UMDETU’L AHKAM |
NAMAZ |
ÖĞLE VE İKİNDİ NAMAZLARINDA KlRAAT BABI |
1012-154/1- Bize
Muhammed b. el-Müsenna el-Anezı de tahdis etti ... Abdullah b. Ebu Katade ve
Ebu Seleme, Ebu Katade'den şöyle dediğini nakletti:
Rasulullah (s.a.v.) bize
namaz kıldırırdı. Öğle ve ikindi namazlarının ilk iki rek'atında
Fatihatu'l-kitab ile birlikte iki sure okurdu. Bazen bize bir ayeti
işittirirdi. Öğlen namazının birinci rek'atını uzun tutar, ikincisini daha kısa
keserdi. Sabah namazında da böyle yapardı.
Açıklama:
Bu babta Ebu Katade
(radıyallahu anh)'ın (1012) "Nebi (s.a.v.) ilk iki rek'atta ...
okurdu" hadisi yer almaktadır. Ebu Said (radıyallahu anh)'ın (1015)
rivayetinde: "İlk iki rek'atın her birinde ... " demekte Sa'd'ın
(1016) rivayet ettiği hadiste: "İlk iki rek'atı uzun tutarım ... "
Ebu Said'in rivayet ettiği diğer hadiste (1020) "Öğle namazı için kamet
getirilir. .. " denilmektedir.
Bu babtan başka yerde
bulunan ve Buhar! ve Müslim'in sahihlerinde yer alan: "Allah Rasulü
insanlar arasında en hafif olmakla birlikte eksiksiz namaz kıldırandı" ile
onun: "Ben namaza uzun kıldırmak isteyerek başlarım ama küçük çocuğun
ağlayışını duyunca annesinin aklı onda kalır korkusuyla namazımı kısa
keserim" buyurmaktadır.
İlim adamları dedi ki:
Rasulullah (s.a.v.)'in namazının uzun ya da kısalığı durumların farklılığına
göre farklılık arzederdi. Şayet cemaat uzun namaz kıldırılmasını tercih ediyor
ve onun da, cemaatin de herhangi bir işi yoksa namazı uzunca kıldırırdı. Durum
böyle değilse kısa keserdi. Bazı hallerde ise namazı uzunca kıldırmak isterken
sonraları küçük çocuğun ağlayışı ve benzeri sebepler gibi kısa kesmeyi
gerektiren bir durum ortaya çıkar, buna vakit içinde namaza başlarken kısa
kıldırması da eklenir.
Bir açıklamaya göre
-daha az görülen- bazı zamanlarda namazı uzunca kıldırmış, çoğunlukla da namazı
kısa kıldırmıştır. Uzunca kıldırması bu şeklin caiz olduğunu beyan etmek
içindir, kısa kıldırması ise bunun daha faziletli olduğunu göstermek içindir.
Çünkü Rasulullah (s.a.v.) namazı kısa tutmayı emrederek "Şüphesiz
aranızdan nefret ettirenler vardır. Kim insanlara namaz kıldıracak olursa
namazı kısa kessin çünkü aralarında hasta, zayıf ve ihtiyacı bulunanlar
vardır" buyurmuştur.
Bir diğer açıklamaya
göre, Allah Rasulü bir zaman uzunca kıldırmış, bir başka zaman kısa
kıldırmıştır. Böylelikle Fatiha'dan fazla kıraatte şart oluşu bakımından
herhangi bir miktar tespitinin söz konusu olmadığını, aksine azının da, çoğunun
da caiz olduğunu, şart olan kıraatin ancak Fatiha olduğunu beyan etmiştir. Bundan
dolayı bütün rivayetler Fatiha'nın okunduğunu ittifakla dile getirirken daha
fazlası hakkında farklı farklı gelmişlerdir. Özetle söylenecek olursa sünnet
onun beyan ettiği sebep dolayısıyla Nebi (s.a.v.) 'in emrettiği gibi kısa
kesmektir. Bazı vakitlerde namazı uzun kıldırmasının sebebi ise kısa kesmesini
gerektiren sebebin olmadığını kesin olarak bilmesi dolayısıyladır. Buna göre
bir kimse kısa kesmeyi gerektiren sebebin bulunmadığından emin olursa namaz
kıldım.
(1012)
"Fatihatu'l-kitab ile birlikte iki sure okurdu." Bu ifadeler bizim
Mezheb alimlerimizin ve başkalarının görüşü olan kısa bir sureyi eksiksiz
okumak, uzun bir sureden onun kadar bir miktarı okumaktan daha faziletlidir
şeklindeki görüşlerine delil vardır. Çünkü okuyan için müstehab olan alakası
bulunan irtibatlı olan bir sözün başından okumaya başlamak ve o alakanın
bittiği yerde durmaktır. Halbuki insanların çoğunluğu yahut pek çoğu bu
irtibatı fark edemeyebilir. Bundan dolayı onları ilgisiz bir yerde durak
yapmalarından sakınmak için sureyi tamamlamaları mendubtur.
Son iki rek'atta
Fatiha'dan sonra sure okumaya dair rivayetlerdeki farklılığa gelince, bunun
sebebi namazı uzatmak ve kısaltmak ile ilgili hususlar olabilir.
İlim adamları dört rek'atın
son iki rek'atı ile akşam ın üçüncü rek'atında Fatiha'dan sonra sure okumanın
müstehab olup olmadığı hususunda farklı görüşlere sahiptir. Müstehab olduğu da
söylenmiştir, olmadığı da söylenmiştir. Bu ikisi aynı zamanda ŞafiI
-rahmetullahi aleyh- 'nin iki görüşüdür. ŞafiI şöyle demiştir: Namazın başında
imama uyamamış kimse (mesbuk) son iki rek'atta yetişirse namazında Fatiha'dan
sonra sure okumamış olmamak için geri kalan iki rek'atta sure okur.
Namazlarda okunacak
Kur'an miktarındaki farklılığa gelince, ilim adamlarına göre bu rivayetlerin
zahirinden anlaşıldığı gibidir. Yani derler ki: Sünnet sabah ve öğle
namazlarında mufassal bölümünün uzun surelerini okumaktır. Sabah namazında
zammı sure daha uzun okunur. Yatsı ve ikindi namazlarında ise mufassal
bölümünün orta uzunluktaki surelerinden, akşam namazında da kısa surelerinden
okunur. İlim adamlarının dedikleri üzere sabah ve öğle namazlarında kıraati
uzun tutmanın hikmeti bu iki namazdan birinin gecenin sonunda, diğerinin öğle
vakti dinlenme (kaylule) vaktinde insanların gaflet halinde bulunmalarından
dolayıdır.
Bu sebeple imam gaflet
ve benzeri bir sebeple namaza geç kalanın bunlara yetişmesi için kıraati uzun
tutar. İkindi namazı ise böyle değildir. Aksine bu namaz iş yapanların
yoruldukları bir zamanda kılınır. Bu sebeple namazı kısa tutar. Akşam namazının
ise vakti dardır. İşte bundan dolayı onun daha da kısa tutulmasına ihtiyaç
vardır. Diğer taraftan insanların oruç tutanlarının misafirleri varsa
misafirlerinin akşam yemeği yemeye ihtiyaçları vardır. Yatsı namazı ise uyku ve
uyuklamanın söz konusu olduğu bir zamandır ama bu namazın vakti geniştir. Bu
bakımdan ikindi namazı gibidir. Allah en iyi bilendir.
"Öğle namazının
ilk rek'Mınl uzun tutar, ikincisini kısa keserdi." Bu da ilim adamlarının
ifadenin zahirine göre amel etmek hususunda farklı kanaatlere sahip oldukları
hususlardan birisidir. Mezheb alimlerimizin bu hususta iki görüşleri vardır:
Onlara göre daha meşhur olanları uzun tutmayacağıdır. Hadis ise iftitah duası
(veccehtu ve subhaneke gibi dualar)ın ve istiaze okumanın uzunluğu ile tevil
edilir yahut okunanı işittirmesi, bir kimsenin namaza girmesi ve benzeri
sebepler ile alakalıdır, kıraatin uzun olmasıyla ilgili değildir. İkinci görüşe
göre ise ilk rek'atta kıraati kasten uzatmak müstehaptır. Sünnetin zahirine
uygun sahih ve tercih edilen görüş de budur.
Son iki rek'atta
(Fatiha'dan sonra) sure okunacağını kabul edenler ise bu kıraatin ilk iki
rek'ata göre daha kısa olacağı üzerinde ittifak etmişlerdir.
Bizim Mezheb
alimlerimiz birinci rek'Mın ikincisine göre -uzun tutulacağı görüşünü kabul
etmemiz şartıyla- üçüncü rek'Mın dördüncüsü ne göre uzun tutulacağı hususunda
ihtilaf etmişlerdir. Bütün bu hadislerde bütün rek'atlarda Fatiha'nın
okunmasının zorunlu olduğuna delil vardır.
Ebu Hanife ise son iki
rek'atta kıraati vacip (farz) görmemiştir. Aksine ona göre namaz kılan kişi
burada Kur'an okumak, tesbihte bulunmak ya da susmak arasında muhayyer olduğunu
belirtmiştir. Cumhur ise kıraatin vacip olduğunu kabul etmiş olup, sahih sünnetlere
uygun doğru görüş budur.
(1013) "Bazen bir
ayeti bize işittirirdi." Bu ifade onun gizlice okunan namazlarda açıktan
okumanın caiz olduğunu ve gizli okumanın namazın sıhhati için şart olmayıp,
aksine bir sünnet olduğunu beyan etmek isteği ile yaptığı şeklinde yorumlanır.
Ayrıca bir ayeti açıktan okumak Kur'an'ı tefekküre dalmanın sonucu olarak gayri
ihtiyari dilin bunu söylemesi ile gerçekleşmiş olma ihtimali de vardır.
Allah en iyi bilendir.
Sonraki sayfa için
aşağıdaki link’i kullan: