DEVAM: 123-124.
Kölelerin Hakları
حَدَّثَنَا
مُسَدَّدٌ
حَدَّثَنَا
فُضَيْلُ
بْنُ عِيَاضٍ
عَنْ
حُصَيْنٍ
عَنْ هِلَالِ
بْنِ يَسَافٍ
قَالَ كُنَّا
نُزُولًا فِي
دَارِ
سُوَيْدِ
بْنِ
مُقَرِّنٍ
وَفِينَا شَيْخٌ
فِيهِ
حِدَّةٌ
وَمَعَهُ
جَارِيَةٌ
لَهُ فَلَطَمَ
وَجْهَهَا
فَمَا
رَأَيْتُ
سُوَيْدًا أَشَدَّ
غَضَبًا
مِنْهُ ذَاكَ
الْيَوْمَ
قَالَ عَجَزَ
عَلَيْكَ
إِلَّا حُرُّ
وَجْهِهَا
لَقَدْ
رَأَيْتُنَا
سَابِعَ
سَبْعَةٍ مِنْ
وَلَدِ
مُقَرِّنٍ
وَمَا لَنَا
إِلَّا خَادِمٌ
فَلَطَمَ أَصْغَرُنَا
وَجْهَهَا
فَأَمَرَنَا
النَّبِيُّ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
بِعِتْقِهَا
Hilal b. Yesafdan
demiştir ki: Biz Süveyd b. Mukarrin'in evine inmiştik. İçimizde öfkeli bir
ihtiyar vardı, yanında da cariyesi vardı. (Derken ihtiyar cariyesinin) yüzüne
bir tokat vurdu. Süveyd'i o günkünden daha gazablı görmemiştim. (Süveyd bu
kızgınlığıyla ihtiyara) şöyle dedi: Sen, tokatlamak için bula bula onun
korunmuş olan yüzünü mü buldun? Vallahi ben bizi(m herbirimizi) Mukarrin
oğullarından yedi kardeşin yedincisi olarak gördüm de bizim sadece bir tane de
cariyemiz vardı. En küçüğümüz onun yüzüne bir tokat vurdu da (ceza olarak) Nebi
(s.a.v.) bize (onun) azad edilmesini emretti.
İzah:
Müslim, eyman
İmam Nevevî metinde
geçen "aceza aleyke illa hiirrü vechihâ" cümlesine "yüz
kısmından başka vuracak bir yer bulamadın mı?" manasını vermiştir.
"Hurr" kelimesi
"yüzey"
anlamına gelir. Yani "yüz düzlemi, yüz kısmı" demektir. Çünkü
"hurr" diye birşeyin en faziletlisine ve en yükseğine denir. İnsan
vücudu için bu yüzdür.
Hurr kelimesinin burada
korunmuş ve masum anlamında kullanılmış olması da mümkündür. Nitekim biz de
tercümeyi buna göre yaptık. Her iki manaya göre de bu cümle ile "Biriniz
kardeşiyle dövüştüğü zaman yüzüne vurmaktan sakınsın."[Buhari, ıtk; Müslim,
birr; Ebu Davud, hudud] mealindeki yüze tokat vurmayı yasaklayan hadis-i
şerife işaret edilmek istenmiştir.
Mevzumuzu teşkil eden
bu hadis-i şerif, köleye karşı işlenen bir suçun keffâretinin onu azad etmek
olduğuna delâlet etmektedir. Nitekim (5168) numaralı hadis-i şerif de bunu
ifade etmektedir.
Metinde geçen "ben
bizi yedi kardeş olarak gördüm bizim bir tane de hizmetçimiz vardı"
sözüyle "Biz yedi kardeştik. Bu yedi kardeşin sadece bir tane hizmetçisi
vardı. Ona çok ihtiyacımız vardı. Böyleyken, ona küçük kardeşimiz tokat
vurduğu için Hz. Nebi ceza olarak onu azad etmemizi emretti" denilmek
istenmiştir.
Burada "madem ona
tokatı vuran en küçük kardeşleriydi de Hz. Peygamber sadece tokadı vuranı cezalandırmakla
kalmayıp niçin kölenin tümüyle azad edilmesini isteyerek hepsini
cezalandırdı?" diye bir soru yöneltilebilir. Bu soruya birkaç şekilde
cevap verilebilir:
1. Köleyi döven
kimsenin öteki kardeşleri de onun köleyi dövmesini tasvib etmek suretiyle, onun
dövmesine yardımcı oldukları için, Hz. Peygamber böyle emretmiş olabilir.
2. Aslında, Hz. Nebi,
sadece köleyi döven kimsenin köle üzerindeki payının azad edilmesini emretmek
istediği halde, köle bolünemediği için kölenin tümünün azadım istemek durumunda
kalmış olabilir. Belki de sonunda, diğer hisse sahipleri hisselerini köleyi
döven kardeşlerine bağışlamışlardır. Yahut da ondan hisselerinin bedelini
almışlardır. Ancak Bezlü'l-Mechud yazarının açıklamasına göre sözü geçen yedi
kardeş Hz. Nebi o gün kendilerine bu köleyi azad etmelerini emredince kendisine
bu köleye çok ihtiyaçları olduğunu arz etmişlerler, bunun üzerine Hz. Nebi de
zenginleşinceye kadar onu ellerinde tutmalarına izin verip zenginleşince azad
etmelerini emretmiştir. Nitekim bir numara sonra gelen hadis-i şerif de bunu
ifade etmektedir.