UMDETU’L AHKAM |
AVLANMA |
EĞİTİLMİŞ KÖPEKLERLE AVLANMA BABI |
4960-8/12- Bize Hennad b. es-Serri tahdis etti. Bize İbnu'l-
Mübarek, Hayve b. Şureyh'den
şöyle dediğini tahdis etti: Rabia
b. Yezid ed-Dimeşki'yi şöyle derken dinledim: Bana Ebu
İdris Aidullah haber verip
dedi ki: Ebu Sa'lebe elHuşenı'yi şöyle derken dinledim: Rasulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in
huzuruna varıp: Ey Allah'ın Rasulü! Biz kitap
ehlinden bir kavmin topraklarındayız. Onların kaplarında yemek yiyoruz. Ayrıca
orası av hayvanlarının bulunduğu bir yerdir. Yayımla da avlanıyorum, öğretilmiş
köpeğimle de öğretilmemiş köpeğimle de avlandığım oluyor. Bu sebeple bana
bunlardan bize neyin helal olduğunu haber buyur dedim. O: "Sözünü ettiğin
kitap ehli olan bir kavmin topraklarında bulunmanıza ve onların kaplarında
yemek yemenize gelelim. Eğer kaplarından başkalarını bulursanız o kaplarda
yemek yemeyin. Eğer bulmazsanız onları yıkadıktan sonra onlarda yiyebilirsiniz.
Av hayvanlarının bulunduğu bir arazide bulunman hakkında söylediklerine
gelelim. Yayın ile isabet ettirdiğin için Allah'ın adını zikret sonra ye.
Öğretilmiş köpeğinle yakaladığın için de Allah'ın adını an sonra ye.
Öğretilmemiş köpeğin ile yakaladığına gelince eğer yetişip onu kesebilirsen
ondan ye" buyurdu.
Açıklama:
Ebu Sa'lebe'nin rivayet ettiği
(4960) hadiste: "Biz kitap ehlinden bir kavmin topraklarında bulunuyoruz.
Onların kaplarından yiyoruz ... Nebi (s.a.v.) de: Onların kaplarından başkasını
bulursanız onların kaplarında yemeyiniz. Bulamayacak olursanız onları
yıkadıktan sonra yiyebilirsiniz" şeklindeki bu hadisi Buhar! ve Müslim
böylece rivayet etmişlerdir. Ebu Davud'un
rivayetinde ise: "Dedi ki: Biz kitap ehline komşu oluruz. Onlar da kendi
çömleklerinde domuz pişiriyorlar, kaplarında şarap içiyorlar dedi. Rasulullah (s.a.v.) bunun üzerine: Eğer başka kap
bulursanız o kaplarda yeyiniz, içiniz. Eğer onlardan başka kap bulamayacak
olursanız üzerlerine su dökünüz ve yeyip içiniz buyurdu. "
Bu hadisin fukahanın söylediklerine muhalif olduğu söylenebilir. Çünkü
fukaha yıkanması şartı ile müşriklerin kaplarını
kullanmanın caiz olduğunu ve yıkanmasından sonra onları kullanmanın mekruh
olmadığını söylerler. İster onlar başka kap bulunsun ister bulunmasın. Bu hadis
ise onlardan başka kap bulunabiliyorsa bu kapları kullanmanın mekruh olmasını
ve bu kerahati ortadan kaldırmak için kapları
yıkamanın yeterli olmamasını gerektirir. Buna göre ancak onların kaplarından
başkasını bulamadığı taktirde kitap ehlinin kaplarını yıkayıp kullanabilir.
Cevap şudur: Burada
onların domuz eti pişirdikleri, şarap içtikleri kap kacaklarında
yemenin yasak oluşundan maksat Ebu Davud'un rivayetinde açıkça ifade edildiği şekildedir.
Yıkanmalarından sonra onlarda yemenin yasaklanışı ise tiksinme dolayısı ile ve
genelde bunların necis olmalarının mutad oluşundan dolayıdır. Nitekim yıkanmış hacamat kanı
kabında yemek de mekruhtur. Fukahanın maksadı ise necis işlerde kullanılmayan mutlak olarak kafirlere ait
kaplardır. Bu gibi kapların yıkanmadan önce kullanılması mekruhtur. Yıkandıktan
sonra kullanılmalarında kerahat yoktur çünkü bu
kaplar temiz olur ve bunlarda tiksinti veren bir özellik kalmaz. Yoksa fukaha bununla domuz pişirmek ve daha başka necis işlerde kullanılan kaplarında kerahatin
söz konusu olmadığını kastetmezler.
Rasulullah (s.a.v.)'in: "Öğretilmemiş köpeğin ile avlayıp onu
kesebilirsen yiyebilirsin" buyruğuna gelince bu gibi avın tezkiye
edilmedikçe (kesilmedikçe) helal olmayacağı üzerinde icma
bulunmaktadır.
4949-111- Bize İshak b. İbrahim el-Hanzali tahdis etti. .. Adiy b. Hatim'den
şöyle dediğini rivayet etti: Ey Allah'ın Rasulü!. Ben
öğretilmiş köpekleri gönderiyorum. Onlar da benim için av yakalıyorlar. Onun
üzerine de Allah'ın adını anıyorum dedim. O: "Öğretilmiş köpeğini gönderip
üzerine Allah'ın adını anmışsan (avından) yiyebilirsin" buyurdu. Ben: Öldürselerde mi dedim. O: "Bir başka köpek onunla
birlikte ortak olmadığı sürece öldürseler de" buyurdu.
Ben Ona: Ben ava, mi'rad (denilen enlice ve uzunca sivri demir bulunan) ok
ile atış yapıyor ve isabet ettiriyorum dedim. O: "Mi'rad
ile atış yapıp da (avı) delerse yiyebilirsin. Şayet enli tarafı ile ona isabet
ederse ondan yeme" buyurdu.
Açıklama:
(4949) "Ben
öğretilmiş köpekleri(mi) gönderiyorum ... " Hadisi ile av için kullanılan
köpekler hakkında zikredilen diğer hadislerle birlikte hepsinde avlanmanın mübah olduğu hükmü anlaşılmaktadır. Müslümanlar bu hüküm
üzerinde icma etmişler, kitap, sünnet ve icmaın delilleri de bu hususta birbirini pekiştirmektedir.
Kadı Iyaz dedi ki: Avlanmak kazanç elde etmek,
ihtiyaç ve avı ve bedelini yemek sureti ile ondan yararlanmak amacıyla avlanan
kimseler için mübahtır. Fakat oyalanmak için ama
bununla birlikte hayvanı meşru bir şekilde kesim maksadıyla ve ondan
yararlanmak için avlanan kimsenin hükmü hakkında ihtilaf etmişlerdir. Malik, bu
şekilde bir avlanmayı mekruh görmekle birlikte Leys
ve İbnu'l-Hakem caiz olduğunu söylemişlerdir. (Kadı Iyaz) dedi ki: Eğer avlanmayı meşru bir şekilde kesim
niyeti olmadan yapacak olursa bu haram olur. Çünkü böyle bir hareket yeryüzünde
fesat (bozgunculuk) olup, bir canı gereksiz yere telef etmektir.
Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in: "Öğretilmiş köpeğini gönderip de Allah'ın
adını zikredersen yiyebilirsin ... onunla başka bir köpek ortak olmadığı
sürece" bir rivayette de (4951) "Çünkü sen ancak kendi köpeğin için
besmele çektin, ondan başkası için besmele çekmedin" buyurulmaktadır.
İşte bu hadis ile avlanmak maksadıyla köpeği besmele çekerek salmaya dair bir
emirdir. Müslümanlar köpeğin ava salınması esnasında hayvanı keserken ve
boğazlarken besmele çekmenin meşruiyeti üzerinde icma
etmiş olmakla birlikte bunun vacip mi yoksa sünnet mi olduğu hususunda ihtilaf
etmişlerdir. Şafii'nin ve bir kesimin kanaatine göre bu sünnettir. Yanılarak ya da kasten besmeleyi terkedecek
olursa av da kesilen hayvan da helalolur. Aynı
zamanda bu Malik ve Ahmed'den gelen bir rivayettir.
Zahir ehli (Zahiriler)
de şöyle demektedir: Kasten yahut yanılarak besmele çekmeyecek olursa helalolmaz. Yırtıcı hayvanlar ile avlanılması hususunda Ahmed'den gelen sahih rivayet de budur. Aynı zamanda bu
görüş İbn Sirin ve Ebu Sevr'den de rivayet edilmiştir.
Ebu Hanife, Malik, Sevri ve ilim adamlarının büyük çoğunluğu ise yanı larak besmele çekmeyi terk edecek olursa kesilen hayvan da
av da mübah olur. Kasten besmeleyi terk ederse mübah olmaz. Bizim mezhebimize mensup ilim adamlarının
kanaatlerine göre ise besmeleyi (kasten) terketmek
mekruhtur. Mekruh olmadığı ve daha evla olana muhalif olduğu da söylenmiş ise
de sahih olan mekruh olduğudur.
Besmele çekmenin vacip
(farz) olduğunu kabul edenler yüce Allah'ın: "Üzerinde Allah'ın adı
anılmamış olanlardan yemeyiniz ve şüphesiz ki o bir fısktır"
(En'am, 121) buyruğu ile bu hadisleri delil
göstermişlerdir.
Bizim Mezheb alimlerimiz ise yüce Allah'ın: "Size meyte ... haram kılındı. Kestikleriniz müstesna" (Maide, 3) buyruğunu delil göstermişlerdir. Çünkü burada
besmeleyi şart koşmadan ve vacip olduğunu ifade etmeden sadece kesmek ile mübah kılmış bulunmaktadır. Şayet tezkiye (denilen şer'i
kesim) ancak besme le ile
olur denilecek olursa biz de şöyle deriz: O (tezkiye) sözlükte yarmak ve açmak
demektir. Diğer taraftan yüce Allah'ın: "Kendilerine kitap verilmiş
olanların yiyecekleri de size helaldir" (Maide,
5) buyruğu da buna delildir. Çünkü onlar besmele çekmezler. Diğer taraftan Aişe (radıyallahu anha)'nın rivayet ettiği hadiste
de şöyle denilmektedir: Onlar: Ey Allah'ın Rasulü! Cahiliye döneminden henüz yeni kurtulmuş bir takım kimseler
bize et getiriyorlar. Üzerine Allah'ın adını anıp anmadıklarını bilmiyoruz,
onlardan yiyebilir miyiz dediler. Resulullah (s.a.v.)
bunun üzerine: "Siz besmele çekip yeyin" buyurdu.
Hadisi Buhar! rivayet
etmiştir. İşte her bir şey yenilip her bir şey içildiği zaman emrolunan besmele budur. Yüce Allah'ın: "Üzerinde
Allah'ın adı anılmamış olanlardan yemeyin" (En'am,
121) buyruğu hakkında da burada maksat, putlar için kesilenlerdir diye cevap
vermişlerdir. Nitekim yüce Allah başka bir ayette:
"Putlar için
kesilenler" (Maide, 3) ile "Allah'tan
başkasının adı anılarak kesilenler" (Bakara, 173) buyurmaktadır. Ayrıca
yüce Allah da "şüphesiz ki o bir fısktır"
buyurmaktadır. Müslümanlar ise üzerine besmele çekilmemiş olanı yiyen bir
kimsenin fasık olmadığını icma
ile kabul etmişlerdir. O halde ayet-i kerimenin dediğimiz şekilde yorumlanması icabeder. Böylelikle bu ayet ile geçen diğer ayetler ve Aişe (radıyallahu anha)'nın rivayet ettiği hadis
bir arada telif edilebilsin. Diğer taraftan Mezheb
alimlerimizden bazıları ayeti, tenzihi kerahat (tenzihen mekruh) diye yorumlamışlar ve besmeleye dair varid olmuş hadisleri de müstehaplık
ifade eder diye cevaplandırmışlardır.
