M U V A T T A

 Bablar Konular Numaralar

KİTABU’L-MUKATEB

<< 1499 >>

13 - باب الْوَصِيَّةِ فِي الْمُكَاتَبِ

13- MUKATEB KÖLE KONUSUNDA VASİYET EDİLMESİ

 

قَالَ مَالِكٌ : إِنَّ أَحْسَنَ مَا سَمِعْتُ فِي الْمُكَاتَبِ يُعْتِقُهُ سَيِّدُهُ عِنْدَ الْمَوْتِ : أَنَّ الْمُكَاتَبَ يُقَامُ عَلَى هَيْئَتِهِ تِلْكَ، الَّتِي لَوْ بِيعَ كَانَ ذَلِكَ الثَّمَنَ الَّذِي يَبْلُغُ، فَإِنْ كَانَتِ الْقِيمَةُ أَقَلَّ مِمَّا بَقِيَ عَلَيْهِ مِنَ الْكِتَابَةِ وُضِعَ ذَلِكَ فِي ثُلُثِ الْمَيِّتِ، وَلَمْ يُنْظَرْ إِلَى عَدَدِ الدَّرَاهِمِ الَّتِي بَقِيَتْ عَلَيْهِ، وَذَلِكَ أَنَّهُ لَوْ قُتِلَ لَمْ يَغْرَمْ قَاتِلُهُ إِلاَّ قِيمَتَهُ يَوْمَ قَتْلِهِ, وَلَوْ جُرِحَ لَمْ يَغْرَمْ جَارِحُهُ إِلاَّ دِيَةَ جَرْحِهِ يَوْمَ جَرَحَهُ، وَلاَ يُنْظَرُ فِي شَيْءٍ مِنْ ذَلِكَ إِلَى مَا كُوتِبَ عَلَيْهِ مِنَ الدَّنَانِيرِ وَالدَّرَاهِمِ، لأَنَّهُ عَبْدٌ مَا بَقِيَ عَلَيْهِ مِنْ كِتَابَتِهِ شَيْءٌ، وَإِنْ كَانَ الَّذِي بَقِيَ عَلَيْهِ مِنْ كِتَابَتِهِ أَقَلَّ مِنْ قِيمَتِهِ لَمْ يُحْسَبْ فِي ثُلُثِ الْمَيِّتِ إِلاَّ مَا بَقِيَ عَلَيْهِ مِنْ كِتَابَتِهِ، وَذَلِكَ أَنَّهُ إِنَّمَا تَرَكَ الْمَيِّتُ لَهُ مَا بَقِيَ عَلَيْهِ مِنْ كِتَابَتِهِ، فَصَارَتْ وَصِيَّةً أَوْصَى بِهَا.

قَالَ مَالِكٌ : وَتَفْسِيرُ ذَلِكَ : أَنَّهُ لَوْ كَانَتْ قِيمَةُ الْمُكَاتَبِ أَلْفَ دِرْهَمٍ، وَلَمْ يَبْقَ مِنْ كِتَابَتِهِ إِلاَّ مِئَةُ دِرْهَمٍ، فَأَوْصَى سَيِّدُهُ لَهُ بِالْمِئَةِ دِرْهَمٍ الَّتِى بَقِيَتْ عَلَيْهِ، حُسِبَتْ لَهُ فِي ثُلُثِ سَيِّدِهِ، فَصَارَ حُرًّا بِهَا.

 

Miı.lik (r.a) der ki: "Mükiı.teb konusunda işittiklerimin en güzeli şudur: "Ölürken efendisinin aziı.d ettiği mükiı.teb, satıldığı takdirde kıymeti mükiı.tebe borcu ile eşitse ölen efendisinin malının üçte birine mahsuben hiçbir işlem yapılmaz. Eğer kıymeti kalan mükiı.tebe borcundan az ise aralarındaki fark efendinin üçte bir malına mahsuben. indirilir. Kalan borcunun kaç dirhem veya kaç dinar olduğuna bakılmaz. Zira mükiı.teb köle öldürülse katili sadece öldürüldüğü günkü kıymetini öder. Yaralansa yaralayan yalnız yaraladığı günkü diyetini öder. Burada da mükiı.tebe borcunun kaç dirhem veya kaç dinar olduğuna bakılmaz. Çünkü mükiı.teb köle kitabet borcunu ödeyip bitirmedikçe köle sayılır. Eğer mükiı.tebin kitabet borcu kendi kıymetinden daha az ise kalan borcu ölen efendisinin üçte bir malından mahsub edilir. Çünkü ölen efendisi mükiı.tebine kalan kitabet borcunu bırakmış olup mükiı.tebten kalan kitabet borcunun alınmasını vasiyet etmiş olur."

 

(Sadece İmam-ı Malik'in Muvatta'ında geçmektedir.)

 

* Malik der ki: "Bunun açıklaması şudur: "Mesela mükiı.tebin kıymeti bin dirhem olsa mükiı.tebe borcundan da sadece yüz dirhem kalmış bulunsa, efendisi de kalan bu yüz dirhemin köleye bağışlanmasını vasiyet etse bu yüz dirhem efendinin malının üçte birini karşılıyorsa müka.teb hürriyetine kavuşmuş olur."

 

 

قَالَ مَالِكٌ فِي رَجُلٍ كَاتَبَ عَبْدَهُ عِنْدَ مَوْتِهِ، إِنَّهُ يُقَوَّمُ عَبْداً، فَإِنْ كَانَ فِي ثُلُثِهِ سَعَةٌ لِثَمَنِ الْعَبْدِ جَازَ لَهُ ذَلِكَ.

قَالَ مَالِكٌ : وَتَفْسِيرُ ذَلِكَ أَنْ تَكُونَ قِيمَةُ الْعَبْدِ أَلْفَ دِينَارٍ، فَيُكَاتِبُهُ سَيِّدُهُ عَلَى مِئَتَىْ دِينَارٍ عِنْدَ مَوْتِهِ، فَيَكُونُ ثُلُثُ مَالِ سَيِّدِهِ أَلْفَ دِينَارٍ، فَذَلِكَ جَائِزٌ لَهُ، وَإِنَّمَا هِيَ وَصِيَّةٌ أَوْصَى لَهُ بِهَا فِي ثُلُثِهِ، فَإِنْ كَانَ السَّيِّدُ قَدْ أَوْصَى لِقَوْمٍ بِوَصَايَا، وَلَيْسَ فِي الثُّلُثِ فَضْلٌ عَنْ قِيمَةِ الْمُكَاتَبِ، بُدِئَ بِالْمُكَاتَبِ لأَنَّ الْكِتَابَةَ عَتَاقَةٌ، وَالْعَتَاقَةُ تُبَدَّأُ عَلَى الْوَصَايَا، ثُمَّ تُجْعَلُ تِلْكَ الْوَصَايَا فِي كِتَابَةِ الْمُكَاتَبِ، يَتْبَعُونَهُ بِهَا، وَيُخَيَّرُ وَرَثَةُ الْمُوصِي، فَإِنْ أَحَبُّوا أَنْ يُعْطُوا أَهْلَ الْوَصَايَا وَصَايَاهُمْ كَامِلَةً، وَتَكُونُ كِتَابَةُ الْمُكَاتَبِ لَهُمْ فَذَلِكَ لَهُمْ، وَإِنْ أَبَوْا وَأَسْلَمُوا الْمُكَاتَبَ وَمَا عَلَيْهِ إِلَى أَهْلِ الْوَصَايَا فَذَلِكَ لَهُمْ، لأَنَّ الثُّلُثَ صَارَ فِي الْمُكَاتَبِ، وَلأَنَّ كُلَّ وَصِيَّةٍ أَوْصَى بِهَا أَحَدٌ، فَقَالَ الْوَرَثَةُ: الَّذِي أَوْصَى بِهِ صَاحِبُنَا أَكْثَرُ مِنْ ثُلُثِهِ، وَقَدْ أَخَذَ مَا لَيْسَ لَهُ. قَالَ : فَإِنَّ وَرَثَتُهُ يُخَيَّرُونَ، فَيُقَالُ لَهُمْ : قَدْ أَوْصَى صَاحِبُكُمْ بِمَا قَدْ عَلِمْتُمْ، فَإِنْ أَحْبَبْتُمْ أَنْ تُنَفِّذُوا ذَلِكَ لأَهْلِهِ عَلَى مَا أَوْصَى بِهِ الْمَيِّتُ، وَإِلاَّ فَأَسْلِمُوا أَهْلَ الْوَصَايَا ثُلُثَ مَالِ الْمَيِّتِ كُلَّهِ.

قَالَ : فَإِنْ أَسْلَمَ الْوَرَثَةُ الْمُكَاتَبَ إِلَى أَهْلِ الْوَصَايَا، كَانَ لأَهْلِ الْوَصَايَا مَا عَلَيْهِ مِنَ الْكِتَابَةِ، فَإِنْ أَدَّى الْمُكَاتَبُ مَا عَلَيْهِ مِنَ الْكِتَابَةِ، أَخَذُوا ذَلِكَ فِي وَصَايَاهُمْ عَلَى قَدْرِ حِصَصِهِمْ، وَإِنْ عَجَزَ الْمُكَاتَبُ، كَانَ عَبْداً لأَهْلِ الْوَصَايَا، لاَ يَرْجِعُ إِلَى أَهْلِ الْمِيرَاثِ، لأَنَّهُمْ تَرَكُوهُ حِينَ خُيِّرُوا، وَلأَنَّ أَهْلَ الْوَصَايَا حِينَ أُسْلِمَ إِلَيْهِمْ ضَمِنُوهُ، فَلَوْ مَاتَ لَمْ يَكُنْ لَهُمْ عَلَى الْوَرَثَةِ شَيْءٌ، وَإِنْ مَاتَ الْمُكَاتَبُ قَبْلَ أَنْ يُؤَدِّيَ كِتَابَتَهُ، وَتَرَكَ مَالاً هُوَ أَكْثَرُ مِمَّا عَلَيْهِ، فَمَالُهُ لأَهْلِ الْوَصَايَا، وَإِنْ أَدَّى الْمُكَاتَبُ مَا عَلَيْهِ عَتَقَ، وَرَجَعَ وَلاَؤُهُ إِلَى عَصَبَةِ الَّذِي عَقَدَ كِتَابَتَهُ.

 

* Malik der ki: "Bir kimse kölesiyle ölmek üzere iken Mukatebe anlaşması yapsa Mukateb köle olarak kıymetlendirilir. Eğer efendisinin üçte bir malı kölesinin bedelini karşılıyorsa bu anlaşma caizdir."

 

* Malik der ki: "Bunun açıklaması şöyledir: "Kölenin kıymeti bin dinar olup efendisi ölürken yapmış oldukları Mukatebe anlaşması iki yüz dinar ise ve efendisinin üçte bir malı da bin dinar olsa efendinin yapmış olduğu bu anlaşma geçerlidir. Bu efendinin üçte bir malında yapmış olduğu vasiyet sayılır. Eğer efendi bir gruba vasiyette bulunmuş olsa malının üçte biri Mukatebin kıymetinden fazla değilse vasiyet Mukatebten başlanarak yerine getirilir. Çünkü Mukateblik azad olmak anlamındadır. Azad olma işi bütün vasiyetlerden önce gelir. Sonra Mukatebin kitabet borcunda toplanmış olacağından vasiyet sahipleri alacaklarını Mukatebten alırlar. Varisleri isterlerse vasiyet edilen kişilere alacaklarını tamamen verip Mukatebi kendilerine borçlandırabilirler. isterlerse Mukatebi ve borcunu diğer vasiyet edilen kişilere teslim ederler. Çünkü efendinin malının üçte biri Mukatebtedir. Böylece bir kişinin yaptığı bütün vasiyetlerde varisler: "Ölen, malının üçte birinden fazlasını vasiyet etmiştir ve vasiyet edilen kişi kendisine ait olmayan malı almıştır" derlerse varislere şöyle denilir: "Arkadaşınız sizinde bilmiş olduğunuz üzere malını vasiyet etmiştir. isterseniz ölenin vasiyet ettiği şekilde malı vasiyet edilenlere veriniz. isterseniz ölenin üçte bir malının tamamını vasiyet edenlere veriniz. Varisler Mukatebi vasiyet edilen kişilere teslim ederlerse Mukatebin kitabet borcu onlara ödenir. Mukateb bu borcu onlara öderse onlarda kendilerine yapılan vasiyete mahsuben hisseleri oranında alırlar. Mukateb borcunu ödemekten aciz olursa varislerin değil vasiyet edilen kişilerin kölesi olur. Çünkü varisler muhayyer bırakıldıkları zaman Mukatebe almamışlar ve vasiyet edilen kişiler Mukateb kendilerine teslim edilince vasiyetten alacaklarıyla onun parasını ödemişlerdir. Eğer Mukateb ölmüş olsaydı varislerden de hiçbir şey alamayacaklardl. Eğer Mukateb kitabet borcunu ödemeden ölse ve geride borcundan fazla mal bıraksa bu mal vasiyet edilen kişilerin olur. Mukateb borcunu ödeyince hürriyetine kavuşur ve vela hakkı Mukatebe anlaşması yapanların varislerinin olur."

 

 

قَالَ مَالِكٌ فِي الْمُكَاتَبِ يَكُونُ لِسَيِّدِهِ عَلَيْهِ عَشَرَةُ آلاَفِ دِرْهَمٍ، فَيَضَعُ عَنْهُ عِنْدَ مَوْتِهِ أَلْفَ دِرْهَمٍ. قَالَ مَالِكٌ : يُقَوَّمُ الْمُكَاتَبُ فَيُنْظَرُ كَمْ قِيمَتُهُ، فَإِنْ كَانَتْ قِيمَتُهُ أَلْفَ دِرْهَمٍ، فَالَّذِي وُضِعَ عَنْهُ عُشْرُ الْكِتَابَةِ، وَذَلِكَ فِي الْقِيمَةِ مِيئَةُ دِرْهَمٍ، وَهُوَ عُشْرُ الْقِيمَةِ، فَيُوضَعُ عَنْهُ عُشْرُ الْكِتَابَةِ، فَيَصِيرُ ذَلِكَ إِلَى عُشْرِ الْقِيمَةِ نَقْداً، وَإِنَّمَا ذَلِكَ كَهَيْئَتِهِ لَوْ وُضِعَ عَنْهُ جَمِيعُ مَا عَلَيْهِ، وَلَوْ فَعَلَ ذَلِكَ لَمْ يُحْسَبْ فِي ثُلُثِ مَالِ الْمَيِّتِ، إِلاَّ قِيمَةُ الْمُكَاتَبِ أَلْفُ دِرْهَمٍ، وَإِنْ كَانَ الَّذِي وُضِعَ عَنْهُ نِصْفُ الْكِتَابَةِ حُسِبَ فِي ثُلُثِ مَالِ الْمَيِّتِ نِصْفُ الْقِيمَةِ، وَإِنْ كَانَ أَقَلَّ مِنْ ذَلِكَ أَوْ أَكْثَرَ، فَهُوَ عَلَى هَذَا الْحِسَابِ.

 

* Malik der ki: "Efendisi ölürken kendisine on bin dirhem borçlu olan Mukatebine bin dirhemi bağışlasa; bu vasiyet yerine getirilirken Mukatebin kıymetine bakılır. Mukatebin kıymeti bin dirhem olsa bağışlanan miktar Mukatebin kitabet borcunun onda biri olması dolayısıyla efendi ölümünden sonra Mukatebin kıymetinin onda birini bağışlamış sayılacağından Mukateb vereselere peşin olarak kıymetinin onda biri olan yüz dirhemi ödemiş olur. Aynı şekilde efendi Mukatebe kitabet borcunun tamamını bağışlamış olsa Mukatebin kıymetinin tamamını yani bin dirhemi bağışlamış sayılır. Eğer Mukatebten kitabet borcunun yarısını indirim yapsa kıymetinin yarısı olan beşyüz dirhem indirim yapılmış olur. İndirim yapılan miktarın yukarıdaki oranlardan az yada çok olması halinde aynı esasa göre hesap yapılır. Ölenin malının üçte bir hesabında bu son durumlar dikkate alınır."

 

 

قَالَ مَالِكٌ : إِذَا وَضَعَ الرَّجُلُ عَنْ مُكَاتَبِهِ عِنْدَ مَوْتِهِ أَلْفَ دِرْهَمٍ مِنْ عَشَرَةِ آلاَفِ دِرْهَمٍ، وَلَمْ يُسَمِّ أَنَّهَا مِنْ أَوَّلِ كِتَابَتِهِ أَوْ مِنْ آخِرِهَا، وُضِعَ عَنْهُ مِنْ كُلِّ نَجْمٍ عُشْرُهُ.

 

* Malik der ki: "Efendisi ölürken kendisine on bin dirhem borcu olan Mukatebinden ilk yada son taksit olduğunu belirtmeden bin dirhem indirim yapsa Mukatebin her taksitinden onda bir indirim yapılır."

 

 

قَالَ مَالِكٌ : وَإِذَا وَضَعَ الرَّجُلُ عَنْ مُكَاتَبِهِ عِنْدَ مَوْتِهِ أَلْفَ دِرْهَمٍ مِنْ أَوَّلِ كِتَابَتِهِ أَوْ مِنْ آخِرِهَا، وَكَانَ أَصْلُ الْكِتَابَةِ عَلَى ثَلاَثَةِ آلاَفِ دِرْهَمٍ، قُوِّمَ الْمُكَاتَبُ قِيمَةَ النَّقْدِ، ثُمَّ قُسِمَتْ تِلْكَ الْقِيمَةُ فَجُعِلَ لِتِلْكَ الأَلْفِ الَّتِي مِنْ أَوَّلِ الْكِتَابَةِ حِصَّتُهَا مِنْ تِلْكَ الْقِيمَةِ، بِقَدْرِ قُرْبِهَا مِنَ الأَجَلِ وَفَضْلِهَا، ثُمَّ الأَلْفُ الَّتِي تَلِي الأَلْفَ الأُولَى بِقَدْرِ فَضْلِهَا أَيْضاً، ثُمَّ الأَلْفُ الَّتِي تَلِيهَا بِقَدْرِ فَضْلِهَا أَيْضاً، حَتَّى يُؤْتَى عَلَى آخِرِهَا، تَفْضُلُ كُلُّ أَلْفٍ بِقَدْرِ مَوْضِعِهَا فِي تَعْجِيلِ الأَجَلِ وَتَأْخِيرِهِ، لأَنَّ مَا اسْتَأْخَرَ مِنْ ذَلِكَ كَانَ أَقَلَّ فِي الْقِيمَةِ، ثُمَّ يُوضَعُ فِي ثُلُثِ الْمَيِّتِ قَدْرُ مَا أَصَابَ تِلْكَ الأَلْفَ مِنَ الْقِيمَةِ، عَلَى تَفَاضُلِ ذَلِكَ، إِنْ قَلَّ أَوْ كَثُرَ، فَهُوَ عَلَى هَذَا الْحِسَابِ.

 

* Malik der ki: "Efendi ölürken Mukatebin ilk yada son taksitlerinden bin dirhem indirim yapsa esas kitabet borcuda üç bin dirhem olsa Mukateb peşin olarak değerlendirilir. Sonra bu kıymet parçalara ayrılır. Vadenin yakınlığına ve ötekilere kıymetçe fazlalığına göre ilk taksitteki bin dirheme kıymetten isabet eden hisse ayrılır. Ondan sonra ikinci taksite sonra üçüncü taksite geçilir. Taksitler bitinceye kadar bu işleme devam edilir. Her bin dirhemlik taksit yerine göre vadenin süresi itibarıyla ötekinden farklı değerdedir. Çünkü vadesi uzun olanın kıymeti daha azdır. Sonra bu hesaba göre ölünün üçte bir kalan malına kölenin kıymetinden bu bin dirhemlik taksitlere aralarındaki farka göre az veya çok isabet eden miktarı tespit edilir."

 

 

قَالَ مَالِكٌ فِي رَجُلٍ أَوْصَى لِرَجُلٍ بِرُبُعِ مُكَاتَبٍ لَهُ، وأَعْتَقَ رُبُعَهُ فَهَلَكَ الرَّجُلُ، ثُمَّ هَلَكَ الْمُكَاتَبُ وَتَرَكَ مَالاً كَثِيراً، أَكْثَرَ مِمَّا بَقِىَ عَلَيْهِ. قَالَ مَالِكٌ : يُعْطَي وَرَثَةُ السَّيِّدِ وَالَّذِي أَوْصَى لَهُ بِرُبُعِ الْمُكَاتَبِ مَا بَقِيَ لَهُمْ عَلَى الْمُكَاتَبِ، ثُمَّ يَقْتَسِمُونَ مَا فَضَلَ، فَيَكُونُ لِلْمُوصَى لَهُ بِرُبُعِ الْمُكَاتَبِ ثُلُثُ مَا فَضَلَ بَعْدَ أَدَاءِ الْكِتَابَةِ, وَلِوَرَثَةِ سَيِّدِهِ الثُّلُثَانِ، وَذَلِكَ أَنَّ الْمُكَاتَبَ عَبْدٌ مَا بَقِيَ عَلَيْهِ مِنْ كِتَابَتِهِ شَيْءٌ، فَإِنَّمَا يُورَثُ بِالرِّقِّ.

 

* Malik der ki: "Bir kimse diğer bir kimseye Mukatebin dörtte birini vasiyet etse veya Mukatebin dörtte birini azad etse önce efendisi sonra da Mukatebi geri kalan borcundan daha fazla mal bırakarak ölse efendinin varislerine ve Mukatebin dörtte biri vasiyet edilene Mukatebteki alacakları verilir. Sonra kitabet alacakları ödendikten sonra arta kalan malı aralarında, üçte biri Mukatebin, dörtte biri vasiyet edilen şahsın, üçte ikisi varislere olmak üzere taksim edilir. Çünkü Mukateb kitabet borcundan az bir şeyde kalsa köle sayılır ve köle kabul edilerek taksim edilir."

 

 

قَالَ مَالِكٌ فِي مُكَاتَبٍ أَعْتَقَهُ سَيِّدُهُ عِنْدَ الْمَوْتِ. قَالَ : إِنْ لَمْ يَحْمِلْهُ ثُلُثُ الْمَيِّتِ، عَتَقَ مِنْهُ قَدْرُ مَا حَمَلَ الثُّلُثُ، وَيُوضَعُ عَنْهُ مِنَ الْكِتَابَةِ قَدْرُ ذَلِكَ، إِنْ كَانَ عَلَى الْمُكَاتَبِ خَمْسَةُ آلاَفِ دِرْهَمٍ، وَكَانَتْ قِيمَتُهُ أَلْفَيْ دِرْهَمٍ نَقْداً، وَيَكُونُ ثُلُثُ الْمَيِّتِ أَلْفَ دِرْهَمٍ، عَتَقَ نِصْفُهُ، وَيُوضَعُ عَنْهُ شَطْرُ الْكِتَابَةِ.

 

* Malik der ki: "Efendisi ölürken Mukatebini azad etse ancak ölen efendinin malının üçte biri kölenin bedeline ulaşmıyorsa Mukatebin ölen efendisinin üçte bir malına tekabül eden kısmı hür olur. Kitabet borcundan da azad eden kısıma karşılık olan borcu düşürülür. Mesela Mukatebin borcu beş bin dirhem ise peşin olarak kıymeti de iki bin dirhem olsa ve ölen efendinin malının üçte biri de bin dirhem olsa Mukatebin yarısı hürriyetine kavuşur. Kitabet borcundan da yarısı düşürülür,"

 

 

قَالَ مَالِكٌ فِي رَجُلٍ قَالَ فِي وَصِيَّتِهِ : غُلاَمِي فُلاَنٌ حُرٌّ، وَكَاتِبُوا فُلاَناً : تُبَدَّأُ الْعَتَاقَةُ عَلَى الْكِتَابَةِ.

 

* Malik der ki: "Bir efendi vasiyeti esnasında falan kölem hürdür, falan kölemle de Mukatebe anlaşması yapın dese azad etme işine kitabet anlaşmasından önce başlanır."