UMDETU’L AHKAM |
NAMAZ |
SECDE AZALARI VE SAÇı VE ELBİSEYİ TOPLAMANIN, NAMAZDA
SAÇI BAŞTA TOPUZ YAPMANIN YASAK OLUŞU BABI |
1098-230/4- Bize
Muhammed b. Hatim tahdis etti. .. İbn Abbas'tan rivayete göre Rasulullah
(s.a.v.) şöyle buyurdu: "Yedi kemik üzerine secde etmekle emrolundum: Alın
-eliyle burnuna da işaret etti-, eller, ayaklar, ayak uçları, ayrıca elbise ve
saçları toplamamakla emrolunduk. "
Açıklama:
Bir diğer rivayette
(1099) "Yedi (aza) üzerine secde etmekle emrolundum ... " İbn
Abbas'tan gelen (1095) rivayette "Nebi (s.a.v.) yedi (aza) üzerine secde
etmekle emrolundu ... "
İbn Abbas (radıyallahu
anh)'dan gelen diğer bir rivayette (1101) "O Abdullah b. el-Haris'i
saçının arka tarafında topuz yapmış olduğu halde namaz kılarken gördü ...
"
Bu hadisler çeşitli
hükümler ihtiva etmektedir. Bunların bir kısmını şöyle ce sıralayabiliriz:
1- Üzerinde secde
yapılacak organlar yedi tanedir: Secde eden bir kimsenin bütün bunları yere
koyarak secde etmesi ve alın ve burnu da beraber olmak üzere secdeye varması
gerekir. Alnın açık olarak yere konulması icab eder, bir kısmının açık olması
da yeterlidir. Alnın yere konulması müstehaptır, koymayacak olmasa da caiz olur
ama yalnızca burnu yere koyup, alnı koymazsa caiz olmaz. Şafii ve Malik -yüce
Allah'ın rahmeti onlara- ile çoğunluğun görüşü budur.
Ebu Hanife
(radıyallahu anh) ile Maliki mezhebine mensup ibnu'l-Kasım ise bunlardan
dilediği birisi ile yetinebilir demişlerdir. Ahmed -yüce Allah'ın rahmeti ona-
ve Maliki mezhebi alimlerinden ibn Habib (radıyallahu anh) ise hadisin zahiri
bunu gerektirdiğinden ötürü aynı zamanda alnı ve burnu birlikte secdeye koyması
icab eder demişlerdir. Çoğunluk ise şöyle demektedir: Aksine hadisin zahiri her
ikisinin tek bir organ hükmünde olduklarıdır çünkü hadis-i şerifte "yedi
aza" demektedir. Onları iki ayrı organ kabul edecek olursak sekiz olur.
Burnu ise müstehab olarak zikretmiştir.
2- Eller, dizler ve
ayaklar üzerinde secde etmek icab eder mi? Bu hususta Şafii -yüce Allah'ın
rahmeti ona-'nin iki görüşü vardır. Birincisine göre gerekmez ama bu müekked,
müstehaptır. ikincisine göre ise icab eder, sahih olan da budur. Şafii -yüce
Allah'ın rahmeti ona- 'in tercih ettiği görüş de budur. Buna göre her iki
organdan herhangi birisini secdeye koymayacak olursa namazı sahih olmaz. Bu
organların her ikisinin de yere konulmasını vacip kabul etmekle birlikte
ayakların ve dizlerin açık olması icap etmez. Eller hakkında ise Şafii'nin iki
görüşü vardır. Birisine göre alın gibi ellerin açık olması icap eder ama bu iki
görüşün daha sahih olanına göre vacip değildir.
"Yedi kemik"
Allah Rasulü bu organların her birisine daha çok sayıda kemik bulunmakla
birlikte kemik adını vermiştir.
4- iyiliği emredip,
münkerden alıkoymanın gerekip, bunu ertelememek icab ettiği anlaşılmaktadır.
Çünkü ibn Abbas (radıyallahu anh) namazı bitirinceye kadar onu kendi haline
bırakmamıştır.
5- Haram olana karşı
çıkıldığı gibi, mekruh olana da karşı çıkılır.
