UMDETU’L

AHKAM

TAHARET

 

CÜNÜPLÜKTEN GUSLETME ŞEKLİ

 

Cünüplükten Gusletmenin Mükemmel Şekli:

 

Mezheb alimlerimizin dediklerine göre cünüplükten dolayı mükemmel bir şekilde gusül şöyle olur: Gusledecek kişi ellerini kaba daldırmadan önce üç defa yıkar. Sonra fercinin üzerindeki ve bedenin diğer yerlerindeki pislikleri yıkar, sonra kemaliyle namaz için abdest alır gibi abdest alır, sonra bütün parmaklarıyla avucunu suya daldırarak bir avuç su alır, onunla başının ve sakalının saç diplerini ıslatır. Sonra başının üzerine üç avuç su döker. Koltuk altları, kulaklarının içi, göbeği, kalçaları, ayak parmakları, karın boğumları ve bunun dışındaki vücudundaki çeşitli yerlerine dikkat ederek bütün bu gibi yerlere suyun ulaşmasını sağlar.

 

Sonra başının üzerine üç avuç daha su döker, sonra yine vücudunun diğer yerlerine üç defa su döker. Her defasında elinin vücudunun ulaştığı yerlerine kadar vücudunu ovalar.

 

Eğer bir ırmakta yahut bir havuzda guslediyor ise, içine üç defa dalıp gömülür, suyun bütün tenine, saçlarının sık olan ve olmayan yerlerine ulaşmasını sağlar. Saçın dışını da, içini de, diplerini de yıkar.

 

Sağ organlarından ve vücudunun üst tarafından başlaması, kıbleye dönük olması, bitirdikten sonra eşhedu en la ilahe illallah vahdehu la şerıke leh ve eşhedu enne Muhammeden ve abduhu ve Rasuluh: Allah'tan başka hiçbir ilah olmadığına şehadet ederim. Yine şehadet ederim ki, Muhammed onun kulu ve rasulüdür, demesi müstehabtır.

Sözünü ettiğimiz şekilde gusle başladığı andan itibaren niyet eder ve guslünü tamamlayıncaya kadar bu niyetini sürdürür. İşte tam ve eksiksiz gusül böyle olur.

 

Bütün bunlar arasında vacip (farz) olan bedenin ilk bölümünün suya karşılaştığı ilk andan itibaren niyet edip, saçıyla, teniyle bedenin tamamına suyu ulaştırmaktır. Bedenin necasetten temiz olması da guslün bir şartıdır. Zikrettiklerimiz arasından bunların dışında kalan diğer hususlar ise sünnettir.

 

İbrik ve benzeri kaplardan yıkanan bir kimsenin bazen fark edemeyeceği bir inceliğe dikkat etmesi gerekir. O da şudur: İstinca yapıp, istinca yerini su ile temizleyecek olursa bundan sonra cünüplükten gusletmek niyetiyle de o istinca yerini yıkaması gerekmektedir. Çünkü o anda bunu yıkamayacak olursa bundan sonra onu unutabilir ve bunu da terk ettiğinden ötürü guslü sahih olmaz. Şayet sonra onu hatırlayacak olursa bu sefer fercine el değdirmeye gerek duyar, o taktirde abdesti bozulur yahut eline bir bez sarmak gibi bir külfete gerek duyar. Allah en iyi bilendir.

 

Bu hem bizim, hem de imamlardan pek çoğunun görüşüdür. İlim adamlarından gusülde olsun, abdest alırken olsun ovalamayı vacip gören olmamıştır. Bundan sadece Malik ve el-Müzenı müstesnadır. Onların dışındaki ilim adamları ise ovalamak sünnettir, demektedir. Ovalama yapmayacak olsa bile abdestte olsun, gusülde olsun tahareti sahihtir.

 

Aynı şekilde cünüplükten dolayı gusletmek için abdesti Davud ez-Zahirı dışında vacip gören yoktur. Onun dışındaki müçtehitler onun sünnet olduğunu söylerler. Şayet abdest almaksızın vücudunun tamamına su dökecek olursa guslü sahih olur ve bununla namaz ve diğer ibadetleri yapması kendisi için mübah hale getirmiş olur ama daha faziletli olan belirttiğimiz gibi abdest almasıdır. Gusülden önce ya da sonra abdest almakla da bu fazilet elde edilir. İlk olarak abdest almışsa, ikinci defa abdest almaz; çünkü ilim adamlarının ittifakı ile iki abdest alması müstehab değildir. Allah en iyi bilendir.

İşte bunlar guslün niteliği ile ilgili kısa açıklamalardır. Bu babtaki hadisler söylediklerimizin çoğuna delildir. Geri kalanlarının ise meşhur daha başka delilleri vardır. Allah en iyi bilendir.

