İBNÜ’L-ESİR

2. CİLT

HİCRİ 7. YIL       ANA SAYFA      Kur’an      Hadis      Sözlük      Biyografi

 

HİCRETİN YEDİNCİ YILI (11 Mayıs 628 - 30 Nisan 629)

 

HAYBER GAZVESİ

 

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Hudeybiye'den döndükten sonra Medine'de (H. 6. yılın) Zilhicce (12 Nisan - 10 Mayıs 628) ayını ve Muharrem ayı'nın (11 Mayıs - 9 Haziran 628) bir kısrmnı geçirdi. Ondan sonra Hayber üzerine aralarında yüz atlın'ın da bulunduğu 1400 kişi ile gitti. Hayber'e hicretin yedinci yılı Muharrem ayında yürüdü. Medine'de kendisinin yerine Gifar'lı Siba' bin Urfuta'yı vekil olarak bıraktı. Ordusuyla birlikte -Hayber ile Gatafan arasını kesmek amacıyla- ''er-Raci''' diye bilinen yere kadar yürüdü. Çünkü Gatafanlılar Hayberlilere Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e karşı yardım ediyorlardı. Gatafanlılar Resulullah'a karşı Yahudilere yardımcı olmak üzere Hayber'e doğru yol almışlarken arkalarından Müslümanların gelerek, ailelerine ve mallarına hücum etmelerinden korktukları için geri dönerek ve Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile Yahudiler arasında bir yerde konakladılar. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yoluna devam ederken Seleme bin Amr bin el-Ekva'ın amcası olan .Amir bin el-Ekva'a: "Bize develerimiz için şarkı söyle" diye söyleyince O da inip şunları söyledi:

 

''Yemin ederim olmasaydı Allah'ın lütfu,

Hidayet bulmaz zekat vermez, namaz kılmazdık

Allah'ım bize gönder yardımını,

Sağlam bassın ayaklarımız, görünce düşmanlarını.''

 

Bunun üzerine Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) O'na: "Allah sana rahmet buyursun" diye duada bulundu. Ömer şöyle söyledi: "Ey Allah'ın Resulü, bizi O'ndan biraz daha faydalandırsaydın." Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Bir kimse için ''Allah sana rahmet buyursun'' dedi miydi, o kişi öldürü-lürdü!"

 

Müslümanlar Hayber halkından kaleden inmelerini isteyince .Amir karşılıklı olarak teke tek çarpışması esnasında kılıcı kendisine doğru geri tepti ve çok şiddetli bir şekilde yaralandı, sonra da bu yarasından dolayı vefat etti. Bazı kimselerin, "kendi kendisini öldürdü" demeleri üzerine kardeşinin oğlu Seleme, Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e başkalarının söylediklerini aktarınca Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Yalan söylüyorlar, bilakis O iki kat ecir alacaktır" diye buyurdu.

 

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Hayber'e yaklaşınca, ashabına: "Durunuz" diye söyledikten sonra şu duayı yaptı:

 

"Ey göklerin ve gölgeledikleri şeylerin Rabbi olan Allah'ım, ey yerlerin ve üzerlerinde taşıdıkları şeylerin Rabbi olan Allah'ım, ey şeytanların ve sapıttıkları kimselerin Rabbi olan Allah'ım, ey rüzgarların ve savurdukları şeylerin Rabbi olan Allah'ım, senden bu kasabanın hayrını ve bu kasabanın halkının hayrını dileriz. Onun ve halkının şerrinden, içindekilerin kötülüklerinden sana sığınırız."

 

Daha sonra da: "Allah'ın adıyla ilerleyiniz" diye emir verdi. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) üzerine gittiği her kasaba için böyle dua yapardı.

 

Hayber'e geceleyin vardılar. Hayber halkı bundan haberdar olmadıkları için sabahleyin çapalarını alarak dışarıya çıktılar. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'i gördüklerinde geri dönerek: "Muhammed ve askerler" diyerek uzaklaştılar. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) de:

 

"Allahü Ekber, Muhakkak biz bir kavim düzlüğüne inecek olursak, ''Allah'ın azabıyla korkutulanların sabahı çok kötü olur,," (saffat suresi, 177) diye buyurarak onları kuşatmaya aldı ve gittikçe çemberlerini daraltıp sıkıştırmaya başladı. Önce mallarını teker teker aldı, daha sonra da birer birer Hayber'in kalelerini fethetti. ilk fethettiği kale, ''Naim'' diye bilinen kale oldu. Bu kalenin bulunduğu yerde Mahmud bin Seleme şehit oldu. O'nun üstüne bir değirmen taşı bırakılmıştı ve bunun neticesinde şehit oldu. Daha sonra Ebu'I-Hukaykoğullarının kalesi olan ''el-Kamus'' Kalesi fethedildi. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) onlardan pek çok esir aldı. Bunlar arasında Huyeyy bin Ahtab'ın kızı Safiye de vardı. O sırada Safiye, Kinane bin er-Rabi' bin Ebi'l-Hukeyk'in zevcesi idi. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) O'nu kendisi için ayırdı. Müslümanlar pek çok esir aldılar ve evcil eşeklerin etlerini yemek durumunda kaldılar. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) onları evcil eşeklerin etlerini yemekten nehyetti.

 

Kurayzalı er-Zebir bin Bata Cahiliyye'de Buas Günü'nde Sabit bin Kays bin Şemmas'ı esir ettikten sonra karşılıksız olarak serbest bırakmıştı. Bugün olunca Sabit O'nun yanına gelerek: "Beni tanıyor musun?" diye sorunca, ez-Zebir, "Benim gibi birisi senin gibi birisini hiç tanımaz olur mu?" diye cevap verince, Sabit "Ben, senin bana olan iyiliğinin karşılığını vermek istiyorum" dedi. Bunun üzerine ez-Zebir: "Kerim olan birisi kerim olan birisine elbette iyilikte karşılık verir." Sabit, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in yanına giderek şunları söyledi: ~'Zebir'in bana bir iyiliği dokunmuştu. Şimdi ben O'nun bu iyiliğinin karşılığını vermek istiyorum. O'nu bana bağışla" demesi üzerine Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Zebir'i Sabit'e bağışladı. Sabit, Zebir'e gidip: "Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) seni bana bağışladı, ben de seni bağışlıyorum" deyince Zebir: "Ailesi ve çocuğu yanında olmayan yaşlı bir ihtiyar ne yapabilir ki?" diye cevap verir. Bunun üzerine Sabit, Resulullah'tan Zebir'in hanımını ve çocuklarını bağışlamasını istedi, onları da ona bağışladı. Bu sefer Zebir: "Hicaz'da bir ailenin ne malları var ne bir şeyleri" deyince Sabit, Zebir'in malının da bağışlanmasını istedi. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) malını da bağışladı. Böylelikle Zebir'e her şeyi geri bağışlanmış oldu.

 

Zebir bunun üzerine şöyle söyledi: "Ey Sabit, yüzü parlak bir aynaya benzeyen ve bölgenin genç kızları yüzüne baktığı zaman onları yansıtan Ka'ab bin Esed ne yaptı?" diye sorunca Sabit: "Öldürüldü" cevabını verdi. Bu sefer Zebir: "Peki göçebenin de yerleşiğin de efendisi olan Huyeyy bin Ahtab ne yaptı?" diye sordu. Sabit: "O da öldü" dedi. Bu sefer: "Peki, savaşa çıkmak istediğimiz zaman öncümüz, hücum ettiğimiz zaman da bizim koruyucumuz olan Azzal bin Semval ne yaptı?" diye sordu. Sabit: "O da öldürüldü" diye cevap verdi. Bu sefer Zebir; Ka'ab bin Kurayza ile Amr bin Kurayzaoğulları'nı kastederek: "Bizim iki meclisimiz de ne yaptı?" diye sordu. Sabit: "Onlar geri gittiler" dedi. Zebir'in: "Ey Sabit, sana olan iyiliğim için söylüyorum, beni de onların yanına gönder. Allah'a yemin ederim, onlardan sonra yaşamanın tadı yoktur" demesi üzerine Sabit, Zebir'i öldürdü.

 

Daha sonra Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) es-Sa'b Kalesi'ni fethetti. En çok yiyecek ile et ve yağ burada bulunuyordu. Ondan sonra ''el-Vatib'' ve ''es-Sülalim'' diye bilinen kalelerin üzerine yürüdü. Son fethedilen kaleler bunlar oldu. Yahudi Merhab bu kaleden çıktığında şu mısraları okuyordu:

 

''Hayberliler bilir ki ben Merhab'ım,

Silah kuşanan ve denenmiş bir kahramanım.

Bazen şişler, bazen vururum,

Aslanlar hücum ederek geldiğinde,

Benim yanıma kimse yanaşamaz.''

 

Teke tek çarpışmak için er isteyince, Muhammed bin Mesleme ileri atılarak dedi ki: "Allah'a yemin ederim, ben intikam alması gereken kişiyim. Bunlar dün benim kardeşimi öldürdüler." Bunun üzerine Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) O'nun teke tek çarpışmaya (mübarezeye) çıkmasına izin vererek şöyle buyurdu: "Allah'ım, Muhammed'e yardımcı ol." Muhammed Merhab'ın karşısına çıktı ve uzun bir süre çarpışmaları devam etti. Daha sonra Merhab, Muhammed bin Mesleme üzerine bir hamle yapıp bir darbe indirince, Muhammed elindeki kalkanla kendisini korudu. Merhab'ın kılıcı kalkana saplanınca, kılıcı kalkana sıkıştı ve oradan alamadı. Bunun üzerine Muhammed bin Mesleme öldürünceye kadar O'na vurmaya devam etti. Daha sonra kardeşi Yasir şu mısraları okuyarak meydana atıldı:

 

''Hayber bilir benim Yasir olduğumu Silah kuşanıp kahramanca vuruştuğumu.''

 

O da teke tek çarpışmak için er diledi. Zübeyr bin el-Avvam karşı çıktı ve Zübeyr O'nu öldürdü.

 

Denildiğine göre Merhab'ı öldürüp bulunduğu kaleyi fetheden Ali bin Ebi Talib'tir. Bu hem daha meşhur, hem de daha sahih bir rivayettir.

 

Bureyde el-Eslemi anlatıyor: Bazen, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'i yarım bir baş ağrısı tutar, bir-iki gün kimsenin yanına çıkamazdı. Hayber'e vardığında aynı şekilde bir baş ağrısı tutmuş ve kimsenin yanına çıkamamıştı. Bunun üzerine Ebu Bekir, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in sancağını alarak hamle yaptı. Çok şiddetli bir çarpışma oldu. Daha sonra geri döndü. Bu sefer Ömer sancağı aldı, o da bir öncekinden daha şiddetli bir şekilde çarpıştı. Daha sonra da durdu. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e durum haber verilince şunları söyledi: "Allah'a yemin ederim yarın ben bunu Allah'ı ve Resulünü seven, Allah'ın ve Resulü'nün de kendisini sevdiği bir kimseye teslim edeceğim, o da bu kaleyi zorla alacaktır." dedi. Ali oralarda yoktu. Çünkü gözünün rahatsızlığından dolayı Medine'de kalmıştı. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bu sözlerini söyleyince, Kureyş bu konuda ilerigeri konuştu. Sabah olduğunda Ali (R.A.) devesi üzerinde çıkageldi. Devesini Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in çadırının yakınında çöktürdü. Rahatsız olduğu için gözlerini bağlamıştı. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Neyin var?" deyince, "Sen gittikten sonra gözlerim rahatsızlandı." demesi üzerine Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Yaklaş" dedi. Hz. Ali yaklaştı, Hz. Pey-gamber gözlerine hafifçe dokundu Hz. Ali 'nin gözlerindeki rahatsızlık tamamen gitti ve sonunda yoluna çekilip gitti. Daha sonra Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) sancağı O'na teslim etti. Üzerinde kırmızı bir elbise olduğu halde kalktı ve Hayber'e kadar vardı. Yahudilerden bir adam O'nu görünce: "Sen kimsin?" diye sordu. O da: "Ben, Ali bin Ebi Talib'im" cevabını verince, Yahudi: "Ey Yahudiler artık yenildiniz" diye seslendi. Bunun üzerine kale komutanı Merhab başında bir Yemen miğferi olduğu halde dışarı çıktı. Miğferi yumurta gibi kafasının üstüne geçirmiş ve şu mısraları söylüyordu:

 

''Hayberliler bilir ki ben Merhab'ım,

Silah kuşanan ve denenmiş bir kahramanım.''

 

Buna karşılık Hazreti Ali: ''Annem bana Haydar'sın dedi. Boyunuzun kaç karış olduğunu ölçerim, Ormanda kükreyen bir aslanım ben'' diye cevap verdi.

 

Her ikisi de birer darbe vurdu. Daha sonra Hz. Ali (r.a.) ona vurduğu darbeyle Merhab'ın kalkamnı, miğferini ve kafasını biçip yere düşürdü. Böylece Hayber alınmış oldu.

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in azatlı kölesi (mevlası) Ebu Rafi' der ki: "Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Ali'yi Hayber'e sancağı ile birlikte gönderdiğinde biz de beraberdik. Kaleye yaklaştığında kaledekiler O'na karşı çıktı. Onlarla savaştı. Bir Yahudi bir darbe indirip elinden kalkanını düşürünce, Ali kalenin yakımnda bulunan bir kapıyı kaldırarak kalkan yerine kullanıp, kendisini korudu. Bu kapıyı, Allah O'nun eli üzere kaleyi fethedinceye kadar bırakmadı. Daha sonra elinden bıraktı. Benden başka yedi kişi daha vardı. Biz o kapıyı çevirmek İçin uğraştığımız halde bir türlü çevirememiştik.

 

Hayber'in fethi Safer (10 Haziran - 8 Temmuz 628) ayında olmuştur. Hayber fethedilince Bilal, Safiye ve yanında bir başka kadın ile birlikte öldürülmüş olan Yahudilerin yanından geçti. Safiyye'nin yanındaki kadın bunu görünce, feryadı bastı, yüzüne vurup dövünmeye, başına toprak saçmaya başladı. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Safiye'yi kendisi için seçti ve öbür kadını da uzaklaştırarak: "O, bu yaptıklarından dolayı dişi bir şeytandır" diye buyurdu. Daha sonra Bilal'e dönerek: "Senden merhamet çekilip alındı mı? Niye onları ölülerinin yanından geçirdin?" diye çıkıştı.

 

Safiye, Kinane bin Ebi'l-Hukayk'a yeni gelin olduğunda rüyasında koynuna bir ayın girdiğini görmüş, bu rüyasını kocasına anlatmış, kocası ona: "Bu senin Muhammed'le evlenmeyi arzu ettiğinden başka bir manaya gelmez" deyip yüzüne gözlerini morartacak şekilde bir tokat indirmişti. Safiyye, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in yanına getirildiğinde hala bu tokatın izleri görülmekteydi. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) sorunca, durumu anlattı. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Kinane bin Ebi'l-Hukayk'ı Muhammed bin Mesleme'ye teslim etti. O da kardeşi Mahmud'un karşılığında olmak üzere O'nu öldürdü.

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Hayberlilerin el-Vatih ve es-Sülalim diye bilinen iki kalelerini muhasara altında tuttu. Kaledekiler muhasara sonucu öleceklerini anlayınca onları belirli bir yere kadar gitmek üzere serbest bırakıp canlarını bağışlamalarını istedi. Nebi onların bu isteklerini kabul etti. Böylelilde orada bulunan bütün malları eline geçirmiş oldu. eş-Şikk, Natat ve Ketibe ile diğer bütün kaleleri de eline geçirmiş bulunuyordu.

 

Fedek halkı bunu haber alınca, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e haber göndererek:

"Kendilerini de Gitmek üzere serbest bırakmasını buna karşılık malları terk etmeyi" teklif ettiler. O da onların bu tekliflerini kabul etti. Hayber halkı bu şekilde kalelerinden indikten sonra, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'den mahsulün yarısı üzere kendilerini çalıştırmalarını, dilediği takdirde de kendilerini oradan çıkartabilmesini teklif ettiler. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) de onlarla bunun üzerine bu şekilde akitleşti, (buna: Müsakat akdi denir) ve onların bu şartlarını kabul etti. Fedek halkı da aynı şeyi yaptı. Hayber Müslümanların eline FEY' olarak geçmişti. Fedek ise yalnızca Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e aitti. Çünkü oraya Müslümanlar ne at sürmüş, ne de binek sırtında gitmişlerdi.

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), savaş bitip etraf sakinleştikten sonra Sellam bin

Mişkem'in karısı olan Zeyneb bint el-Haris, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e zehir katılmış ve kızartılmış bir koyun hediye edip o koyunu önüne koydu. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ondan bir lokma aldı. Fakat yutmayıp çıkardı. Onunla birlikte Bişr bin el-Bera bin Ma'rur da vardı. Bişr ise ondan yemişti. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Bu koyun bana zehirli olduğunu haber veriyor" diyerek kadının getirilmesini emretti. Kadın da yaptığını itiraf etti. Bunun üzerine Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) kadına: "Niçin böyle bir iş yaptın?" diye sorunca, kadın: "Sen benim kavmime karşı şu bildiğin ve gördüğün şeyleri yaptın. Kendi kendime dedim ki: Eğer bu bir peygamber ise ona durum haber verilecek, yok eğer bir hükümdar ise ondan kurtuluruz!" Bunun üzerine Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) onu affetti. Bişr ise yediğinden dolayı vefat etti.

 

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) vefatından önceki son hastalığında şöyle buyurdu:

"Şu anda Hayber'de çiğneyip de yutmadığım o lokmadan dolayı şahdamarımın koptuğunu hissediyorum." Bu nedenle Müslümanlar Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in peygamberlik şerefiyle birlikte şehit olarak vefat ettiği görüşünde idiler.

 

BİR SONRAKİ SAYFA İLE DEVAM ETMEK İÇİN AŞAĞIDAKİ İSME TIKLA

 

VADİ'L-KURA GAZVESİ

 

BU YIL MEYDANA GELEN DİĞER OLAYLAR

 

VADİ'L-KURA GAZVESİ

 

HACCAC BİN İLAT es-SÜLEMİ'NİN HİKAYESİ

 

HAYBER GANİMETLERİNİN PAYLAŞTIRILMASI

 

FEDEK

 

UMRE'TÜL-KAZA (KAZA UMRESİ)