M U V A T T A

 Bablar Konular Numaralar

KİTABU’L-VASİYET

<< 1458 >>

DEVAM: 8- HÜKÜM VERMEDE HOŞ OLMAYAN ŞEYLER

 

وَحَدَّثَنِي مَالِكٌ، عَنْ عُمَرَ بْنِ عَبْدِ الرَّحْمَنِ بْنِ دَلاَفٍ الْمُزَنِيِّ، عَنْ أَبِيهِ : أَنَّ رَجُلاً مِنْ جُهَيْنَةَ كَانَ يَسْبِقُ الْحَاجَّ، فَيَشْتَرِى الرَّوَاحِلَ، فَيُغْلِي بِهَا، ثُمَّ يُسْرِعُ السَّيْرَ فَيَسْبِقُ الْحَاجَّ، فَأَفْلَسَ، فَرُفِعَ أَمْرُهُ إِلَى عُمَرَ بْنِ الْخَطَّابِ فَقَالَ : أَمَّا بَعْدُ أَيُّهَا النَّاسُ، فَإِنَّ الأُسَيْفِعَ أُسَيْفِعَ جُهَيْنَةَ رَضِىَ مِنْ دِينِهِ وَأَمَانَتِهِ بِأَنْ يُقَالَ سَبَقَ الْحَاجَّ، أَلاَ وَإِنَّهُ قَدْ دَانَ مُعْرِضاً، فَأَصْبَحَ قَدْ رِينَ بِهِ، فَمَنْ كَانَ لَهُ عَلَيْهِ دَيْنٌ فَلْيَأْتِنَا بِالْغَدَاةِ، نَقْسِمُ مَالَهُ بَيْنَهُمْ، وَإِيَّاكُمْ وَالدَّيْنَ، فَإِنَّ أَوَّلَهُ هَمٌّ وَآخِرَهُ حَرْبٌ(

 

Ömer b. Abdurrahman b. Delaf el Müzeni (r.a) babasından rivayet ederek şöyle demiştir:

 

"Cüheyne kabilesinden bir adam hacıları yarışmada geçer ve develeri onların ellerinden satın alır ve bu develerden kar sağlardı. Sonra yine yarış eder hacıları geçerdi. Daha sonraları bu kişi iflas etti. Durum Ömer b. Hattab'a aktarıldı. O da şöyle dedi:

 

"Bundan sonra ey insanlar Üseyfia, Cüheyne kabilesinin Üseyfiası dindar ve güvenilir olmak yerine hacıları geçti diye övülmesini isteyen bir kişidir. Şimdi bu şahıs borç alarak alışveriş yapmış borcunu ödemeye yaklaşmamıştır. Borcu bütün malını götürecek hale gelmiştir. Kim onda alacağı varsa yarın bize gelsin, malını alacaklılar arasında taksim edeceğiz. Borçlanmaktan sakının borcun önü üzüntü sonu da malın elinden alınmasıdır."

 

(Sadece İmam-ı Malik'in Muvatta'ında geçmektedir. )

 

 

9 - باب مَا جَاءَ فِيمَا أَفْسَدَ الْعَبِيدُ أَوْ جَرَحُوا

9- KÖLELERiN ZARAR VERMESi VE YARALAMASI

 

قَالَ يَحْيَى : سَمِعْتُ مَالِكاً يَقُولُ : السُّنَّةُ عِنْدَنَا فِي جِنَايَةِ الْعَبِيدِ : أَنَّ كُلَّ مَا أَصَابَ الْعَبْدُ مِنْ جُرْحٍ جَرَحَ بِهِ إِنْسَاناً، أَوْ شَيْءٍ اخْتَلَسَهُ، أَوْ حَرِيسَةٍ احْتَرَسَهَا، أَوْ ثَمَرٍ مُعَلَّقٍ جَذَّهُ أَوْ أَفْسَدَهُ، أَوْ سَرِقَةٍ سَرَقَهَا، لاَ قَطْعَ عَلَيْهِ فِيهَا : إِنَّ ذَلِكَ فِي رَقَبَةِ الْعَبْدِ، لاَ يَعْدُو ذَلِكَ الرَّقَبَةَ، قَلَّ ذَلِكَ أَوْ كَثُرَ، فَإِنْ شَاءَ سَيِّدُهُ أَنْ يُعْطِيَ قِيمَةَ مَا أَخَذَ غُلاَمُهُ أَوْ أَفْسَدَ أَوْ عَقْلَ مَا جَرَحَ، أَعْطَاهُ وَأَمْسَكَ غُلاَمَهُ، وَإِنْ شَاءَ أَنْ يُسْلِمَهُ أَسْلَمَهُ، وَلَيْسَ عَلَيْهِ شَيْءٌ غَيْرُ ذَلِكَ، فَسَيِّدُهُ فِي ذَلِكَ بِالْخِيَارِ(

 

Yahya (r.a) dedi ki: "Malik'den işittim şöyle diyordu: "Bizce sünnet olan uygulama kölelerin işlemiş olduğu suçlarda şöyle uygulama yapılır: "Köle birini yaralamış veya bir şeyi gizlice almış veya muhafaza altında olan bir şeyi çalmış veya dalda asılı olan bir meyveyi koparmış veya bir ağaca zarar vermiş veya elinin kesilmesini gerektirmeyen bir hırsızlık yapmışsa kölenin kendisi yapmışsa ceza olarak alınır. Bundan daha ileriye gidilmez. Yapmış olduğu suç, az olsun çok olsun fark etmez. Fakat kölenin efendisi kölesinin aldığı veya zarar verdiği şeyin kıymetini veya yaraladığı şeyin diyetini vermek isterse verebilir, köle kendisinde kalır. Şayet kölenin kendisini vermek isterse onu da yapabilir. Bunun dışında efendinin bir şey vermesi gerekmez. Bu konuda efendi serbesttir." (Sadece İmam-ı Malik'in Muvatta'ında geçmektedir.)