 

 

 

727 -43/4- Bize Harun b. Said el-Eyli tahdis etti. .. Ebu Seleme b. Abdurrahman dedi ki: Aişe (radıyallahu anha) dedi ki: Rasulullah (s.a.v.) guslettiği zaman sağından başlar ve onun üzerine su döküp, yıkardı sonra vücudundaki pisliğin üzerine sağ eliyle su döker ve onu sol eliyle yıkardı. Bu işi bitirdikten sonra da başına su dökerdi.

 

Aişe dedi ki: Ben ve Rasulullah (s.a.v.) her ikimiz de cünüp olduğumuz halde aynı kaptan guslederdik.

 

Açıklama:

 

"Ebu Seleme b. Abdurrahman dedi ki. .. Başına üç defa su döktü." Kadı Iyaz -yüce Allah'ın rahmeti ona- dedi ki: Hadisin zahirinden anlaşıldığı üzere her ikisi de Aişe (radıyallahu anha)'nın başını ve mahrem olan bir kimsenin yine kendi mahremi olan bir kadının bakması helal olan kadarıyla vücudunun üst taraflarını görmüşlerdir. Çünkü bu iki zatın birisi kendisinin de belirttiği gibi Aişe (radıyallahu anha)'nın sütkardeşi idi. Adının Abdullah b. Yezid olduğu söylenir. Ebu Seleme ise kızkardeşinin süt oğlu idi. Ebu Bekir'in kızı Ümmü Kulsum ona süt emzirmişti.

 

Kadı Iyaz der ki: Eğer onlar buna tanık olmayıp, görmemiş olsalardı, Aişe (radıyallahu anha)'nın su getirilmesini isteyip, onların önünde gusletmesinin bir anlamı olmazdı. Eğer o bütün bu yaptıklarını onların görmeyecekleri şekilde perde arkasında yapmış olsaydı, bu anlamsız bir iş olurdu ve durum Aişe'nin guslü sadece sözlü olarak anlatması ile kalırdı. Onun perde arkasına çekilmeSi sadece bedeninin alt taraflarını ve mahrem olan bir kimsenin bakması helal olmayan kısımlarını örtmesi içindi. Allah en iyi bilendir.

 

Aişe (radıyallahu anha)'nın bu yaptığından fiili olarak öğretmenin müstehab olduğuna delil vardır. Çünkü uygulamalı olarak öğretmek sözden daha iyi etki bırakır ve sözden daha çok hafızada yer eder. Allah en iyi bilendir.

 

"Rasulullah (s.a.v.)'in zevceleri perçem gibi olana kadar saçlarını kısaltırlardı."

 

Vefra limme'den daha uzundur. Limme omuzlara kadar ulaşmayan saça denilir. Bu açıklama el-Esmal'ye aittir. Başkası ise şöyle demektedir: Vefra, limme'den daha azdır. Kulakları geçmeyen saça denilir (tercümede perçem).

 

Ebu Hatim dedi ki: Vefra kulaklar üzerine kadar gelen saça denilir.

Kadı Iyaz (yüce Allah'ın rahmeti ona) dedi ki: Bilinen şu ki, Arap kadınları saçlarını kısım kısım örerlerdi. Muhtemelen Nebi (s.a.v.)'in zevceleri bu işi Rasulullah (s.a.v.)'in vefatından sonra yapmışlardır; çünkü onlar vefatından sonra süslenmeyi bırakmış ve saçlarını uzatmaya ihtiyaçları kalmamıştı. Ayrıca saçlarının bakımlarını kolaylaştırmak için de saçlarını kısaltmışlardı.

 

Kadı Iyaz'ın sözünü ettiği mü'minlerin annelerinin bu işi Rasulullah (s.a.v.) hayatta iken değil de vefatından sonra yaptıklarına dair açıklamayı aynı şekilde başkası da yapmış olup, bunun zaten başka türlü olması söz konusu değildir. Onların Rasulullah (s.a.v.)'in hayatta iken böyle bir iş yapmış olmaları asla düşünülemez.

 

Bunda kadınların saçlarını kısaltmalarının caiz oluşuna delil vardır. Allah en iyi bilendir.

 

"İkimiz cünüp olduğumuz halde" Burada "cünubani" (ikimiz cünüp olduğumuz) ifadesi "cünüp" lafzının ikil ve çoğul yapılacağını gösteren iki söyleyişten birisine göredir. Diğer söyleyişte ise bütün kullanım şekillerinde "cünüp" lafzı değişmeden tekil olarak gelir. Nitekim yüce Allah'ın: "Eğer cünüp iseniz" (Maide, 6) buyruğu ile "bir de cünüp iken" (Nisa, 43) buyruklarında böyledir. Bu söyleyiş ise daha fasih ve daha meşhurdur.

 

Sözlükte cünüplüğün asıl anlamı uzaklıktır. Cima ya da meninin çıkışı dolayısıyla gusletmesi icap eden kişi hakkında kullanılır; çünkü o bu sebeple namazdan, Kur'an okumaktan, mescidden uzak kalır ve bunlardan uzak durur. Allah en iyi bilendir.

 

 

 

720-37/5- Bana Ali b. Hucr es-Sa'dı de tahdis etti ... İbn Abbas dedi ki: Bana teyzem Meymune tahdis edip dedi ki: Rasulullah (s.a.v.)'e cünüplükten dolayı gusletmesi için suyunu getirdim. Ellerini iki ya da üç defa yıkadıktan sonra elini kaba soktu sonra onunla fercine su döküp sol eliyle de onu yıkadı. Sonra sol elini yere vurdu onu iyice ovaladı sonra namaz abdesti gibi abdest aldı, sonra avuçlarını doldurarak başına üç avuç su boşalttı sonra vücudunun geri kalan kısmını yıkadı sonra o durduğu yerden çekilerek ayaklarını yıkadı sonra ona (kurulanması için) mendil getirdim, ama onu istemedi.

 

Açıklama:

 

"Rasulullah (s.a.v.)'e cünüplükten yıkanması için suyunu yaklaştırdım." Buradaki gus! kelimesinden kasıt kendisiyle yıkamlacak, gusledilecek sudur.

 

"Sonra elini yere vurdu ve onu iyice ovaladı." Bundan su ile istinca yapan kimsenin işini bitirdikten sonra elini toprak ya da çöven ile yıkamasının yahut onu üzerindeki pisliklerin gitmesi için toprak veya duvara ovalamasının müstehab olduğu hükmü anlaşılmaktadır.

"Sonra avucunu doldurarak başına üç avuç su döktü." Bizim ülkemizdeki asıl nüshalarında bu şekilde "avuç" anlamındaki lafız tekil olarak zikredilmiştir. Kadı Iyaz da bunu bu şekilde çoğunluğun rivayeti olarak nakletmiş bulunmaktadır. Taberi'nin rivayetinde ise tesniye olarak iki eli (avucu) şeklindedir ki, bu da çoğunluğun rivayetini tefsir eder. Avuç ise bir arada iki elin dolu halini ifade eder.

 

"Sonra ona (kurulanması için) mendil getirdim ama onu istemedL" Bundan organları kurutmamanın müstehab olduğu anlaşılmaktadır. Ama abdest ve gusül aldıktan sonra azaları kurutmak hususunda

Mezheb alimlerimizin farklı beş görüşü bulunmaktadır.

 

1- En meşhur görüşe göre müstehab olan, kurulanmayı terk etmektir fakat kurulanmak da mekruhtur denilemez.

 

2- Kurulanmak mekruhtur.

 

3- Yapılması da, terk edilmesi de eşit mübah bir iştir. Bizim tercih ettiğimiz de budur. Çünkü bunu yasaklamak veya müstehab olduğunu söylemek için açık bir delile gerek vardır.

 

4- Kirlerden sakınma özelliği dolayısıyla müstehaptır. 5- Kışın değil de yazın kurulanmak mekruhtur.

Bunlar bizim Mezheb alimlerimizin sözünü ettiği hükümlerdir.

 

Ashab da, başkaları da kurulanmak hususunda üç farklı görüş ortaya atmışlardır:

 

1- Abdest aldıktan sonra da, guslettikten sonra da kurulanmakta bir beis yoktur. Bu Enes b. Malik ve es-Sevri'nin görüşüdür.

 

2- Her ikisi için de mekruhtur. Bu da İbn Ömer ve İbn Ebi Leyla'nın görüşüdür.

 

3- Abdest aldıktan sonra mekruhtur, gusülden sonra değildir. Bu da İbn Abbas (radıyallahu anh)'ın görüşüdür. Kurulanılmayacağı ile ilgili bu hadis ile sahihteki: "Nebi (s.a.v.) gusletti ve başından su damladığı halde dışarı çıktı." Şeklindeki diğer bir hadis daha rivayet edilmiş bulunmaktadır.

 

Kurulanmanın fiilen yapıldığı ile ilgili hadisi ise ashab (radıyallahu anh)'dan bir topluluk değişik yollardan rivayet etmiş olmakla birlikte, bu rivayetlerin senetleri zayıftır. TirmiZı dedi ki: Bu babta Nebi (s.a.v.)'den sahih bir şey yoktur.

 

Bazı ilim adamları kurulanmanın mübahlığına Meymune (radıyallahu anha)'nın bu hadiste (722) "suyu şöyle şöyle yapmaya başladı" yani onu üzerinden silkti demesidir. Suyun silkelenmesi mübah olduğuna göre onu kurulamak da onun gibi ya da ondan daha evla olmalıdır; çünkü her ikisi de suyu izale etmek gibi ortak bir özelliğe sahiptir. Allah en iyi bilendir.

 

Sonraki sayfa için aşağıdaki link’i kullan:

 

CÜNÜP OLANIN UYUMASININ CAİZ OLDUĞU, BİR ŞEYLER YİYİP, İÇMEK YAHUT UYUMAK YA DA CİMA YAPMAK İSTERSE ABDEST ALMASININ VE FERCİNİ YIKAMASININ MÜSTEHAB OLDUĞU BABI