6- Bir münker görüp de
onu eliyle değiştirme imkanına sahip olan onu eliyle değiştirir. Çünkü Ebu Said
el-Hudri'nin rivayet ettiği hadis bunu ifade eder.
7- Bir kişinin haberi
(vahid haber) makbuldür.
Allah en iyi bilendir.
***************************
NAMAZDAKİ HER EĞİLİP,
DOĞRULUŞTA TEKBİR GETİRİLECEĞİ ANCAK RÜKUDAN KALKINCA O HALDE "SEMİALLAHU
Lİ MEN HAMiDEH" DENİLECEĞİ BABI
**************************
866-28/2- ...
Rasulullah (s.a.v.) namaza kalktığı zaman ayağa kalkınca tekbir getirirdi.
Sonra rükua varınca tekbir getirir sonra rükudan belini doğrultunca
"semiallahu li men hamideh" derdi. Sonra da ayakta olduğu halde
"Rabbena ve leke'l-hamd" der sonra secdeye eğilirken tekbir alırdı.
Sonra başını kaldırdığında da tekbir alır sonra secdeye vardığında tekbir alır
sonra başım kaldırdığında tekbir alırdı. Sonra da namazının tamamında namazını
bitirinceye kadar aynı şeyleri yapar ve ikinci rek'atta oturduktan sonra
kalktığında da tekbir getirirdi.
Sonra da Ebu Hureyre
şöyle derdi: Şüphesiz ben aranızda namazı Rasulullah (s.a.v.)'e en çok
benzeyeninizim.
Açıklama:
Bu babta (865)
"Ebu Hureyre (radıyallahu anh) kendilerine namaz kıldırırdı. o.
derdi" hadisi;
Ondan gelen bir diğer
rivayet (866) "Rasulullah (s.a.v.) namaza kalktığında ... ikinci rek'atın
sonundaki oturuştan kalkınca da tekbir getirirdi" hadisleri yer almaktadır.
Bu hadislerde rükudan
kalkışı dışında her eğilip kalktığında tekbirin getirileceği tespit
edilmektedir. Rükudan doğrulduğunda ise semiallahu li men hamideh derdi.
Bu, bugün ve geçmiş
asırlardan beri üzerinde icma edilmiş bir husustur.
Ebu Hureyre zamanında
bu konuda ihtilaf vardı. Bazıları iftitah tekbiri dışında tekbir getirileceği
görüşünde değildi. Kimisi de Ebu Hureyre hadisinin bazı rivayetlerine bakarak
iftitah tekbirinden ayrı başka tekbirlerin de alınacağını kabul ediyordu. Bütün
bunlara ise Rasulullah (s.a.v.)'in fiili uygulaması ulaşmamıştı. Bundan dolayı
Ebu Hureyre: "Şüphesiz aranızda namazı Rasulullah (s.a.v.)'in namazına en
çok benzeyeniniz benim" derdi. Sonra Ebu Hureyre'nin rivayet ettiği bu
hadise göre uygulama nihai şeklini almış oldu.
Buna göre iki
rek'atlik her bir namazda on bir adet tekbir vardır. Bunlar bir ihram (iftitah)
tekbiri ve her bir rek'atta beşer tekbirdir. Üç rek'atlik namazda onyedi tekbir
vardır. Bunlar ise biri ihram (iftitah) tekbiri, diğeri birinci teşehhüdden
ayağa kalkma tekbiri ve her bir rek'atta beşer tekbirden ibarettir.
Dört rek'atlık bir
namazda ise yirmi iki tekbir vardır. Toplam olarak beş vakit farz namazda
(farzlarında) doksandört tekbir vardır.
İftitah tekbiri farz,
onun dışındakiler sünnettir. Eğer tekbir almayacak olursa namazı sahih olmakla
birlikte fazilete ve sünnete uygun ameli kaçırmış olur. Ahmed b. Hanbel
(radıyallahu anh) dışında bütün ilim adamlarının görüşü budur. Ondan gelen iki
rivayetten birisine göre bütün tekbirler vacip (farz) dır.
Cumhurun delili: Nebi
(s.a.v.)'in bedevi olan kişiye namazı öğretirken ona namazın farzlarını
öğretmiş olduğu ve bunlar arasında iftitah tekbirini zikretmekle birlikte
bundan başka diğer tekbirleri söz konusu etmemiş olduğudur. Halbuki böyle bir
durum gerekli açıklamanın yapılması, gereken bir yer ve bir zamandır.
Açıklamanın böyle bir yer ve zamandan sonraya bırakılması da caiz değildir.
"Secdeye varırken
tekbir getirirdi ... Sonra da iki rek'at sonundaki oturuştan kalkınca da tekbir
getirirdi." İşte bu, tekbirin bu hareketler ile birlikte yapılacağına ve
onlar ile beraber sürdürüleceğine delildir. Rükua geçiş ile birlikte tekbire
başlar ve rüku edenlerin vardığı sınıra varıncaya kadar bunu uzatır. Sonra da
rüku halinde getirilen tesbihe (subhane rabbiye'l-azim demeye) geçer. Yukarıdan
aşağıya secde etmek üzere eğildiği zaman tekbire başlar ve alnını yere
koyuncaya kadar tekbiri uzatır. Sonra da secde halinde getirilen tesbihe
(subhane rabbiye'l-a'la demeye) başlar.
Rüku'dan kalkmaya
başladığı zaman semiallahu li men hamideh demeye başlar ve ayakta doğruluncaya
kadar onu uzatır. Sonra da doğrulma halindeki zikri yapmaya başlar ki o da
Rabbena leke'l-hamd ... 'dır.
Birinci teşehhüdden
kalkış tekbirine intikale (geçişe) başladığı zaman başlar ve ayakta
doğruluncaya kadar onu uzatır.
Bizim ve genelolarak
bütün ilim adamlarının görüşü budur. Ancak Ömer b. Abdulaziz (radıyallahu
anh)'dan nakledilen rivayet müstesnadır. İmam Malik de bu görüşü kabul etmiş
olup, o ikinci rek'attan kalkış için ayakta tamamen doğrulmadıkça tekbir almaz
demiştir.
Cumhurun delili
hadisin zahiri (açık anlamı)dır.
Ayrıca bu hadiste
Şafii (radıyallahu anh)'ın ve onunla birlikte bir diğer kesimin şu görüşünün
lehine de delil vardır: İster imam, ister cemaat, ister de tek başına namaz
kılan herkesin semiallahu li men hamideh ile Rabbena ve leke'l-hamd'i birlikte
söyleyerek rüku'dan kalktığında "semiallahu li men hamideh" deyip,
tam doğrulması halinde de Rabbena leke'l-hamd demesi müstehaptır. Çünkü
Rasulullah (s.a.v.)'in her ikisini birlikte yaptığı sabit olmuş ve ayrıca
"Benim nasıl namaz kıldığımı gördüyseniz, siz de öylece namaz
kılınzz" buyurmuştur.
871-33/7- Bize Yahya b.
Yahya ve Halef b. Hişam birlikte Hammad'dan tahdis etti. Yahya dedi ki: Bize
Hammad b. Zeyd, Gaylan'dan haber verdi. O Mutarrif'ten şöyle dediğini nakletti:
Ben ve İmran b. Husayn, Ali b. Ebu Talib'in arkasında namaz kıldık. Secdeye
gittiğinde tekbir alır, başını kaldırdığında tekbir alırdı. İki rek'atın
sonunda ayağa kalktığında tekbir getirirdi. Namazı bitirdiğimiz zaman İmran
elinden tuttuktan sonra şöyle dedi: Andolsun bu bize Muhammed (s.a.v.)'in
namazının aynısını kıldırdı ya da: Bu bana Muhammed (s.a.v.)'in namazını
hatırlattı, dedi.
Sonraki sayfa için
aşağıdaki link’i kullan:
NAMAZIN
RÜKÜNLERİNİ EKSİKSİZ YAPMAK VE NAMAZI TAM OLMAK ŞARTIYLA HAFİF KILMAK BABI