Resulullah (s.a.v.)'in: "Öğretilmiş köpeğini saldığın
zaman" bu ifadenin mutlak kullanılışı siyah olsun, olmasın öğretiimiş bütün köpeklerle avlanmanın mübah
olduğuna delildir. Malik, Şafii, Ebu Hanife ve ilim adamlarının büyük çoğunluğu da böyle
demiştir. Hasan-ı Basri, Nehai,
Katade, Ahmed ve İshak ise siyah köpek ile avlanmak helal değildir. Çünkü o
bir şeytandır demişlerdir.
Resulullah (s.a.v.)'in: "Öğretilmiş (eğitilmiş) köpeğini
saldığın taktirde" buyruğunda gönderilen köpeğin öldürdüklerinin helal
olması için öğretiimiş (eğitilmiş) bir köpek
olmasının ve (avlanmak maksadıyla) salın ıp
gönderilmesinin de şart olduğu hükmü anlaşılmaktadır. Eğer öğretilmemiş bir köpek
gönderilecek olursa yahut da öğretiimiş köpek (sahibi
tarafından) gönderilmeden kendiliğinden gidecek olursa onun öldürdüklerini
yemek helal değildir. Öğretilmemiş (eğitimsiz) köpek ise (kendiliğinden giderse
yakaladığının yenilmeyeceği) üzerinde icma
edilmiştir. Eğer öğretiimiş köpek kendiliğinden avın
üzerine giderse hem bizim (Şafii) mezhebimize göre hem de bütün ilim adamlarına
göre öldürdüğü (av) helal olmaz. Ancak el-Asam'dan
bunun mübah olduğuna dair nakledilen rivayet ile İbnu'l- Munzir'in Ata ve Evzai'den, eğer sahibi onu avlanmak maksadıyla
(beraberinde) çıkartmış ise helal olduğuna dair yaptığı nakil bundan
müstesnadır.
Resulullah (s.a.v.)'in: "Onunla birlikte bulunmayan bir köpek
onunla ortak olmadığı sürece" ifadesi de bir başka köpeğin ona ortak
olması halinde (avın) helal olmayacağı hususunda açık bir ifadedir. Kasıt ise
kendiliğinden giden yahut da tezkiye (şer'ı kesim
yapma) ehliyetine sahip olmayan kimse tarafından gönderilen yahut da bu hususta
şüphe ettiğimiz bir başka köpeğin ona ortak olmasıdır. Bütün bu şekillerde avın
yenilmesi helal değildir. Eğer bizler o avın üzerine tezkiye (şer'i kesim)
yapmaya ehil bir kimse tarafından gönderilen bir köpeğin ona ortak olup
birlikte avlandıklarından kesin olarak emin olursak, o avın yenilmesi helal
olur.
"Ben: Mi'rad (denilen enlice oku) atıyorum ve (ava) isabet
ettiriyorum dedim. O ... buyurdu." diğer rivayette (4951) "Sivri ucu
ile isabet alanı yiyebilirsin. Enli tarafı ile isabet alan ise ağır bir şeyle
ölmüş demektir, ondan yeme" buyurulmaktadır.
Mi'rad, mim harfi kesreli olup ucunda demir bulunan ağır bir
tahta ya da bir asadır. Bazen ucunda bu demir de
bulunmayabilir. Mi'rad'ın açıklaması ile ilgili sahih
olan budur. El-Herevi dedi ki: O tüyü de demir ucu da
bulunmayan bir oktur derken, İbn Dureyd
ise: O ince dört tüyü bulunan uzunca bir oktur demiştir. Halil de el-Herevi'nin dediği gibi açıklamış, buna yakın bir açıklama
da Asmai'den nakledilmiştir. Bunun ortası kalın iki
ucu ince ve atıldığı zaman dosdoğru giden bir değnek olduğu da söylenmiştir.
Hı harfi ve ze ile "hazeka" ise delip geçerse anlamındadır. "veks ve mevkus" ise sopa,
taş ve daha başka sivri uçlu olmayan bir şeyle öldürülen demektir. Şafii,
Malik, Ebu Hanife, Ahmed ve büyük çoğunluğun kanaatine göre avcı mi'rad ile avlanıp keskin tarafı ile avı öldürecek olursa
av helal olur. Eğer onu enli tarafı ile öldürecek olursa bu hadis sebebi ile
helal olmaz.
Mekhul, Evzai ve onların dışında Şam fukahasından kimisi ise kayıtsız ve şartsız helaldir
demişlerdir. Bunlar ve İbn Ebu
Leyla da aynı şekilde bunduka (denilen fındık kadar
yuvarlatılmış ve sertleştirilmiş çamur) ile öldürülenin helal olduğunu da
söylemişlerdir. Bu aynı zamanda Said b. el-Müseyyeb'den de nakledilmiş bir kanaattir.
Büyük çoğunluk ise
kayıtsız ve şartsız olarak bunduka avı helal
değildir.
Buna delil de bu mi'rad ile ilgili hadistir. Çünkü bu şekildeki ölümlerin
hepsi bir çeşit ezmek ve ağır darbe ile öldürmektir. Diğer rivayetin anlamı da
bunu ortaya koymaktadır. Çünkü o "vakiz" dir. Yani sivri uçlu olmayan bir şeyle öldürülmüş demektir.
Mevkuze denilen meyte ise
sopa ve benzeri bir şeyle öldürülmüş demektir. Bunun asıl anlamı ise kırmak ve ezmekden gelmektedir.
