CAİZ OLAN VE OLMAYAN
SELEF VE ÖLÇEK İLE İLGİLİ ORTAK ESASLAR
Şafii (Allah'ın rahmeti ona)
dedi ki: Selef alışverişi hakkında, esas alıp kendisine göre farklı açıklamalar
yaptığım asıl dayanak; sünnetin nassına ve delaletine -Allah elbette en iyi
bilen dir- dahildir. Çünkü Rasulullah (s.a.v.), selef alışverişinin belli
ölçekte, belli tartıda, belli vadede yapılması, şeklinde emir vermiştir. Bu
sebeple Rasulullah (s.a.v.)'ın bu emrinde alıcının da satıcının da niteliği
hususundaki bilgilerinin eşit olduğu şeyler hakkında izin verdiği
görülmektedir.
Dedi ki: Selef
alışverişi, buna göre yapılırsa, caizdir. Fakat onun hakkında satanın ve satın
alanın bilgisi farklı olursa yahut da nitelikleri tespit edilemeyen şeylerden
olursa, caiz olmaz. Çünkü böyle bir alışveriş, Rasulullah (s.a.v.)'ın izin
verdiği mananın dışına çıkmış olur. İnsanların ölçek ve tartı birimleri ile
alışveriş yapmaları ise, belirttiğim hususa binaendir. Çünkü onlar, terazinin
satılan şeyin malum olması sonucuna götürdüğünü bilirler. Ölçek ile ölçülen de
aynı şekilde malumdur ya da ona yakındır. Ölçülen (burada kast edilen bir kap
vb. şeylerle ölçmektir) sonra da ölçeğin tamamını, aralarda boşluk bırakmayarak
dolduran ve ölçekte boş bir yer kalmayacak şekilde dolması halinde caizdir.
Eğer ölçekte birbirinden ayrı duran ve öyle ki ölçek dolu görülüp iç tarafı
dolmamış haldeki ölçme caiz olsaydı, ölçmenin bir anlamı olmazdı. Çünkü böyle
bir ölçme meçhuldür. Zira aradaki boşluk bakımından az ve çok farklılık ortaya
çıkar. Böylelikle satan nezdinde de satın alan nezdinde de miktarı
meçhul!bilinmemiş olur. Sünnete ve kma'a göre alışverişin ise, taraflardan
birisi nezdinde meçhul olması caiz değildir. Tarafların herhangi birisinin
bilgisiz bulunması caiz olmadığına göre, her ikisin birlikte onu bilmeyişleri
de caiz değildir.
Dedi ki: Rasulullah
(s.a.v.)'ın hadisinde ise, bu husus söz konusu edilmiştir.
Çünkü onlara belli bir
ölçek, tartı ve vadenin söz konusu edilmediği selef alışverişini,
yasaklamıştır. Nitekim bundan önce bunu açıklamış idik. Aynı şekilde onlar, bir
ve iki yıllığına hurmayı selef yoluyla alıp satarlardı. Kuru hurma ise önce
tazedir. Taze hurma ise iki yılın tamamında mevcut olmaz. O ancak senenin bir
bölümünde bulunur, bir bölümünde olmaz. Bizim, zamanı dışında taze hurma
hakkında selef yapmayı caiz görmemiz, taze hurmanın bulunduğu bir zamanda onu
almayı karşılıklı olarak şart koşmaları halinde söz konusudur. Çünkü Nebi
(s.a.v.)'da nitelikleri belirlenmiş olması şartıyla, iki ve üç yıllığına selef
alışverişine cevaz vermiştir. Zira onun yasakladığı ancak ölçüsü, tartısı ve
vadesinin belli olmaması halinden ibarettir. Fakat iki ve üç yıllığına
yapılmasını yasaklamamıştır. Bilindiği gibi bir ve iki yılda ise, sürelerinin
çoğunluğunda (taze hurma) mevcut değildir.
Muayyen bir bahçenin
taze hurmasından bir avuç ve bir müdlük miktarı, bir günlüğüne selef yoluyla
alışveriş yapamaz. Çünkü bir afete maruz kalıp herhangi bir günde
bulunmayabilir. Bir tek günden bu caiz olmadığına göre, bir günden fazlasında
da caiz olmaz. Çünkü selef, ancak temininden emin olunan şeyler hakkında
yapılır. Az ve çok olması arasında fark yoktur. Eğer ben bunu muayyen bir
bahçeden Nebi (s.a.v.)'ın müddü ile bir müd taze hurma arasında caiz kabul
edecek olursam, emsalini verecek olursa 1000 sa'da da bunu caiz kabul ederdim.
Halbuki bu hususta az ve çok arasında fark yoktur.
Sonraki için tıkla:
BİRİMİ ÖLÇEK
OLANLARDA SELEF YAPMAK