DEVAM:
8. Alacakların Zekatı
وَحَدَّثَنِي
عَنْ
مَالِكٍ،
عَنْ يَزِيدَ بْنِ
خُصَيْفَةَ،
أَنَّهُ
سَأَلَ
سُلَيْمَانَ
بْنَ يَسَارٍ،
عَنْ رَجُلٍ
لَهُ مَالٌ،
وَعَلَيْهِ
دَيْنٌ
مِثْلُهُ،
أَعَلَيْهِ
زَكَاةٌ ؟ فَقَالَ
: لاَ.
Yezid b. Husayfe
der ki: Süleyman b. Yesar'a:
«Bir malı olan
fakat o malı kadar da borcu olan bir kimseye zekat düşer mi?» diye sordum.
«Hayır!» cevabını
verdi.
قَالَ
مَالِكٌ :
الأَمْرُ
الَّذِي لاَ
اخْتِلاَفَ
فِيهِ
عِنْدَنَا
فِي
الدَّيْنِ :
أَنَّ
صَاحِبَهُ
لاَ
يُزَكِّيهِ
حَتَّى
يَقْبِضَهُ،
وَإِنْ
أَقَامَ
عِنْدَ الَّذِي
هُوَ
عَلَيْهِ
سِنِينَ
ذَوَاتِ عَدَدٍ،
ثُمَّ
قَبَضَهُ
صَاحِبُهُ
لَمْ تَجِبْ
عَلَيْهِ
إِلاَّ
زَكَاةٌ
وَاحِدَةٌ،
فَإِنْ
قَبَضَ
مِنْهُ
شَيْئاً، لاَ
تَجِبُ فِيهِ
الزَّكَاةُ،
فَإِنَّهُ
إِنْ كَانَ
لَهُ مَالٌ
سِوَى الَّذِي
قُبِضَ
تَجِبُ فِيهِ
الزَّكَاةُ،
فَإِنَّهُ
يُزَكَّي
مَعَ مَا
قَبَضَ مِنْ
دَيْنِهِ
ذَلِكَ.
قَالَ
: وَإِنْ لَمْ
يَكُنْ لَهُ
نَاضٌّ غَيْرُ
الَّذِي
اقْتَضَى
مِنْ
دَيْنِهِ،
وَكَانَ
الَّذِي
اقْتَضَى
مِنْ
دَيْنِهِ لاَ
تَجِبُ فِيهِ
الزَّكَاةُ،
فَلاَ
زَكَاةَ عَلَيْهِ
فِيهِ،
وَلَكِنْ
لِيَحْفَظْ
عَدَدَ مَا
اقْتَضَى،
فَإِنِ
اقْتَضَى
بَعْدَ ذَلِكَ
مَا تَتِمُّ
بِهِ
الزَّكَاةُ،
مَعَ مَا
قَبَضَ
قَبْلَ
ذَلِكَ،
فَعَلَيْهِ
فِيهِ
الزَّكَاةُ(
قَالَ
فَإِنْ كَانَ
قَدِ
اسْتَهْلَكَ
مَا اقْتَضَى
أَوَّلاً،
أَوْ لَمْ
يَسْتَهْلِكْهُ،
فَالزَّكَاةُ
وَاجِبَةٌ
عَلَيْهِ
مَعَ مَا
اقْتَضَى
مِنْ
دَيْنِهِ،
فَإِذَ
بَلَغَ مَا
اقْتَضَى
عِشْرِينَ
دِينَاراً
عَيْنا، أَوْ
مِئَتَىْ
دِرْهَمٍ،
فَعَلَيْهِ
فِيهِ
الزَّكَاةُ،
ثُمَّ مَا
اقْتَضَى
بَعْدَ
ذَلِكَ مِنْ
قَلِيلٍ أَوْ
كَثِيرٍ،
فَعَلَيْهِ الزَّكَاةُ
بِحَسَبِ
ذَلِكَ.
قَالَ
مَالِكٌ :
وَالدَّلِيلُ
عَلَى أنَّ الدَّيْنِ
يَغِيبُ
أَعْوَاماً،
ثُمَّ يُقْتَضَى
فَلاَ
يَكُونُ
فِيهِ إِلاَّ
زَكَاةٌ وَاحِدَةٌ،
أَنَّ
الْعُرُوضَ
تَكُونُ عِنْدَ
الرَّجُلِ
لِلتِّجَارَةِ
أَعْوَاماً، ثُمَّ
يَبِيعُهَا
فَلَيْسَ، عَلَيْهِ
فِي
أَثْمَانِهَا
إِلاَّ
زَكَاةٌ وَاحِدَةٌ،
وَذَلِكَ
أَنَّهُ
لَيْسَ عَلَى
صَاحِبِ
الدَّيْنِ
أَوِ
الْعُرُوضِ،
أَنْ
يُخْرِجَ
زَكَاةَ
ذَلِكَ
الدَّيْنِ
أَوِ الْعُرُوضِ
مِنْ مَالٍ
سِوَاهُ،
وَإِنَّمَا
يُخْرِجُ
زَكَاةَ
كُلِّ شَيْءٍ
مِنْه، وَلاَ
يُخْرِجُ الزَّكَاةَ
مِنْ شَيْءٍ
عَنْ شَيْءٍ
غَيْرِهِ.
Alacağın zekatı
konusunda İmam Malik şöyle der: Biz Medine'liler arasında ittifakla kabul
edildiğine göre, alacaklı, malı eline geçtikten sonra zekatını verir. Eğer
borçlu, senelerce bunu vermez de bilahare verirse, alacaklı malını alır almaz
tek bir senelik zekat verir. Şayet aldığı nisaba ulaşmayacak kadar az bir şeyse
zekat düşmez. Alacaklının aldığından başka kendi malı da varsa ve borçlusundan
aldığı ile kendi malı nisaba ulaşıyorsa o zaman zekatını verir.
îmam Malik'den:
Borçludan aldığından başka matı yoksa, bu da nisaba ulaşmamışsa zekat vermez.
Ancak borçlusundan peyderpey aldıklarının miktarını tesbit eder, aldıklarının
toplamı nisabı bulunca zekatını verir.
îmam Malik der
ki: Alacaklı borçludan aldığını harcasın harcamasın aldıkları toplamı yirmi
dinar (85 gr.)altın veya iki yüz dirhem (595 gr.)gümüş bedeline ulaşırsa
zekatını vermesi icap eder. Bundan sonra aldıkları az olsun çok olsun hesap
ederek zekatını vermesi gerekir.
îmam Malik'den:
Başkasında alacak olarak duran bir malın seneler sonra alınmasıyla sadece bir
senelik zekatının verilmesine şöyle bir delil getirebiliriz:
Bir adamın
yanındaki bir eşya ticaret için senelerce beklese ve sonunda da satılsa, satış
üzerinden sadece bir yıllık zekatı verilir. Borçlu olan veya eşyası olan bir
kimse bu borcunun ve eşyasının zekatını başka bir malıyla ödeyemez, her şeyin
zekatı kendisinden ödenir, bir şeyin zekatı başka bir şeyle ödenmez.
قَالَ
مَالِكٌ :
الأَمْرُ
عِنْدَنَا
فِي الرَّجُلِ
يَكُونُ
عَلَيْهِ
دَيْنٌ،
وَعِنْدَهُ
مِنَ
الْعُرُوضِ
مَا فِيهِ
وَفَاءٌ، لِمَا
عَلَيْهِ
مِنَ
الدَّيْنِ،
وَيَكُونُ عِنْدَهُ
مِنَ
النَّاضِّ
سِوَى
ذَلِكَ، مَا تَجِبُ
فِيهِ
الزَّكَاةُ،
فَإِنَّهُ
يُزَكِّي مَا
بِيَدِهِ
مِنْ نَاضٍّ
تَجِبُ فِيهِ
الزَّكَاةُ،
وَإِنْ لَمْ
يَكُنْ
عِنْدَهُ مِنَ
الْعُرُوضِ
وَالنَّقْدِ
إِلاَّ
وَفَاءُ
دَيْنِهِ،
فَلاَ
زَكَاةَ
عَلَيْهِ،
حَتَّى
يَكُونَ
عِنْدَهُ
مِنَ
النَّاضِّ
فَضْلٌ عَنْ
دَيْنِهِ،
مَا تَجِبُ
فِيهِ
الزَّكَاةُ، فَعَلَيْهِ
أَنْ
يُزَكِّيَهُ(
îmam Malik'ten:
Biz Medine'liler arasındaki uygulamaya göre borçlu olan bir adamın bunu
karşılayacak eşyası ve yine bunun dışında nisaba ulaşmış nakit parası varsa,
elindeki nakit paranın zekatını verir. Şayet elindeki eşya ve mevcut nakit
parası sadece borcunu karşılamaya yeterse, o zaman zekat Ödemez. Ne zaman ki
nakit parası borcunu ödedikten sonra, kalan nisaba ulaşırsa o zaman onun
zekatını vermesi gerekir.