UMDETU’L AHKAM |
NAMAZ |
NAMAZDAN SONRA ZİKİR BABI |
1316-120/1- ... Ebu
Ma'bed, İbn Abbas'tan şöyle dediğini haber verdi: Bi: Rasulullah (s.a.v.)'in
namazının bittiğini tekbir ile anlardık ame. Ebu Ma'bed daha sonra bunu kabul
etmedi.
1317-121/2- Bize İbn Ebu
Ömer tahdis etti. Bize Süfyan b. Uyeyne, Amr b. Dinar'dan tahdis etti. İbn
Abbas'ın azatlısı Ebu Ma'bed'den tahdis ettiğine göre İbn Abbas'tan şöyle
dediğini haber verirken dinlemiştir: Biz Rasulullah (s.a.v.)'in namazının
bittiğini ancak tekbir (getirmesi) ile anlardık.
Amr dedi ki: Ben bu
hadisi Ebu Ma'bed'e zikrettim, o bunu kabul etmedi ve: Ben sana bu hadisi
nakletmedim, dedi. Amr dedi ki: Halbuki bu hadisi bana bundan önce haber
vermişti.
Açıklama:
(1316) Bu babta İbn
Abbas (radıyallahu anh)'ın rivayet ettiği: "Biz Rasulullah (s.a.v.)'in
namazının bittiğini tekbir ile anlardık." diğer rivayette de (1618)
"İnsanların farz namazı bitirdikten sonra yüksek sesle tekbir getirmeleri.
.. " denilmektedir. Bu da seleften bazılarının söyledikleri farz namazın
akabinde yüksek sesle tekbir getirip, zikir yapmanın müstehab olduğu şeklindeki
görüşlerine bir delildir. Müteahhir ilim adamlarından bunu müstehab kabul eden
kimseler arasında Zahirı mezhebinden İbn Hazm da vardır. İbn Battal ve
başkalarının naklettiklerine göre uyulan Mezheb imamları ile başkaları ise
yüksek sesle zikir ve tekbir almanın müstehab olmadığı kanaatindedirler.
Şafii -yüce Allah'ın
rahmeti ona- bu hadisi Rasulullah (s.a.v.) ashaba nasıl zikir yapacaklarını
öğretmek maksadıyla kısa bir süre bu zikirleri açıktan yaptığı, ashabın bunu
sürekli yapmadıkları şeklinde yorumlamıştır. (İbn Battal devamla) dedi ki: Bu
sebeple Şafii imamın da, ona uyanın da namazı bitirdikten sonra yüce Allah'ı
anmalarını ve bunu içten yapmalarını tercih etmiştir. Ancak kendisinden bu
yaptığının öğrenilmesini isteyen bir imam olması (yani bu işi öğretmek
maksadıyla yapması) hali müstesnadır. O taktirde artık bu yaptığı uygulamanın
öğrenildiğini kabul edinceye kadar açıktan yapar sonra gizli yapmaya devam
eder. İşte Şafii bu hadisi böyle yorumlamıştır.
İbn Abbas'ın
"Namazı bitirdikleri zaman ... anlardım" ifadelerinin zahirinden
anlaşıldığı üzere o yaşça küçük olduğundan ötürü bazı namaz vakitlerinde cemaat
ile birlikte namaza katılmıyordu.
"Bunu bana Ebu
Ma'bed haber verdi ama sonra inkar etti." Müslim'in bu hadisi delil
göstermesi, onun bu şekilde rivayet edilen bir hadisin hadisi nakleden muhaddis
bunu kabul etmemekle birlikte ondan bu rivayeti aldığını belirten kişinin sika
olması şartı ile hadisin sahih olduğunu kabul ettiğine bir delildir. Zaten
muhaddis, fukaha ve usul alimlerinin çoğunluğunun kanaati de budur. Onlar der
ki: Bu hadisi rivayet ettiğini üstadın hakkında şüphe uyandıracak ifadeler
kullanması, unutması, bu hadis benim ezberimde yok demesi yahut ben bu
hadi" sana rivayet ettiğimi hatırlamıyorum ve benzeri bir ifade kullanması
halinde dE delil gösterilir. Ancak Ebu Hanife mezhebine mensup ilim
adamlarından -Allah onlardan razı olsun- el-Kerhi bu ilim adamlarına muhalefet
ederek böyle bir hadis delil olarak gösterilemez demiştir.
Eğer üstad kendisinden
rivayet nakleden bir kimseyi yalanlayarak kesin olarak o hadisi rivayet
ettiğini inkar edip bu hadisi hiçbir şekilde rivayet etmediğir_ söyleyecek
olursa ilim adamlarının tamamına göre bu rivayeti delil göstermek caiz olmaz
çünkü üstadın ve ravinin her birinin kesin ifade kullanması diğerini;kesin
ifadesi ile çelişmektedir. Üstad ise bu hususta asılolandır. Böyle bir durumda
bu hadisin iskat edilmesi gerekir ama bu aynı ravinin rivayet ettiği
diğe:hadislerinin tenkit edilmesini gerektirmez çünkü biz onun yalancı olduğunu
kesinlikle söyleyemeyiz.
*********************************************************
NAMAZDAN SONRA ALLAH'I
ZİKRETMENİN MÜSTEHAB OLDUĞU VE BUNUN NASIL YAPILACAĞINI BEYAN BABI
*********************************************************
1337-137/5- Bize İshak
b. İbrahim tahdis etti ... o Muğire b. Şu'be'nin aze.:!ısı Verrad'dan şöyle
dediğini nakletti: Muğire b. Şu'be, Muaviye'ye mektubunc2 şunları yazdı:
Rasulullah (s.a.v.) namazı bitirip selam verdikten sonra: ''Allah'tan başka
hiçbir ilah yoktur, o bir ve tektir, onun ortağı yoktur, mü. yalnız onundur,
hamd yalnız onadır, o her şeye güç yetirendir. Allah'ım verdiğir kimse
engelleyemez, engellediğini de kimse veremez. Zengin ve varlıklı kimsenin bu
varlığının sana karşı hiçbir faydası olamaz. "
1346-142/14- ... Bize
Leys, İbn Adan'dan tahdis etti. (Ubeydullah ile) ikisi Sumey'den, o Ebu
Salih'ten, o Ebu Hureyre'den -ki bu hadis Kuteybe'nin rivayetidir- rivayet
ettiğine göre muhacirlerin fakirleri Rasulullah (s.a.v.)'e gelerek servet
sahipleri hem yüksek dereceleri, hem kalıcı nimetleri alıp gittiler, dediler.
Allah Rasulü: "Bu nasılolur" buyurdu. Muhacirler: Bizim gibi namaz
kılıyorlar, bizim gibi oruç tutuyorlar. Onlar sadaka verdikleri halde biz
sadaka veremiyoruz, köle azad ettikleri halde biz azad edemiyoruz, dediler.
Bunun üzerine Rasulullah
(s.a.v.): "Kendisiyle sizi geçenlere yetişebileceğiniz, sizden sonrakilerin
de önüne geçebileceğiniz, sizin yaptığınızın aynısını yapmadıkça hiç kimsenin
sizden daha faziletli olamayacağı bir şey öğreteyim mi" buyurdu. Ashab:
Buyur ey Allah'ın Rasulü dediler. Allah Rasulü: "He namazın arkasında otuz
üç defa: Subhanallah, Allahu ekber ve Elhamdulillai: deyiniz" buyurdu.
Ebu Salih dedi ki: Sonra
muhacirler Rasulullah (s.a.v.)'e ger: gelerek: Mal sahibi kardeşlerimiz bizim
yaptığımızı işitince aynısını yaptılar dediler. Bu sefer Rasulullah (s.a.v.):
"İşte bu Allah'ın lütfudur, onu dilediğine verir" buyurdu.
Bu hadisin rivayetinde
Kuteybe'den başkaları da şu fazlalığı kaydetmektedir: Leys'den, o İbn Aclan'dan
şöyle dediğini nakletti: Sumey dedi ki: Ailemden birisine bu hadisi tahdis
ettim, o yanıldın dedi. Allah Rasulü: "Otuz üç defa Subhanallah, otuz üç
defa Elhamdulillah, otuz üç defa Allahu ekber dersinbuyurmuştur. Bunun üzerine
Ebu Salih'e dönüp ona bunları söyledim. Benin: elimden tutup dedi ki: Allahu
ekber, subhanallah, velhamdulillah, Allahu ekber. subhanallah, velhamdulillah
diye hepsini otuz üç defa söyleyinceye kadar devam edersin, dedi.
İbn Aclan dedi ki: Sonra
bu hadisi Reca b. Hayve'ye tahdis ettim. O da bana aynısını Ebu Salih'ten, o
Ebu Hureyre'den, o Rasulullah (s.a.v.)'den diye tahdis etti.
Açıklama:
(1346) "Mal
sahipleri" ibaresinde geçen düsur'un tekili düsr olup, çok miktardaki mal
demektir.
Bu hadiste şükreden
zengini, sabreden fakirden daha faziletli kabul eder. kimselerin lehine bir
delil vardır. Mesele hakkında halef ve selefiyle çeşitli kesimler arasında
meşhur bir görüş ayrılığı vardır.
Subhanallah,
Elhamdulillah ve Allahu ekber'in nasıl sayılacağı ile ilgili olarak "Ebu
Salih" -Yüce Allah'ın rahmeti ona- dedi ki: "Allahu ekber,
Subhanallah ve Elhamdulillah'ı otuz üç defa söyler" sözünden sonra da diğer
hadisleri Ebu Salih'in yolundan başka çeşitli yollardan zikretmiş
bulunmaktadır. Bunların zahirinden anlaşıldığı üzere bağımsız olarak otuz üç
defa Subhanallah, otuz ü,; defa Allahu ekber ve aynı şekilde Elhamdulillah der.
Hadisin zahirinden anlaşılan budur.
Kadı Iyaz dedi ki: Bu
Ebu Salih'in tevilinden daha uygundur. Suheyl"in (1347) on birer defa
şeklindeki ifadesi ise çoğunluğun naklettiği otuz üçer defa rivayetine aykırı
değildir. Aksine bu rivayeti nakledenlerin kabul edilmesi gereken bir fazlalıkları
bulunmaktadır.
Diğer rivayetteki
(1351) "Yüzü tamamlamak üzere de: la ilahe illallah vahdehu la şerike leh:
Allah'tan başka hiçbir ilah yoktur. O bir ve tektir, onun ortağı yoktur ...
" diğer rivayette (1349) "Tekbirlerin otuz dört defa söyleneceği"
belirtilmektedir. Bütün bunlar kabul edilmeleri gereken sika raviler tarafından
yapılmış ziyadelerdir. O halde insanın ihtiyatlı davranarak otuz üç defa
subhanallah, otuz üç defa elhamdulillah ve otuz dört defa tekbir getirmesi,
bununla birlikte de la ilahe iIlallahu vahdehu la şerike leh'i sonuna kadar
söyleyerek rivayetlerin gereğini bir arada getirmesi gerekmektedir.
(1348) "Muakkibat
(namazin akabinde söylenen öyle sözler) vardır ki onları söyleyen yahut yapan
hüsrana uğramaz. " el-Herevi dedi ki: Semura dedi ki: Bu, namazın akabinde
yapılan birtakım tesbihler demektir. Ebu'I-Huşeym dedi ki:
Bunlara muakkibat
denilmesinin sebebi birinin diğerinin akabinde (arkasında) yapılmasından
dolayıdır. Yüce Allah'ın: "Onun muakkibatı vardır" (Ra'd, 11) buyruğu
da biri diğerinin arkasından gelen melekler, demektir.
Sonraki sayfa için
aşağıdaki link’i kullan:
NAMAZDA HUŞÜ -
RESİM DESENLİ ELBİSEYLE NAMAZ KILMANIN MEKRUH OLDUĞU BABI