UMDETU’L AHKAM |
NAMAZ |
NAMAZIN NASIL KILINACAĞI, NAMAZA NE İLE BAŞLANIP,
NAMAZIN NE İLE BİTİRİLECEĞİ, RÜKÜUN VE RÜKÜDAN KALKIP DOĞRULMANIN, SECDE
YAPIP SECDEDEN DOĞRULMANIN, DÖRT REK'ATLI NAMAZLARIN HER İKİ REK'ATINDAN SONRA
TEŞEHHÜDÜN NASIL YAPILACAĞl, İKİ SECDE ARASINDA VE BİRİNCİ TEŞEHHÜDDE NASIL
OTURULACAĞI İLE İLGİLİ KAPSAMLI BİR BAB |
1110-240/6- ... O
Ebu'l-Cevza'dan, o Aişe'den şöyle dediğini nakletli:
Rasulullah (s.a.v.)
namaza tekbir ile, kıraate de "Elhamdulillahi Rabbi'ı-Alemfn"i
okuyarak başlardı. Rükua eğildiği zaman başını ne yukarı kaldırır, ne de aşağı
indirirdi ama ikisi arasında tutardı. BaşIni rükudan kaldırdığı zaman dimdik
ayakta doğrulmadan secdeye varmazdı. Başını secdeden kaldıracak olursa iyice
oturmadan secdeye varmazdı. Her iki rek'at sonunda tahiyyatı okurdu. Sol
ayağını yere yatırır, sağ ayağını dikerdi. Şeytan oturuşunu nehyettiği gibi,
adamın yırtıcı hayvanlar gibi kollarını yaymasını da yasaklardı. Namazı selam
vererek bitirirdi.
İbn Numeyr'in Ebu
Halid'den rivayetinde de: Şeytanın akibini (çökmesini) yasaklardı şeklindedir.
Açıklama:
(1110) Bu babta
(ayrıca) Ebu'I-Cevza'nın Aişe (radıyallahu anha)'dan şu rivayeti de yer
almaktadır: "Rasulullah (s.a.v.) namaza tekbir ile kıraate de
elhamdulillahi Rabbi'l-alemin ile başlardı. .. " bir rivayette de
"şeytan ın oturuşundan nehyederdi" denilmektedir.
"Elhamdu
lillahi" ifadesi lafzın hikaye edilmesi (Kur'an'dan iktibas olması)
dolayısı ile dal harfi ref ile (ötreli) okunur. (Yani "elhamdu"
lafzının başındaki be harfi cerri lafzan amel etmez.)
"Başını
eğmezdi." Yani başını ileri derecede eğmez, aksine (rükOda iken) başını
yukarı kaldırmak ile eğmek arasında orta bir halde bırakırdı.
"Ukbetu'ş-şeytan"
ile diğer rivayette "akibi'ş-şeytan" (şeytanın oturuşu) söyleyişinde
kaf harfinin kesreli okunuşu sahih ve meşhur olan okuyuştur. Kadı Iyaz ise
bazılarının ayn harfini ötreli okuduğunu nakletmiş ve bu okuyuşun zayıf
olduğunu söylemiştir. Ebu Ubeyde ve başkaları da bunu yasak olan ik'a (köpek
oturuşu) diye açıklamışlardır. Bu da kaba etlerini yere yapıştırıp, bacaklarını
dikmesi, ellerini de köpek ve diğer yırtıcı hayvanların döşediği gibi yere
koyması şeklindeki oturuştur.
Bu Hadisin İhtiva
Ettiği Hükümlere Gelince:
1- "Namaza tekbir
ile başlardı" ifadesinden namaza ilk olarak tekbir ile başlanıp, Allahu
ekber lafzının bunun için tayin edildiği tespit edilmektedir çünkü Nebi
(s.a.v.)'in bu şekilde yaptığı sabit olduğu gibi, O "benim nasıl namaz
kıldığımı gördüyseniz, siz de öyle namaz kılınız" buyurmuştur. Tekbirde
sözünü ettiğimiz şekilde Allahu ekber lafzının muayyen olması Malik, Şafii ve
Ahmed -yüce Allah'ın rahmeti onlara- ile selef ve halefin alimlerinin
cumhurunun kanaatidir. Ebu Hanife (radıyallahu anh) ise yüce Allah'ı tazim anlamındaki
başka lafızlar da onun yerini tutar, demiştir.
