ŞAFİİ el-UMM

RİBA / FAİZ

 

MAHSULE İSABET EDEN AFET

 

Şafii (Allah'ın rahmeti ona) dedi ki: Bir kişi mahsulü satın alıp onu kabzettikten sonra ona bir afet isabet edecek olursa, bu afetin kurumadan önce isabet etmesi ile kuruduktan sonra isabet etmesi arasında -onu devşirmediği sürecebir fark yoktur. Musibetin bir tek mahsule (mahsulün bir kısmına) isabet etmesi ile malın tamamına isabet etmesi arasında da fark yoktur. Bu hususta da ancak şu iki görüşten birisi caiz / mümkün olur: Ya o mahsulü kabzettiği vakit, miktarı malum ise, onu devşirme zamanına kadar bırakır ve bu devşirme kabz anlamına gelmez. O zaman kabzettiğinden başkası onun tazminatı altında değildir. Bu da bir kimsenin bir diğerinden ölçekle buğday satın alıp onun bir kısmını kabzettikten sonra diğer bir kısmını ise kabzetmeden önce telef olursa, telefolanın tazminatı ona ait değildir. Çünkü onu kabzetmemiştir ve o ancak kabzettiğinin tazminatını öder. Yahut da o meyveyi kabzettiği takdirde, artık onda tasarruf sahibi olmuş olur. Dilerse onu devşirir, dilerse bırakır. Ellerinde bulunandan telef olan, satanın malından değil kendi öz malından telef olmuş olur. Bu çerçevenin dışına çıkan şeyler için de eğer o mahsule bir afet isabet ederse, satan üçte birini (1/3) ve daha fazlasının tazminatını öder. Ama üçte birinden daha azının tazminatını ödemez. Çünkü satın alan bütün bunları bir tek akit ile satın almış ve bir defada kabzetmiştir. Durum bu iken nasıl kabzettiğinin bir kısmının tazminatını ona öderken geri kalanının tazminatını ödemez. Şöyle diyelim: Bir adam eğer: Malın tamamı telef olmadıkça tazminat ödemez, çünkü o vakit bu bir afet olur, derse ya da: Bin paydan birisi telef olursa acaba bu iki kanaate sahip olan kimselere karşı bizim dediğimizin dışında delil ne olabilir?

 

Şafii (Allah ondan razı olsun) dedi ki: Afet, ister semavi olsun, ister Ademoğulları tarafından gelsin, bütün musibetler hakkındadır.

 

Şafii dedi ki: Afet, -ister kuruyan türden, ister kurumayan türden olsun- satın almış olduğu bütün mahsullerde söz konusudur. Aynı şekilde satın alınan ve olgunlaşma zamanına ulaşıncaya kadar bırakılıp zamanından önce afetin gelip isabet ettiği her şey hakkında da söz konusudur. Buna göre, afeti n payına düşen bir kimse, bunun payını düşer. Çünkü bunların her birisinde tam anlamıyla kabzetmek söz konusu değildir.

 

Birisi diğerine, -devşirme zamanı gelinceye kadar meyveyi dalında bırakmak üzere- bir meyve satsa, sonra su kesilse ve o meyve ancak su ile olgunlaşabilecekse, o takdirde müşteri, mahsulün tamamını bedelin tamamına mukabil satın almak ile karşı karşıya kaldığı kusur sebebiyle onu geri vermekten birisini tercih etmekte serbest bırakır. Eğer maruz kaldığı kusur sebebiyle, onu geri çevirmekle birlikte ondan daha önce bir şeyler almış bulunuyorsa, ondan almış oldukları meyvenin ana miktarından payı kadarı ile düşer. Bu hususta aralarında görüş ayrılığı olursa, müşterinin sözü kabul edilir.

Bir kimse diğerinden bir bahçenin meyvesini satın alsa, sulanması mal sahibine aittir. Çünkü sulama olmadan o meyve olgunlaşmaz. Bu hususta müşteriye bir şey düşmez. Sulama hususunda ihtilafa düşüp müşteri kendisinden satıcının suladığından fazlasını isteyecek olursa, ikisinden birisinin de sözüne bakılmaz ve bu hususta bilgi sahibi kimselere sorulur. Eğer onlar: Bu mahsule ancak şu şekilde bir sulama iyi gelir derlerse, satıcıyı böyle bir sulamaya mecbur ederim. Eğer bu kadarı mahsul için iyidir, fakat daha fazlası yapılırsa daha da iyi olur, derlerse, o takdirde ben, satıcıyı daha da iyi olması için fazlasını yapmaya mecbur etmem.

 

Satıcı, müşteriye sulamanın kendisine ait olma şartını koşacak olursa, satış sulamanın meçhul bir şeyolması bakımından fasittir. Eğer belli ise, bu sefer, bunun hem bir satış hem bir icareyi ihtiva etmesi itibariyle batıl kabul ederiz.

 

Sonraki için tıkla:

 

İSTİSNA