DEVAM: 119-120. Anne
Ve Babaya İyilik Ve İtaat
حَدَّثَنَا
مُسَدَّدٌ
حَدَّثَنَا
يَحْيَى عَنْ
ابْنِ أَبِي
ذِئْبٍ قَالَ
حَدَّثَنِي
خَالِي
الْحَارِثُ
عَنْ
حَمْزَةَ
بْنِ عَبْدِ
اللَّهِ بْنِ
عُمَرَ عَنْ
أَبِيهِ قَالَ
كَانَتْ
تَحْتِي
امْرَأَةٌ
وَكُنْتُ
أُحِبُّهَا وَكَانَ
عُمَرُ
يَكْرَهُهَا
فَقَالَ لِي طَلِّقْهَا
فَأَبَيْتُ
فَأَتَى
عُمَرُ النَّبِيَّ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
فَذَكَرَ
ذَلِكَ لَهُ
فَقَالَ
النَّبِيُّ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
طَلِّقْهَا
(Hamza
b. Abdullah b. Ömer'in) babasından demiştir ki: Nikâhımın altında bir kadın
vardı. Kendisini seviyordum. (Babam) Ömer ise ondan hoşlanmıyordu. Bana: Onu
boşa dedi. Ben kabul etmedim. Bunun üzerine Ömer, Peygamber (s.a.v.)'e varıp
bunu kendisine anlattı. Nebi (s.a.v.)'de (bana): Onu boşa, diye emretti.
İzah:
Ebu Davud. talak;
Tirmizî talak; İbn Mâce, talak; Ahmed b. Hanbel, IV, 33, 211.
Tuhfe yazarı bu hadisin
şerhinde şöyle diyor: "Baba oğluna karısını boşamasını emrettiği zaman
oğlun babasının emrine itaatla, karısını sevmesi, onu nikah altında tutması
için bir mazeret değildir. Bu hususta anne de baba hükmündedir. Çünkü annenin
hakkının babanın hakkından fazla olduğu sahih hadislerle sabittir."
Ebu'd Derdâ'nm hadisini
Tirmizî,, İbn Hibban, Hâkim ve Ebu Davud-i Tayalisî de rivayet etmişlerdir.
Hâkim bunun sahih olduğunu da söylemiştir. Zehebi de desteklemiştir.
Tirmizî'deki hadis meâlen şöyledir:
"Bir adam
Ebu'd-Derda (r.anhüma)'ya giderek: Benim bir karım vardır. Annem onu boşamamı
emrediyor, dedi. Bunun üzerine Ebu'd Derda: şu cevabı verdi:
Ben Rasûlullah
(s.a.v.)'den işittim, şöyle dedi:
Baba cennet kapılarının
en hayırlısından girmeye vesile)dir. Artık dilersen bu kapıyı zayi et veya
hıfzet."
Tirmizî'nin şârihi
Tuhfe yazarı bu hadisin izahı bölümünde şöyle der: "Kadı Iyaz bu hadisin
açıklaması hakkında şöyle demiştir. Yani Cennete girmeye ve en yüce makamlarına
erişmeye vesile olan en iyi hayır, babaya itaat ve hukukuna riayet etmektir.
Kadı Iyaz'dan başka
bazı âlimler ise; cennetin müteaddid kapıları bulunur, en iyi ve en üstünü
ortadaki kapıdır. Bu kapıdan girmeyi sağlayan şey babanın hukukuna riayettir,
demişlerdir. Hadisteki baba tâbiri umumî olup anneye de şümullüdür. Çünkü bu
kelime vâlid diye geçer, vâlid doğurucu demektir. Baba çocuğun doğmasına vesile
olduğu gibi, anne de vesiledir. Bir de şu var, annenin hukuku babanın
hukukundan daha önemlidir.
İbn Atiyye, baba ve
anneye itaat için şu umumi hükmü ve prensibi söylemiştir: Mubah işleri yapmak
veya yapmamak hususunda baba ve annenin emrine uymak vacibdir. Mendup ve
farz-ı kiayelerde onlara itaat müs-lehabtir. Evlâd iki vâcib arasında kaldığı
zaman yine baba ve anuesinin arzusu olan yönü tercih edecektir. Meselâ, anne
hastadır. Oğlunun onun yanında durup bakımı ile meşgul olmasını ister. Adam
orada durursa cemaatle namaz kılmayı kaçıracak veya namazı vaktinin son
zamanına tehir edecek, anasının arzusuna uymasa cemaate yetişecek veya namazını
ilk vaktinde eda edecektir. Bu durumda annenin yanında kalmayı tercih etmek
gerekir. Fakat annenin emrini ve arzusunu yerine getirmek bir farzın terkine
sebebiyet verirse ona itaat yoktur. Mesela annesinin bakımı ile meşgul olduğu
takdirde farz namazı kazaya bırakmak mecburiyeti doğacaksa, bu durumda Önce
farz namazı kılacak ve bunu tercih edecektir.
Baba Veya Annenin Emri
Üzerine Evlad Karısını Boşamaya Mecbur Mu?
Bu babdaki hadisler
evladın kayıtsız ve şartsız bu emre uymak mecburiyetinde olduğuna delalet
etmezler. Şöyle ki; İbn Ömer (r.a.) sevdiği karısını babasının emri üzerine
Resul-i Ekrem (s.a.v.)'in emri ile boşamış ise de bu olaydan umumî bir hüküm
çıkarılamaz. Çünkü Ömer (r.a.) gibi bir baba kendi gelininden hoşlanmamış ve
oğlunun onu boşamasını istemiş ise, muhakkak bu istek Allah yolunda.,bir
istekdir. Dünya ile ilgili bir istek değildir. Nitekim et-Tac el-Cami H'I-Usul
adlı hadis kitabının V. cildinin başında bulunan "birrin nevileri"
babında rivayet olunan bu hadisin haşiyesinde; "Ömer (r.a.)'in
hoşlanmaması üzerine oğlu Abdullah'ın karısını boşaması için, Nebi (s.a.v.)'in
emir vermesi hükmü, Hz. Ömer ve onun gibi zatlara mahsus bir hükümdür. Çünkü
Ömer'in hoşlanmaması muhakkak Allah içindir ve din açısından hoşlanmamayı
gerektiren bir nedene dayanır. Bunun içindir ki, Nebi (s.a.v.) Abdullah'a
kadını boşamayı emretmiştir. Böyle bir özel durum olmadıktan sonra kadını boşama
hususunda erkek kimseye itaat etmekle mükellef değildir. Ancak boşamayı
gerektiren meşru bir sebeb varsa, bu ayrı bir meseledir. Bilindiği gibi
"boşama, Allah katında en çirkin helâldir" mealinde sahih hadis vardır" denilmiştir.
îbn Hacer Heytemi de
ez-Zevâcir kitabının "baba ve anneye itaat" babında, bu babdan önceki
babda, baba ve anneye itaatsizliğin ölçüsü hakkında geniş bilgi vermiştir.
Orada ezcümle ve özetle şöyle der: "Baba ve anneye ukuk diye ifade edilen
asilik ve itaatsizlik, onlara örf ve adette basit sayılmayacak derecede eziyet
etmek ve incitmektir. Eziyet ve incitme konusunda muteber olan şey baba ve
annenin durumudur. Yani baba ve anne bir şeyden inciniyorsa, evlâd bundan
sakınmalıdır. Lâkin baba ve annenin ikisinin veya birisinin aklı noksan olduğu
ve iyi ile kötüyü seçemediği için evlâdına bir şey emreder veya menederse, buna
muhalefet etmek de Örf ve adette asilik itaatsizlik sayılmazsa, evlad bu
durumda muhalefet edebilir ve bu muhalefetten dolayı fasık sayılmaz. Çünkü mazurdur.
Mesela adam, karısını seviyor ve ondan ayrılmak istemiyor, babası veya annesi
yahut ikisi de onun karısını boşamasını istiyorlar. Bu istek kadının
diyanetinin noksanlığından bile ileri gelse adam baba ve annesinin isteğine
uymaya mecbur değildir. Ebu Derdâ'nm hadisinden bu hüküm çıkarılır."
Yazar "baba cennet
kapılarının en hayırlısından girmeye vesiledir artık dilersen baba ve annenin
hukukunu iyice koru veya iyice korumayı terk et"[İbn Mâce, talak]
mealindeki hadisi kast ediyor,
"Çünkü Ebu'd-Derda
(r.a.) soru sahibini serbest bırakıyor. Ama babanın emrine uyulup boşamanın
daha iyi olduğuna işaret ediyor. İbn Ömer (r.a.) hadisi de böyle
yorumlanır."
(Yazar 5138 numaralı
Ebû Davud hadisini kasd ediyor) "Baba ve annenin diğer emir ve yasaklan da
böyledir. Yani sırf akıllarının noksanlığı ve meseleyi kavrayamama medeni ile
verecekleri emir veya yasak, akıllı adamlara arz edildiği zaman bu noktada baba
ve anneye itaat etmemeyi eziyet ve incitmek saymazlarsa, evlât o işte
muhalefet edilebilir."
Şu halde, baba ve
annenin evlâdına kanlarını boşamaları için verecekleri emre uyma zorunluluğu
yoktur ve bu emri yerine getirmemekle evlâd, haram bir iş yapmış sayılmaz.