UMDETU’L

AHKAM

HACC BÖLÜMÜ

 

HACC VE UMRE'NİN MİKATLARI BABI

 

2796-12/2- Bize Ebu Bekr b. Ebu Şeybe tahdis etti ... İbn Abbas (radıyallahu anhuma)'dan rivayete göre Rasulullah (s.a.v.) Medinelilere Zulhuleyfe'yi, Şamlılara Cuhfe'yi, Necidlilere Karn el-Menazil'i, Yemenlilere Yelemlem'i mikat olarak tayin edip şöyle buyurdu: "Bu yerler onlar içindir ve onlardan başka yerlerden gelip de hacc ve umre yapmak isteyen ve buraların üzerinden yolu geçen herkes içindir. Bundan daha yakın olanlar ise başladıkları yerden ihrama girerler. Hatta Mekkeliler Mekke'den (ihrama girerler). "

 

Açıklama:

 

Rasulullah (s.a.v.) Medinelilere Zulhuleyfe'yi mikat olarak tespit etmiştir. Mekke'den en uzak mikat yeri burasıdır. Burası ile Mekke arasında yaklaşık on ya da dokuz merhalelik bir mesafe vardır. Medine'ye de burası yaklaşık altı millik bir mesafedir.

 

Şam halkı için Cuhfe'yi mikat olarak tayin etmiştir. Burası hem Şamlılar hem Mısır halkı için mikattır. Buraya bu adın veriliş sebebinin selin bir zamanlarda burada ne varsa önüne katıp götürmüş olmasıdır. Buraya aynı zamanda Mehyea da denilir. Müslim'in bazı rivayetlerinde zikredildiği gibi.

 

Kadı Iyaz, bazılarından he harfinin kesreli okunacağını (Mehia) nakletmiş ise de doğrusu ve meşhur olan sakin (Mehyea) okunacağıdır. Burası Medine yolu üzerinde Mekke'den yaklaşık üç merhalelik bir mesafededir.

 

Yemen halkının mikat yeri ise Yelemlem'dir. Buraya ye harfi yerine hemze getirilerek Elemlem de denilir. Her ikisi de meşhur iki söyleyiştir. Tihame dağlarından bir dağ olup Mekke'den iki merhalelik mesafededir.

 

Necidliler için de Karn el-Menazil'i mıkat yeri olarak tesbit etmiştir. Karn lafzının kaf harfi fethalı re harfi de sakin söyleneceğinde hadis, lügat, tarih, (özel) isimler alanında mütehassıs alimler ve daha başka bütün ilim adamları arasında herhangi bir görüş ayrılığı yoktur. Fakat Cevheri, Sihah'ında bu hususta iki fahiş hataya düşmüştür. Evvela re harfinin fethalı okunacağını (Karan el-Menazil) diye söylemiş diğer taraftan da Uveys el-Karani (r.a.)'ın buraya mensub olduğunu iddia etmiştir. Doğrusu ise re harfinin sakin olmasıdır. Uveys ise Benu Karn diye bilinen bir kabileye mensubtur. Bu kabile de Muradlılara mensub bir kololup ona nisbet el-Muradı diye yapılır. Karn el-Menazil de Mekke'den yaklaşık iki merhale kadar uzaklıktadır. ilim adamlarının dediklerine göre Mekke'ye en yakın mıkat yeri burasıdır.

 

Zatu Irk ise kesreli ayn harfi ile (ırk) ile söylenir. Bu da Iraklıların mıkatıdır. ilim adamları burasının Nebi (s.a.v.)'in tayini ile mi yoksa Ömer b. el-Hattab (r.a.)'ın içtihadı ile mi onların mıkatı olduğu hususunda ihtilaf etmişlerdir. Bu mesele hakkında Şafii mezhebi alimlerinin de iki görüşü bulunmaktadır. Bunların daha sahih olanı -ki bu aynı zamanda Şafii (radıyallahu anh)'ın el-Umm'daki açık ifadesidir- Ömer (radıyallahu anh)'ın tayini mıkat olmuştur. Ayrıca bu husus Buhari'nin Sahih'inde gayet açıktır. Nebi (s.a.v.)'in burayı onlara mıkat tayin etmiş olduğunun delili ise Cabir (r.a.)'ın hadisidir. Ama onun merfu olduğunu açıkça söylememiş olduğundan dolayı sabit değildir. Darakutni'nin, bu zayıf bir hadistir. Çünkü Irak Nebi (s.a.v.) zamanında fethedilmemişti şeklindeki sözlerine gelince; hadisin zayıf olduğunu söylemesi doğrudur.

