HABER-İ MEŞHUR
MEŞHUR -
MEŞHUR HADİS:
Türkçedeki gibi meşhur,
şöhreti yaygın, ünlü manalarına kullanılan meşhur, terim olarak hadis
çeşitlerinden birinin adıdır.
Hadis Usulü âlimleri meşhur
hadisi birbirlerinden az da olsa farklı tarif etmişlerdir.
el-Hâkimu'n-Nîsâbûri'nin verdiği misallere bakılırsa meşhur, Nebi sallallahu
aleyhi ve sellem'in sözleri olarak meşhur olan hadislerdir. Öyle görünüyor ki
İbnu's-Salâh da ona uymuştur. Bununla birlikte onun “meşhurun mütevatir
olanları vardır. Ancak hadis âlimleri meşhuru manasını iş'ar eden hususi
ismiyle zikretmemişlerdir.” dediği dikkate alınırsa meşhurun tarifinde Nebi
sallallahu aleyhi ve sellem'in sözü olarak meşhur olanın esas alındığı, daha
sonraki Hadis Usulü âlimlerinin tariflerinde esas olan rivayet tarîki sayısının
söz konusu edilmediği söylenebilir. Nitekim bazı usûl alimleri meşhur hadisi
“önceleri, yani ilk asırda aslı olup ümmetçe kabul edilen sonradan şayi olan
hadis” olarak tarif etmişlerdir. Bu tarife göre hicretin ilk asrında bir veya
daha fazla ravi tarafından rivayet edilip hadis İstılahlarının yerleştiği
ikinci ve üçüncü asırlarda nerdeyse mütevatir addedilecek dereceye varmış her
haber meşhur olur.
Meşhurun en veciz tarifini
İbn Haceri'l-Askalânî vermiştir. Ona göre ahadin ilk kısmı olan meşhur, tevatür
derecesine varmamakla birlikte ikiden fazla tarîki bulunan habere denir. Fıkıh
âlimlerinden bir kısmına göre aynı haber müstefîz adını alır.
Allah rahmet eylesin,
İbn Hacer'in bu tarifinde haberin rivayet tanklarının sayısı esas alınmıştır.
Öyle ki bu tarif pek tutulmuş ve “en az üç isnadla rivayet edilen ancak tevatür
derecesine erişmeyen hadisler” şeklinde yerleşmiştir. Bu manada meşhur haber
ile tevatür derecesine varmaksızın en az üç sahabi tarafından nakledilmiş
bulunan müstefîz arasında bir yönden umum-husus münasebeti var demektir. Yani
her müstefîz meşhurdur; fakat her meşhur mustefiz değildir. Aslında ikiden
fazla ravisi olup ikinci ve üçüncü asırlarda mütevatir derecesine yükselen
haberlere hem meşhur hern de müstefîz denir. Ne var ki aslında üç ravisi olup,
mütevatir olmayana yalnız mustefiz denir; meşhur denmez. Aksine önceleri bir
iki ravisi olup sonraları tevatür derecesinde çoğalan haberlere meşhur denir, mustefiz
denmez. Söz gelişi ''İnne me'l-a'malu bi'n-niyat'' (Ameller niyetlere göredir)
hadisi öyledir. Önceleri sadece Hz. Ömer'den rivayet edilmiş olmakla ferd iken
isnadında ondan sonra gelen üçüncü ravisi Yahya b. Sa'îd el-Ensârî'den Ebu
İsmail El-Herevî'nin araştırmasına göre yediyüz kişinin rivayetiyle sonradan
şöhret bulmuş ve meşhur haline gelmiştir.
Meşhur hadislerin bir
kısmı sahihtir. Bir kısmı hasendir. Bir kısmı da zayıftır. Sahih olana misal
Amr İbnu'l-As (r.a.)'ın rivayet ettiği şu hadistir:
“Allah ilmi kullarının
göğüslerinden silmek suretiyle değil, âlimlerin ruhlarını kabzederek yok
edecektir. Nihayet hiç bir alim kalmayınca halk cahilleri reis edinir. Bunlara
sorular sorulur. Onlar da ilimleri olmadığına bakmadan fetvalar verirler. Böylece
hem kendileri sapıtırlar hem de halkı doğru yoldan saptırırlar.
Enes b. Malikten rivayet
edilen şu hadis meşhurun hasen olanına misaldir.
“İlim aramak her
müslümanın boynunun borcudur.”
Şu hadis de meşhurun
zayıf olanlarına misaldir:
“Kulaklar başın parçası
sayılırlar.”
Ravisi olsun olmasın
yahut aslı bulunsun, bulunmasın dillerde hadis olarak dolaşan haberlere de
meşhur denir. Bir başka deyişle isnadı ister bir; ister birden fazla olsun,
isterse hiç olmasın halk arasında hadis olarak bilinen rivayetler de meşhur
adıyla bilinirler. Bu demektir ki bir hadis bazen alimler arasında, bazen
özellikle hadis, fıkıh veya usûl alimleri nezdinde, bazen de halk arasında
yaygın bir şöhrete sahip olur. Böyle hadislere meşhur denmesinin rivayet
tarikları ile alakası yoktur. Rivayetin hadis olarak yayılmasına bağlıdır. Söz
gelişi şu rivayet hadisciler arasında meşhurdur.
“Nebi sallallahu aleyhi
ve sellem bir ay boyunca Ri'l ve Zekvâna beddua ederek kunut yaptı.”
Şu hadis de hadisciler,
alimler ve halk arasında meşhur olmuştur.
“Müslüman, diğer
müslümanların elinden ve dilinden selamette kaldığı kimsedir. Muhacir de
Allah'ın yasakladıklarından uzak kalandır.”
Fıkıh alimleri arasında
meşhur olana da şu hadis örnek verilebilir:
“Allah katında en hoşa gitmeyen
helal, kadın boşamaktır.”
Fıkıh usulü alimleri
arasında meşhur olan,
“...Ümmetimden hata,
unutma ve zorlanma sonucu yapakları işlerin sorumluluğu kaldırıldı.”
Tasavvuf ehli arasında
meşhur olanı,
“Sen olmasaydın,
alemleri yaratmazdım”
“Nefsini bilen rabbini
bilir”;
Çoğu darb-ı mesel haline
gelmiş ve halk arasında meşhur olanlardan birkaçı:
“Haber almak, gözle
görmek gibi olmaz”
“İnsanların cefasına
katlanmak, sadakadır”.
“Acele etmek
şeytandandır.” Bu hadislerin çoğunun aslı yoktur.
Dillerde meşhur olan
hadislere dair müstakil kitaplar yazılarak bu kabil nakillerin sıhhat durumu
veya zayıf yahut uydurma oldukları açıklanmıştır. Böyle kitapların en
meşhurları şunlardır:
1. el-Mekâsidul-Hasene:
es-Sehâvî.
2. Keşfu'l-Hafâ:
el-Aclûnî.
3. Esne'l-Metâlib:
el-Hutûl-Beyrûti.
Ayrıca bakınız: