UMDETU’L

AHKAM

TAHARET

 

SİDİK VE DİĞER NECASETLER MESCİDDE BULUNURSA ONLARI YIKAMANIN VACİP OLUŞU VE YERİN KAZINMASINA İHTİYAÇ OLMAKSIZIN SU İLE TEMİZLENECEĞİ BABI

 

658-99/2- ... Bir bedevi kalkıp mescidin bir tarafında küçük abdestini bozdu. İnsanlar ona bağırmaya başladılar. Rasulullah (s.a.v.)'de: "Onu bırakın" buyurdu. Adam işini bitirince Rasulullah (s.a.v.) büyük bir kovanın getirilmesini emir buyurdu, o kova onun sidiği üzerine döküldü.

 

 

657-98/1- Bize Kuteybe b. Said tahdis etti. Bize Hammad -ki b. Zeyd'dir- Sabit'ten tahdis etti. Enes'ten rivayet ettiğine göre bir bedevi mescidde küçük abdest bozdu. Oradakilerden bazıları ona doğru kalkınca Rasulullah (s.a.v.): "Ona ilişmeyiniz ve onu yanda kesmeyiniz" buyurdu. (Enes) dedi ki: Adam işini bitirince (Allah Rasulü) bir kova su getirilmesini istedi ve onu üzerine döktü,

 

Açıklama:

 

Bu bapta Enes (radıyallahu anh)'ın rivayet ettiği (657): "Bir bedevi mescidde küçük abdestini bozdu ... hadisi diğer rivayette (658) insanlar ona bağırmaya başladı ... " denilmektedir.

 

Arabi (bedevi) çölde yaşayan kimseye denir.

 

"Onu bırakın, işini yarıda kesmeyin" anlamındaki "la tuzrimuhu" ifadesindeki fiilin mastan olan "izram" kesmek demektir.

Kova anlamındaki "delv" kelimesi müzekker ve müennes olarak kullanılır. (658 nolu hadiste geçen) "zenab" de içi su dolu kova demektir.

 

Bu Başlıktaki Hadislerden Çıkan Hükümler

 

1- Ademoğlunun sidiği necistir. Bu hususta icma vardır. içtihadına itibar edilen herkesin de icmaı ile büyük ile küçük arasında fark yoktur. Ama yüce Allah'ın izniyle bundan sonraki babta açıklayacağımız gibi, küçük çocuğun sidiğinin üzerine su serpmek yeterlidir.

 

2- Mescide saygı gösterilmeli, onun pislenmekten, kirlenmekten uzak tutulması gerekir.

 

3- Yer, üzerine su dökmekle temizlenir, ayrıca onu kazımak şartı yoktur. Bizim ve cumhurun görüşü budur. Ama Ebu Hanife -yüce Allah'ın rahmeti onayeri kazımadan temiz olmaz, demiştir.

 

4- Necasetin yıkanması neticesinde akan su temizdir; ama bu mesele hakkında ilim adamları arasında görüş ayrılığı vardır. Bizim Mezheb alimlerimizin de üç farklı kanaati bulunmaktadır: Birincisi temiz olduğu, ikincisi necis olduğudur. Üçüncü görüşe göre ise eğer necis olan yer temizlenmiş olduktan sonra oradan ayrılırsa temizdir, necis olan yer henüz temizlenmeden ayrılmışsa necistir. Işte sahih olan bu üçüncü görüştür. Ama bu görüş ayrılığı da necasetin kendisiyle yıkandığı suyun niteliklerinin değişmeden ayrılması halinde söz konusudur. Eğer nitelikleri değişmiş olarak ayrılmışsa Müslümanların icmaı ile necistir. ister tadı, ister rengi, isterse de kokusu değişmiş olsun nitelikteki bu değişme az ya da çok olsun fark etmez. Allah en iyi bilendir.

 

5- Bilmeyen kimseye -aykırı davranışı hafife alarak ya da inat olsun diye yapmamışsa- yumuşak davranmak onu azarlamadan ve eziyet etmeden onun için gerekli bilgileri öğretmek gerekir.

 

6- iki zarardan daha büyük olanı daha hafif olanına katlanarak önlenir. Çünkü Nebi (s.a.v.) "onu bırakın" buyurmuştur. ilim adamları der ki: Rasulullah (s.a.v.)'in: "Onu bırakın" buyurmasının sebebi iki maslahattır. Birincisi küçük abdestini bozarken kesilmesinden dolayı zarar görmesi söz konusudur. Yerin necis edilmesi ise esasen gerçekleşmiş bulunuyordu. Dolayısıyla necasetin artmasına katlanmak o kişiye zarar verecek bir davranıştan daha uygundur. ikincisi ise necaset mescidin az bir bölümünde söz konusu olmuştu. Şayet küçük abdestini bozarken onu kaldırmış olsalardı elbisesi ve bedeni de mescidin birçok yeri de necis olacaktı. Allah en iyi bilendir.

 

(659) "Bu mescidlerde ... uygun değildir. .. yahut Allah Rasulü (s.a.v.)'in buyurduğu gibi." Buradan mescidlerin korunması, pisliklerden, çöpten, tükürmekten, yüksek sesle konuşmaktan, tartışmaktan, alışveriş ve diğer akitlerde bulunmaktan ve benzeri hususlardan uzak tutulması gerektiği anlaşılmaktadır. Bu hususta kısaca bazılarını zikretmemiz gereken çeşitli meseleler vardır:

 

Mescidlerde Yapılması Caiz Olan ve Olmayan Bazı Hususlar

 

1- Muhaddisin mescidde oturmasının caiz olduğu üzerinde Müslümanlar icma etmişlerdir. Eğer oturuşu itikM, ilim okumak, bir öğüdü (vaazı) dinlemek, namazı beklemek ve buna benzer herhangi bir ibadet için ise bu müstehab olur. Eğer bunlardan herhangi birisi için oturmuyorsa mübah olur. Mezhebimize mensup bazıları ise bu mekruhtur demişlerse de bu görüş zayıftır.

 

2- Mezhebimize göre mescidde uyumak caizdir. İmam Şafii (rahimehullah) el-Umm adlı eserinde bunu açıkça ifade etmiştir. İbnu'l-Munzir de el-İşraf adlı eserinde şöyle demektedir: İbnu'l-Müseyyeb, Hasan, Ata ve Şafii mescidde uyumaya ruhsat vermişlerdir. İbn Abbas da: Mescidi uyuyacak yer edinmeyiniz demiştir. Yine ondan eğer namaz kılmak için orada uyuyacaksan bunda bir sakınca yoktur dediği de rivayet edilmiştir. Evzai mescidde uyumak mekruhtur, Malik yabancılar için bunda bir sakınca yoktur. Bununla birlikte mukim kimseler için bunu uygun görmüyorum demişlerdir. Ahmed de: Şayet misafir ya da benzer durumda birisi ise bir sakıncası yoktur. Eğer orayı gündüzün ortasında dinle necek yer ve gece kalacak yer edinecek olursa olmaz. Aynı zamanda bu İshak'ın da görüşüdür. İbnu'l-Münzir'in nakilleri bunlardır. Mescidde uyumanın caiz olduğunu söyleyenler Ali b. Ebi Talib (radıyallilhu anh)'ın, İbn Ömer'in, Suffa ehlinin, kemer sahibi kadının, yabancıların, Sumame b. Usal'in, Safvan b. Umeyye ve başkalarının mescidde uyuduklarını delil gösterirler. Bunlar ile ilgili hadisler sahihte de meşhurdur. Allah en iyi bilendir. Müslümanların izni ile kMirin mescide girmesine imkan tanımak caizdir, izinsiz girmesi ise engellenir.

 

3- İbnu'l-Münzir der ki: Kendisinden ilim bellenmiş olan herkes mescidde abdest almayı mübah kabul etmiştir. Ancak ıslatacağı yahut insanların bundan dolayı rahatsız olacakları bir yerde abdest alması mekruhtur. Maliki İmam EbD.'IHasan b. Battal bu görüşü İbn Ömer, İbn Abbas, Ata, Tavus, Nehai, Maliki İbnu'lKasım ve pek çok ilim adamından nakletmiştir. İbn Sirin, Malik ve Suhnun'dan ise mescidi korumak için bunu mekruh gördüklerini nakletmektedir. Allah en iyi bilendir.

 

4- Mezhebimize mensup bir topluluk hayvanların, delilerin ve mümeyyiz olmayan küçük çocukların belli bir maksat ve ihtiyaç olmaksızın mescide alınmaları mekruhtur. Çünkü onların mescidi necaset ile kirletmeyeceklerinden emin olunamaz ama haram değildir. Çünkü Nebi (s.a.v.) deve üzerinde tavaf etmiştir; fakat bu mekruh olmasını ortadan kaldırmaz. Çünkü Nebi (s.a.v.) bu işi caiz olduğunu açıklamak için ya da başkaları tarafından görülüp, ona uyulması için yapmıştır. Allah en iyi bilendir.

 

5- Mescide necaseti sokmak haramdır. Bedeninde necaset bulunan kimsenin ise eğer necaseti mescide bul aştı ra ca ğın dan korkarsa mescide girmesi caiz olmaz. Eğer bundan yana emin olursa caiz olur. Mescidde kan aldırmaya gelince, şayet kan için bir kap yoksa haramdır. Eğer kanı bir kaba damlayacak olursa mekruhtur. Mescidde bir kabın içinde küçük abdest bozması hakkında iki görüş vardır. Daha sahih olana göre bu haramdır, ikincisine göre mekruhtur.

 

6- Mescidde sırtüstü yatmak, ayağı sallamak, parmakları birbirine kenetlemek, Rasulullah (s.a.v.)'in bunları yaptığına dair sahih ve meşhur hadisler dolayısıyla caizdir.

 

7 - Mescidleri süpürmek ve temizlemek bu husustaki sahih ve meşhur hadisler dolayısıyla müekked müstehaptır. Allah en iyi bilendir.

 

"Rasulullah (s.a.v.)'in ashabı: Dur, ne yapıyorsun, dediler."

 

Hadisteki "meh meh" yasaklamak, alıkoymak için söylenen bir sözdür. Behbeh olarak da söylenir. ilim adamları bu sükun üzere mebni bir isimdir, sus anlamındadır demişlerdir. Metafi'sahibi de şöyle der: Bu bir azar, bir işten vazgeçirmek için söylenen sözdür. Bunun aslının "ma ha za: bu ne" olduğu sonra kolaylaştırmak için hazfedildiği söylenmiştir. Bu kelime tekrar edilerek "mehmeh" diye söylenir. Sadece bir defa meh olarak da söylenir. Behbeh demek de bunun gibidir. Yakub dedi ki: Bu söz işi tazim etmek için -noktalı hı ile- "beh beh" gibidir. Kesreli ve tenvinli de söylenir. Bazı hallerde birincisi tenvinli, ikincisi ise tenvinsiz kesreli söylenir. Metafi'sahibinin sözleri bunlardır. Bunu başkası da aynı şekilde zikretmiştir. Allah en iyi bilendir.

 

"Bir kova su getirip, üzerine döktü." Buradaki "feşenneh" onu döktü fiili şın ve sin ile rivayet edilir ama asıl nüshaların ve rivayetlerin çoğunluğunda şın iledir, onu döktü demektir. Kimi ilim adamları ikisi arasında fark gözeterek sin ile kolayca dökmek, şın ile kısım kısım dökmek anlamındadır demiştir. Allah en iyi bilendir.

 

Sonraki sayfa için aşağıdaki link’i kullan:

 

FITRATIN HASLETLERİ BABI