UMDETU’L AHKAM |
NAMAZ |
HER REK'ATTA FATİHA'YI OKUMANIN VACİP OLUP, FATİHA'YI
GÜZELCE OKUYAMAYAN VE ONU ÖĞRENME İMKANINI DA BULAMAYAN KİMSENİN ONDAN BAŞKA
KOLAYINA GELENİ OKUYABİLECEĞİ BABI |
872-3411- ... o Ubade b.
es-Samit'ten hadisi Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e ulaştırarak
"Fatihatu'l-kitab'ı okumayanın namazı yoktur" buyurduğunu rivayet
etti.
Açıklama:
Bu babta (872)
"Fatihatu'l-kitab'ı okumayanın namazı olmaz" hadisi yer almaktadır.
Bir başka rivayette
(876): "Kim içinde Ummu'l-Kur'an'ı okumadan bir namaz kılarsa ... "
hadisi yer almaktadır.
Yine bu babta (883)
namazını iyi kılamayan bedevi ile ilgili hadis de yer almaktadır.
Ummu'l-Kur'an
(Kur'an'ın anası) Fatiha'nın adıdır. Ona Ummu'l-Kur'an denilmesinin sebebi
Kur'an'ın başında yer alan ilk sure oluşundan dolayıdır. Tıpkı Mekke'ye
şehirlerin aslı olduğundan ötürü Ummu'l-Kura denilmesi gibidir.
Aziz ve celil Allah'ın
"Kulum beni temcid etti" buyruğu beni tazim etti demektir.
Babtaki Hadislerden
Çıkan Hükümler
1- Fatiha'yı okumak
vaciptir.
2- Fatiha'nın muayyen
olarak okunması gerekir ve -onu okumaktan aciz olan kimse dışında- başka bir
sure onun yerini tutmaz. Malik, Şafii ve ashab ile tabiin ve onlardan sonra
gelenler arasından ilim adamlarının çoğunluğunun görüşü de budur. Ebu Hanife
(radıyallahu anh) ile az bir kesim Fatiha farz değildir. Aksine farz olan
Kur'an-ı Kerim'den bir ayet okumaktır çünkü Nebi (s.a.v.) (883) "Kolayına
geleni oku" buyurmuştur. Cumhurun delili ise Rasulullah (s.a.v.)'in:
"Ummu'l-Kur'an okunmadan namaz olmaz" buyruğudur. Eğer onlar maksat
kamil bir namaz olmaz demektir, diyecek olurlarsa biz bu lafzın zahirine
aykırıdır deriz. Bu kanaati destekleyen hususlardan birisi de Ebu Hureyre
(radıyallahu anh)'ın şu hadisidir: Rasulullah (s.a.v.):
"İçinde
Fatihatu'l-kitab'ın okunmadığı namaz geçerli değildir" buyurdu.
Bu hadisi Ebu Bekr b.
Huzeyme sahihinde sahih bir isnad ile rivayet etmiştir.
Aynı zamanda bunu Ebu
Hatim b. Hibban da rivayet etmiştir. "Kolayına geleni oku" hadisi ise
Fatiha hakkında yorumlanmıştır. Çünkü Fatiha'nın öğrenilmesi ve okunması
kolaylaştırılmıştır yahut Fatiha'dan sonra Fatiha'nın fazlasını okumak
Fatiha'yı okumaktan aciz olan kimse hakkında tevil edilir.
3- Nebi (s.a.v.)'in
(873) "Fatihatu'l-kitab'ı okumayanın namazı olmaz" buyruğu da
Şafii'nin -yüce Allah'ın rahmeti ona- ve ona uygun kanaat belirtenlerin imama
da, imama uyanlara da, tek başına namaz kılana da Fatiha'nın okunması vaciptir
diyenlerin görüşlerinin lehine bir delil bulunmaktadır. Fatiha'yı okumanın
imama uyana da vacip olduğunu destekleyen hususlardan birisi de Ebu Hureyre'nin
(876) "onu içinden oku" sözüdür. Bu da: Kendin duyacak şekilde
gizlice oku anlamındadır.
Bazı Maliki alimleri
ile başkalarının bundan maksat bunun üzerinde düşünmek ve ondan ibret ve öğüt
almaktır şeklindeki açıklamaları kabul edilemez çünkü kıraat (okumak) ancak
kişinin kendisinin duyacağı şekilde dilin hareket etmesi hakkında kullanılır.
Bundan dolayı cünüp bir kimse eğer dilini hareket ettirmeksizin kalbinden
Kur'an-ı Kerim'i geçirip, üzerinde düşünecek olursa cünüp için haram olan
Kur'an'ı okumak günahını işlemiş bir kimse olmayacağını ittifakla kabul
etmişlerdir.
Kadı lyaz, Ali b. Ebu
Talib (radıyallahu anh) ile İmam Malik'in arkadaşlarından Rabia ve Muhammed Ebu
Sufra'dan kesinlikle kıraat vacip değildir, dediklerini nakletmektedir. Aynı
zamanda bu İmam Malik'ten de şaz bir rivayettir.
es-Sevrı, el-Evzai ve
Ebu Hanife (radıyallahu anhum) da şöyle demektedir: Kıraat son iki rek'atta
vacip değildir, aksine namaz kılan serbesttir. Dilerse okur, dilerse tesbih
getirir, dilerse susar.
Fakat seleften ve
haleften ilim adamlarının çoğunluğunun kabul ettikleri sahih görüş her rek'atta
Fatiha okumanın vacip olduğudur. Çünkü Nebi (s.a.v.) bedeviye (883) "Sonra
bunu namazının tamamında yap" buyurmuştur.
Fatiha SUresi ve
Besmele'nin Fatiha'dan Bir Ayet Olup Olmadığı
(876) Yüce Allah'ın:
"Namazı kendimle kulum arasında ikiye böldüm" hadisi ile ilgili
olarak ilim adamları şöyle demişlerdir: Burada salat (namaz)tan kasıt Fatiha
suresidir. Ona bu adın veriliş sebebi o olmadan namazın sahih olmayışıdır. Bu
da Nebi (s.a.v.)'in: "Hacc Arafat('ta vakfe)tır" demesine benzer. Bu
buyrukta namazda Fatiha'nın muayyen olarak vacip olduğuna delil vardır.
İlim adamları der ki:
Kasıt ise mana itibariyle onu paylaştırdım, demektir çünkü Fatiha suresinin ilk
yarısı şanı yüce Allah'a hamd etmek, şanını yüceltmek, onu tazim edip övmek ve
işleri ona havale etmektir. İkinci yarısında ise dilek, istek, yalvarış ve ihtiyacın
arzedilmesi söz konusudur.
Besmele'nin Fatiha'dan
olmadığını söyleyenler bu hadisi delil göstermişlerdir.
Bu hadis bu kanaatte
olanların gösterdikleri en açık delillerden birisidir. Derler ki: Çünkü Fatiha
suresi icma ile yedi ayet-i kerimedir. İlk üç ayetinin başı övgüdür. Bu da
elhamdulillah'dır. Diğer üç ayet de ilki ihdina's-Sırata'l-mustakim olan bir
duadır. Yedinci ayet ise ikisi arasında olup, bu da iyyake na'budu ve iyyake
nestain'dir. Bu kanaat sahipleri derler ki: Çünkü yüce Allah: "Namazı
kendimle kulum arasında ikiye böldüm. O elhamdu lillahi Rabbi'l-alemin
dediğinde ... " buyurmuş ve besmele'yi söz konusu etmemiştir. Şayet Fatiha
suresinden olsaydı elbette ki onu söz konusu ederdi.
Mezheb ''alimlerimiz
ve besmele'nin Fatiha'dan bir ayet olduğunu kabul eden başkaları da buna
çeşitli şekillerde cevap vermişlerdir.
Bu cevapların
birincisi şöyledir: Böyle bir ikiye bölme Fatiha'nın kendisine değil, namazın
tamamına aittir. Lafzın gerçek (hakikat) anlamı budur.
İkinci cevap: İkiye payetme
Fatiha'nın tam ayetleri ile alakalı özel bir durumdur.
Üçüncü cevap anlam
itibarıyla şöyledir: Kul Kur'an okumasında "elhamdulillahi
Rabbi'I-alemin"e varınca, böyle olur demektir. İlim adamları dedi ki:
Yüce Allah'ın:
"Kulum bana hamd etti, beni övdü, beni tazim etti" buyruğunun sebebi
hamd ve senanın güzel fiiller dolayısıyla yapılması, şanını yüceltip, tazim
etmenin ise celal sıfatları ile övülmesi demektir. Bütün bu hususlarda yüce
Allah'ı övdüğü de söylenmiştir. Bundan dolayı er-Rahman er-Rahim'e cevap olarak
gelmiştir çünkü bu iki lafız zati ve fiili sıfatları kapsar.
Bir defasında da:
"Kulum bana işlerini havale etti, dedi" ibaresinin "Maliki
yevmi'd-din'e" uygunluğu şu şekildedir: Şanı yüce Allah o güne tek başına
sahip ve maliktir. Kullarının amellerinin karşılıklarını ve hesaplarını yalnız
o verecektir. Din de hesap demektir. Ceza (karşılık) anlamında olduğu da
söylenmiştir.
O günde hiçbir
kimsenin malik olmak iddiası olmayacağı gibi, mecazi anlamda bir mülkü de olmayacaktır
ama dünyada bazı kulların mecazi anlamda bir mülkü vardır ve bazıları da batıl
olarak bir iddiada bulunmaktadır. İşte o günde bütün bunlar söz konusu
olmayacaktır. Bunun manası budur. Gerçek malik olan şanı yüce Allah'tır. Gerçek
anlamıyla malik olmak da dünya ve ahirete, onların içindeki şeylere ve her
ikisinin içinde olanlara malik olmak demektir. Onun dışındaki bütün varlıkların
Rabbi odur, onun emri altında olan kullarıdır. Diğer taraftan bu itiraf aynı
zamanda yüce Allah'ı tazim edip, onun azametini dile getirmekte ve işleri ona
havale etmektedir. Bu açıkça görülen bir husustur.
"Kul:
İhdina's-Sırata'l-mustakim dediğinde ... işte bu kulum içindir."
Müslim'in sahihinde bu
şekilde olmakla birlikte başka kaynaklarda "işte bunlar kulum
içindir" şeklindedir. Bu rivayette "ihdina ... " ve ondan
sonrasının sürenin sonuna kadar iki ayet değil, üç ayet olduğuna delil vardır.
İşte bu meselede
besmele Fatiha'dan mı, değil mi sorusuna dayanan bir görüş ayrılığı
bulunmaktadır. Bizim ve çoğunluğun benimsediği görüşe göre besmele Fatiha'dan
olup, başlı başına bir ayettir. "İhdina ... " ve devamı da iki
ayettir.
Malik ile besmelenin
Fatiha'dan olmadığını söyleyen başkaları ise şöyle derler: "İhdina ...
" ve sonrası üç ayet-i kerimedir.
Çoğunluğun lehine bir
delil olmak üzere şöyle demeleri mümkündür: Hadisteki "bunlar"
ifadesinden kasıt kelimelerdir, ayetler değildir. Buna delil de Müslim'in:
"Bu kulum içindir" rivayetidir. Böylesi de çoğul tabiri burada iki
şey hakkında yorumlanır şeklinde cevap vermekten daha güzeldir çünkü çoğul
lafzının iki hakkında da kullanılması çoğunluğun kanaatine göre mecazidir. Onun
hakikat anlamından mecaz anlamında kullanıldığını söyleyebilmek için bir delile
ihtiyaç vardır. Allah en iyi bilendir.
Sonraki sayfa için
aşağıdaki link’i kullan:
ÖĞLE VE İKİNDİ
NAMAZLARINDA KlRAAT BABI