UMDETU’L AHKAM |
HACC BÖLÜMÜ |
KADININ MAHREMSİZ YOLCULUK YAPAMAMASI |
3255-421111- Bize Yahya
b. Yahya da tahdis edip dedi ki: Malik'e Said b. Ebu Said el-Makburi'den
rivayetini okudum. O babasından, o Ebu Hureyre'den, o Nebi (s.a.v.)'den şöyle buyurduğu
nu rivayet etti: ''Allah'a ve ahiret gününe iman eden bir kadına beraberinde
kendisine mahrem olan bir kişi bulunmadıkça bir gün ve bir gecelik uzaklığa
yolculuk yapması helal olmaz. "
Açıklama:
Bu babta şu hadisler
yer almaktadır:
(3245) "Bir kadın
beraberinde mahremi bulunmaksızın üç (gün uzaklık)a yolculuk yapmasın. "
Diğer rivayette (3246)
"Üç günden fazla" bir diğer rivayette (üç gün) denilmektedir.
Başka bir rivayette
(3247) ''Allah'a ve ahiret gününe iman eden bir kadına ... üç gecelik uzaklığa
yolculuk yapmasın ... "
Bir diğer rivayette
(3248) "Kadın beraberinde mahremi yahut kocası bulunmadıkça iki günlük bir
mesafeye yolculuk yapmasın. "
Başka bir rivayette
(3249) "Resulullah (s.a.v.) kadını iki günlük uzaklığa yolculuk yapmasını
yasakladı."
Bir diğer rivayette
(3253) "Müslüman bir kadına bir gecelik mesafeye ... helal değildir.
"
Diğer bir rivayette
(3254) ''Allah'a ve ahiret gününe iman eden bir kadına bir günlük mesafeye ...
helal değildir. "
Başka bir rivayette
(3255) "Bir gün ve bir gecelik uzaklığa"
Bir başka rivayette de
(3259) "Kadın beraberinde mahremi bulunmadan yolculuk yapmasın"
denilmektedir. Bunlar Müslim'in rivayetleridir.
Ebu Davud'un
zikrettiği bir rivayette de "Kadın bir beridlik uzaklığa sefere
çıkmasın" denilmektedir. Berid ise yarım günlük mesafeye denilir.
İlim adamları der ki:
Burada lafızlar arasındaki farklılık soru soranların farklı oluşundan ve soru
sorulan yerlerin değişikliğinden kaynaklanmaktadır. Bununla birlikte üç günün yasaklanması
bir gün ve bir gecenin yahut da bir beridlik mesafenin mübah olduğunun açıkça
ifade edildiği anlamına gelmez.
Beyhaki dedi ki: Sanki
Rasulullah (s.a.v.)'e mahremi yanında olmadan bir kadının üç günlük yolculuk
yapmasına dair ona soru sorulmuş o da hayır, sonra mahremsiz iki gün yolculuk
yapması hakkında ona sorulmuş o yine hayır, bir gün uzaklığa yolculuk yapmasına
dair soru sorulmuş yine hayır diye cevap vermiş aynı şekilde bir beridlik
mesafe için soru sorulmuş yine bu şekilde cevabını almıştır. Böylelikle
ravilerin her biri kendi işittiğini başkasına rivayet etmiştir. Bu rivayetler
arasında bir kişinin gelen farklı rivayeti onu belli bir yerde işitmesi ve
bazen bunu birisinin bazen da ötekisinin bu rivayeti nakletmesi şeklinde
olmuştur. Bunların hepsi de doğrudur. Bütün bu rivayetlerde kendisine
"sefer" adının verilebileceği asgari bir sınır bulunmamaktadır. Nebi
(s.a.v.) de kendisine sefer denilebilecek asgari mesafeyi sınırlandırmak
istememiştir.
Hasılı kendisine sefer
denilebilen her bir mesafeye beraberinde kocası ya da mahremi bulunmadan
kadının tek başına yolculuk yapması yasaklanır. Bu uzaklık ister üç gün ister
iki gün ister bir gün ister bir berid ister daha başka olsun farketmez. Buna
sebep ise İbn Abbas'ın mutlak rivayetidir. Bu ise Müslim'in az önce kaydedilen
rivayetlerinin sonuncusudur. O da: "Kadın beraberinde mahremi olmadan
yolculuk yapmasın" hadisidir. Bu da kendisine sefer denilen her bir
yolculuğu kapsar. Allah en iyi bilendir.