(4950) Resulullah (s.a.v.)'in: "Eğer yerse sen yeme"
buyruğuna gelince, Adiy b. Hatim'in rivayet ettiği bu
hadis av hayvanının yediği avdan yemenin yasaklığı hususunda açıktır. Ebu Davud'un Süneni'nde ve başka
kaynaklarda hasen bir senet ile Ebu
Sa'l-ebe'ye Nebi (s.a.v.)'in:
"Köpek avdan
yemiş olsa dahi yiyebilirsin" buyurduğu rivayet edilmektedir. İlim
adamları bu hususta ihtilaf etmişlerdir. Şafii kendisinden gelen iki görüşün
daha sahih olanına göre eğer köpek ve diğer yırtıcı hayvanlardan olup, ava
alıştırılmış avcı hayvan öldürmüş ve ondan yemiş ise o av haram olur demiştir.
İlim adamlarının çoğunluğu da böyle demiştir. İbn Abbas, Ebu Hureyre,
Ata, Said b. Cubeyr, Hasan,
Şa'bı, Nehai, İkrime, Katade, Ebu Hanife, arkadaşları, Ahmed, İshak, İbn
Munzir ve Davud bunlar
arasındadır.
Sa'd b. Ebu Vakkas,
Selman el-farisı, İbn Ömer ve Malik ise helal olur demişlerdir. Bu aynı
zamanda Şafii'nin zayıf bir görüşüdür. Bunlar Ebu Sa'lebe'nin hadisini delil göstermiş ve Adiy'in
rivayet ettiği bu hadisi tenzihen mekruh diye
yorumlamışlardır. Birincileri ise Adiy (r.a.)'ın hadisini Buharı ve Müslim'in sahihlerinde yer alan bir
hadis olarak delil göstermişler ve ayrıca onunla beraber yüce Allah'ın:
"Onların sizin için tuttuklarından yeyin" (Maide,
I) buyruğunu delil göstermişlerdir. İşte söz konusu olan o durumda av hayvanı
bizim için avı yakalamamış olur. Aksine kendisi için yakalamış olur. Bu
kanaatte olanlar bu hadisi Ebu Sa'lebe'nin
hadisine göre öncelemişlerdir. Çünkü daha sahihtir. Onlardan bazıları da Ebu Sa'lebe'nin hadisini avı
öldürdükten sonra onu bırakıp ondan ayrılması akabinde tekrar dönüp ondan
yemesi hali hakkında yorumlamışlardır. Bunun bir zararı olmaz. Allah en iyi
bilendir.
Avda kullanılan
kuşlara gelince, eğer kuşlar avladıklarından yiyecek olurlarsa Mezheb alimlerimizce daha sahih kabul edilen ve Şafii'nin
tercih edilen görüşü bu avın haram olduğudur. Sair ilim adamları ise mübah olduğunu söylemiştir. Çünkü kuşlara diğer av
hayvanlarının aksine bunu öğretmek imkansızdır. Mezheb
''alimlerimiz ise böyle bir delili kabul etmezler.
(4950) Rasulullah (s.a.v.)'in: "Ben onun ancak kendisi için
yakalamış olacağından korkarım" buyruğunun anlamı da şudur: Şanı yüce
Allah: "Sizin için yakaladıklarından yeyin" (Maide,
4) buyurmaktadır. Ayet-i kerime bu avı, av hayvanının avı bizim için
yakaladığını bilmemiz şartı ile mübah kılmıştır. Eğer
avdan yiyecek olursa onun bizim için mi yoksa kendisi için mi yakalamış
olduğunu bilemeyiz. Dolayısı ile mübah olma şartı
bulunmamaktadır. Aslolan ise onun haram oluşudur.
(4951) Rasulullah (s.a.v.)'in: "Enli tarafı ile isabet
ederse" buyruğundaki "ard" lafzı ayn harfi fethalı olup, okun
sivri olmayan tarafı ile isabet ederse demektir.
4950-2/2- Bize Ebu Bekr b. Ebu
Şeybe tahdis etti, bize İbn Fudayl, Beyaddan
tahdis etti, o Şa'bi'den, o
Adiy b. Hatim'den şöyle dediğini rivayet etti: Resulullah (s.a.v.)'e sorup: Biz bu köpeklerle avlanıyoruz
dedim. O: "Öğretilmiş köpeklerini salarken üzerlerine Allah'ın adını
anmışsan senin için yakaladıklarından yiyebilirsin (avı) öldürmüş olsalar dahi.
Ancak köpek (avdan) yemişse müstesna. Eğer yemişse sen (o avı) yeme. Çünkü ben
o köpeğin o taktirde kendisi adına yakalamış olacağından korkarım. Eğer
köpeklerinle başka köpekler de karışmışsa yine yeme" buyurdu.
4951-3/3- Bize Ubeydullah b. Muaz el-Anberi de tahdis etti, bize babam
tahdis etti, bize Şu'be,
Abdullah b. Ebu Sefer'den tahdis
etti, o Şa'bi'den, o Adiy
b. Hatim'den şöyle dediğini rivayet etti: Resulullah
(s.a.v.)'e enli ağır ok (mi'rad) hakkında soru
sordum. O: "Sivri tarafı ile (ava) isabet ederse yiyebilirsin. Eğer enli
tarafı ile isabet edip öldürürse şüphesiz bu ağır bir darbe ile öldürülmüş bir
hayvan olur. Bu sebeple yeme" buyurdu. Resulullah
(s.a.v.)'e köpek hakkında sordum. O: ''Allah'ın adını anarak köpeğini
gönderdiğin taktirde yiyebilirsin. Eğer ondan yemişse sen de yeme. Çünkü
şüphesiz o kendi adına yakalamış olur" buyurdu. Ben: Köpeğimle birlikte
başka bir köpek bulur da hangisinin avı aldığını bilemeyecek olursam diye
sordum. O: "Hayır yeme. Çünkü sen kendi köpeğin için besmele çektin.
Başkası için besmele çekmedin" buyurdu.
4954-4/6- Bize Muhammed
b. Abdullah h. Numeyr de tahdis
etti, bize babam tahdis etti, bize Zekeriyya, Amir'den tahdis etti,
o Adiy b. Hatim'den şöyle dediğini rivayet etti: Rasulullah (s.a.v.)'e mi'rad
denilen ok çeşidi ile yakalanan ava dair soru sordum. O: "Sivri tarafı ile
isabet alanı yiyebilirsin. Enli tarafı ile isabet alan ise ağır darbe ile
öldürülmüş (vakis) olur" buyurdu. Ona köpeğin
avı hakkında da sordum. O: "Senin için yakalayıp da kendisinden yemediği
avı sen yiyebilirsin. Çünkü o avın tezkiyesi (şer'f
kesimi) onu yakalamasıdır. Eğer avın yanında başka bir köpek bulup da o köpeğin
de onunla birlikte o avı yakalamış olduğundan korkarsan ve onu öldürmüş ise
ondan yeme. Çünkü sen kendi köpeğini salarken besmele çektin ama ondan başkası
için besmele çekmedin" buyurdu.
4958-6/10- Bana Velid b. Şuca' es-Sekuni tahdis etti, bize Ali b. Mushir, Asım'dan tahdis etti, o Şa'bi'den, o Adiy b. Hatim'den
şöyle dediğini rivayet etti: Rasulullah (s.a.v.)
bana: "Köpeğini gönderdiğin zaman Allah'ın adını an. Senin için tutarsa ve
sen de ava canlı iken yetişirsen onu kes. Eğer avını öldürmüş ve ondan yememiş
olduğu halde ona yetişirsen ondan yiyebilirsin. Eğer köpeğinle birlikte başka
bir köpek bulur ve avı öldürmüşse ondan yeme. Çünkü sen o ikisinden hangisinin
avı öldürdüğünü bilemezsin. Eğer okunu atarsan Allah'ın adını an. Bir gün
gözünden kaybolur ve avında, okundan başka bir şeyin izini bulmayacak olursan
istersen yiyebilirsin. Eğer avını suda batmış bulursan yeme" buyurdu.
4959-7/11- Bize Yahya b.
Eyyub tahdis etti ... Şa'bi, Adiy b. Hatim'den şöyle
dediğini rivayet etti: Rasulullah (s.a.v.)'e ava dair
soru sordum O: "Okunu attığın zaman Allah'ın adını an. Eğer aVını öldürmüş olarak bulursan ye. Ancak onun suya düşmüş
olduğunu bulursan sen onu su mu öldürdü yoksa okun mu bilemezsin" buyurdu.
Açıklama:
(4949) "Ben
öğretilmiş köpekleri(mi) gönderiyorum ... " Hadisi ile av için kullanılan
köpekler hakkında zikredilen diğer hadislerle birlikte hepsinde avi anmanın mübah olduğu hükmü
anlaşılmaktadır. Müslümanlar bu hüküm üzerinde icma
etmişler, kitap, sünnet ve icmaın delilleri de bu
hususta birbirini pekiştirmektedir. Kadı Iyfu dedi
ki: Avlanmak kazanç elde etmek, ihtiyaç ve avı ve bedelini yemek sureti ile
ondan yararlanmak amacıyla avlanan kimseler için mübahtır.
Fakat oyalanmak için ama bununla birlikte hayvanı meşru bir şekilde kesim
maksadıyla ve ondan yararlanmak için avlanan kimsenin hükmü hakkında ihtilaf
etmişlerdir. Malik, bu şekilde bir avlanmayı mekruh görmekle birlikte Leys ve İbnu'l-Hakem caiz
olduğunu söylemişlerdir. (Kadı Iyfu) dedi ki: Eğer
avlanmayı meşru bir şekilde kesim niyeti olmadan yapacak olursa bu haram olur.
Çünkü böyle bir hareket yeryüzünde fesat (bozgunculuk) olup, bir canı gereksiz
yere telef etmektir.
Rasulullah (s.a.v.)'in: "ÖğretiImiş
köpeğini gönderip de Allah'ın adını zikredersen yiyebilirsin ... onunla başka
bir köpek ortak olmadığı sürece" bir rivayette de (4951) "Çünkü sen
ancak kendi köpeğin için besmele çektin, ondan başkası için besmele
çekmedin" buyurulmaktadır. İşte bu hadis ile
avlanmak maksadıyla köpeği besmele çekerek salmaya dair bir emirdir.
Müslümanlar köpeğin ava salınması esnasında hayvanı keserken ve boğazlarken
besmele çekmenin meşruiyeti üzerinde icma etmiş
olmakla birlikte bunun vacip mi yoksa sünnet mi olduğu hususunda ihtilaf
etmişlerdir. ŞafiI'nin ve bir kesimin kanaatine göre
bu sünnettir. Yanılarak ya da kasten besmeleyi terkedecek olursa av da kesilen hayvan da helal olur. Aynı
zamanda bu Malik ve Ahmed'den gelen bir rivayettir.
Zahir ehli (Zahiriler)
de şöyle demektedir: Kasten yahut yanılarak besmele çekmeyecek olursa helal
olmaz. Yırtıcı hayvanlar ile avlanılması hususunda Ahmed'den
gelen sahih rivayet de budur. Aynı zamanda bu görüş İbn
Sirin ve Ebu Sevr'den de
rivayet edilmiştir.
Ebu Hanife, Malik, Sevri ve ilim adamlarının büyük çoğunluğu ise yanı larak besmele çekmeyi terk edecek olursa kesilen hayvan da
av da mübah olur. Kasten besmeleyi terk ederse mübah olmaz. Bizim mezhebimize mensup ilim adamlarının
kanaatlerine göre ise besmeleyi (kasten) terketmek
mekruhtur. Mekruh olmadığı ve daha evla olana muhalif olduğu da söylenmiş ise
de sahih olan mekruh olduğudur.
