UMDETU’L AHKAM |
NAMAZ |
KIBLEYE YÖNELME - YOLCULUK HALİNDE BİNEK ÜZERİNDE NEREYE
DÖNERSE DÖNSÜN NAFİLE NAMAZ KILMANIN CAİZ OLDUĞU BABI |
1616-39/9- Bana Harmele b, Yahya da tahdis etti
.. , Salim b. Abdullah babasından şöyle dediğini nakletti: Rasulullah
(s.a.v.) bineği üzerinde hangi tarafa dönerse dönsün nafile namaz kılar ve
vitir de kılardı, ancak bineği üzerinde farz namaz kılmazdı.
Açıklama:
Rasulullah (s.a.v.) devesi kendisini hangi tarafa çevirirse çevirsin
nafile namazını kılardı."
(1610) "Mekke'den
Medine'ye gelince yüzü ne tarafa dönerse dönsün devesi üzerinde namaz kılardı.
"Her nereye dönerseniz Allah'ın vechi
oradadır." (Bakara, 115) ayeti de onun hakkında inmiştir."
(1612) "Rasuluilah (s.a.v.)'i yüzü Hayber'e
dönük olduğu halde bir eşek üzerinde namaz kılarken gördüm."
(1613) "Deve
üzerinde vitir kılardı."
(1616) "Hangi
tarafa dönerse dönsün deve üzerinde nafile ve vitir namazı kılar ancak bineği
üzerinde farz namaz kılmazdı."
Bütün bu hadislerde
yolculukta binek üzerinde yönü hangi tarafa dönük olursa olsun nafile kılmanın
caiz olduğu hükmü anlaşılmaktadır, Bu Müslümanların icmaı
ile caizdir. Şartı ise yolculuğun bir masiyet
yolculuğu olmamasıdır, Yolculuğu ile isyan etmekte olan herhangi bir kimsenin
yolculuk ruhsatlarından hiçbirisinden yararlanması caiz değildir. Yol kesmek,
haksız yere savaşmak, anne babasına asi olmak, efendisinden kaçmak, kocasına
karşı serkeşlik eden kadının yolculukları böyledir.
Ancak bundan teyemmüm
istisna olunmuştur. Şayet su bulamayacak olursa teyemmüm alıp namaz kılması
icap eder. Sahih kabul edilen görüşe göre de o namazını iade etmekle
yükümlüdür. Yolculuğunun kısa yahut uzun olması arasında da fark yoktur.
Bizim mezhebimize göre
bütün durumlarda binek üzerinde nafile kılmak caizdir. Cumhura göre de böyledir
ama şehirde caiz değildir. Malik'ten rivayete göre ise bu şekilde namaz ancak
namazın kısaltılarak kılınması söz konusu olan bir yolculukta caiz olur. Aynı
zamanda bu Şafii -yüce Allah'ın rahmeti ona-'den nakledilen garip bir görüştür.
Bizim (Şafii)
mezhebimiz alimlerinden Ebu Said
el-İstahri dedi ki: Şehir içinde de binek üzerinde
nafile kılmak caizdir. Bu görüş Enes b. Malik'ten, Ebu Hanife'nin arkadaşı Ebu Yusuf'tan da nakledilmektedir.
Ayrıca bu hadislerde farz
namazın kıbleden başka tarafa kılınmasının caiz olmadığı gibi, binek üzerinde
de caiz olmadığına delil vardır. Bu hususta icma
bulunmaktadır. Bundan tek istisna aşırı derecede korku halidir. Eğer binek
üzerinde kıbleye dönmek, ayakta durmak, rüku yapmak ve secde yapmak imkanı
varsa -bu durumda devenin üzerinde hevdec ve benzeri
takımlar bulunup yerinde duruyorsa- mezhebimizdeki sahih görüşe göre farz namaz
caiz olur. Şayet yürüyor ise Şafii'nin açıkça belirttiği sahih görüşe göre
sahih olmaz. Gemide olduğu gibi sahih olacağı da söylenmiştir çünkü gemide farz
namazın sahih olduğu icma ile kabul edilmiştir. Eğer
bir kafile ile birlikte bulunup, farz namaz kılmak için bineği nden inmesi halinde onlarla alakasının kopacağından korkar
ve bundan dolayı da zarar görecekse Mezheb
''alimlerimiz imkan ölçüsünde bineği üzerinde farz namazı kılar ama onu iade
etmesi gerekir çünkü bu az rastlanılır bir mazerettir, demişlerdir.
"Devesi üzerinde
vitir kılardı" buyruğunda yolculuk esnasında yüzü hangi tarafa dönerse dönsün
bineğin üzerinde vitir kılmak caizdir ve vitir caiz değil, sünnettir şeklindeki
Şafii, Malik, Ahmed ve cumhurun görüşünün lehine bir
delil bulunmaktadır. Ebu Hanife
-Allah ondan razı olsun- ise vitir vaciptir ve bineğin üzerinde kılınması caiz
değildir, demiştir.
Bizim delilimiz bu
hadislerdir. Eğer: Sizin mezhebinize göre Nebi (s.a.v.) için vitir vacip idi,
denilecek olursa şöyle cevap veririz: Eğer vitir onun için vacip idiyse onun
vitri bineği üzerinde kıldığı sahih olarak rivayet edilmiştir. Bu da onun binek
üzerinde vitir kılmasının sahih olduğuna delildir. Eğer vitir herkes üzerinde
vacip olsaydı öğle namazı gibi binek üzerinde kılınması sahih olmazdı. Eğer:
Öğle namazı farz, vitir ise vaciptir, aralarında da fark vardır denilecek
olursa, biz de: Bu fark sizin kabul ettiğiniz terimlerinize göredir.
Cumhur sizin bu
terimlerinizi doğru kabul etmiyor, şeriat da, dil de böyle bir şeyi
gerektirmiyor. Kabul edilecek olsa dahi geçerli bir itiraz olmaz. Allah en iyi
bilendir.
Gemide yolculuk yapan
kimsenin nafile namaz kılmasına gelince, bizim mezhebimize göre gemi kaptanı
dışındakiler için kıbleden başka tarafa kılmak caiz değildir. Kaptanın kıbleden
başka tarafa (ihtiyacı dolayısıyla) namaz kılması caiz olur. Malik'ten ise biri
bizim mezhebimiz gibi, diğeri ise gemi hangi tarafa dönerse dönsün herkes için
caiz olduğu şeklinde rivayet gelmiştir.
(1609) "Bineği
üzerinde nafile namaz kılardı." (1608) "Nafilesini kılardı"
ifadelerinde "yusebbihu: tesbih
ederdi, nafile kılardı", "subha" da
nafile namaz demektir.
"Bineği hangi
tarafa dönerse" kasıt gitmek istediği cihettir. Mezheb
''alimlerimiz der ki: Eğer gitmek istediği istikametten başka tarafa yönelecek
olursa bu yöneldiği taraf kıble olursa caiz, değilse caiz değildir.
(1612) "Yüzü Hayber'e dönük olduğu halde" Oraya yüzünü çevirmiş
olduğu halde, oraya gitmek maksadıyla yöneldiği ya da
yüzünü o tarafa çevirdiği halde, demektir.
Sonraki sayfa için
aşağıdaki link’i kullan:
KIBLENİN KUDÜS'TEN
KABE'YE ÇEVRİLMESİ BABI