Ümmet gücü yetmesi
halinde kadının İslam haccını (farz olan haccı) yerine getirmekle yükümlü
olduğunu icma ile kabul etmiş bulunuyor. Buna delil ise yüce Allah'ın:
"Beyt'i haccetmek Allah 'ın insanlar üzerindeki hakkıdır" (Ali İmran.
97) buyruğu ile Rasulullah (s.a.v.)'in: "İslam beş temel üzerine bina
edilmiştir" hadisinin genel hükmü bunu gerektirmektedir. Kadının güç
yetirmesi ise erkeğin güç yetirmesi gibidir. Fakat kadının haccetmesi için
mahreminin bulunmasının şart olup olmadığı hususunda fukaha ihtilaf
etmişlerdir. Ebu Hanife kadına haccın farz olması için mahreminin bulunmasını
şart koşmuştur. Kendisi ile Mekke arasında üç merhalelik bir mesafeden daha az
olması hali müstesna. Hadis ashabından da rey ashabından da bir topluluk bu
hususta ona muvafakat etmiş bulunmaktadır. Bu görüş aynı zamanda Hasan-ı Basri
ve Nehai'den de nakledilmektedir. Ata, Said b. Cübeyr, İbn Sirin, Malik, Evzai
ve kendisinden meşhur olarak nakledilen görüşünde Şafii farz hacc için mahremin
şart olmadığını, aksine kendisine bir zarar geleceğinden yana emin olması şarttır
demişlerdir.
Mezheb ''alimlerimiz
der ki: Bu şekilde bir emniyet koca, mahrem ya da güvenilir kadınlar ile
birlikte olmak sureti ile hasıl olur. Bize göre bu hususların biri olmadıkça da
kadına hacc lazım değildir. Şayet güvenilir tek bir kadın bulacak olursa hacc
ona lazım olmaz. Ama onunla birlikte haccetmesi caiz olur. Sahih olan budur.
Mezheb alimlerimizden
bazılarının dediklerine göre ise birkaç kadın yahut tek bir kadının varlığı ile
haccetmesi gerekir. Bazı hallerde güvenlik ileri derecede olup herhangi bir
kimseye ihtiyacı olmayabilir. Hatta bu durumda kafilenin tamamı arasında tek
başına yol aldığı halde yine de güven altında olabilir. Şafii'nin açık
ifadelerinden ve mezhebine mensup ilim adamlarının çoğunluğundan meşhur olan
görüş ise birinci görüştür.
Mezheb alimlerimiz
kadının tatavvu haccı, ziyaret ve ticaret yolculuğu ve buna benzer farz olmayan
diğer yolculukların durumu hakkında farklı görüşlere sahiptirler. Bazıları bu
gibi yolculuklara İslam haccı (farz hac) da olduğu gibi güvenilir kadınlarla
birlikte yolculuğa çıkması caizdir, demiştir. Cumhur ise kocası ya da mahremi
ile birlikte olmadıkça caiz değildir demişlerdir. Bu hususlardaki sahih
hadisler dolayısı ile doğru olan kanaat budur.
Kadı Iyaz dedi ki:
İlim adamları hacc ve umre dışında beraberinde bir mahremi bulunmadıkça kadının
yolculuğa çıkma hakkının bulunmadığını ittifakla kabul etmişlerdir. Bundan tek
istisna dar-ı harbden Hicret etmektir. İlim adamları beraberinde mahrem
bulunmasa dahi dar-ı harbden, dar-ı İslam'a Hicret etmesi gerektiğini ittifakla
kabul etmişlerdir. Her ikisi arasındaki farka gelince kadının dar-ı küfürde
ikamet etmesi şayet dinini açıkça uygulayamıyor, dinine ve nefsine zarar
geleceğinden korkuyorsa haram olur. Halbuki haccı geciktirmenin hükmü böyle değildir.
Çünkü ilim adamları haccın derhal (fevren) mi yoksa zaman içerisinde mi
(terahi) yerine getirilmesi gerektiği hususunda ihtilaf etmişlerdir.
Kadı Iyaz dedi ki:
el-Baci dedi ki: Bana göre bu hüküm genç kadın hakkındadır. Kendisine karşı
arzu duyulmayan, yaşlı kadın ise bütün yolculuklarda kocasız ve mahremsiz
olarak dilediği gibi yolculuk yapabilir. Fakat Baci'nin bu söylediklerine
muvafakat etmeye imkan yoktur. Çünkü kadın yaşça büyük dahi olsa her zaman arzu
edilir ve ondan bir şeyler beklenebilecek durumdadır. Hem eskiden: 'Her yola
düşen bir şeyi bir alan bulunur'denilmiştir. Ayrıca yolculuklarda insanların
sefihleri ve oldukça yaşlanmış bir kadın ile de başkası ile de fuhuş yapmaktan
çekinmeyecek kadar sıradan kimseler bulunur. Böyle davranmaları ise
şehvetlerinin baskın olması, dindarlıklarının, insaf ve haysiyetlerinin azlığı,
hainlikleri ve benzeri olumsuz hallerinden ötürüdür. Allah en iyi bilendir.
Ebu Hanife mezhebine
mensup fukaha kendi mezheblerinin lehine üç günlük rivayeti seferde namazı
kısaltmanın ancak üç güne varan bir yolculukta caiz olacağına delil
göstermişlerdir. Ama bu tutarsız bir delillendirmedir. Çünkü hadis-i şerifler
az önce geçtiği ve maksadını beyan ettiğimiz gibi farklı şekillerde rivayet
edilmiştir. Ayrıca sefer, bir gün hakkında da bir beridlik mesafe hakkında da
daha aşağı bir uzaklık hakkında da kullanılabilir. Ben onların bu husustaki
şüphe uyandırıcı kanaatlerine el-Müezzeb şerhi, yolcunun namazı babında oldukça
yeterli açıklamalarla verilecek cevabı izah etmiş bulunuyorum. Allah en iyi
bilendir.
"Beraberinde
mahremi olmadıkça" hadisin bu ifadesinde Şafii'nin ve cumhurun bu hususta
bütün mahremler birbirine eşittir şeklindeki görüşlerine delil bulunmaktadır.
Dolayısıyla yolculuk yapan kadının oğlu, kardeşi, kardeşinin oğlu,
kızkardeşinin oğlu, dayısı, amcası gibi neseb yoluyla mahremleriyle de, süt
akrabalığı yoluyla süt erkek kardeşi, süt erkek kardeşinin oğlu, süt
kızkardeşinin oğlu ve benzeri süt akrabalığı dolayısı ile mahrem olanlarıyla
kayınpederi, kocasının üveyoğlu gibi sıhhi yolla mahremleriyle yolculuk yapması
caizdir. Bunların hiçbirisinde de kerahet söz konusu değildir.
Aynı şekilde bütün
bunlar ile birlikte de halvet olması (yalnız başlarına kalmaları) da ihtiyaç
olmadan dahi ona bakmaları da caizdir. Fakat bunlardan hiçbirinin kadına
şehvetle bakmaları helal olmaz. Şafii ve cumhurun görüşü budur. Bütün bu
hususlarda Malik de -kocasının oğlu (üvey oğlu)- dışında muvafakat etmiştir. O
kocasının oğlu ile birlikte sefere çıkmasını birinci asırdan sonra insanlar
bozulduğundan ötürü mekruh kabul etmiştir. Diğer taraftan insanlar neseb
yoluyla kendilerine mahrem olanlardan uzak durdukları şekilde babanın
zevcesinden uzak kalmazlar. Çünkü kadın bir fitnedir. Yüce Allah'ın nefislerde
yerleştirmiş olduğu neseb yoluyla mahremlerden uzak kalma hali müstesna. Ama
hadisin genel ifadesi İmam Malik'in görüşünü reddetmektedir. Allah en iyi
bilendir.
Şunu bilelim ki
kendilerine bakılması, kendileri ile halvet olunması ve sefere çıkılması caiz
olan mahrem kadınların tanımı şudur: Mübah bir sebep dolayısı ile nikahlanması
ebediyyen haram olan her kadın mahrem demektir. Ebediyyen kaydı zevcenin
kızkardeşi, halası, teyzesi ve benzerlerini dışarda tutmak içindir. "Mübah
bir sebeb" kaydı da şüphe ile kendisi ile ilişki kurulmuş kadının annesini
ve kızını dışarıda tutmak içindir. Çünkü bunlar da kişiye ebediyyen haram olur.
Fakat her ikisi de mahrem değildir. Çünkü şüphe ile ilişki kurmak mübah olmak
vasfını taşımaz. Ayrıca böyle bir iş mükellef bir kimsenin yapacağı bir fiil de
değildir. "Haramlığı için" kaydı ise kendisi ile li'an yapılmış
zevceyi dışarıda tutmak içindir. Çünkü böyle bir kadın mübah olan bir sebep
dolayısı ile ebediyyen haram kılınmıştır ama mahrem değildir. Çünkü onunla
evlenilmesinin haram oluşu mahremiyetinden (hürmetinden, saygınlığından) dolayı
değil, aksine bir ceza ve cezasının ağırlaştırılması içindir. Allah en iyi
bilendir.
Sonraki sayfa için
aşağıdaki link’i kullan: