UMDETU’L AHKAM |
İTİKAF |
İTİKAF |
İtikatın Mahiyeti ve Hükümleri
İtikaf sözlükte
alıkoymak, beklemek, ayrılmamak demektir. Şer'i bir terim olarak özel
kimselerin özel bir şekilde mescidde kalmaları
demektir. İtikaf'a civar (mücavirlik) adı da verilir. Sahih bir takım
hadislerde de bu lafız kullanılmıştır. Bunlardan birisi ise Buharı'nin
Sahihi'ni itikaf ile ilgili bahsin baş taraflarında yer alan şu hadisidir: Aişe (radıyallilhu anhil) dedi ki: "Nebi (s.a.v.) mescidde
mücamir (itikafta) iken başını bana uzatır ve ben ay
hali olduğum halde onun saçlarını tarardım." Müslim Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in
Ramazan ayının son on günündeki itikafı ile Şevval ayının ilk on günündeki
itikafını söz konusu eden hadisleri zikretmiştir. Bu hadislerden anlaşıldığı
üzere itikaf, müstehabtır. Ramazan ayının son on
gününde müstehab oluşu ise müekkettir.
Müslümanlar itikafın müstehab olduğu ama vacip olmadığı Ramazan ayının son on
gününde ise müekked (müstehab)
olduğu üzerinde icma etmişlerdir. Şafii, Şafii
mezhebi alimleri ve onlara muvafakat edenlerin kanaatine göre itiMfın sahih olması için oruç tutmak şart değildir. Aksine
oruçlu olmayanın itikafta bulunması da sahihtir. Bir saat ve tek bir an dahi
itikaf yapılabilir ve bu sahihtir. Bizim Mezheb
alimlerimizin kanaatine göre itikafın ölçüsü rüku halindeki tumanineden
(yani rükuda iken azaların ve kemiklerin yerli yerince oturmasından) asgari
miktardaki bir fazlalık kadar kalmaktır. Sahih olan da budur. Ama Mezheb içinde istisnai bir görüş ayrılığı da vardır. Hatta
bizim mezhebimizdeki bir görüşe göre mescidde
kalmaksızın geçip giden bir kimsenin itikafı dahi
sahih olur. Ama meşhur olan birincisidir. Bu sebeple namazı gözetlemek yahut ahiret ya da dünya ile alakalı
başka bir iş dolayısı ile mescidde oturan herkesin
itikaf niyetinde bulunması gerekir. Böylelikle bu onun için ecir sebebidir ve mescidden çıkmadığı sürece bundan dolayı sevap kazanır. Mescidden dışarı çıktıktan sonra içeri girecek olursa
yeniden itikafa niyet eder. Mescidde itikaf niyeti ile
kalmanın dışında itikaf için özel bir zikir ve özel bir başka fiil de yoktur.
İtikaf halinde iken
dünya kelamı konuşsa yahut da terzilik ya da başka
bir meslek icra etse itikafı batıl olmaz.
Malik, Ebu Hanife ve çoğunluk itiMfta orucun şart olduğunu ve oruçlu olmayanın itikafının
sahih olmayacağını söylemiş ve bu hadisleri delil göstermişlerdir. Şafii ise Rasulullah (s.a.v.)'in Buharı ve Müslim tarafından rivayet
edilen Şevval'in ilk on günündeki itikafını ve Ömer b. el-Hatab
(radıyallilhu anh)ın: Ey Allah'ın Rasulü! Ben cahiliye döneminde bir gece itikaf yapmayı adamıştım,
deyince ona: "Adağını yerine getir" buyurduğu hadisini delil
göstermişlerdir. Bu hadisi Buhari ve Müslim rivayet
etmiştir. Geceleyin ise oruç tutma zamanı değildir. O halde bu itikMın sahih olması için şart olmadığına delildir.
Bu hadis-i şeriflerde
mescidin dışında itikMın sahih olmayacağına delil
vardır. Çünkü Nebi (s.a.v.) zevceleri ve ashabı mescidden
çıkmamanın meşakkatli olması ile birlikte mescidde
itikaf etmişlerdir. Eğer evde itikaf caiz olsaydı, özellikle kadınlar en
azından bir defa bunu yapmaları gerekirdi. Çünkü kadınların itikMı
evde yapmaya ihtiyaçları daha çoktur. Bizim sözünü ettiğimiz itiMfın özelolarak mescidde yapılacağı ve başka yerde sahih olmadığı görüşü
Malik, Şafii, Ahmed ve Davud
ile cumhurun görüşü olup erkek ile kadın arasında bu hususda
fark görmemektedirler. Ebu Hanife
ise şöyle demektedir:
Kadının evinin
mescidinde itikMta bulunması sahihtir. Evinin mescidi
ise evinde namaz kılmak için hazırlamış olduğu yerdir. Ama erkeğin evinin
mescidinde itikMta bulunması caiz olmaz. Ebu Hanife'nin bu husLıstaki görüşü gibi Şafii'nin de Mezheb
alimlerince zayıf kabul edilen Kadı Iyaz'ın bir
görüşü vardır. Maliki mezhebine mensup kimi ilim adamı ile Şafii mezhebine mensup
bazı ilim adamları, kadının da erkeğin de evlerinin mescid
bölümünde itikMta bulunmalarını caiz kabul
etmişlerdir.
Diğer taraftan mescidi
şart koşan cumhur ise, umumi mescid hususunda farklı
görüşlere sahiptir. Şafii, Malik ve cumhur her mescidde
itikaf sahihtir derken, Ahmed: Cuma namazının
muntazam olarak kılındığı mescidde özelolarak sahih olur, demiştir. Ebu
Hanife ise bütün namazların kılındığı mescide
mahsustur derken, ez-Zühri ve başkaları da cuma
namazının kılındığı cami özelliğindeki mescidlere
mahsustur demişler ve ashab-ı kiramdan Huzeyfe b. el-Yeman'dan itikMın Mescidi haram, Medine mescidi ve Mescidi Aksa'dan ibaret üç mescidde
özellikle sahih olduğunu söylediğini nakletmektedirler. Ayrıca itikMın azami süresinin bir sınırının olmadığı üzerinde de icma etmişlerdir. Allah en iyi bilendir.
2776-5/5- Bize Kuteybe b. Said de tahdis etti, bize Leys, Ukayl'den tahdis etti, o ez-Zühri'den, o Urve'den, o Aişe (radıyallahu anha)'dan rivayet ettiğine göre Nebi (s.a.v.) aziz ve celil Allah'ın ruhunu kabz
edinceye kadar, Ramazan ayının son on gününde itikaf yapardı. Ondan sonra onun
zevceleri de itikaf yapdı.
Açıklama:
"İtikaf yapmak
istediği zaman sabah namazını kıldıktan sonra itikaf yerine girerdi." Bunu
itikafa günün başından itibaren başlanır diyenler delil göstermişlerdir. Evzai, Sevri, iki görüşünden
birisine göre Leys de böyle demişlerdir. Malik, Ebü Hanife, Şafii ve Ahmed ise eğer bir ay yahut on gün itikaf yapmak isterse,
güneş batmadan önce itikaf edeceği yere girerdi, demişler ve hadisi Rasülullah (s.a.v.)'in itikaf yerine girip orada dışarı ile
alakasını keserek sabah namazından sonra tek başına yalnız kaldığı şeklinde
yorumlamışlardır. Yoksa itikafa başlama vaktinin o olduğu anlamında değildir. Aksine
mescidin tamamında zaten akşamdan önce itikafta idi ve mescidde
duruyordu. Ama sabah namazını kıldıktan sonra yalnız başına kaldı, demişlerdir.
Sonraki sayfa için
aşağıdaki link’i kullan: