ARAYA SATIŞI
[1501] Bize er-Rebi'
haber verip dedi ki: Bize Şafii haber verip dedi ki: Bize Süfyan, ez-Zühri'den haber
verdi. 0, Salimden, o, babasından rivayet ettiğine göre, Nebi (s.a.v.)
olgunlaşacağı görülüp anlaşılıncaya kadar, meyvenin satışını, meyvenin kuru
hurma ile satışını yasakladı. Abdullah dedi ki: Bize Zeyd b. Sabit'in tahdis
ettiğine göre de Nebi (s.a.v.) araya satışına ruhsat verdi.
[1502] Bize er-Rebi'
haber verip dedi ki: Bize Şafii haber verip dedi ki: Bize Süfyan, Amr b.
Dinar'dan haber verdi. O, İsmail eş-Şeybani'den ya da başkasından şöyle
dediğini rivayet etti: Ben hurma ağaçlarının dallarındaki hurmayı yüz vesk
karşılığında sattım. Eğer daha fazla gelirse onların, eğer daha az gelirse
onlardan eksilmiş olacaktı. Sonra İbn Ömer'e sorunca dedi ki: Rasulullah
(s.a.v.) bunu yasakladı. Ancak araya satışına ruhsat verdi.
[1503] Bize er-Rebi' haber
verip dedi ki: Bize Şafii haber verip dedi ki: Bize Malik, Nafi'den haber
verdi. O, İbn Ömer'den, o, Zeyd b. Sabit'den rivayet ettiğine göre, Rasulullah
(s.a.v.) ariyye ağacının sahibine tahmin edilen mahsulü karşılığında
satılmasına ruhsat verdi.
[1504] Bize er-Rebi'
haber verip dedi ki: Bize Şafii haber verip dedi ki: Bize Malik, Davud b.
el-Huseyn'den haber verdi. O, İbn Ebu Ahmed'in azatlısı Ebu Süfyan'dan, o, Ebu
Hüreyre'den rivayet ettiğine göre, Nebi (s.a.v.) beş veskten aşağısında yahut
da beş veske kadar araya satışına ruhsat verdi. Şüphe eden Davud'dur, o: Beş
vesk yahut da beş veskten daha aşağı, demiştir.
[1505] Şafii dedi ki:
Mahmud b. Lebid'e, denildi ya da Mahmud b. Lebid, Nebi (s.a.v.)'ın ashabından
birisine ya Zeyd b. Sabit'e ya da başkasına: Şu sizin arayanız neyin nesidir,
dedi. O, dedi ki: Ensardan ihtiyacı olan bir takım kimselerin adını vererek,
filan ve filan kişi, Nebi (s.a.v.)'a şikayette bulundular. Taze hurma zamanı
geldiği halde, ellerinde herkesle birlikte yiyebilmek için taze hurma satın
alabilecekleri nakitleri olmuyordu. Bununla beraber, gıda olarak yedikleri kuru
hurmadan artmış bir miktar olabiliyordu. Rasulullah (s.a.v.) onlara araya
verilen ağaçların ellerinde bulunan kuru hurma karşılığından tahmini olarak
satıp onun karşılığını alıp taze hurma yemelerine ruhsat verdi.
Dedi ki: Süfyan'ın
hadisi de bu hadis gibi delildir.
[1506] Bize er-Rebi'
haber verip dedi ki: Bize Şafii haber verip dedi ki: Bize Süfyan, Yahya b.
Sait'ten haber verdi. O, Beşir b. Yesar'dan şöyle dediğini rivayet etti: Ben
Sehl b. Hasme'yi şöyle derken dinledim: Rasulullah (s.a.v.) kuru hurma
karşılığında kuru hurma satışını yasakladı. Şu kadar var ki, ariyye verilmiş
ağacın meyvesinin tahmini olarak kuru hurma karşılığında satılarak sahiplerinin
taze hurma olarak yemelerine ruhsat verdi.
[1507] Bize er-Rebi'
haber verip dedi ki: Bize Şafii haber verip dedi ki: Bize Süfyan, İbn
Cüreyc'den haber verdi. 0, Atidan o, Cabir'den rivayet ettiğine göre Rasulullah
(s.a.v.) müzabeneyi yasakladı. Müzabene de, meyvenin kuru hurma karşılığında
satılmasıdır. Ancak o araya hakkında ruhsat verdi.
Şafii (Allah'ın rahmeti
ona) dedi ki: Bundan önceki hadislerde, araya kuru hurma karşılığında taze hurma
satışına dahil olması şartı ile buna delil teşkil etmektedir. Fakat bu müzabene
alışverişinde yasaktır. Şu kadar var ki, ölçekle misli misline satılmasının da
dışındadır. Dolayısıyla hepsi de yasaklanmış bir takım hususlar kapsamına dahil
fakat hükmünden farklı olmak üzere tek başına onun dışında kalmaktadır. Bu ya
nehiyden onun maksat olarak gözetilmemesi dolayısıyladır yahut da yasaklanan
şeyler arasından ona ruhsat verilmiş olduğundan dolayıdır. Bunlar ile ilgili
makul / akıl ile kavranılanı ise, bu husustaki iznin hurma ağacının kuru
hurması karşılığında taze olarak devşireceği hurma ile satmasının helal
olmamasıdır. Tıpkı dinarlar ile dirhemin satılması halinde olduğu gibi. Helal
kapsamının dairesine girer. Yahut da haram olmasını gerektiren manadan
uzaklaşmış olur. Rasulullah (s.a.v.)'ın: "O ağacın sahipleri onu
(meyvesini) taze olarak yerler" buyruğu da ariyyeyi satın alanın onun
mahsulünü yemek için satın aldığına dair bir haber olup bu da ondan başka,
yerine yiyeceği bir taze hurmasının olmadığına delildir. Eğer ona ariyye
verdiği ağacı satın almasına ve taze hurmasını yemesine ruhsat veren kişi,
bahçenin sahibi ise ve onun bahçesinde o ariyye ağacı ile birlikte ariyyeden
daha fazlası varsa, o zaman kendi bahçesinden yer ve belirttiğim yasağın kapsamına
dahil bulunan o ariyyeyi satıncaya kadar onun için bir zarar olmaz. Ariyye
olarak kuru hurma karşılığında satın aldığı ağacı, satın almaz. Ancak ariyye
ağacı öşür için tahmin edildiği gibi mahsulü tahmin edilir ve onun hakkında
şöyle değerlendirme yapılır: Şu anda taze hurma olarak şu kadardır, kurursa şu
kadar olur. Sonra kuru hurma tahmin edilen kadarıyla o ölçekte kuru hurmayı
öder ve ayrılmalarından önce bunu karşı tarafa tastamam öder. Eğer ödemeden
önce aytılacak olurlarsa alışveriş fasit olur. Çünkü böyle bir durumda kuru
hurma karşılığında kuru hurma alınmış olur ve bunların biri hazır diğeri hazır
olmamış olur. Bu ise Rasulullah (s.a.v.)'ın sünneti ile Müslüman fukahanın
çoğunun icmaı ile haramdır.
Dedi ki: Rasulullah
(s.a.v.)'ın araya hurmasının beş vesk ve aşağısı dışında satışını yasaklamış
olması, benim daha önce belirttiğim: 'Bu satışa ancak kendisine bunu yapmanın
helalolmadığı kimseler için ruhsat vermiştir', şeklindeki kanaatime delalet
bulunmaktadır. Çünkü eğer bu alışveriş diğer alışverişler gibi olsaydı, beş
veskin de, daha azının da daha fazlasının da satılmasının aynı olması
gerekirdi. Fakat Rasulullah (s.a.v.)'ın ona bu hususta verdiği ruhsat kendisi
ve aile halkı için bolluk sağlayacak bir yiyeceğinin olması içindir. Ondan daha
fazlasını ise yasaklamıştır. Eğer özelolarak kendisine ruhsat verilmiş bulunan
bahçe sahibine, bu ruhsat ariyet verdiği kişinin girip çıkmakla sebep olduğu
rahatsızlık olsaydı ve bu ruhsatı ona kendisinden bu rahatsızlığı uzaklaştırmak
için vermiş olsaydı, o takdirde beş veskin fazlasında da girip çıkanın vereceği
eziyet aynı yahut da beş veskin aşağısındaki rahatsızlıktan daha fazla olması
da söz konusu olurdu. Ona beş veskten fazlasını satın almayı yasaklamış
olduğuna göre, beş veskten daha fazla bir miktarı ariyet vermiş ise, yine o
rahatsızlıktan kendisini kurtaramaz.
Dedi ki: O halde (bu
husustaki) sünnetin manası ve benim araya satışını caiz kabul edenlerden
karşılaştıklarımın birçoğundan bellediğim hüküm şudur:
Araya ancak onu
bulunduğu yerde misli ile tahmini kuru hurma karşılığında satışı helal olmayan
kimseden satın alan için caizdir ve hurma ağacını meyvesi ile birlikte
kabzetmeden hurma ağacının sahibi de kuru hurmayı tamamıyla kabzetmeden
alışveriş caiz olmaz.
Dedi ki: Bu şekildeki
araya ağacının meyvesini götürü (usulü)kuru hurma ağacının karşılığında satması
uygun değildir. Çünkü karşılıklı olarak götürü satılması caiz olmayan bir cins
söz konusudur. Ariyye olarak verilen ağaç, kuru hurma dışında yenilir ya da
içilir herhangi bir şey karşılığında satılacak olursa, götürü olarak
satılmasında bir sakınca olmamakla birlikte birbirlerinden ayrılmalarından
önce, karşılıklı alacak vereceklerini kabzetmedikleri sürece ariyye olarak
verilen ağacın (meyvesinin) satışı caiz değildir. Çünkü böyle bir alışveriş bu
durumda kuru hurmanın buğday, buğdayın da darı karşılığında satılması gibidir.
Kendisine bu şekilde ariyye olarak ağaç verilmiş bir kimsenin, bunlardan beş
vesk ya da daha aşağısınıfazını satması caiz değildir. Bununla birlikte
satılacak miktarın daha aşağı olmasını severim. Çünkü benim içimde bundan
dolayı bir nevi kuşku vardır.
Dedi ki: Eğer beş ve sk
satın alırsa, bu alışverişi feshetmem ve bunu geçersiz saymam. Fakat beş
veskten fazlasını satın alırsa, akdin tamamını feshederim. Çünkü hem caiz olan
hem caiz olmayan şey hakkında bu akit yapılmış olur.
Dedi ki: Bahçe sahibi
kimsenin, hepsi de beş veskten aşağısında satın almaları şartıyla birden çok
kişi ile satış yapmasında bir sakınca yoktur. Çünkü onların her birisi, kendisi
için haram olmayan bir ölçekte ruhsat bulunduğundan ötürü haram bir akit
yaparak ayrılmış olmaz.
Onların her birine bu
helal olduğuna göre, bahçe sahibi için de malını satması haram değildir ve onu
satın alan kişi için de bu helaldir. Velev ki bu şekildeki satış bahçesinin
bütün mahsulünü kapsasın.
Dedi ki: Üzüm için
araya, tıpkı kuru hurma için yapılan gibidir, aralarında fark yoktur. Çünkü her
iki tür, birlikte tahmin edilir, şeylerdir.
Dedi ki: Şeftali,
kayısı, armut, erik ve buna benzer sabit bir kökten çıkan her bir meyve, kuru
hurma ve üzümden farklıdır. Çünkü bunların meyvelerinin dağınık olması ve
yaprakların meyveyi örtmesi dolayısı ile tahmin edilmeleri söz konusu değildir.
Belirttiğim bu sebepten ötürü, caiz olmaması daha çok hoşuma gider. Bir adam:
Tahmini yapılamasa dahi onun dışında bir takım tetkikler ile satılması haram
olan miktarında buna ruhsat verilmiştir. Bu sebeple ben de bunu caiz görüyorum
dese -Allah elbette en iyi bilendir- kabul edilebilir bir görüş olur.
Dedi ki: Araya,
yenilebilir ya da içilebilir şeylerden ölçek ile ya da tartılarak alınıp
satılan şeylere mukabil satılacak olursa, taraflar karşılıklı kabzetmedikçe
birbirlerinden ayrılamazlar. Yenilip içilen şeylerden birini sayı ile tespit
edilenler de bana göre ölçülerek ve tartılarak alınıp satılanlar gibidir. Çünkü
böyle bir şey, tartısı ya da ölçülmesi helal olan yenilir ve tartılır bir
şeyolup onu tartan ve ölçen kimseler de vardır. Eğer uzunluk ölçüsü ile tespit
edilen kumaş gibi yine uzunluk ölçüsü türünden ahşap gibi nitelikleri belli
herhangi bir mal karşılığında ya da nitelikleri belli tartılır, demir ve bakır
gibi şeyler karşılığında satılırsa, yenilir ve içilir şeylerden olmayıp
nitelikleri tespit edilen altın, gümüş, hayvan karşılığında satılıp müşteri
ariyyeyi kabzeder ve ödeyeceği bedel için bir vadeyi tespit ederse, bu hel al
olur. Bu ariyye hakkındaki satış caiz olur. Tıpkı bir mal karşılığında satılan
ve bu maksatla konulmuş yiyeceğin kabzedilmekle birlikte malın kabzedilmemesi
gibidir. Bunun sebebi ise ya peşin olduğu içindir, o vakit onun sahibi ne zaman
dilerse, satıcısından onu kabzeder yahut da belli bir vadeye kadardır, o
takdirde o vadenin bitimi sırasında onu kabzetmek hakkına sahip olur.
Dedi ki: Araya, götürü
olarak kendi sınıfından herhangi bir şeyle satılmaz.
Hurma ağacı ariyyesi
yine onun kuru hurması ile götürü olarak satılmadığı gibi, kendisi gibi bir
hurma ağacının ya da daha fazlasının kuru hurması karşılığında da satılmaz.
Çünkü bu aynı ölçeklerle alınıp verilmesi hali dışında haramdır. Özelolarak
ariyyeler müstesnadır. Ariyyeler hakkında tahmin Rasulullah (say)'tan gelenin
gereğince ölçekle ölçmenin yerini tutar.
Bir hurma ağacının
hurması, bir üzüm asmasının ya da daha başka bir ağacın meyvesi ile götürü
olarak satılabilir. Çünkü yerde konulmuş haliyle birinin diğerinden fazla
olmasında bir sakınca yoktur. Kanaatime göre, bir kimsenin, beş veskten daha
aşağı miktarda arayayı -varlıklı birisi olsa dahi- satın almasında bir sakınca
yoktur. Çünkü Nebi (s.a.v.) bunun hel al olduğunu belirttiğinde, herhangi bir
istisna yapmamış, birilerini dışarıda tutarak birileri için helal olduğunu
ifade buyurmamıştır. Velev ki, bunun sebebi belirttiğim gibi olsun. Çünkü Nebi
(say)'tan gelen haber, bunun mutlak olarak helal olduğu ve kimse için bunu
haram kılmadığını göstermektedir. Bu sebeple deriz ki: Tıpkı oğlak kurban eden
kişiye senin için olur ama senden başkası için olmaz, dediği gibi, biz de sana
da senin gibi olanlara da helal olur deriz. Nitekim aziz ve celil Allah,
meyteyi haram kılarken, zaruret haline düşmüş kimseden başkasına ondan yeme
ruhsatını vermemiştir. Halbuki bu mestler üzerine me st etmeye daha çok benzer.
Çünkü Rasulullah (say) yolculukta mesh etmiş olduğu halde ikamet halinde olan
kimseye de me sh etmeyi haram kılmamıştır. Farzların birçoğu da bir takım
kimseler sebebiyle nazil olmuştur. Ama hüküm hem onlar için hem bütün insanlar
için geçerlidir. Bundan aziz ve celil Allanın herhangi bir zaruret ya da bir
özellik sebebiyle helal kılmış olduğunu beyan etmiş oldukları müstesnadır.
Dedi ki: Bir kimse, hem
ondan yemek hem satmak maksadıyla ariyye satın almasında bir sakınca yoktur.
Çünkü o, onun semeresini / meyvesini mülk edinmiş olur. Onun bunu satın aldığı
yerde bahçesi olan bir kimsenin yerinde satın almasında -ya meyvesinin uygunluğu,
üstünlüğü ya da yakınlığı dolayısıyla- bir sakınca yoktur. Çünkü helal bir şey
umumidir, hususi değildir. Bağlayıcı bir haber ile tahsis edilmesi hali
müstesna.
Dedi ki: Ariyye
sahibinin onu satın alması helal olduğuna göre, onu hibe etmesi, başkasına
yemesi için ikram etmesi, satması, saklaması ve kendi malında uygulaması helal
olan şeyleri yapması da helal olur. Bunun böyle olması, senin helal olan bir
şeyi mülk edindiğin takdirde bütün bunları o mülküne uygulamanın hel al olması
(gibi)dır. Sen de ariyyeyi helal bir malolarak mülk edinmiş bulunuyorsun.
Dedi ki: Araya üç
sınıftır, bizim açıkladığımız bunlar;
Birinci sınıf: Arayanın
ortak yönü şudur: Özel olarak yenilmesi için münferiden ayrılan ve eğer
bahçenin bütün mahsulleri birisine toptan satılacak olursa, o satışın kapsamına
dahil olmayandır.
İkinci sınıf: Bahçe
sahibi, özellikle bir takım kimseleri kastederek birisine bir, iki ya da daha
fazla ağacın meyvesini ariyye olarak yesin diye verir. Bu da koyunun sütünü
bağışlamak kabilindendir. Kişi bir diğerine sütlerini içmesi için bir, iki ya
da daha fazla koyun hibe eder, o da o sütlerden yararlanır. Kendisine ariyye
verilen kişinin o ağacın meyvesini satma hakkı ve bunu kuru hurma olarak
kurutma hakkı da vardır. Kısacası kendi öz malında neyi yapabiliyorsa, ona da
yapar. Çünkü onu mülk edinmiş bulunuyor.
Dedi ki: Ariyyelerin
üçüncü sınıfı: Bir kimse bir diğerine hurma bağının bir ya da daha fazla hurma
ağacının mahsulünü yemesi için ariyye olarak verir, o da bunu (dilerse) hediye
edebilir, hurma olarak kurutabilir. Ona neyi arzu ederse, yapar ve bağının geri
kalan meyvesini de satar. Fakat bağının sattığı bütün meyveleri arasında yalnız
ariyye olarak verdiği bu ağacın meyvesi satılmış olmaz.
