DEVAM:
33. Kişinin Çocuklarından Birine Fazla Bir Şey Bağışlaması
وَحَدَّثَنِي
مَالِكٌ،
عَنِ ابْنِ
شِهَابٍ،
عَنْ
عُرْوَةَ
بْنِ
الزُّبَيْرِ،
عَنْ عَبْدِ
الرَّحْمَنِ
بْنِ عَبْدٍ
الْقَارِىِّ،
أَنَّ عُمَرَ
بْنَ
الْخَطَّابِ
قَالَ : مَا
بَالُ
رِجَالٍ
يَنْحَلُونَ
أَبْنَاءَهُمْ
نُحْلاً،
ثُمَّ يُمْسِكُونَهَا،
فَإِنْ مَاتَ
ابْنُ
أَحَدِهِمْ قَالَ
: مَالِي
بِيَدِي لَمْ
أُعْطِهِ
أَحَداً.
وَإِنْ مَاتَ
هُوَ قَالَ :
هُوَ
لاِبْنِي قَدْ
كُنْتُ
أَعْطَيْتُهُ
إِيَّاهُ.
مَنْ نَحَلَ
نِحْلَةً،
فَلَمْ
يَحُزْهَا
الَّذِي
نُحِلَهَا،
حَتَّى
تَكُونَ إِنْ
مَاتَ لِوَرَثَتِهِ،
فَهِيَ
بَاطِلٌ(
Ömer b. Hattab (r.a.) şöyle dedi: Neden çocuklarına bağışta bulunan
kişiler sonradan yaptıkları bağışı vermiyorlar? Oğlu ölen biri, malım elimde,
onu hiç kimseye bağışlamadım» der. Eğer kendisi ölmek
üzere olsa «o mal oğlumundur. Ben o malı oğluma
bağışlamıştım» der. Bağışta bulunan kimse, vereseler
bırakarak ölür, bağışlanan da o Ölünceye kadar bağışı teslim almazsa, bu bağış
hükümsüz olur.
34 - باب مَا
لاَ يَجُوزُ
مِنَ
الْعَطِيَّةِ
34.
Caiz Olmayan Bağış
قَالَ
يَحْيَى :
سَمِعْتُ
مَالِكاً
يَقُولُ : الأَمْرُ
عِنْدَنَا
فِيمَنْ
أَعْطَى أَحَداً
عَطِيَّةً
لاَ يُرِيدُ
ثَوَابَهَا،
فَأَشْهَدَ
عَلَيْهَا،
فَإِنَّهَا
ثَابِتَةٌ
لِلَّذِي
أُعْطِيَهَا،
إِلاَّ أَنْ
يَمُوتَ الْمُعْطِي
قَبْلَ أَنْ
يَقْبِضَهَا
الَّذِي
أُعْطِيَهَا(
قَالَ
: وَإِنْ
أَرَادَ
الْمُعْطِي
إِمْسَاكَهَا
بَعْدَ أَنْ
أَشْهَدَ
عَلَيْهَا،
فَلَيْسَ
ذَلِكَ لَهُ،
إِذَا قَامَ
عَلَيْهِ بِهَا
صَاحِبُهَا
أَخَذَهَا.
قَالَ
مَالِكٌ :
وَمَنْ
أَعْطَى
عَطِيَّةً،
ثُمَّ نَكَلَ
الَّذِي
أَعْطَاهَا،
فَجَاءَ
الَّذِي
أُعْطِيَهَا
بِشَاهِدٍ
يَشْهَدُ
لَهُ أَنَّهُ
أَعْطَاهُ
ذَلِكَ،
عَرْضاً
كَانَ أَوْ
ذَهَباً أَوْ
وَرِقاً أَوْ
حَيَوَاناً،
أُحْلِفَ
الَّذِي أُعْطِيَ
مَعَ
شَهَادَةِ
شَاهِدِهِ،
فَإِنْ أَبَى
الَّذِي أُعْطِيَ
أَنْ
يَحْلِفَ،
حُلِّفَ
الْمُعْطِي،
وَإِنْ أَبَى
أَنْ
يَحْلِفَ
أَيْضاً أَدَّى
إِلَى
الْمُعْطَى
مَا ادَّعَى
عَلَيْهِ،
إِذَا كَانَ
لَهُ شَاهِدٌ
وَاحِدٌ،
فَإِنْ لَمْ
يَكُنْ لَهُ
شَاهِدٌ
فَلاَ شَيْءَ
لَهُ(
قَالَ
مَالِكٌ :
مَنْ أَعْطَى
عَطِيَّةً
لاَ يُرِيدُ
ثَوَابَهَا،
ثُمَّ مَاتَ الْمُعْطَى،
فَوَرَثَتُهُ
بِمَنْزِلَتِهِ،
وَإِنْ مَاتَ
الْمُعْطِي
قَبْلَ أَنْ
يَقْبِضَ
الْمُعْطَى
عَطِيَّتَهُ،
فَلاَ شَيْءَ
لَهُ،
وَذَلِكَ
أَنَّهُ
أُعْطِىَ
عَطَاءً لَمْ
يَقْبِضْهُ،
فَإِنْ
أَرَادَ الْمُعْطِي
أَنْ يُمْسِكَهَا،
وَقَدْ
أَشْهَدَ
عَلَيْهَا
حِينَ أَعْطَاهَا،
فَلَيْسَ
ذَلِكَ لَهُ،
إِذَا قَامَ
صَاحِبُهَا
أَخَذَهَا.
îmam Malik der ki: Bizde hüküm şöyledir. Bir kimse,
bir şahsa karşılığını yalnız Allah'tan almak niyetiyle,bir
bağışta bulunsa ve bu bağışı da sahicilerle delillendirse
bağış, bağışlananın olur. Ancak bağışlanan daha bağışı teslim almadan
bağışlayan ölürse bağışlananın olmaz. Bağışlayan, bağış ettiğine dair şahit
tuttuktan sonra, bağışı vermemek isterse, buna hakkı olmaz. Bağışlanan dilerse
bu bağışı ondan alır.
İmam Malik der
ki: Bir kimse bir bağışta bulunsa, sonra bu bağıştan vaz
geçse bağışlanan o kişinin bu bağışı kendisine yapmış olduğuna şahitlik edecek
bir kişi getirse, —hibe eşya olsun, altın, gümüş veya hayvan olsun— bağışlanana
şahidinin şehade-tiyle
birlikte yemin ettirilir. Eğer yemin etmekten kaçınırsa, bağış yapana yemin
ettirilir. O da yemin etmekten kaçınırsa, bağışlanana, bir şahidi olduğu
takdirde iddia ettiği bağışı verir. Eğer bağışlananın şahidi yoksa hiçbir hakkı
olmaz.
imam Malik der ki: Bir kişi, sevabını Allah'tan
isteyerek bir-bağışta bulunsa, sonra bağışlanan ölse, vereseleri onun yerine
geçerler ve haklarını alırlar.
Bağışlayan, daha
bağışlanan bağışı teslim almadan önce ölse, bağışlananın hiç bir hakkı kalmaz. Çünkü, o kişiye bir bağış yapılmış, o da bu bağışı teslim
almamıştır.
Bağışı yapan,
bağışı yaparken şahitle delillendirdiği halde bağışı
vermek istemese, buna hakkı yoktur. Bağışlanan istediği zaman (elinden) bağışı
alabilir.