ŞAFİİ el-UMM

RİBA / FAİZ

 

ALIŞVERİŞLERDE ŞAHİTLİK

 

Yüce Allah: " ... Alışveriş yaptığınız vakit de şahit tutun .. '' (Bakara, 282) buyurmaktadır.

 

Şafii (Allah ondan razı olsun) dedi ki: Aziz ve celil Allah'ın satış sırasında şahit tutma emrinin iki anlama gelme ihtimali vardır.

 

Birincisine; göre, şahitlik suretiyle kendisinde bulunan paya / miktara delalet etmesidir. Böyle bir şahitliğin terkedilmesi mubahtır. Terk edenin terk etmesi sebebiyle günahkar olacağı kesin bir emir değildir. Bununla birlikte terk edenin terk etmesi sebebiyle günahkar olacağı kesin bir emir olma ihtimali de vardır. Benim tercih ettiğim ise, alışveriş yapanların şahit tutmayı terk etmemeleridir. Çünkü şahit tutacak olurlarsa, kendi içlerinde herhangi bir tereddüt kalmaz. Zira bu eğer kat'i bir emir ise, zaten onu yerine getirmiş olurlar. Şayet böyle bir delalet ihtiva ediyorsa, onlar bu hususta pay sayılanı yerine getirmiş olurlar. Yüce Allahın teşvik ettiği farz ya da delalet ise, yapan kişi için bir berekettir. Nitekim alışverişte şahit tutmakta eğer bir delalet varsa, onda alışveriş yapan tarafların ya da ikisinden birisinin bir haksızlık yapmak istemesi halinde, aleyhine delilin ortaya konulmuş olacağı ve böylelikle de günah kazanmasına sebep olacak zulümden onu alıkoyacağı anlaşılmaktadır. Eğer istemiyor ise, ondan alıkonulmaz. Şayet unutur ya da yanılırsa, bu delile rağmen günah işlemekten alıkonulmuş olur. Aynı şekilde onlardan sonraki mirasçıları için de durum böyledir. Nitekim her iki tarafın yahut onlardan birisinin satış yapması için bir vekil tayin etmesi halinde bu kişi, birisine satsa, vekili de bir başkasına satsa, bu satışların hangisinin daha önce olduğu bilinmese, iki müşteriden birincisine satanın sözüne göre verilmez. Şayet beyyinel deliL, şahit varsa ve onların hangisinin daha önce satın aldığı ispatlanırsa, öncekine verilir. Çünkü şahitlik aradaki haksızlıkları sona erdirmek için ve hakları ispatlamak için bir sebeptir. Kısacası aziz ve celil Allah'ın sonra da Rasulullah (s.a.v.)'ın her türlü emri terk edilmesi telafi edilemeyecek kadar büyük bir hayırdır. İki türlü şahitlik: 1- Kesin emir oluşu 2- Delalet oluşu. Birisi;

 

- Peki, bu iki manadan ayete hangisi daha uygundur, şahit tutmanın kesinliği mi yoksa bir delalet olduğu mu, derse, (deriz ki)

- Allah elbette en iyi bilendir ve O'ndan başarılı kılmasını dileriz, muhtemelen şahit tutmayı terk eden kimsenin vebale girmesine sebep teşkil edecek kesin bir emir değil delalat / yol göstericilik oluşudur.

 

Eğer: Senin bu açıklamanın delili nedir? dese, şöyle denilir: - Aziz ve celil Allah

 

"Allah alışverişi helal, ribayı / faizi haram kılmıştır'' (Bakara, 275) buyurmakta ve alışverişin helal olduğunu zikretmekle birlikte beraberinde bir beyyineyi zikretmemektedir. Yine aziz ve celil Allah, borçlanma ayetinde:

 

"Borçlandığınız zaman" (Bakara, 282) buyurmaktadır. Borçlanmak ise, bir alışveriştir. Yüce Allah bunda şahit tutmayı emir buyurmuştur. Böylelikle O'nun böyle bir şeyi emretmesinin sebebini teşkil eden hususu da açıklamış olmaktadır. İşte aziz ve celil Allanın borç hakkındaki beyanı, aziz ve celil Allanın bunu kesin olarak değil de dikkat ve ihtiyatı emretmek için bu emri verdiğine delil olmaktadır.

 

Derim ki: Şanı yüce Allah: "Belirlenmiş bir vakte kadar borçlandığınız zaman onu yazın'' (Bakara, 282) buyurduktan sonra

 

"Eğer bir yolculukta olup da katip bulamazsanız (borçludan) alacağınız rehinler de yeter. Eğer biriniz diğerine güvenirse, kendisine güvenilen kişi emanetini eksiksiz ödesin'' (Bakara, 283) buyurmaktadır. Şanı yüce Allah, önce yazacak bir katip bulamadıkları takdirde rehin almalarmı emretti, daha sonra ise rehin almamayı mubah kılarak;

 

"Eğer biriniz diğerine güvenirse" buyurması, birinci emri terk edenin isyankar olacağı bir farz olmayıp teşvik mahiyetine delalet ettiğine delildir. Allah elbette en iyi bilendir.

 

[1548] Nebi (s.a.v.)'ın bir bedeviden bir at satın aldığı, bedevinin ise, münafıklardan birisinin emri üzerine bunu inkar ettiği ve aralarında bir beyyine olmadığı rivayeti mahfuz bir rivayettir.

 

Eğer bu kesin bir emir olmuş olsaydı, Rasulullah (s.a.v.) beyyinesiz alışveriş yapmazdı. Ben kendileriyle karşılaştığım birçok kişiden, benim görüşüm ile aynı manayı dile getiren ifadeler bellemiş bulunuyorum. Bunlara göre, şahit tutmayan bir kimsenin günah işleyen bir asi olmayacağı, alışverişinde bağlayıcı olacağıdır. Elverir ki, onlar birbirlerini doğrulasın. Bir beyyinenin olmayışı ise, nikahın bozulduğu / nakzedildiği gibi alışverişin nakz olmayacağıdır. Çünkü her ikisinin hükmü farklıdır.

 

Sonraki için tıkla:

 

SELEM DEMEK OLAN SELEF ALIŞVERİŞİ 208