Şafii (Allah'ın rahmeti
ona) dedi ki: Rivayet edildiği üzere bir hurma bağından zekat tahsildarlığı
yapacak kimse tahminini yapan kişiye bahçelerinden aile halkı için
yiyebileceklerini kanaat getirdiği kadarıyla bırakır ve zekatını alması için
onu tahminin kapsamına sokmaz. Şöyle denilmiştir: Buna kıyas olarak ayrıca O
bağından yoksullar için ariyyet olarak ayırdıklarını da tahmine sokmaz,
tahminini yapmaz. Bu husus ise "Kitabu'l-Harz / Tahmin Bölümü"nde
gerekli açıklamaları ile yer almış bulunmaktadır. (...) Ariyye
Şafii (Allah'ın rahmeti
ona) dedi ki: Rasulullah (s.a.v.)'ın satılmasına ruhsat verdiği ariyye şudur:
Bazı kimseler Rasulullah (s.a.v.)'a taze hurma mevsimi geldiği halde, taze
hurma satın almak için altınlarının da gümüşlerinin de olmadığını ama önceki
yıllarının besini olmak üzere kullandıkları kuru hurmadan bir şeyler artmış
olduğunu belirterek durumlarını arz ettiler. Rasulullah (s.a.v.), kendilerine
ariyye olarak bir ağacı tahminen ondan alınacak kuru hurma mukabilinde satın
alıp onun taze hurmasını yemelerine ruhsat verdi. Fakat hurma ağacı Rasulullah
(s.a.v.)'ın sünnetinde tespit ettiği taze iken tahmin edilmesi gibi bir yolla
olması dışında tahminen satın alınmaz. Mesela: Bunun kilo olarak vereceği taze
hurma şu kadardır, fakat kuruduğu vakit ondan şu kadar eksilir, denilir. Onu
satın alacak müşteri de o misilde kuru hurma ölçekle satın alır. Ayrılmadan
önce de bunu ağacın sahibine öder. Eğer karşılıklı kabzediş olmadan
ayrılırlarsa, satış fasit olur. Araya olarak ayrılan ağaçlardan ne olursa olsun
herhangi bir şey mukabilinde beş veskten ancak daha azı satın alınabilir. Yani
beş veskten daha az olursa, satış caiz olur.
Arayayı satın almak
hususunda zengin ile fakir arasında fark yoktur. Çünkü Rasulullah (s.a.v.)'ın
kuru hurma karşılığında taze hurmanın satışını ve müzabeneyi yasaklamasının
kapsamına lafzın geneli çerçevesine araya da dahildir. Çünkü araya ölçekli
götürü olarak kuru hurmanın taze hurmaya mukabil değiştirilmesidir. Bizler
arayanın zengin için de fakir için de yasaklanmamış bir şey olduğuna bunu delil
gösterdik. Fakat onun bu husustaki sözü, genelolup özel kimsenin kendisi ile
kast edildiği değerlendirilen umumi bir ifadedir. Nitekim sabah ve ikindiden
sonra namaz kılmayı yasaklaması da böyle umumi bir ifadedir. Gece ve gündüz
saatlerinde tavaf namazı için izin verip unuttuğu bir namazı hatırladığı vakit
kılmasını emretmiş olmasını da onun o umumi yasağının aslında bu has / özel
duruma göre kabul edilmesi gerektiğine delil gösterdik. Has / hususi olması
ise, kişinin tetavvu' Inafile namaz kılmasını nehyetmiş olmasıdır. Ama kılmakla
yükümlü olduğu her bir namazı da nehyetmiş değildir. Nitekim o şöyle
buyurmuştur: "... :Beyyine!delil davacıya aittir, yemin etmek de davalıya
aittir" buyurmuştur. Ayrıca o, kasame gereğince hüküm verdiği gibi, şahit
ile birlikte bir de yemin ile de hüküm vermiştir. Biz de bunları şuna delil
gördük: Aslında o genelolarak davacı ve davalı ile özel kimseyi kast etmiştir.
Şahit ile birlikte yemine göre hüküm vermesi ve kasame ise onun bu kastından
istisnadır. Çünkü davacı kasamede herhangi bir delil olmadan yemin eder. Şahit
ile birlikte davacı yine yemin eder ve böylelikle haklarını kazanırlar.
Ariyyede satılan şeyde ve başka şeylerde de afette aynı şeydir.
Şafii dedi ki: Ariyyeler
ancak hurma ağaçları ile üzüm bağlarında olur. Çünkü bunların dışında herhangi
birilerinin meyvesi tahminen tespit edilememektedir. Bir kimsenin bağının bütün
meyvesini araya olarak satmasında bir sakınca yoktur. Şu kadar var ki, onlardan
herhangi birisine ancak beş vesk (ve ondan) aşağı satması da şarttır.
Sonraki için tıkla: