UMDETU’L

AHKAM

ALIŞVERİŞ

 

HURMANIN AŞILANDIKTAN SONRA SATILMASI - DALINDA MEYVE BULUNDUĞU HALDE HURMA AĞAÇLARINI SATAN KiMSE

 

3878-77/1- Bize Yahya b. Yahya tahdis edip dedi ki: Malik'e Nafi'den rivayetini okudum. O İbn Ömer'den rivayet ettiğine göre Rasulullah (s.a.v.): "Kim aşılanmış hurma ağaçları satarsa - satın alanın şart koşması hali dışında - meyveleri satana aittir." buyurdu.

 

Açıklama:

 

"Kim aşılı hurma ağaçları satarsa ... " dil bilginlerinin dediklerine göre "ebbera ve abera" aşıladı demektir. Bu da erkek hurma çiçeğinden içine bir miktar koymak için hurmanın çiçeğini yarması sureti ile olur. İbar ise içine ister bir şey koysun ister koymasın onu yarmak demektir. Eğer kendi kendisine bu şekilde aşılanırsa bu ise çatlaması anlamına gelir. Satışta onun hükmü de Ademoğlunun eylemi ile aşılanmış hurma ağacı hükmündedir. Bizim mezhebimizin görüşü budur.

 

Bu hadis-i şerifte hurma ağaçlarını ve başka meyveleri aşılamanın caiz olduğu anlaşılmaktadır. Bunun caiz olduğu icma ile kabul edilmiştir. İlim adamları aşılanmadan önce ve sonra satılan hurma ağaçlarının hükmü hakkında ihtilaf etmişlerdir. Eğer olumlu olumsuz mahsul söz konusu edilmeden hurma ağaçlarının satışı mutlak olarak söz konusu edilmişse satışın kapsamına mahsul girer mi? Malik, Şafii, Leys ve çoğunluk şayet aşıladıktan sonra hurma ağacını satarsa mahsulü satana aittir. Müşterinin, ben hurma ağacını bu meyvesi ile birlikte satın aldım demesi ile onu şart koşması hali müstesna. Eğer aşılamadan önce ağacı satacak olursa mahsulü müşteriye aittir.

 

Şayet satıcı mahsulün kendisine ait olacağını şart koşarsa Şafii'ye ve çoğu nluğa göre caizdir. Malik ise bu durumda mahsülün satıcıya ait olmasını şart koşmak caiz değildir demiştir. Ebu Hanife dedi ki: Alışveriş mutlak olarak yapıldığı taktirde aşılamadan önce de sonra da mahsul satıcıya aittir demiştir. İbn Ebu Leyla dedi ki: Aşılamadan önce de sonra da müşteriye aittir demiştir.

 

Şafii ve cumhur aşılanmış ağaç hakkında hadisin mantukunu başkaları hakkında da mefhumunu delil almışlardır. Bu da hitabın delilidir ve onlara göre bu delildir. Ebu Hanife ise aşılanmış ağaç hakkında hadisin mantukunu almıştır. Halbuki o hitabın delilini kabul etmemektedir. Böylelikle aşılanmamış olanı aşılanmış olana katmış olmaktadır. Ona da şu şekilde itiraz etmişlerdir: Alış verişte tabi oluş hükmü bakımından gizli saklı olan dıştan görünenden farklıdır. Nitekim cenin alışveriş de annesine tabidir. Fakat doğum ile ondan ayrılmış yavrusu ona tabi değildir.

 

İbn Ebu Leyla'nın görüşü ise sünnetin açık ifadesine aykırı batıl bir görüşdür.

 

Belki de bu hadis ona ulaşmamıştır. Allah en iyi bilendir.

 

 

 

3882-80/5- Bize Yahya b. Yahya ve Muhammed b. Rumh tahdis edip dedi ki. .. Abdullah b. Ömer'den şöyle dediğini rivayet etti: Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'i şöyle buyururken dinledim: "Kim aşılandıktan sonra bir hurmalık satın alırsa onun mahsulü satana aittir. Satın alanın şart koşması hali müstesna. Kim de bir köle satın alırsa malı onu satana aittir. Satın alanın şart koşması hali müstesna. " 

 

Açıklama:

 

"Kim bir köle satın alırsa malı onu satana aittir. Satın alanın şart koşması hali müstesna." Buharı ve Müslim bu hükmü bu şekilde Salim'in babası İbn Ömer'den rivayeti ile böylece kaydetmiştir. Fakat bu fazlalık Nafi'in İbn Ömer'den rivayetinde yer almamaktadır. Bunun ise zararı yoktur. Çünkü Salim sika birisidir. Hatta o Nafi'den daha da üstündür. Bu sebeple onun ziyadesi makbuldür. Nesai ve Darakutni de Nafi'in rivayetinin tercih edileceğine işaret etmiş iseler de bu kabulolunmayan bir işarettir.

 

Ayrıca bu hadiste Malik'in ve Şafii'nin kadim görüşünün lehine delildir:

 

Efendisi kölesine bir miktar malı mülk verse ama bundan sonra da onu satacak olsa malı müşterinin şart koşması hali dışında satana aittir. Çünkü bu hadisin zahiri bunu gerektirmektedir. Diğer taraftan yeni görüşünde Şafii ve Ebu Hanife köle kesinlikle bir şeyi mülk edinemez demişler ve hadisi bundan kölenin elinde efendinin malından bir şeylerin bulunması diye yorumlamışlardır. Bu ifadede (bu yoruma göre) mal özelolarak elinde bulunduğu ve ondan yararlandığı için köleye izafe edilmiştir. Yoksa mülkiyeti ona ait olduğundan dolayı değil.

 

Nitekim hayvanın semeri, atın eğeri denilmesi de bu türdendir. Aksi taktirde efendi kölesini satacak olursa elinde bulunan o mal satana aittir. Çünkü efendi ona Malik olmuştur. Ancak satın alan malın kendisine ait olmasını şart koşarsa bu da sahih olur. Çünkü bu durumda efendi tek bir fiyata ve elinde bulunan malolmak üzere iki şey satmış olur. Bu da caizdir. Ebu Hanife ve Şafii: Bununla birlikte faizden uzak durmak şarttır demişlerdir.

 

Şafii dedi ki: Eğer kölenin elinde bulunan mal, dirhem türünden ise köleyi elindeki dirhemlerle birlikte dirhem karşılığı olarak satmak caiz değildir. Aynı şekilde elinde bulunan mal dinar türünden ise onları da altın ile satmak caiz değildir. Buğdayı ise buğday ile satmak caiz olmaz.

 

Malik dedi ki: Eğer kölenin elinde bulunan mal da dirhem türünden, bedel de dirhem türünden ise yine de müşterinin şart koşması caiz olur. Diğer bütün şekillerde de hüküm böyledir. Çünkü hadis mutlakdır. Malın değer içerisinde herhangi bir payı yok gibidir demiştir.

 

Bu hadis-i şerif bizim Mezheb alimlerimize göre daha sahih olan şu görüşe delildir: Köle ya da cariyeyi üzerinde elbisesi ile satacak olursa elbise satışa dahil değildir. Aksine satın alanın şart koşması dışında elbise satana aittir. Çünkü genel olarak köle ve cariyenin malı yoktur.

 

Bazı Mezheb alimlerimiz ise dahildir demişler, bazıları ise yalnızca avreti örten kısmı dahildir demiştir. Ama daha sahih olan avreti örten kısmı da başkası da -bu hadisin zahiri sebebi ile- dahil olmadığıdır. Çünkü "köle" ismi elbiseyi kapsamaz. Allah en iyi bilendir.

 

Sonraki sayfa için aşağıdaki link’i kullan:

 

SATILIK MALI KABZETMEDEN ÖNCE SATMANIN BATIL OLDUĞU BABI