بَاب
فِي بِرِّ
الْوَالِدَيْنِ
119-120. Anne Ve
Babaya İyilik Ve İtaat
حَدَّثَنَا
مُحَمَّدُ
بْنُ كَثِيرٍ
أَخْبَرَنَا
سُفْيَانُ
قَالَ
حَدَّثَنِي
سُهَيْلُ
بْنُ أَبِي
صَالِحٍ عَنْ
أَبِيهِ عَنْ
أَبِي
هُرَيْرَةَ
قَالَ قَالَ
رَسُولُ
اللَّهِ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
لَا يَجْزِي
وَلَدٌ
وَالِدَهُ
إِلَّا أَنْ
يَجِدَهُ
مَمْلُوكًا
فَيَشْتَرِيَهُ
فَيُعْتِقَهُ
Ebû Hureyre r.a.'den
(rivayet edildiğine göre) Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Hiçbir
çocuk babasının hakkını ödeyemez. Ancak onu köle olarak bulup da satın alıp
azad etmesi müstesna."
İzah:
Anne ve babayla ilgili
hadis-i şerifleri ve âyet-i kerimeleri
gözden geçirecek olursak genellikle "birr ve ihsan" lafızlarının
kullanılmış olduğunu görürüz. Bu sebeple lügat ve tefsirlerden bu kelimelerin
anlam ve kullanılış şekillerini tesbit edersek anneye ve babaya yapılması
gereken iyiliğin nasıl olması gerektiğini anlamış oluruz.
Birr: İslamın emir ve
tavsiye ettiği herşey, manasmdadır ki, karşıdakini razı eden bütün fiilleri
içine alır. Ayrıca Ukûkun (hakka riayetsizlik ve saygısızlığın zıddı olarak da
tarif edilmiştir. Yani hakka riayet etmek ve saygı duymak demektir. Rasûlullah
(s.a.v.)'ın "Birr, güzel ahlaktır"[Müslim, birr] mealindeki hadisinin
şerhinde ulemanın açıkladığı gibi "birr" sıla (akrabayı ziyaret
etmek), lütuf, iyilik, güzel geçinmek ve taat manalarına gelir ki, hadisteki
"ahlâk güzelliğidir" şeklindeki tarif bu manaların hepsini içine
almaktadır.
İhsan ise, in'âm,
ihlâs, sözde, fiilde güzellik manalarına gelir. Şu halde birr ve ihsan
isteyerek ve samimiyetle iyilik etmek ve haklara riayet edip saygı göstermek
anlamlarına gelmektedir. Anne ve baba kişiye Al-lah'dan sonra en çok iyiliği
olan kimseler olarak evlât üzerinde pek çok haklara sahiptirler. Bu hakların
ayniyle ödenmesi ise imkân dahilinde değildir.
Nitekim mevzumuzu
teşkil eden hadis-i şerif de buna delâlet etmektedir. Şöyle ki; mevzumuzu
teşkil eden hadis-i şerifte babanın hakkının onu ancak köle olarak bulup sonra
onu satın alıp sonra da azad etmekle ödenmiş olacağı ifade buyurulmaktadır.
Oysa Hattâbi'nin de ifâde ettiği gibi bir kimsenin köle olan babasını satın
almasıyla babası hürriyetine kavuşmuş olur. Dolayısıyla onu ayrıca azad etmek
fırsat ve sevabını elde edemez. Öyleyse bir kimse, hiçbir zaman köle olarak
bulacağı babasını hem satın alma hem de onu azat etme fırsatı bulamayacağından
babasının hakkını ödeyebilmesi için ona yapması gereken iyilikleri yapma
imkânını, hiçbir zaman bulamayacaktır.
Başka bir hadis-i
şerifte de bunun imkânsızlığı şöyle ifâde edilmektedir:
"Bir adam annesini
sırtına almış, Kabe'yi tavaf ettiriyordu. O esnada Rasûlullah (s.a.v.)'i gördü
ve:
Nasıl annemin hakkını
ödeyebildim mi? diye sordu. Hz. Nebi de:
Hayır, seni karnında
taşırken bir nefes alma anındaki zahmetinin dahi hakkını ödeyemedin, buyurdu.
[Buhârî, el-Edebu'l-Müfred Tercemesi, A. Fikri Yavuz, 1, 15.]
Bu hadis-i şerifler,
gösteriyor ki anne ve babanın haklan ödenemeyecek kadar büyüktür; ne kadar çalışırsa
çalışsın, ödenmesi imkânsızdır. Bu nedenle bir kimse ancak onlarla hüsnü
muaşerette bulunmak suretiyle gönüllerini razı eder ve bu yolla Allah'ın
rızasını kazınırsa, o zaman anne ve babasının hakkını ödemiş.olabilir. Aksi
halde onların haklan ödenebilecek cinsten olmadığı için onları razı etmenin
dışındaki bir gayret fayda vermez.
Anne ve babayı razı
etmenin yollarına gelince; bunu da yüce Allah Kur'an-ı Kerim'inde bizlere şöyle
açıklamaktadır: "Eğer onlardan birisi veya ikisi birden ihtiyarlılıklannda
senin yanında olurlarsa onlara "Öf deme, azarlama da... güzel söz söyle
merhametten dolayı tevazu kanatlarını ger ve: Ya Rabbi onlar küçükken beni
nasıl büyütüp beslemişlerse sen de onlara öyle merhamet et, de"[İsra
23-24]
Binaenaleyh anne ve babadan
biri çocuklarına mubah veya adabdan olan işin yapılmasını enir ederlerse bu
emre itaat edip onu yerine getirmeleri üzerlerine farz olur.[Kurtubî, el-Cami,
X, 209.] Anne ve babanın emirleri itaatsizlik, Hz. Peygamber tardından;
"şirkten sonra en büyük günah" olarak nitelendirilmiştir. [Buhari,
istizan]
Ancak bu emir ve
yasaklar, İslamın koyduğu helâl ve haramlar doğrultusunda olmalıdır. Değilse
Şafiî âlimlerinden İzzüddin b. Selam'in dediği gibi, onların her emrine itaat
etmek yasakladıklarının da hepsini terk etmek gerekmez, ancak mubah olan
şeylerde, ebeveynin emrine itaat edilir. Dinen yasak olan konularda değil,
çünkü "masiyette itaat yoktur" kaisdesi, İslamın genel
prensiplerindendir.
Emredilenin haramlığı
şüpheli ise ona da itaat edilir mi, konusuna gelince, bu soruya Gazali
"haram ve helal olduğu kesin olmayan şüpheli şeylerde anne ve babaya itaat
lazımdır. Haramlığı kesin olarak biliniyorsa itaat gerekmez. Fakat, mubah ve
şüpheli şeylerde ise itaat vacibdir. Çünkü onlar buna layıktır" demiştir.