 

Delili ise az önce zikrettiğim husustur ama bu hadisin zayıf olduğuna Irak'ın henüz fethedilmemiş olduğunu delil göstermiş olması bir tutarsızlıktır. Çünkü Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in orasının fethedileceğini bilmesi dolayısı ile onunla ilgili haber vermesi imkansız görülemez. Bu da Nebi (s.a.v.)'in mucizelerinden olur ve gelecekteki gaybi hadiselerden haber vermek olur. Nitekim Şam ahalisi için de bütün sahih hadislerde Cuhfe'yi mıkat olarak tayin etmiş bulunmaktadır. Bilindiği üzere Şam da o gün fethedilmiş değildi. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'den Şam'ın, Yemen'in ve Irak'ın fethedileceğini ve Şamlıların Medine'ye gelip onları oralara hicret etmeye teşvik edeceklerini halbuki eğer bilmiş olsalar Medine'nin kendileri için hayırlı olacağını haber verdiği gibi yerin doğularının ve batılarının bir araya getirilip kendisine gösterildiğini ve "ümmetimin mülkü bana gösterilen yerlere kadar ulaşacak, onlar kıratın söz konusu edildiği bir yer olan Mısır'ı fethedeceklerini isa (aleyhisselam)'ın da Dımeşk'ın doğu tarafında el-Menaretü'I-Beyda denilen yere ineceğini haber vermiştir.

 

Bütün bu hadisler sahihlerde yer aldığı gibi yine sahihde bu kabilden zikredilmesi uzun sürecek daha başka hadisler de vardır. Allah en iyi bilendir.

 

İlim adamları bu mıkat yerlerinin meşru olduğunu icma ile kabul etmişlerdir. Ayrıca Malik, Ebu Hanife, Şafii, Ahmed ve cumhur, bunlara riayet etmek vaciptir. Eğer buraları terk edip buraları geçtikten sonra ihrama girecek olursa günahkar olur ama bir kurban fidye gerekir. Haccı da sahihtir demişlerdir. Ata ve Nehai ise, ona hiçbir şey düşmez demişlerdir. Said b. Cübeyr ise, haccı sahih olmaz demiştir.

 

Mikatların faydasına gelince; hacc ya da umre yapmak isteyen bir kimsenin ihramsız olarak buraları aşıp geçmesi haram olur ve kurban kesmesi -az önce belirttiğimiz gibi- gerekir. Mezheb alimlerimiz der ki: Eğer hacc ibadetlerine başlamadan önce tekrar mıkat yerine geri dönecek olursa kurban kesme yükümlülüğü kalkar. Burada sözü edilen rüsük (hacc ibadetinden) neyin kastedildiği hususunda ise geniş bir görüş ayrılığı vardır.

 

Hacc ve umre yapmak istemeyen kimsenin ise mezhebimizdeki sahih görüşe göre Mekke'ye girmek için ihrama girmek yükümlülüğü yoktur. İster oduncu, ot toplayıcısı, avcı ve buna benzer ihtiyaçları sürekli tekrarlanıp durduğu için girmiş olsun, isterse de ticaret, ziyaret ve buna benzer pek sık tekrarlanmayan bir sebep dolayısı ile girmiş olsun fark etmez. Şafii'nin zayıf bir görüşüne göre şart ile tekrarlanan bir ihtiyacı sebebi ile Mekke'ye ya da Mekke'nin dışında Harem bölgesine girecek olursa hacc ya da umre yapmak üzere ihrama girmesi icab eder. Ama Harem bölgesine girmek istemeyip aksine Haremden berideki bir ihtiyacı olduğu için mıkata uğrayıp geçen bir kimse mıkatı geçtikten sonra ihrama girmeyi arzu edecek olursa bu isteğinin ortaya çıktığı yerden itibaren ihrama girer.

Eğer bu yeri ihramsız olarak geçtikten sonra ihrama girerse günahkar olur ve kurban kesmesi gerekir. Eğer ihrama girme arzusunun doğduğu yerde ihrama girecek olursa bu onun için yeterlidir, kurban kesmesi gerekmez. Mıkata dönmek mükellefiyeti de yoktur. Bizim ve cumhurun mezhebi budur. Ahmed ve İshak ise:

Mıkata dönmesi lazımdır demişlerdir.

 

(2795) "Rasulullah (s.a.v.) Medinelilere Zulhuleyfe'yi ... NecidIilere de Karn'ı mıkat olarak tayin etti." Nüshaların bir çoğunda "Karn" kelimesi nun'dan sonra elif'siz olarak (yani "karnen" şeklinde değil) yazılmış, bazılarında ise elif ile ("karnen" şeklinde) yazılmıştır ki daha güzeli budur. Çünkü orası bir yer adıdır, bir dağın adıdır. Bu sebeple munsarıf olması gerekmektedir. Elif'siz kaydedilen yerde de tenvinli olarak okunur.

 

Elif'i yazmayışIarının sebebi ise, bazı muhaddislerin adet edindiği üzere "Enes'ten dinledim (semi'tu Enesen) derken" sonuna elif getirmeksizin yalnızca "Enes" yazıp onu tenvin ile okumları gibi yazmalarıdır. Uzak bir ihtimalolarak da, "Karn"ın tenvinsiz ama mansub olarak okunması söz konusudur. O taktirde bu isimle bölgeyi kastetmiş olur. Böylelikle de munsarıf olmaz.

 

"Buraları hem bunlar içindir hem de buraların ahalisinden başka buralardan yolu geçecek olanlar içindir." Kadı Iyaz dedi ki: Rivayet iki Sahih'de de başka kaynaklarda da ravilerin çoğunluğunda "buralar onlar içindir" anlamını veren lafız "fehunne lehunne" şeklinde gelmiş bulunmaktadır. Ama Buharı ve Müslim'in ravilerinin bir kısmı bunu "fehunne lehum: buraları ara ahalisi içindir" diye kaydetmişlerdir. Nitekim Ebu Davud ve başkaları da bunu böylece rivayet ettikleri gibi Müslim de bu hadisi İbn Ebu Şeybe'nin rivayeti olarak (2796) böylece kaydetmiştir. Doğru şekil de budur. Çünkü bu, bu yerlerin ahalisine ait bir zamirdir. (Dolayısı ile lehunne değil lehum doğru kullanımdır). (Kadı Iyaz) devamla dedi ki: Meşhur olan rivayetin açıklaması da şöyledir.

 

Buradaki "lehunne" zamiri adı geçen yerlere ve bölgelere aittir. Buralar ise Medine, Şam, Yemen ve Necid'dir. Yani bu mıkat yerleri bu bölgelere ait mıkat yerleridir. Kasıt ise buranın ahalisidir. Bundan dolayı bu zarf hazfedilmiş, muzafun ileyh onun yerine geçirilmiştir.

Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in: "Buranın ahalisi dışında olup buradan geçen kimseler içindir." Yani mesela Şamlı bir kimse (Mekke'ye) gidişinde Medinelilerin mıkatından geçecek olursa o kimse Medinelilerin mıkatından ihrama girmelidir. Şamlıların mıkatı olan Cuhfe'ye kadar ihramını ertelemesi caiz değildir. Diğer mıkatlar hakkında da durum böyledir. Bu hususta görüş ayrılığı yoktur.

"Buraları hem onlar için hem buranın ahalisinden olmayıp hacc ve umre yapmak isteyip oralardan geçenler içindir" buyruğunda doğru olan Mezheb lehine delalet bulunmaktadır. Şöyle ki hacc ve umre yapmak istemeyen bir kimse eğer mıkattan yolu geçecek olursa Mekke'ye girmek için ihrama girmekle yükümlü değildir. Mesele az önce açık bir şekilde geçti.

 

Kimi ilim adamı da şöyle demiştir: Bunda haccın fevren değil de terahi üzere ifa edileceğine delalet vardır.

 

Onlardan daha beride (Mekke'ye daha yakın) olanlar ise aile halkının bulunduğu yerde ihrama girer. Bu ibare de meskeni Mekke ile mıkat arasında olan kimsenin mıkat yerinin meskeni olup mıkata gitmesinin gerekmediği ve ihramsız olarak da meskenini aşıp gitmesinin caiz olmadığı hususunda açık bir hüküm ifade eder. Hem bizim mezhebimizin hem bütün alimlerin -Mücahid dışında- görüşü budur. O: Bu kimsenin mıkatı Mekke'nin kendisidir demiştir.

 

"Bunlardan daha beride olan ise aile halkının bulunduğu yerden ihrama girer. Bu hep böyledir hatta Mekkeliler Mekke'den ihrama girerler." İbare bütün nüshalarda bu şekildedir ve doğrudur. Manası da şudur: İşte bu böyledir. Meskeni mikattan sonra bulunan bu şekilde ihrama girer, aynı şekilde Mekkeliler de Mekke'den ihrama girerler.

 

İlim adamları bu hususların tamamı üzerinde icma etmişlerdir. Mekke de Mekke ahalisinden olan yahut da Mekke'ye gelip hacc için ihrama girmek isteyen bir kimsenin mikatı Mekke'nin kendisidir. Onun Mekke'yi terk etmesi ve ihram maksadı ile ister Harem bölgesi ister Haremin dışındaki hill bölgesi olsun oradan hacc için ihrama girmesi caiz değildir. Bizim mezhebimiz alimlerinin nezdinde sahih olan görüş budur. Bazı Mezheb ''alimlerimiz de şöyle demiştir: Harem bölgesi içerisinden de tıpkı Mekke'den olduğu gibi ihrama girmesi caizdir. Çünkü Harem bölgesinin hükmü Mekke'nin hükmü ile aynıdır. Sahih olan ise bu hadis sebebi ile birincisidir. Mezheb ''alimlerimiz yine der ki: Mekke'nin her yerinden -şehrin dışına ve surlarının dışına çıkmayacak şekilde- ihrama girmesi caizdir. Daha faziletli olan hususunda ise iki görüş vardır. Bunların daha sahih olanına göre evinin kapısından ihrama girer. İkincisine göre ise Mescidi Haramda oluğun altında ihrama girer denilmektedir. Allah en iyi bilendir.

Bütün bu hususlar Mekke'linin hacc için ihrama girmesi hakkındadır. Hadiste ancak hacc için ihrama girmek ile alakalıdır. Mekke'lilerin umre maksadıyla ihrama girecekleri mikadarı ise Haremin dışında kalan en yakın hill bölgesidir. Çünkü Aişe (radıyallahu anha) hadisinde Nebi (s.a.v.) ona umre için Ten'im'e kadar çıkıp oradan umre niyetiyle ihrama girmesini buyurmuştur. Ten'im ise Haremin dışında hillin bir kıyısıdır.

 

(2799) "Medine'lilerin ihrama girecekleri yer" ihrama girilecek yer anlamındaki "Muhel" lafzı mim harfi ötreli he harfi fethalı ve sondaki lam şeddelidir. İhlal yerleri (telbiye getirip ihrama girecekleri yerleri) demektir.

 

Abdullah b. Ömer dedi ki: "Söylediler" "zeame: söyledi" lafzının bazen kesin olarak, muhakkak olarak söylenen söz anlamında kullanılır.

 

(2802) "Bana Ebu'z-Zübeyr'in haber verdiğine göre o Cabir b. Abdullah'a ihrama girilecek yere dair soru sorulurken dinlemiş ... " Burada ki sözlerin anlamı şudur: Ebu'z-Zübeyr dedi ki: Ben Cabir'i dinledim sonra bundan vazgeçmiş yani hadisi Nebi (s.a.v.)'e ref etmeyerek "zannederim hadisi ref etti demiştir." Bu da zannederim o yani Nebi (s.a.v.) dedi demektir. Bundan önceki rivayette: "Zannederim o hadisi Nebi'ye merfu olarak nisbe: etti" dediği gibi. Ancak onun "zannederim hadisi merfu olarak rivayet etti" demesi dolayısıyla bu hadis merfu bir hadis olarak delil gösterilemez. Çünkü merfu olduğunu kesin bir ifadeyle söylememiştir.

 

Cabir'in rivayet ettiği hadiste: "Irak'lılar ise Zatu İrk'dan ihrama girerler."

 

İbaresi Irak'lıların mikatının bu olduğu hususunda gayet açıktır. Ama az önce geçtiği gibi hadis merfu olarak sabit değildir. Zatu Irk'ın Irak'lıların ve Irak'lılar durumunda olanların mikatı olduğu hususunda icma bulunduğu az önce geçti. Şafii der ki: Eğer el-Akik denilen yerden ihrama girseler daha faziletli olur. elAkik ise Zatu Irk'dan biraz daha uzaktadır. Şafii'nin bunu nüshap kabul etmesi bu husustaki bir rivayetten dolayıdır. Ayrıca Zatu Irkun önceleri orada olduğuda söylenmiş sonra yeri değiştirilip Mekke'ye yakınlaştırılmıştır. Allah en iyi bilendir. Şunu da bilelim ki haccın mekan olarak mikatı vardır. O da az önce bu hadislerde geçtiği gibidir. Birde zaman olarak mikatı (vakti) vardır ki bu Şevval, Zülkade ve Zülhicce'nin on günüdür. Bu zamanın dışında hacc niyetiyle ihrama girmek caiz değildir. Şafii'nin mezhebi budur. Bu zamanın dışında hacc için ihrama girecek olursa bu ihrama giriş için olmaz umre için olur. Umre maksadıyla ihrama girmek ise senenin her vaktinde caizdir ve her vaktinde umre yapılabilir. Senenin hiç bir vaktinde umre mekruh değildir. Ama umrenin bir şartı hacc ediyor olmaması ve haccın herhangi bir fiilini yapmakta olmamasıdır. Bir senede tekrar tekrar umre yapmak mekruh değildir. Hatta bizce cumhura göre müstehabtır. Aynı yılda umrenin tekrar edilmesini İbn Sirın ve Malik mekruh görmüştür. Mikata varmadan Mekke'den daha uzak bir yerden hacc için ihrama girmek caizdir. Bu yerin ahalisinin bulunduğu yerler olması ile başka yerler olması arasında bir fark yoktur. Ama hangisi daha faziletlidir? Şafii'nin bu husustaki iki görüşünden daha sahih olanına göre Rasulullah (s.a.v.)'e uymak için mikattan ihrama girmek daha faziletlidir. Allah en iyi bilendir.

 

 

 

2797-13/3- Bize Yahya b. Yahya da tahdis edip dedi ki: Malik'e Nafi'den rivayetini okudum, o İbn Ömer (r.a.)'dan rivayet ettiğine göre Rasulullah (s.a.v.): "Medineliler Zulhuleyfe'den, Necidliler Karn (el-Menazil)'den, Şamlılar ise Cuhfe'den ihrama girerler."

 

Abdullah dedi ki: Bana Rasulullah (s.a.v.)'in: "Yemenliler de Yelemlem'den ihrama girerler" buyruğu ulaşmıştır.

 

Sonraki sayfa için aşağıdaki link’i kullan:

 

HACC YAHUT UMRE İÇİN İHRAMA GİRMİş OLAN KİMSEYE MÜBAH OLAN ŞEYLERLE MÜBAH OLMAYAN ŞEYLER VE İHRAMLI KİMSEYE HOŞ KOKUNUN HARAM KILINDIĞININ BEYANI BABI