."

 

 

حدثنا قتيبة بن سعيد: حدثنا سفيان، عن عمرو، عن أبي العباس، عن عبد الله بن عمر قال:

 لما كان رسول الله صلى الله عليه وسلم بالطائف قال: (إنا قافلون غداً إن شاء الله). فقال ناس من أصحاب رسول الله صلى الله عليه وسلم: لا نبرح أو نفتحها، فقال النبي صلى الله عليه وسلم: (فاغدوا على القتال). قال: فغدوا فقاتلوهم قتالاً شديداً، وكثر فيهم الجراحات، فقال رسول الله صلى الله عليه وسلم: (إنا قافلون غداً إن شاء الله). قال: فسكتوا، فضحك رسول الله صلى الله عليه وسلم.

قال الحُمَيدي: حدثنا سفيان: بالخبر كله.

 

[-6086-] Abdullah İbn Ömer'den, dedi ki: "Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem, Taif'te iken:

 

Biz inşallah yarın buradan gideceğiz, buyurdu. Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in ashabından bazı kimseler:

 

Ya burayı fethederiz yahut ayrılıp gitmeyiz, dediler. Bunun üzerine Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem:

 

O halde sabahleyin savaşa başlayınız, buyurdu.

 

(Abdullah İbn Ömer) dedi ki: Ertesi sabah savaşa koyuldular. Onlarla çok şiddetli bir şekilde savaştılar. Aralarında çokça yaralanmalar oldu. Bu sefer Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem (tekrar):

 

İnşailah yarın gidiyoruz, buyurdu. (Abdullah İbn Ömer) dedi ki: Ashab bunun üzerine susunca, Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem da güldü."

 

el-Humeydi dedi ki: Süfyan bize bu hadisin senedinin tamamını "haber" lafzını kullanarak tahdis etti.

 

 

حدثنا موسى: حدثنا إبراهيم: حدثنا ابن شهاب، عن حميد بن عبد الرحمن: أن أبا هريرة رضي الله عنه قال:

 أتى رجل النبي صلى الله عليه وسلم فقال: هلكت، وقعت على أهلي في رمضان، قال: (أعتق رقبة). قال: ليس لي، قال: (فصم شهرين متتابعين). قال: لا أستطيع، قال: (فأطعم ستين مسكيناً). قال: لا أجد، فأتي بعرق فيه تمر - قال إبراهيم: العرق المكتل - فقال: (أين السائل، تصدق بها). قال: على أفقر مني، والله ما بين لابتيها أهل بيت أفقر منا، فضحك النبي صلى الله عليه وسلم حتى بدت نواجذه، قال: (فأنتم إذاً).

 

[-6087-] Ebu Hureyre r.a.'dan, dedi ki: "Bir adam Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e gelerek:

 

Helak oldum. Ben Ramazan ayında hanımımla dma ettim, dedi.

 

Allah Rasulü: Bir köle azad et, dedi. Adam: Buna imkanım yok, dedi. Nebi: O halde kesintisiz iki ay oruç tut, buyurdu. Adam: Gücüm yetmez, dedi. Allah Rasulü: O halde altmış fakire yemek ye dir, buyurdu. Adam: Bulamam, dedi.

 

Biraz sonra içinde hurma bulunan bir zenbil getirildi. -(Ravilerden) İbrahim dedi ki: (Zenbil anlamı verilen) hadisteki el-arak, el-miktel ile aynı şeydir.- Bunun üzerine Nebi:

 

O soruyu soran nerede? Al bunu tasadduk et, buyurdu. Adam: Benden daha fakirine mi, diye sordu. Allah'a yemin ederim, bu şehrin iki kara taşlığı arasında bizden daha fakir bir aile yoktur, dedi.

 

Bunun üzerine Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem küçük azı dişleri görününceye kadar güldü ve: O halde siz yiyiniz, buyurdu"

 

 

حدثنا عبد العزيز بن عبد الله الأويسي: حدثنا مالك، عن إسحق بن عبد الله بن أبي طلحة، عن أنس بن مالك قال:

 كنت أمشي مع رسول الله صلى الله عليه وسلم وعليه برد نجراني غليظ الحاشية، فأدركه أعرابي فجبذ بردائه جبذة شديدة، قال أنس: فنظرت إلى صفحة عاتق النبي صلى الله عليه وسلم وقد أثرت فيها حاشية الرداء من شدة جبذته، ثم قال: يا محمد مر لي من مال الله الذي عندك، فالتفت إليه فضحك، ثم أمر له بعطاء.

 

[-6088-] Enes İbn Malik'ten, dedi ki: "Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem ile birlikte yürüyordum. Üzerinde Necran işi kalın kenarlı bir kaftan vardı. Bir bedevi ona yetişerek ridasını oldukça şiddetli bir şekilde çekiştirdi.

 

Enes dedi ki: Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in boynuna baktım da üzerindeki kaftanın kenarının şiddetle çekiştirmesinin etkisiyle iz bırakmış olduğunu gördüm. Sonra o bedevi: Ya Muhammed, yanında bulunan Allah'ın malından bana verilmesi için emir ver, dedi. Bu sözler üzerine Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem ona döndü ve güldü. Sonra da ona bir bağışta bulunulmasını emir buyurdu."

 

 

حدثنا ابن نمير: حدثنا ابن إدريس، عن إسماعيل، عن قيس، عن جرير قال:

 ما حجبني النبي صلى الله عليه وسلم منذ أسلمت، ولا رآني إلا تبسم في وجهي، ولقد شكوت إليه أني لا أثبت على الخيل، فضرب بيده في صدري وقال: (اللهم ثبته، واجعله هادياً مهدياً).

 

[-6089-] Cerir'den, dedi ki: "Müslüman olduğum andan itibaren Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem beni meclisine girmekten alıkoymadı ve beni gördükçe mutlaka yüzüme karşı gülümsedi."

 

 

 

[-6090-] "And olsun, ben ona atların üzerinde sebat edip duramadığımdan dolayı şikayette bulundum. Eliyle göğsüme vurdu ve:

 

Allah'mi, ona sebat ver, onu hidayete ileten ve hi day ete iletiimiş kıl, buyurdu."

 

 

حدثنا محمد بن المثنَّى: حدثنا يحيى، عن هشام قال: أخبرني أبي، عن زينب بنت أم سلمة، عن أم سلمة: أن أم سليم قالت:

 يا رسول الله، إن الله لا يستحي من الحق، هل على المرأة غسل إذا احتلمت؟ قال: (نعم، إذا رأت الماء). فضحكت أم سلمة، فقالت: أتحتلم المرأة؟ فقال النبي صلى الله عليه وسلم: (فبم شبه الولد).

 

[-6091-] Ümmü Seleme'den rivayete göre Ümmü Süleym: "Ey Allah'ın Rasulü, şüphesiz Allah haktan haya etmez. Kadın ihtilam olduğu takdirde gusletme yükümlülüğü var mıdır, dedi. Allah Rasulü: Suyu gördüğü takdirde evet, buyurdu.

 

Ümmü Seleme bu sebeple gülüp: Kadın da ihtilam olur mu, deyince, Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem:

 

O halde çocuk ne diye (annesine) benziyor, buyur-

 

 

حدثنا يحيى بن سليمان قال: حدثني ابن وهب: أخبرنا عمرو: أن أبا النضر حدثه، عن سليمان بن يسار، عن عائشة رضي الله عنها قالت:

 ما رأيت النبي صلى الله عليه وسلم مستجمعا قط ضاحكاً حتى أرى منه لهواته، إنما كان يتبسم.

 

[-6092-] Aişe r.anha'dan, dedi ki: "Ben Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in bademcikleri (ya da küçük dili) görününceye kadar ağzını açıp güldüğünü görmüş değilim. Onun gülmesi ancak tebessümden ibaretti."

 

 

حدثنا محمد بن محبوب: حدثنا أبو عوانة، عن قتادة، عن أنس. وقال لي خليفة: حدثنا يزيد بن زريع: حدثنا سعيد، عن قتادة، عن أنس رضي الله عنه:

 أن رجلاً جاء إلى النبي صلى الله عليه وسلم يوم الجمعة وهو يخطب بالمدينة، فقال: قحط المطر، فاستسق ربك. فنظر إلى السماء وما نرى من سحاب، فاستسقى، فنشأ السحاب بعضه إلى بعض، ثم مطروا حتى سالت مثاعب المدينة، فما زالت إلى الجمعة المقبلة ما تقلع، ثم قام ذلك الرجل أو غيره، والنبي صلى الله عليه وسلم يخطب، فقال: غرقنا، فادع ربك يحبسها عنا، فضحك ثم قال: (اللهم حوالينا ولا علينا). مرتين أو ثلاثاً، فجعل السحاب يتصدع عن المدينة يميناً وشمالاً، يمطر ما حوالينا ولا يمطر منها شيء، يريهم الله كرامة نبيه صلى الله عليه وسلم وإجابة دعوته.

 

[-6093-] Enes r.a.'dan rivayete göre "Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem, bir Cuma günü Medine'de hutbe okurken bir adam ona gelerek:

 

Yağmur yağmaz oldu. Bu sebeple Rabbinden bize yağmur yağdırmasını dile, dedi.

 

Böyle deyince Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem semaya baktı. Bulut namına bir şey görmüyorduk. Allah'tan yağmur diledi. Bulutlar peyda oluverdi, biri diğerine yaklaşmaya başladı. Sonra Medine'nin bütün su arkları su dolup akıncaya kadar yağmur yağdı. Bir sonraki cumaya kadar yağmur kesilmeksizin devam etti.

 

Daha sonra o adam -ya da bir başkası- Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem hutbe verirken ayağa kalkarak: Suyun altında kaldık, Rabbine dua et de artık bizden bu yağmuru kessin, dedi.

 

Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem güldü, sonra: -İki ya da üç defa- Allah'ım üzerimize değil, etrafımıza (yağdır), buyurdu. Bu sefer bulutlar Medine'nin üzerinden sağa ve sola doğru parçalanıp dağıldı. Etrafımızdaki yerlere yağmur yağıyar ama Medine'de hiç yağmur yağmıyordu. Allah onlara Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in, nezdindeki kerameti ni (üstün değerini) ve onun duasını kabul ettiğini gösteriyordu. "

 

 

Fethu'l-Bari Açıklaması:

 

"Gülümsemek ve gülmek". Dilciler: Tebessüm (gülümsemek), gülmenin başlangıcıdır demişlerdir. Gülmek de sevinçten dişler görününceye kadar yüzün yayılmasıdır. Eğer bu sesli olup uzakta ki bunu duyacak şekilde olursa o takdirde kahkaha olur, değilse buna dahik (gülmek) denilir. Eğer sessiz olursa o takdirde tebessüm (gülümsemek) sözkonusudur. Ağzın önündeki dişlere de "davahik (gülerken görülen dişler)" denilir. Bunlar da senaya (denilen ön dişler) ile el-enyab denilen (köpek dişleri) ve onların bitişiğinde bulunan ve nevaciz (küçük azı dişleri) denilen dişlerdir.

 

"Fatıma: Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem, bana gizlice bir söz söyledi, ben de güldüm, dedi." Bu daha önce tamamıyla ve şerhi ile birlikte Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem vefatı bahsinde (4433 ve 4434 nolu hadiste) geçmiş bulunan Aişe'nin Fatıma aleyhisselam'dan rivayet etmiş olduğu hadisin bir kısmıdır.

 

"İbn Abbas dedi ki: Güldüren de, ağlatan da Allah'tır." Yani insanda gülmeyi ve ağlamayı yaratan O'dur. Bu da daha önce Cenazeler bölümünde (1288.hadiste) geçmiş bulunan İbn Abbas'ın hadisinin bir bölümüdür. İbn Abbas bu hadiste, feryad ve figan etmeksizin ağlamanın caiz oluşuna en-Necm suresindeki yüce Allah'ın:

 

"Ve şüphesiz ki güldüren de, ağlatan da O'dur." (Necm, 43) buyruğunu zikrederek işaret etmektedir. Daha sonra Buhari bu başlık altında çoğu daha önce geçmiş bulunan ve hepsinde gülümsemenin ya da gülmenin sözkonusu edildiği dokuz tane hadis zikretmektedir. Bunlarda sözkonusu edilen gülümseme yahut gülmenin sebepleri farklı olmakla birlikte, çoğu hayret ifade eder, bazıları da hayret için dikkati çeker, bazılarında da latife olsun diyedir.

 

Başlıktaki birinci hadis (6084) Aişe r.anha'nın Rifaa'nın hanımının kıssası hadisidir Bundan maksat, hadiste geçen Aişe'nin "Reslilullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem ise gülümsemekten fazla bir şey yapmıyordu" sözleridir.

 

İkincisi (6085 nolu hadis) Sa'd'in "Ömer izin istedi" hadisi olup, bunun da yeteri kadar açıklaması daha önce Ömer'in Menkıbelerilll başlığında geçmiş bulunmaktadır. Bu hadisin burada zikredilmesinden maksat, hadisteki: "Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem gülüyordu. Allah seni hep güldürsün, dedi" kısmıdır. Bu hadisten, gülmesi halinde büyük olan şahsiyete ne söyleneceği de anlaşılmaktadır.

 

Üçüncü (6086 nolu) hadis, Amr İbn Dinar'ın [Ebu'l-Abbas'tan, onun Abdullah İbn Ömer'den]  diye rivayet edilen hadisidir. Bu hadise dair açıklama daha önce şerhiyle birlikte Taif gazvesi bahsinde geçmiş bulunmaktadır. Hadisin burada zikrediliş maksadı, hadisteki "bunun üzerine ResliluIlah Sallallahu Aleyhi ve Sellem güldü" ibaresidir.

 

Bu hadislerin tümünden anlaşıldığı kadarıyla Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem çoğu hallerinde gülümsemekten daha ileriye gitmezdi. Bazı hallerde bunu daha ileriye götürüp güldüğü de olurdu. Gülmenin mekruh olanı ise çokça gülmek yahut bu işte aşınya gitmektir. Çünkü aşınsı vakarı giderir.

 

İbn Battal dedi ki: Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in fiill uygulamasından uyulması gereken, onun çoğunlukla yaptığıdır. Nitekim Buhari, el-Edebu'l-Müfred'de, İbn Mace de iki yoldan Ebu Hureyre'den: "Fazla gülme! Çünkü çokça gülmek kalbi öldürür" hadisini merfu olarak rivayet etmişlerdir.

 

"Enes dedi ki: Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in boynuna baktım." Bu hadiste Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in hilmi, canında ve malındaki eziyete gösterdiği sabır, kalbini İslama ısındırmak istediği kimselerin katı ve kaba davranışlarını bağışlaması açıkça görülmektedir. Böylelikle ondan sonra gelecek olan yöneticiler affetmek, kusurları görmezlikten gelmek ve yapılan kötülüklere karşı en güzeli ile karşılık verip o kötülükleri def etmek şeklindeki güzel ahlakına uysunlar.

 

GÜLER YÜZ, İYİ GEÇİNMEYE DAİR HADİSLER İÇİN BURAYA TIKLA