2- Aişe (radıyallahu
anha)'nın: "Okumaya da elhamdu lillahi Rabbi'l-alemin diye başlardı"
ifadesini Malik ve onun dışında besmele'nin Fatiha'dan olmadığını söyleyenler
delil göstermişlerdir. Şafii-yüce Allah'ın rahmeti ona- ve Fatiha'dan olduğunu
söyleyenlerin çoğunluğunun cevabı da şöyledir: Hadis namazdaki Kur'an okumaya
elhamdulillahi Rabbi'l-alemin suresini okuyarak başlardı, başka bir sure
okuyarak değil, demektir. Buna göre maksat kıraati kendisiyle başlattığı sureyi
beyan etmektir. Besmele'nin bu surenin bir bölümü olduğunun delilleri
ortadadır.
3- Rüku eden kimse
için sünnet sırtını -arkası ile başı düz olacak şekildedüzgün tutmasıdır.
4- Rükudan başını
kaldırınca itidal (doğrulmak)in vücubu ve Rasulullah (s.a.v.)'in: "Benim
nasıl namaz kıldığımı gördüyseniz, siz de öylece kılınız" buyruğu
dolayısıyla ayakta doğru durmasının vacip olduğu anlaşılmaktadır.
5- İki secde arası
oturmak vaciptir.
6- "Her iki
rek'atın sonunda tahiyyatı okurdu" ifadesi de Ahmed b. Hanbel ile hadis
alimleri fukahasından ona uygun kanaat belirten ve birinci ile son teşehhüd
vaciptir diyenlerin lehine bir delil bulunmaktadır. Malik ve Ebu Hanife ile
çoğunluk ise her iki teşehhüd de vacip değil, sünnettir demişlerdir. Şafii
(radıyallahu anh) ise ilk teşehhüd sünnet, ikincisi ise vaciptir demişlerdir.
Ahmed (rahimehullah) Rasulullah (s.a.v.)'in: "Benim nasıl namaz kıldığımı
gördüyseniz, öylece namaz kılınız."; "Nebi (s.a.v.) Kur'an'dan bir
sureyi bize öğrettiği gibi teşehhüdü de öğretirdi."; "Biriniz namaz
kılacak olursa tahiyyat'ı okusun" buyrukları yanında bu hadisi de delil
göstermektedir ve bir de vücup ifade eder.
Çoğunluk ise Nebi
(s.a.v.)'in birinci teşehhüdü terk edip sonra bunu sehv secdesi ile telafi
ettiğini delil göstermişlerdir. Şayet vacip (farz) olsaydı, rüku ve diğer
rükünler gibi onu telafi etmeye imkan olmazdı. Bu görüş sahipleri derler ki: Bu
husus birinci teşehhüd hakkında sabit olduğuna göre sonuncusu da onun gibidir.
Diğer taraftan Nebi (s.a.v.) bedeviye namazın farz ları nı öğrettiği sırada
bunu da söylememiştir. Allah en iyi bilendir.
7 - "Sol ayağını
yatırır, sağ ayağını dikerdi." Yani namazda otururken sol ayağını
yatırarak otururdu. Bu da namazda oturuşta sol ayağını yatırarak oturur ve
bütün oturuşlar aynıdır diyen Ebu Hanife ile ona uygun kanaat belirtenlere bir
delildir. Malik'e -yüce Allah'ın rahmeti ona- göre oturuş sol ayağını altından
çıkartıp, kaba etleri ile yere yapışması suretiyle teverrük yaparak oturmak sünnettir.
Şafii ise şöyle
demiştir: Sünnet arkasında selam gelen oturuş dışında sol ayağını yatırarak
oturmasıdır demektedir.
Şafii'ye göre dört
oturuş vardır: İki secde arası oturmak arkasından kıyamın geldiği her bir
rek'atın akabinde istirahat oturuşu, birinci teşehhüd için oturuş ve son
teşehhüd için oturuş. Şayet namaza ilk rek'attan sonra yetişmiş (mesbuk) olup,
uyduğu imam namazının sonunda teverrük yaparak oturursa sonradan namaza
katılmış olan (mesbuk) sol ayağını yatırarak oturur çünkü onun bu oturuşunun
arkasında selam yoktur. Eğer namaz kılanın sehv secdesi yapma yükümlülüğü varsa
daha sahih olan görüşe göre teşehhüdü esnasında sol ayağı üzerine oturmasıdır.
Sehv secdelerini yaptıktan sonra teverrük yaparak oturur sonra selam verir.
Şafii mezhebinin konu ile alakalı tafsilatı bu şekildedir.
Ebu Hanife ise Aişe
(radıyallahu anha)'nın rivayet ettiği bu hadisin mutlak oluşunu delil
göstermektedir.
Diğer taraftan Şafii,
Ebu Humeyd es-Saidi'nin Buhari'nin sahihinde yer alan hadisini delil göstermiştir.
8- Birinci oturuşta
sol ayağın üzerine namazın sonunda da teverrük şeklindeki oturmak açıkça ifade
edilmiştir. Aişe (radıyallahu anha)'nın rivayet ettiği bu hadisi son teşehhüd
dışındaki oturuşlar için yorumlamak ise bu husustaki diğer hadisleri birlikte
anlamak için gereklidir. Kadının oturuşu da, erkeğin oturuşu gibidir. Oturuş
bakımından da nafile namaz da farz namaz gibidir. Şafii'nin, Malik'in ve
cumhurun görüşü budur.
Kadı Iyaz seleften
bazılarından kadın için sünnet oturuşun bağdaş kurmak olduğunu, bazılarından da
bağdaş kurmanın nafilede söz konusu olduğunu nakletmektedir. Doğrusu ise
birinci görüştür. Diğer taraftan bu şekildeki oturuş sünnettir. Bütün
oturuşlarda sol ayağını yatırarak ya da teverrük yaparak, bağdaş kurarak,
dizlerini bükerek ya da ayaklarını uzatarak otursa sünnete muhalif olmakla
birlikte namazı sahih olur.
9- "Şeytanın
oturuşunu yasaklardı" ibaresinde kastedilen ik'a denilen köpek oturuşudur.
Sözünü ettiğimiz bu açıklamadaki şekliyle oturuş ilim adamlarının ittifakıyla
mekruhtur. İbn Abbas'ın bundan sonra Müslim tarafından zikredilecek olan ik'a
denilen (dizleri dikmek) oturuşu ise yüce Allah'ın izniyle yeri gelince
açıklayacağımız gibi bundan farklı bir oturuştur.
10- "Erkeğin
kollarını yırtıcı hayvanın yere döşediği gibi döşemesini yasaklamıştır.
11- "Namazı selam
vererek bitirirdi" ifadesi selam vermenin vücubuna delildir çünkü bu Nebi
(s.a.v.)'in: "Benim nasıl namaz kıldığımı gördüyseniz öyle namaz
kılmız" buyruğu ile birlikte sabit olmuştur. Hükmü hakkında ilim
adamlarının farklı görüşleri vardır. Malik, Şafii ve Ahmed ile selef ve halefin
alimlerinin cumhuru selam vermek farzdır, selam vermeden namaz sahih olmaz
demişlerdir. Ebu Hanife, Sevri ve Evzai ise sünnettir, onu terk edecek olursa
namazı sahih olur demişlerdir. Ebu Hanife -yüce Allah'ın rahmeti ona- şayet
(namazdan çıkmak kastı ile) namaza aykırı abdestini bozmak yahut namazın
sonunda başka bir fiili yapacak olursa namazı sahih olur demiş ve Nebi
(s.a.v.)'in bunu bedeviye namazın farz amellerini öğrettiği hadisinde
namazların farzları arasında bunu öğretmemiş olduğunu delil göstermiştir.
Cumhur ise bizim zikrettiğimiz ve Ebu Davud ile Tirmizı'nin Süneninde yer alan
diğer hadisi delil göstermişlerdir. "Namazin anahtarı abdest, onun tahlili
(namazdan çıkıp namazda namaz dolayısıyla işlenmesi haram olan fiillerin helal
olması) selam vermek iledir.
12- Şafii, Ebu Hanife
ve Ahmed'in -Allah onlardan razı olsun- ile cumhurun görüşüne göre meşhur olan iki
selam vermektir. Malik -yüce Allah'ın rahmeti ona- ile bir grubun kanaatine
göre ise meşhur olan bir defa selam vermektir. Bu aynı zamanda Şafii'nin de
zayıf bir görüşüdür. İkinci defa selam verileceğini kabul edenlere göre de bu
sünnettir ama Zahiri ve Maliki mezhebine mensup bazı kimseler istisna teşkil
ederek vacip olduğunu söylemiş iseler de bu zayıf ve kendilerinden önceki icmaa
muhalif bir kanaattir. Allah en iyi bilendir.
Sonraki sayfa için
aşağıdaki link’i kullan: