1 - باب
تَبْدَئِةِ
أَهْلِ
الدَّمِ فِي
الْقَسَامَةِ
1. Yemine Ölü
Sahiplerinden Başlanması
حَدَّثَنِي
يَحْيَى،
عَنْ
مَالِكٍ،
عَنْ أبِي
لَيْلَى بْنِ
عَبْدِ
اللَّهِ بْنِ
عَبْدِ
الرَّحْمَنِ
بْنِ سَهْلٍ،
عَنْ سَهْلِ
بْنِ أبِي
حَثْمَةَ،
أَنَّهُ
أَخْبَرَهُ
رِجَالٌ مِنْ
كُبَرَاءِ
قَوْمِهِ :
أَنَّ عَبْدَ
اللَّهِ بْنَ
سَهْلٍ
وَمُحَيِّصَةَ
خَرَجَا
إِلَى
خَيْبَرَ
مِنْ جَهْدٍ
أَصَابَهُمْ،
فَأُتِيَ
مُحَيِّصَةُ
فَأُخْبِرَ
أَنَّ عَبْدَ
اللَّهِ بْنَ
سَهْلٍ قَدْ
قُتِلَ وَطُرِحَ
فِي فَقِيرِ
بِئْرٍ أَوْ
عَيْنٍ،
فَأَتَى
يَهُودَ
فَقَالَ :
أَنْتُمْ
وَاللَّهِ قَتَلْتُمُوهُ.
فَقَالُوا :
وَاللَّهِ
مَا قَتَلْنَاهُ.
فَأَقْبَلَ
حَتَّى
قَدِمَ عَلَى قَوْمِهِ
فَذَكَرَ
لَهُمْ
ذَلِكَ،
ثُمَّ أَقْبَلَ
هُوَ
وَأَخُوهُ
حُوَيِّصَةُ،
وَهُوَ أَكْبَرُ
مِنْهُ،
وَعَبْدُ
الرَّحْمَنِ،
فَذَهَبَ
مُحَيِّصَةُ
لِيَتَكَلَّمَ,
وَهُوَ الَّذِي
كَانَ
بِخَيْبَرَ،
فَقَالَ لَهُ
رَسُولُ
اللَّهِ r : «
كَبِّرْ
كَبِّرْ »
يُرِيدُ
السِّنَّ،
فَتَكَلَّمَ
حُوَيِّصَةُ،
ثُمَّ
تَكَلَّمَ مُحَيِّصَةُ.
فَقَالَ
رَسُولُ
اللَّهِ r : « إِمَّا
أَنْ يَدُوا
صَاحِبَكُمْ،
وَإِمَّا
أَنْ
يُؤْذِنُوا
بِحَرْبٍ ».
فَكَتَبَ
إِلَيْهِمْ
رَسُولُ
اللَّهِ r فِي
ذَلِكَ،
فَكَتَبُوا :
إِنَّا
وَاللَّهِ مَا
قَتَلْنَاهُ.
فَقَالَ
رَسُولُ
اللَّهِ r
لِحُوَيِّصَةَ
وَمُحَيِّصَةَ
وَعَبْدِ
الرَّحْمَنِ :
«
أَتَحْلِفُونَ
وَتَسْتَحِقُّونَ
دَمَ
صَاحِبِكُمْ
». فَقَالُوا :
لاَ. قَالَ : «
أَفَتَحْلِفُ
لَكُمْ يَهُودُ
» قَالُوا :
لَيْسُوا
بِمُسْلِمِينَ.
فَوَدَاهُ
رَسُولُ
اللَّهِ r مِنْ
عِنْدِهِ،
فَبَعَثَ
إِلَيْهِمْ
بِمِئَةِ
نَاقَةٍ حَتَّى
أُدْخِلَتْ
عَلَيْهِمُ
الدَّارَ.
قَالَ سَهْلٌ
: لَقَدْ
رَكَضَتْنِي
مِنْهَا
نَاقَةٌ
حَمْرَاءُ(
قَالَ
مَالِكٌ :
الْفَقِيرُ
هُوَ
الْبِئْرُ.
Ebu Hasme oğlu
Sehl'den: Kabilemin büyüklerinden bir kısım adamlar bana şöyle haber verdi:
Abdullah b. Sehelile
Muhayyisa, maruz kaldıkları fakirlikten dolayı (hurma satın almak için)
Hayber'e gittiler. Orada Muhayyısa'ya gelinerek Abdullah b. Sehl'ın öldürülüp
bir kuyuya atıldığı haber verildi. O da Ya-hudiler'e gidip:
«— Vallahi onu
siz öldürdünüz» dedi. Onlar da:
«— Vallahi onu
biz öldürmedik» dediler. Bunun üzerine Muhayyısa geri döndü. (Medine'ye)
kavminin yanına gelerek durumu onlara haber verdi. Sonra Muhayyısa, büyük
kardeşi Huveyyısa ve (maktulün kardeşi) Abdurrahman, Resulullah Sallallahu
Aleyhi ve Sellem'e geldiler. Hayber'den gelen Muhayyısa konuşmak isteyince,
Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem yaşlı ağabeysin! kasdederek,
«— Söz hakkını
büyüğe ver, büyüğün konuşsun» dedi. Bunun üzerine önce Huveyyısa, sonra da
Muhayyısa konuştu. Daha sonra Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem:
«— (Yahudiler) ya
maktulün diyetini öderler ya da bize harp ilan etmiş olurlar» dedi. ve Hayber
Yahudilerine bu hususu yazıyla bildirdi. Onlar da:
«— Vallahi onu biz
öldürmedik» diye cevap yazınca, Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem
Huveyyısa, Muhayyısa ve Abdurrahman'a:
«— Adamınızın kan
bedeline hak kazanmak için (onu Yahudilerden birinin Öldürdüğüne) yemin eder
misiniz?» dedi. Onlar;
«— Hayır»
deyince, Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem:
«— Yahudiler
sizin iddianızı red için yemin etsinler mi?» dedi. Onlar da:
«— Yahudiler
müslüman değil ki (yeminlerine inanalım)» deyince, Resulullah Sallallahu
Aleyhi ve Sellem maktulün diyetini kendi yanından vermeyi kabullendi ve yüz
dişi deve gönderdi. Hatta develer onların evine kadar götürüldü.
Sehl der ki:
«Bunlardan kırmızı bir dişi deve beni tepti». Malik der ki: Hadisteki fakir
kelimesi, kuyu demektir.