9 - باب
مَا يُرَدُّ
قَبْلَ أَنْ
يَقَعَ الْقَسْمُ
مِمَّا
أَصَابَ
الْعَدُوُّ
9. Düşmanın Eline Geçen
Bir Malı Müslümanlar Tekrar Ganimet Olarak Elde Edince Sahibine İadesi
حَدَّثَنِي
يَحْيَى،
عَنْ
مَالِكٍ،
أَنَّهُ
بَلَغَهُ :
أَنَّ
عَبْداً
لِعَبْدِ
اللَّهِ بْنِ
عُمَرَ
أَبَقَ،
وَأَنَّ
فَرَساً لَهُ
عَارَ،
فَأَصَابَهُمَا
الْمُشْرِكُونَ،
ثُمَّ غَنِمَهُمَا
الْمُسْلِمُونَ،
فَرُدَّا
عَلَى عَبْدِ
اللَّهِ بْنِ
عُمَرَ،
وَذَلِكَ قَبْلَ
أَنْ
تُصِيبَهُمَا
الْمَقَاسِمُ(
İmam Malik'ten:
Duyduğuma göre Abdullah b. Ömer'in bir kölesi ile bir atı kaçmış. Müşrikler bu
köle ile atı yakalamışlar. Daha sonra da milslümanlar bunları ganimet olarak
ele geçirmişler. Bu köle ile at, elde edilen ganimetlerin bölüşülmesinden Önce
sahibinin belli olması sebebiyle sahibi olan Abdullah b. Ömer'e teslim
edilmiştir.
Buhari (Cihad
ve's-Siyer), mevsul olarakrivayet eder
قَالَ
وَسَمِعْتُ
مَالِكاً
يَقُولُ :
فِيمَا
يُصِيبُ
الْعَدُوُّ
مِنْ
أَمْوَالِ
الْمُسْلِمِينَ
: إِنَّهُ
إِنْ
أُدْرِكَ
قَبْلَ أَنْ تَقَعَ
فِيهِ
الْمَقَاسِمُ
فَهُوَ رَدٌّ
عَلَى
أَهْلِهِ،
وَأَمَّا مَا
وَقَعَتْ فِيهِ
الْمَقَاسِمُ
فَلاَ
يُرَدُّ
عَلَى أَحَدٍ.
îmam Malik'ten:
Müslümanların mallarından düşman eline geçenler şayet tekrar müslümanların
eline geçer ve taksim edilmeden önce sahibi belli olursa sahibine iade edilir.
Şayet ganimetlerin bölüşülmesinden sonra bu mallardan daha önce müslümanlara
ait olanlar belli olursa sahibine iade edilmez.
وَسُئِلَ
مَالِكٌ عَنْ
رَجُلٍ حَازَ
الْمُشْرِكُونَ
غُلاَمَهُ،
ثُمَّ
غَنِمَهُ الْمُسْلِمُونَ
قَالَ
مَالِكٌ :
صَاحِبُهُ
أَوْلَى
بِهِ،
بِغَيْرِ
ثَمَنٍ،
وَلاَ
قِيمَةٍ، وَلاَ
غُرْمٍ، مَا
لَمْ
تُصِبْهُ
الْمَقَاسِمُ،
فَإِنْ
وَقَعَتْ
فِيهِ
الْمَقَاسِمُ
فَإِنِّي
أَرَى أَنْ
يَكُونَ
الْغُلاَمُ
لِسَيِّدِهِ
بِالثَّمَنِ
إِنْ شَاءَ.
«Bir müslümanın
kölesi müşriklerin eline düşse ve bilahare müslümanlar bu köleyi ganimet olarak
müşriklerden geri alsalar ne olur?» sorusuna tmam Malik şu cevabı verdi:
Ganimetler bölüşülmeden önce kölenin durumu belli olursa ilk sahibi hiç bir şey
ödemeden, köleye tekrar sahip olmak için hiçbir şekilde borca girmeden almaya
(jiaha çok layıktır. Eğer ganimetler bölüşüldükten sonra kölenin ilk sahibi
belli olursa, isterse para karşılığında köleyi ilk sahibi alabilir.
قَالَ
مَالِكٌ فِي
أُمِّ وَلَدِ
رَجُلٍ مِنَ
الْمُسْلِمِينَ
حَازَهَا
الْمُشْرِكُونَ،
ثُمَّ غَنِمَهَا
الْمُسْلِمُونَ،
فَقُسِمَتْ
فِي الْمَقَاسِمِ،
ثُمَّ
عَرَفَهَا
سَيِّدُهَا
بَعْدَ
الْقَسْمِ :
إِنَّهَا لاَ
تُسْتَرَقُّ
وَأَرَى أَنْ
يَفْتَدِيَهَا
الإِمَامُ
لِسَيِّدِهَا،
فَإِنْ لَمْ
يَفْعَلْ فَعَلَى
سَيِّدِهَا
أَنْ
يَفْتَدِيَهَا
وَلاَ
يَدَعَهَا،
وَلاَ أَرَى
لِلَّذِي
صَارَتْ لَهُ
أَنْ
يَسْتَرِقَّهَا،
وَلاَ
يَسْتَحِلَّ
فَرْجَهَا،
وَإِنَّمَا
هِيَ
بِمَنْزِلَةِ
الْحُرَّةِ, لأَنَّ
سَيِّدَهَا
يُكَلَّفُ
أَنْ يَفْتَدِيَهَا
إِذَا
جَرَحَتْ،
فَهَذَا
بِمَنْزِلَةِ
ذَلِكَ،
فَلَيْسَ
لَهُ أَنْ
يُسَلِّمَ
أُمَّ
وَلَدِهِ تُسْتَرَقُّ
وَيُسْتَحَلُّ
فَرْجُهَا.
îmam Malik'ten:
Müslümanlardan bir adamın çocuk sahibi bir cariyesi (ümmü veledi) düşmanların
eline düşse, sonradan tekrar bu kadını müslümanlar ganimet olarak düşmandan
alsalar; ganimetler taksim edilirken kadın bir başka müslümanın hissesine
düşse, bu sırada kadının sahibi kadını tanışa, bu durumda o kadını cariye
yapmak imkansızdır. Bu benim görüşüme göre, kumandan bu kadını hissesine düşen
kimseye verecekse, ilk sahibine fidyesini ödemesi lazımdır. Eğer ödemezse, ilk
sahibinin kadının fidyesini ödeyerek onu başkasında bırakmaması gerekir. Yine
benim kanaatime göre, kadının sahibinin ona köle yapması ve onunla cinsi
münasebette bulunması doğru değildir. Çünkü kadın hür kadın durumundadır, efendisi
fidyesini ödemekle mükelleftir.
وَسُئِلَ
مَالِكٌ عَنِ
الرَّجُلِ
يَخْرُجُ
إِلَى أَرْضِ
الْعَدُوِّ
فِي
الْمُفَادَاةِ،
أَوْ فِي
التِّجَارَةِ،
فَيَشْتَرِيَ
الْحُرَّ
أَوِ
الْعَبْدَ،
أَوْ
يُوهَبَانِ
لَهُ. فَقَالَ
: أَمَّا
الْحُرُّ
فَإِنَّ مَا
اشْتَرَاهُ بِهِ
دَيْنٌ
عَلَيْهِ
وَلاَ
يُسْتَرَقُّ،
وَإِنْ كَانَ
وُهِبَ لَهُ
فَهُوَ حُرُّ
وَلَيْسَ
عَلَيْهِ
شَيْءٌ،
إِلاَّ أَنْ
يَكُونَ
الرَّجُلُ
أَعْطَى
فِيهِ
شَيْئاً
مُكَافَأَةً،
فَهُوَ
دَيْنٌ عَلَى
الْحُرِّ، بِمَنْزِلَةِ
مَا
اشْتُرِيَ
بِهِ,
وَأَمَّا
الْعَبْدُ،
فَإِنَّ
سَيِّدَهُ
الأَوَّلَ
مُخَيَّرٌ
فِيهِ، إِنْ
شَاءَ أَنْ
يَأْخُذَهُ
وَيَدْفَعَ
إِلَى
الَّذِي
اشْتَرَاهُ
ثَمَنَهُ
فَذَلِكَ
لَهُ، وَإِنْ
أَحَبَّ أَنْ
يُسْلِمَهُ
أَسْلَمَهُ،
وَإِنْ كَانَ
وُهِبَ لَهُ
فَسَيِّدُهُ
الأَوَّلُ
أَحَقُّ
بِهِ، وَلاَ
شَيْءَ
عَلَيْهِ إِلاَّ
أَنْ يَكُونَ
الرَّجُلُ
أَعْطَى فِيهِ
شَيْئاً
مُكَافَأَةً،
فَيَكُونُ
مَا أَعْطَى
فِيهِ
غُرْماً
عَلَى
سَيِّدِهِ
إِنْ أَحَبَّ
أَنْ
يَفْتَدِيَهُ.
îmam Malik'e,
düşman ülkesine elçi olarak veya ticaret maksadiyle giden bir adamın, oradan
hür veya köle satın alması veyahut da kendisine bunlardan birinin hediye
edilmesi halinde durumunun ne olacağı soruldu. O şu cevabı verdi: Eğer satın
aldığı kimse hür biri ise, satın alan onu köle yapamaz. Ancak kendisini satın
alan adama borcunu ödemek zorundadır. Şayet kendisine bu para hibe edilmişse o
hürdür ve borcu yoktur. Ancak adam satın aldığı hür kişiye mükafat olarak bir
şeyler vermişse o -hür kişi tıpkı karşılığı olan para gibi borçlu olur.
Satın alınan köle
ise ilk sahibi kölesinin bedelini satın alana ödeyip ödememekte serbesttir.
İsterse köleyi alır, satın alana parasını öder. Köle kendisinin olur. Ona vermek
isterse verir.
Şayet köle
kendisine hibe edilmişse ilk sahibi köleyi almaya j\daha çok layıktır. Ayrıca
bir şey ödemesi de gerekmez. Yalnız T kendisine köle hihe edilen köleye mükafat
olarak bir şey ödemişse ve ilk sahibi de köleyi geri almak isterse hibe edilen
adama ödemiş olduğunu borçlanır.