Besmele çekmenin vacip
(farz) olduğunu kabul edenler yüce Allah'ın: "Üzerinde Allah'ın adı
anılmamış olanlardan yemeyiniz ve şüphesiz ki o bir fısktır"
(En'am, 121) buyruğu ile bu hadisleri delil
göstermişlerdir.
Bizim Mezheb ''alimlerimiz ise yüce Allah'ın: "Size meyte (leş) ... haram kılındı. Kestikleriniz müstesna"
(Maide, 3) buyruğunu delil göstermişlerdir. Çünkü
burada besmeleyi şart koşmadan ve vacip olduğunu ifade etmeden sadece kesmek
ile mübah kılmış bulunmaktadır. Şayet tezkiye
(denilen şer'! kesim) ancak besmele ile olur denilecek olursa biz de şöyle
deriz: O (tezkiye) sözlükte yarmak ve açmak demektir. Diğer taraftan yüce
Allah'ın: "Kendilerine kitap verilmiş olanların yiyecekleri de size
helaldir" (Maide, 5) buyruğu da buna delildir.
Çünkü onlar besmele çekmezler. Diğer taraftan Aişe (radıyallahu anha)'nın rivayet ettiği hadiste de şöyle denilmektedir: Onlar:
Ey Allah'ın Rasulü! Cahiliye
döneminden henüz yeni kurtulmuş bir takım kimseler bize et getiriyorlar.
Üzerine Allah'ın adını anıp anmadıklarını bilmiyoruz, onlardan yiyebilir miyiz
dediler. Rasulullah (s.a.v.) bunun üzerine: "Siz
besmele çekip yeyin" buyurdu. Hadisi Buharı rivayet etmiştir. İşte her bir
şey yenilip her bir şey içildiği zaman emrolunan
besmele budur. Yüce Allah'ın: "Üzerinde Allah'ın adı anılmamış olanlardan
yemeyin" (En'am, 121) buyruğu hakkında da burada
maksat, putlar için kesilenlerdir diye cevap vermişlerdir. Nitekim yüce Allah
başka bir ayette: "Putlar için kesilenler" (Maide,
3) ile ''Allah'tan başkasının adı anılarak kesilenler" (Bakara, 173)
buyurmaktadır. Ayrıca yüce Allah da "Şüphesiz ki o bir fısktır"
buyurmaktadır. Müslümanlar ise üzerine besmele çekilmemiş olanı yiyen bir
kimsenin fasık olmadığını icma
ile kabul etmişlerdir. O halde ayet-i kerimenin dediğimiz şekilde yorumlanması icabeder. Böylelikle bu ayet ile geçen diğer ayetler ve Aişe (radıyallahu anha)'nın rivayet ettiği hadis
bir arada telif edilebilsin. Diğer taraftan Mezheb
alimlerimizden bazıları ayeti, tenzihi kerahat (tenzihen mekruh) diye yorumlamışlar ve besmeleye dair varid olmuş hadisleri de müstehaplık
ifade eder diye cevaplandırmışlardır.
Rasulullah (s.a.v.)'in: "Öğretilmiş köpeğini saldığın
zaman" bu ifadenin mutlak kullanılışı siyah olsun, olmasın öğretilmiş
bütün köpeklerle avlanmanın mübah olduğuna delildir.
Malik, Şafii, Ebu Hanife ve
ilim adamlarının büyük çoğunluğu da böyle demiştir. Hasan-ı Basri,
Nehai, Katade, Ahmed ve İshak ise siyah köpek
ile avlanmak helal değildir. Çünkü o bir şeytandır demişlerdir.
Rasulullah (s.a.v.)'in: "Öğretilmiş (eğitilmiş) köpeğini saldzğın taktirde" buyruğunda gönderilen köpeğin
öldürdüklerinin helal olması için öğretiimiş (eğitilmiş)
bir köpek olmasının ve (avlanmak maksadıyla) salın ip gönderilmesinin de şart
olduğu hükmü anlaşılmaktadır. Eğer öğretilmemiş bir köpek gönderilecek olursa
yahut da öğretilmiş köpek (sahibi tarafından) gönderilmeden kendiliğinden
gidecek olursa onun öldürdüklerini yemek helal değildir. Öğretilmemiş
(eğitimsiz) köpek ise (kendiliğinden giderse yakaladığının yenilmeyece
ği) üzerinde icma
edilmiştir. Eğer öğretiimiş köpek kendiliğinden avın
üzerine giderse hem bizim (Şafii) mezhebimize göre hem de bütün ilim adamlarına
göre öldürdüğü (av) helal olmaz. Ancak el-Asam'dan
bunun mübah olduğuna dair nakledilen rivayet ile İbnu'l- Munzir'in Ata ve Evzai'den, eğer sahibi onu avIanmak
maksadıyla (beraberinde) çıkartmış ise helal olduğuna dair ,yaptığı nakil
bundan müstesnadır.
Rasulullah (s.a.v.)'in: "Onunla birlikte bulunmayan bir köpek
onunla ortak olmadığı sürece" ifadesi de bir başka köpeğin ona ortak
olması halinde (avın) helal olmayacağı hususunda açık bir ifadedir. Kasıt ise
kendiliğinden giden yahut da tezkiye (şer''i kesim yapma) ehliyetine sahip
olmayan kimse tarafından gönderilen yahut da bu hususta şüphe ettiğimiz bir
başka köpeğin ona ortak olmasıdır. Bütün bu şekillerde avın yenilmesi helal
değildir. Eğer bizler o avın üzerine tezkiye (şer'ı
kesim) yapmaya ehil bir kimse tarafından gönderilen bir köpeğin ona ortak olup
birlikte avlandıklarından kesin olarak emin olursak, o avın yenilmesi helalolur.
"Ben: Mi'rad (denilen enlice oku) atıyorum ve (ava) isabet
ettiriyorum dedim. O ... buyurdu." diğer rivayette (4951) "Sivri ucu
ile isabet alanı yiyebilirsin. Enli tarafı ile isabet alan ise ağır bir şeyle
ölmüş demektir, ondan yeme" buyurulmaktadır.
Mi'rad, mim harfi kesreli olup ucunda demir bulunan ağır bir
tahta ya da bir asadır. Bazen ucunda bu demir de
bulunmayabilir. Mi'rad'ın açıklaması ile ilgili sahih
olan budur. El-Herevi dedi ki: O tüyü de demir ucu da
bulunmayan bir oktur derken, İbn Dureyd
ise: O ince dört tüyü bulunan uzunca bir oktur demiştir. Halil de el-Herevi'nin dediği gibi açıklamış, buna yakın bir açıklama
da Asmai'den nakledilmiştir. Bunun ortası kalın iki
ucu ince ve atıldığı zaman dosdoğru giden bir değnek olduğu da söylenmiştir.
Hı harfi ve ze ile "hazeka" ise delip geçerse anlamındadır. "veks ve mevkus" ise sapa,
taş ve daha başka sivri uçlu olmayan bir şeyle öldürülen demektir. Şafii,
Malik, Ebu Hanife, Ahmed ve büyük çoğunluğun kanaatine göre avcı mi'rad ile avlanıp keskin tarafı ile avı öldürecek olursa
av helalolur. Eğer onu enli tarafı ile öldürecek
olursa bu hadis sebebi ile helalolmaz.
Mekhul, Evzai ve onların dışında Şam fukahasından kimisi ise kayıtsız ve şartsız helaldir
demişlerdir. Bunlar ve İbn Ebu
Leyla da aynı şekilde bunduka (denilen fındık kadar
yuvarlatılmış ve sertleştirilmiş çamur) ile öldürülenin helal olduğunu da
söylemişlerdir. Bu aynı zamanda Said b. el-Müseyyeb'den de nakledilmiş bir kanaattir.
Büyük çoğunluk ise
kayıtsız ve şartsız olarak bunduka avı helal
değildir.
Buna delil de bu mi'rad ile ilgili hadistir. Çünkü bu şekildeki ölümlerin
hepsi bir çeşit ezmek ve ağır darbe ile öldürmektir. Diğer rivayetin anlamı da
bunu ortaya koymaktadır. Çünkü o "vakiz" dir. Yani sivri uçlu olmayan bir şeyle öldürülmüş demektir.
Mevkuze denilen meyte ise
sopa ve benzeri bir şeyle öldürülmüş demektir. Bunun asıl anlamı ise kırmak ve ezmekden gelmektedir.
(4950) Rasulullah (s.a.v.)'in: "Eğer yerse sen yeme"
buyruğuna gelince, Adiy b. Hatim'in rivayet ettiği bu
hadis av hayvanının yediği avdan yemenin yasaklığı hususunda açıktır. Ebu Davud'un Süneni'nde ve başka
kaynaklarda hasen bir senet ile Ebu
Sa'l-ebe'ye Nebi (s.a.v.)'in:
"Köpek avdan
yemiş olsa dahi yiyebilirsin" buyurduğu rivayet edilmektedir. İlim
adamları bu hususta ihtilaf etmişlerdir. Şafii kendisinden gelen iki görüşün
daha sahih olanına göre eğer köpek ve diğer yırtıcı hayvanlardan olup, ava
alıştırılmış avcı hayvan öldürmüş ve ondan yemiş ise o av haram olur demiştir.
İlim adamlarının çoğunluğu da böyle demiştir. İbn Abbas, Ebu Hureyre,
Ata, Said b. Cubeyr, Hasan,
Şa'bı, Nehai, İkrime, Katade, Ebu Hanife, arkadaşları, Ahmed, İshak, İbn
Munzir ve Davud bunlar
arasındadır.
Sa'd b. Ebu Vakkas,
Selman el-farisı, İbn Ömer ve Malik ise helal olur demişlerdir. Bu aynı
zamanda ŞafiI'nin zayıf bir görüşüdür. Bunlar Ebu Sa'lebe'nin hadisini delil
göstermiş ve Adiy'in rivayet ettiği bu hadisi tenzihen mekruh diye yorumlamışlardır. Birincileri ise Adiy (r.a.)'ın hadisini Buharı ve
Müslim'in sahihlerinde yer alan bir hadis olarak delil göstermişler ve ayrıca
onunla beraber yüce Allah'ın: "Onların sizin için tuttuklarından
yeyin" (Maide, l) buyruğunu delil
göstermişlerdir. İşte söz konusu olan o durumda av hayvanı bizim için avı
yakalamamış olur. Aksine kendisi için yakalamış olur. Bu kanaatte olanlar bu
hadisi Ebu Sa'lebe'nin
hadisine göre öncelemişlerdir. Çünkü daha sahihtir. Onlardan bazıları da Ebu Sa'lebe'nin hadisini avı
öldürdükten sonra onu bırakıp ondan ayrılması akabinde tekrar dönüp ondan
yemesi hali hakkında yorumlamışlardır. Bunun bir zararı olmaz. Allah en iyi
bilendir.
Avda kullanılan
kuşlara gelince, eğer kuşlar avladıklarından yiyecek olurlarsa Mezheb alimlerimizce daha sahih kabul edilen ve Şafii'nin
tercih edilen görüşü bu avın haram olduğudur. Sair ilim adamları ise mübah olduğunu söylemiştir. Çünkü kuşlara diğer av
hayvanlarının aksine bunu öğretmek imkansızdır. Mezheb
''alimlerimiz ise böyle bir delili kabul etmezler.
(4950) Rasulullah (s.a.v.)'in: "Ben onun ancak kendisi için
yakalamış olacağından korkarım" buyruğunun anlamı da şudur: Şanı yüce
Allah: "Sizin için yakaladıklarından yeyin" (Maide,
4) buyurmaktadır. Ayet-i kerime bu avı, av hayvanının avı bizim için
yakaladığını bilmemiz şartı ile mübah kılmıştır. Eğer
avdan yiyecek olursa onun bizim için mi yoksa kendisi için mi yakalamış
olduğunu bilemeyiz. Dolayısı ile mübah olma şartı
bulunmamaktadır. Aslolan ise onun haram oluşudur.
(4951) Rasulullah (s.a.v.)'in: "Enli tarafı ile isabet
ederse" buyruğundaki "ard" lafzı ayn harfi fethalı olup, okun
sivri olmayan tarafı ile isabet ederse demektir.
(4954) Rasulullah (s.a.v.)'in: "Onun tezkiyesi (şer'f kesimi) onu yakalamasıdır." Yani köpek avı
yakalayıp onu öldürürse işte bu şer'ı bir tezkiye
(kesim) olur, evcil hayvanın kesimi gibidir. Bu icma
ile kabul edilmiş bir husustur. Velev ki köpek onu öldürmemiş ama onu onda
herhangi bir hayat belirtisi bulunmaksızın terketmiş
yahut da bulunmakla birlikte köpeğin sahibinin ona yetişip o avı kesmesine
yetecek kadar bir zaman kalmadığından ölse yine helaldir. Buna delil ise bu
hadisteki "çünkü onun tezkiyesi onu yakalamasıdır" buyruğudur.
(4956) "Bize Nehreyn'de komşu olan bizim yanımıza gidip gelen ve
kendisini ibadete vermiş Adiy b. Hatim'i
dinledim." Dil bilginlerinin dediklerine göre dahil ve dehhalden
maksat insanın yanına girip çıkan işlerinde onunla içli dışlı olan kimse
demektir. Burada rabit de ribat
yapan kimse anlamında olup bir şeye devam eden, ayrılmayan anlamındadır. Ribat da bir şeyi sürdürmek, ondan ayrılmamak anlamındadır.
İlim adamlarının dediklerine göre ise burada kasıt, kişinin kendisini ibadete
vermesi ve dünyadan uzak durması anlamındadır.
Rasulullah (s.a.v.)'in (4958) "Senin için yakalayıp da sen de
ava diri iken yetişirsen onu kes" buyruğu açıkça şunu göstermektedir: Eğer
avı kesmeye yetişirse onu kesmesi icabeder ve kesmede
helal olmaz. Bu üzerinde icma olunmuş bir husustur.
Hasan ve Nehai'den bunun aksi yapılan nakil batıldır,
her ikisinden de bunun sahih olacağını zannetmiyorum. Eğer ona yetiştiği zaman
boğazını ve nefes borusunu kesmiş yahut karnını delmiş ya
da bağırsaklarını delmiş ya da iç organlarını dışarı
çıkarmış olarak onda hayat belirtisi bulunmadan yetişecek olursa, icma ile onu kesmeden yemesi helaldir. Mezheb
alimlerimiz ve başkaları ise onu rahatlatması için bıçağı boğazının üzerinden
geçirmesi müstehaptır demişlerdir.
"Eğer köpeğinle
birlikte başka bir köpek bulup da onu öldürmüşse yeme.
Çünkü sen onu
hangisinin öldürdüğünü bilemezsin. " Burada da çok önemli bir kural
açıklanmaktadır. O da şudur: Hayvanın yenilmesini mübah
kılan tezkiye (şer'ı kesim) bir şüphe söz konusu
olursa o hayvan helal değildir. Çünkü asılolan haram
oluşudur. Bu hususta görüş ayrılığı yoktur.
Ayrıca bunda şuna da
dikkat çekilmektedir: Şayet avı canlı olarak bulup da onda hayat emaresi de
bulunuyorsa onu kesecek olursa helal olur. Onun yakalanmasında kendi köpeğinin
ve başkasının köpeğinin ortaklaşmış olmasının ona bir zararı yoktur. Çünkü
böyle bir durumda mübah oluşun dayanağı köpeğin
yakalaması değil de insanın tezkiyesi (kesmesi)dir.
Köpeğin yakalaması ile mübah oluşu ise onu öldürmesi
şartı ile söz konusudur. İşte böyle bir durumda onunla birlikte başka bir köpek
de varsa -az önce açıkladığımız gibi tezkiye (şer'i kesim)e ehil olan bir
kimsenin onu göndermiş olması hali dışında- helal olmaz.
"Okunu attığın
zaman da Allah'ın adını an ... istersen yiyebilirsin." Bu avı yaralayıp
gözünden kaybolduktan sonra onu ölmüş olarak bulur da avda kendi okundan
başkasının izinin bulunmadığını görürse helaldir diyenlere delildir. Bu aynı
zamanda av ve ok ile ilgili olarak Şafii'nin iki görüşünden biri ve Malik'in de
görüşüdür. İkinci görüş ise bu avın haram olacağıdır. Mezheb
alimlerimize göre daha sahih olan budur. Üçüncü görüş ise köpek hakkında
haramdır, ok hakkında değildir. Birinci görüş daha güçlü ve sahih hadislere
daha yakındır. Buna muhalif hadislere gelince hem zayıftır, hem de tenzihen mekruh olarak yorumlanıdar.
İbn Abbas'dan gelen
gözünden kaybolmayanı yiyebilirsin, kaybolanı da bırak şeklindeki rivayet de
böyledir.
"Eğer onun suya
batmış olduğunu görürsen ondan yeme. " Bu türden hayvanın ise haram olduğu
ittifakla kabul edilmiştir.
Sonraki sayfa için
aşağıdaki link’i kullan: