UMDETU’L

AHKAM

ORUÇ BÖLÜMÜ

 

SENE BOYUNCA ORUÇ TUTMANIN, BUNDAN DOLAYI ZARAR GÖREN YAHUT HERHANGİ BİR HAKKI İFA ETME İMKANINI KAÇIRAN KİMSE İÇİN YAHUT DA BAYRAM GÜNLERİ VE TEŞRiK GÜNLERİNDE ORUÇ AÇMAYANA NEHYEDİLDİĞİNİN VE BİR GÜN ORUÇ TUTUP BİR GÜN ORUÇ AÇMANIN DAHA FAZİLETLİ OLDUĞUNUN BEYANI

 

2721-181/1- ... Abdullah b. Amr b. el-As dedi ki: Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e kendisinin: "Andolsun yaşadığım sürece geceleri hep namaz kılacağım. gündüzleri oruç tutacağım dediği haberi verilince Rasulullah (s.a.v.) da: "Bu sözleri söyleyen sen misin?" buyurdu. Ben ona: Evet ey Allah'ın Rasulü, söyledim dedim. Bu sefer Rasulullah (s.a.v.): "Senin buna gücün yetmez, oruç ta tut, oruç ta aç. Hem uyu, hem kalk namaz kıl. Her aydan üç gün oruç tut. Şüphesiz her bir hasene on misli ile mükafatlandırılır. Böylelikle bu yıl boyunca oruç tutmuşsun demek olur" buyurdu. Ben: Şüphesiz benim bundan fazlasına gücüm yeter, dedi. O: "Bir gün oruç tut, iki gün tutmabuyurdu. Ben: Gerçekten bundan daha fazlasına gücüm yeter ey Allah'ın Rasulü. dedim. Allah Resulü: "Bir gün oruç tut, bir gün tutma. İşte Davud (aleyhisselam)'ın orucu idi ve oruçların en mutedili budur" buyurdu. Ben: Gerçekten benim bundan fazlasına gücüm yeter, dedim. Resulullah (s.a.v.): "Bundan daha faziletlisi yoktur" buyurdu.

 

Abdullah b. Amr b. el-As (radıyallahu anhuma) dedi ki: Resulullah (s.a.v.)'in söylemiş olduğu (her aydan) üç gün tutmayı kabul etmiş olsaydım gerçekten benim için ailemden ve malımdan daha sevimli bir hal olurdu.

 

Açıklama:

 

Hadisten anlaşılan ise; Resulullah (s.a.v.)'in ümmetine karşı yumuşaklığı, onlara olan şefkati, onlara faydalarına olanları gösterip, onları devamlı yapabilecekleri amellere teşvik etmesi, buna karşılık kendilerini usandıracağından yahut terk edeceklerinden ya da bir kısmını terk edeceklerinden korktuğu ibadetleri çoğaltıp, aşırıya kaçmalarını yasakladığının beyan edilmesidir. Bu hususu da o (s.a.v.): "Gücünüzün yettiği amelleri yapmaya bakınız. Çünkü siz usanmadan, Allah usanmaz" buyruğu ile yine bu babta yer alan: (2725) "Filan gibi olmayasın. O geceleyin namaz kılardı, sonra gece namazını terk etti" buyruğu ile de bu hususu beyan etmiş bulunmaktadır. Bir diğer hadiste de: "Allah'ın en sevdiği amel, o amel sahibinin devamlı yaptığı ameldir" buyurulmaktadır. Şanı yüce Allah ise önceleri çokça ibadet yapan, sonra bu hususta kusurları ortaya çıkan bir takım kimseleri yererek şöyle buyurmuştur: "Kendiliklerinden ortaya koydukları ruhbanlığa gelince biz onu üzerlerine farz kılmadık. Ancak Allah'ın rızasmı aramak için (kendileri çıkarmışlardı). Sonra gereği gibi ona riayet etmediler." (Hadid, 27)

 

Bu babta zikredilen rivayetler ile sene boyu (kesintisiz, ebediyyen) oruç tutmak nehyedilmektedir.

 

Bu hususta ilim adamlarının farklı görüşleri vardır. Zahiri mezhebi mensupları bu hadislerin zahirlerine bakarak sene boyunca oruç tutmanın yasak olduğu kanaatini benimsemişlerdir. Kadı Iyaz ve başkaları der ki: İlim adamlarının büyük çoğunluğu ise oruç tutulması yasak günlerde oruç tutmaması şartı ile caiz olduğu kanaatindedirler. Yasak günler ise Ramazan ve Kurban bayramlarının ilk günleri ile kurban bayramlarının geri kalan teşrik günleridir. ŞafiI'nin ve ŞafiI mezhebi alimlerinin kanaatine göre ise; bayramların ilk günleri ile teşrik günlerinde oruç açması şartı ile kesintisiz oruç tutmakta bir kerahet yoktur. Hatta bundan dolayı bir zarar görmemesi ve herhangi bir hakkı ihmal etmemesi şartı ile müstehabtır.

 

Eğer bir zarar görecek ya da bir hakkı ihmal edecek olursa mekruh olur. Bu görüşlerine Hamza b. Amr'ın rivayet ettiği hadisi delil göstermişlerdir. Bu hadisi de Buhar! ve Müslim rivayet etmiştir. Buna göre o: Ey Allah'ın Rasulü! Ben kesintisiz oruç tutuyorum, seferde iken de oruç tutayım mı? diye sormuş, Allah Rasulü: "İstersen oruç tutabilirsin" buyurmuştur. Müslim'in rivayetindeki lafız ise:

Rasulullah (s.a.v.) onun kesintisiz oruç tutmasını kabul (takrir) etti şeklindedir.

 

Eğer bu mekruh olsaydı özellikle de yolculuk halinde onun oruç tutmasını kabul etmez, itiraz ederdi.

 

Abdullah b. Ömer b. el-Hattab'tan da onun kesintisiz oruç tuttuğu sabit olmuştur. Aynı şekilde Ebu Talha, Aişe ve seleften pekçok kimseden de böyle yaptıkları sabittir. Ben bunlardan bir topluluğu Şerhu'l-Müezzeb Tatavvu Orucu Babın'da zikretmiş bulunmaktadır. Ayrıca "ebediyyen oruç tutan oruç tutmamıştır" hadisine de değişik şekillerde cevap vermişlerdir:

 

1. Bu hadis gerçek anlamına göre yorumlanır, yani Bununla birlikte iki bayramın birinci günleri ile teşrik günlerini de oruçla geçirir. Aişe (radıyallahu anha)'da bu hadisi söyleyerek cevap vermiştir.

 

2. Bu hadis bundan dolayı zarar gören yahut herhangi bir hakkı ihmal eden kimseler hakkında yorumlanır. Bunu Abdullah b. Amr b. el-A,s'a hitaben yapılmış olan nehiy desteklemektedir. Müslim de ondan ömrünün sonlarında bunu yerine getirmekten acze düştüğünü ve bu husustaki ruhsatı kabul etmediğine pişman olduğunu zikretmektedir. Bu bakımdan bu görüş sahipleri derler ki: İbn Amr'a bunu yasaklayış sebebi Rasulullah (s.a.v.)'in bir gün gelip bundan aciz kalacağını bilmesinden dolayıdır. Hamza b. Amr'ın böyle yapmasını kabul etmesi ise; zarar görmeden buna gücünün yettiğini bilmesinden dolayıdır. demişlerdir.

 

3. "Oruç tutmamış olur" sözü; yani başkalarının oruç tutmaktan dolayı karş! .?

 

karşıya kaldıkları meşakkati o görmez, böylelikle bu buyruk (tutmamış gibi olsun anlamında) bir beddua değil de bir haber olur.

(2721) Rasulullah (s.a.v.)'in: "Senin buna gücün yetmez" buyruğunda az önceki açıklamalarımıza bir işaret vardır. Yani Nebi (s.a.v.) Abdullah b. Amr'ın durumundan Hamza b. Amr'ın durumunun aksine bunu devam ettiremeyeceğini biliyordu. Gecenin tamamında namaz kılmasını yasaklamasına gelince, bu da mutlak olarak böyledir. Başkası da bu hükmün kapsamı içerisindedir. Hatta Mezheb ''alimlerimiz şöyle demişlerdir. Herkes içir. her zaman gecenin tamamını namazIa geçirmek mekruhtur. Onlar bu şekildek bir namaz ile zarar görmeden ve herhangi bir hakkı ihmal etmeden kesintisiz oruç tutmak arasında fark görmüşlerdir. Çünkü gecenin tamamında namaz kılmak halinde kişinin kendisine zarar vermesi ve bir takım hakları ihmal etmesi kaçınılmaz bir husustur. Çünkü eğer gündüzün uyuyamayacak olursa bu apaçık bir zarardır ve eğer gece uykusuz kalmasını telafi edecek bir şekilde uyuyacak olursa bir takım hakları ihmal etmiş olur. Oysa gecenin bir kısmını namazIa geçirenin durumu böyle değildir. O geri kalan kısmını uyku ile geçirme ihtiyacını ayrıca duymaz. Eğer gündüzün uyuyacak olsa dahi bu kısa bir süre olur ve bundan dolayı herhangi bir hakkı ihmal etmiş olmaz. Aynı şekilde her zaman değil de bayram gecesi ya da bir başka gece gibi bir geceyi tamamen kıyamla geçiren bir kimsenin bu tutumunda zarar olmadığından ötürü bir mekruhluk söz konusu değildir. Allah en iyi bilendir.

 

Resulullah (s.a.v.)'in bir gün oruç tutup bir gün tutmamak hakkında: "Bundan faziletlisi yoktur" buyruğu ile ilgili olarak ilim adamlarının farklı görüşleri vardır. Mezheb alimlerimizden el-Mütevelli ile daha başka ilim adamlarının dediklerine göre bu hadisin zahiri sebebi ile bu şekilde bir oruç, devamlı oruç tutmaktan daha faziletlidir. Fakat başkasının açıklamalarında kesintisiz oruç tutmanın daha faziletli olduğu ve bu hadisin Abdullah b. Amr ile onun durumunda olanlar hakkında özelolduğuna işaret edilmektedir. O zaman hadisin takdiri şöyle olur: Senin hakkında bundan daha faziletlisi yoktur. Bunu da Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in Hamza b. Amr'a kesintisiz oruç tutmayı yasaklamamış olması ve ona bir gün oruç tutup bir gün tutmama yolunu göstermemesi desteklemektedir. Eğer bütün insanlar hakkında bu daha faziletli olsaydı ona da bu yolu gösterir ve bunu ona beyan ederdi. Çünkü beyanın ihtiyaç zamanından sonraya bırakılması caiz değildir, Allah en iyi bilendir.

 

(2722) Resulullah (s.a.v.)'in: " ... Oruç tutman sana yeter" (yani böyle bir oruç senin için yeterlidir. )

 

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in: "Kur'an'ı her ayda bir defa oku (hatmet). Sonra yirmi günde bir, sonra yedi günde bir ve daha fazlasını yapma" buyruğuna gelince; bu da ibadette orta yolu tutturmayı Kur'an-ı Kerim üzerinde dikkatle düşünmeyi göstermektedir. Selefin Kur'an okumakta birbirinden farklı alışkanlıkları vardı. Her birisinin bu adeti durumuna, anlayışına, görev ve sorumluluklarına göre değişiyordu. Onlardan kimisi Kur'an-ı Kerim'i her ay, kimisi yirmi günde bir, kimisi on günde bir, bazıları ya da onların büyük çoğunluğu yedi günde bir hatmediyordu. Onların bir çoğu da üç günde, yine pek çoğu da bir günde Kur'an'ı hatmediyordu. Hatta bazıları her gece, diğer bazıları ise bir gün bir gecede üç hatim indiriyordu. Bazıları sekiz hatim, bazıları da bize ulaştığına göre bundan fazla hatim indiriyordu. Ben bütün bunları kimlerin yaptığını ve kimler tarafından nakledildiğini Adabu'l-Kurra adlı eserimde bu hususla alakalı nefis bir takım bilgilerle açıklamış bulunmaktayım.

 

Bu hususta tercihe değer olan da şudur. Devam ettirmesi mümkün olduğu kadar çok okur ve şevk ve neşeli olduğu halde devam ettireceğini ağırlıklı olarak zannedip kanaat getirdiği bir miktarı ihtiyat haline getirir. Bu onun çokça Kur'an okuması sebebi ile ihmal edilecek genel ya da özel bir takım görevlerinin olmaması halinde söz konusudur. Eğer kamu görevi öğretmek ve buna benzer genel (kamusal) bir görevi varsa o taktirde bu görevini mükemmel bir şekilde yerine getirmesine herhangi bir şekilde halel getirmeyecek türde şevk ve gayret ile devam ettirmesi mümkün olan bir miktarı tayin edip, okuma cihetine gitmelidir. İşte seleften gelen rivayetler buna göre yorumlanır. Allah en iyi bilendir.

 

Amr b. el-As'ın: "Rasulullah (s.a.v.)'in ruhsatını kabul etmiş olmayı çokça arzu ettim" sözü şu demektir: Artık yaşı ilerlemiş ve Rasulullah (s.a.v.)'in huzurunda üzerine aldığı ve kabul ettiği görevi yerine getirmekten acze düşmüş, bunu yerine getirmek ona ağır gelmeye başlamış, Bununla birlikte bu sözü terketmesine de imkan kalmamıştır. Çünkü Nebi (s.a.v.): "Ey Abdullah! Filan gibi olma, çünkü o gece namaza kalkardı, fakat sonra gece namaza kalkmayı terk etti" buyurmuştu. Bu hadiste ve İbn Amr'ın söylediği sözlerde ihtiyat haline getirilen hayırlı işlerin devam ettirilmesi gerektiği ve bu hususta kusurlu olmamak gerektiği hükmü anlaşılmaktadır.

 

 

 

2731-189/11- Bize Ebu Bekr b. Ebu Şeybe ve Züheyr b. Harb ta tahdis etti. Züheyr dedi ki: Bize Süfyan b. Uyeyne, Amr b. Dinar'dan tahdis etti, o Amr b. Evs'ten, o Abdullah b. Amr (r.a.) şöyle dediğini rivayet etti: Rasulullah (s.a.v.) buyurdu ki: "Allah'ın en sevdiği (Nafile) oruç Davud orucudur. Allah'ın en sevdiği (Nafile) namaz Davud (aleyhisselam)'ın namazıdır. O gecenin yarısı uyur, üçte birini kıyamla (namaz kılarak) geçirirdi. Sonra altıda birinde uyurdu. Bir gün oruç tutar bir gün tutmazdı. "

 

Sonraki sayfa için aşağıdaki link’i kullan:

 

DUHA (KUŞLUK) NAMAZININ MÜSTEHAB OLDUĞU, EN AZ İKİ REK'AT EN MÜKEMMEL SEKİZ REK'AT, MUTEDİL OLARAK DA DÖRT YA DA ALTI REK'AT KILINACAĞI VE ONU SÜREKLİ KILMAYA TEŞVİK