بَاب
فِي
الرَّجُلِ
يَنْتَمِي
إِلَى غَيْرِ
مَوَالِيهِ
109-110. Kişinin
Nesebini Kendi Velilerinden Başka Birine Nisbet Etmesi Hakkında (Gelen
Hadisler)
حَدَّثَنَا
النُّفَيْلِيُّ
حَدَّثَنَا زُهَيْرٌ
حَدَّثَنَا
عَاصِمٌ
الْأَحْوَلُ قَالَ
حَدَّثَنِي
أَبُو
عُثْمَانَ
قَالَ
حَدَّثَنِي
سَعْدُ بْنُ
مَالِكٍ
قَالَ
سَمِعَتْهُ
أُذُنَايَ وَوَعَاهُ
قَلْبِي مِنْ
مُحَمَّدٍ
صَلَّى اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
أَنَّهُ
قَالَ مَنْ
ادَّعَى
إِلَى غَيْرِ
أَبِيهِ
وَهُوَ يَعْلَمُ
أَنَّهُ
غَيْرُ
أَبِيهِ
فَالْجَنَّةُ
عَلَيْهِ حَرَامٌ
قَالَ
فَلَقِيتُ
أَبَا
بَكْرَةَ فَذَكَرْتُ
ذَلِكَ لَهُ
فَقَالَ
سَمِعَتْهُ أُذُنَايَ
وَوَعَاهُ
قَلْبِي مِنْ
مُحَمَّدٍ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
قَالَ
عَاصِمٌ
فَقُلْتُ يَا
أَبَا
عُثْمَانَ لَقَدْ
شَهِدَ
عِنْدَكَ
رَجُلَانِ
أَيُّمَا
رَجُلَيْنِ
فَقَالَ
أَمَّا
أَحَدُهُمَا
فَأَوَّلُ
مَنْ رَمَى
بِسَهْمٍ فِي
سَبِيلِ
اللَّهِ أَوْ
فِي الْإِسْلَامِ
يَعْنِي
سَعْدَ بْنَ
مَالِكٍ
وَالْآخَرُ
قَدِمَ مِنْ
الطَّائِفِ
فِي بِضْعَةٍ
وَعِشْرِينَ
رَجُلًا
عَلَى أَقْدَامِهِمْ
فَذَكَرَ
فَضْلًا
قَالَ
النُّفَيْلِيُّ
حَيْثُ حَدَّثَ
بِهَذَا
الْحَدِيثِ
وَاللَّهِ
إِنَّهُ
عِنْدِي
أَحْلَى مِنْ
الْعَسَلِ
يَعْنِي
قَوْلَهُ
حَدَّثَنَا
وَحَدَّثَنِي
قَالَ أَبُو
عَلِيٍّ
وَسَمِعْتُ
أَبَا دَاوُدَ
يَقُولُ
سَمِعْتُ
أَحْمَدَ
يَقُولُ لَيْسَ
لِحَدِيثِ
أَهْلِ
الْكُوفَةِ
نُورٌ قَالَ
وَمَا
رَأَيْتُ
مِثْلَ
أَهْلِ
الْبَصْرَةِ
كَانُوا
تَعَلَّمُوهُ
مِنْ
شُعْبَةَ
Ebu Osman dedi ki: Sa'd
b. Malik bana dedi ki: Muhammed (s.a.v.)'in "Her kim babası olmadığını
bildiği halde babasından başkasını (babam diye) iddia ederse ona cennet haram
olur." dediğini kulaklarım duydu, kalbim iyi belledi. (Ebu Osman sözlerine
devam ederek) dedi ki: (Bu hadisi Sa'd'den duyduktan) kısa bir süre sonra Ebu
Bekre ile karşılaştım ve hadisi kendisine okudum da (bana ayren Sa'd'in dediği
gibi): "Bunu Muhammed (s.a.v.)'den kulaklarım duydu, kalbim de iyice
belledi" dedi.
(Ravi)
Âsim dedi ki ben (Ebu Osman'a) Ey Ebu Osman! Senin yanında (bu hadisin
doğruluğuna dair) iki kişi şahidlik etmiştir. Bu iki adam kimdir? dedim de:
Birisi Allah yolunda -yahut İslam uğrunda- ilk ok atan kimsedir. Öbürü ise (Tai
kalesi kuşatıldığı zaman) Tai'den yaya olarak (Hz. Peygambere) gelip
(Müslümanların safına katılan) yirmi küsur kişiden biridir" dedi ve (Ebu
Bekre'yle ilgili bir takım) fazilet(ler)i anlattı.
İzah:
Buharî, meğazi. feraiz;
Müslim, iman; İbn Mace, hudud; Darimî, siyer; Buyü , feraiz; Ahmed b. Hanbel,
I, l69, 174, 170, V. 38, 46.
(Ebu Davud dedi ki;)
Ennüeylî de: "Bu hadisi (bana bizzat falan) haber verdi" sözünün
geçtiği yerlerde (hadisin kesinlikle ravisinin ağzından işitilerek alındığını
ifade eden) haddesenâ (bize bizzat kendisi haber verdi) ve haddesenî (bana
bizzat kendisi haber verdi) kelimelerini kast ederek "Allah'a yemin olsun
ki bu söz(ler) bana baldan daha tadıdır" derdi.
Ebû Ali dedi ki: Ben
Ebu Davud'u söyle derken işittim;
Ben Ahmed b, Hanbel'i
-Küfe'itlerin rivayeti açık değildir. (Bu hususta) Basralı'lar gibisini
görmedim. Onlar bu hadisi Şube'den rivayet ettiler, derken işittim.
Sa'd b. Malik cennetle
müjdelenen on kişiden biri Qİan Rz SaM b
Ebi VakkasMır.Hz. Ebu Bekre ise Taif kalesinin kuşatıldığı sırada yirmi küsur
arkadaşıyla beraber mtislümanlara katılan mücahidlerdendir.
Ebu Osman'ın bu hadisi
Ebu Bekre'ye sormasının sebebi şudur: "Hz. Ebu Süfyan cahiliyye döneminde
Ebu Bekre'nin annesiyle zina etmiş, sonra da Ziyâd dünyaya gelmişti. Daha sonra
Hz. Muaviye, Ziyad'ı Hz. Ebu Süfyan'm gayrimeşru oğlu olduğuna ve kendisinin de
kardeşi olduğuna ikna ederek, onun nesebini bu şekilde tescil ettirmiş ve
kendisini de vali tayin ederek, Hz. Ali'ye karşı onun desteğini sağlamıştı. Hz.
Aişe ise Ziyad'ın Ebu Süfyan'ın oğlu olmayıp Ebu Bekre'nin babasının oğlu olduğuna
kani idi. Ravi Ebu Osman, Ziyad'ın nesebinin Ebu Süfyan'a nisbet edilmesini Hz.
Ebu Bekre'nin de tasvip ettiğini zannediyordu ve fırsatını bulup bu işin Islami
olmadığını ifade eden, mevzumuzu teşkil eden bu hadisi ona hatırlatmak
istiyordu. İşte bu maksatla bu hadisi ona sordu ve Hz. Ebu Bekre'nin bu hadisi
bizzat Hz. Nebi'den duyduğunu ve kardeşi Ziyad'ın nesebini Ebu Süfyan'a nisbet
etmesini asla tasvip etmediğini bizzat kendi ağzından işitip öğrenmiş oldu.
Hz. Ahmed b. Hanbel,
"Küfe halkının rivayeti açık değildir" demekle onların rivayetlerinde
hadisleri senetlerindeki an'ane, ihbar, tahdis gibi incelikleri
belirtmediklerini söylemek istemiştir.
Ancak, burada şunu
belirtmek isteriz ki Hz. Ahmed b. Hanbel'in kast ettiği Kufe'lerden maksat
hanefi fakihleri ve hadisçileri değildir. Çünkü onların içinde Hz. ali ve Hz.
Abullah b. Mesud'un talebeleri ve arkadaşları vardır ki, onlar rivayetlerinde
rivayetin bütün incelik ve ayrıntılarını titizlikle belirtirler.
Mucmu'l-Buldân'da Hz.
Ali'den nakledilen bir hadis-i şerifte onların iman hazinesi İslamın hücceti
Allah'ın kılıcı ve mızrağı oldukları, Hz. Selman-i Farisî'nin de onlar
hakkında: "Onlar ehlü'llah'dır, Küfe İslâmın
kılıcıdır. Her Müslüman
onları takdir eder" dediği ifade edilmektedir. Fakat İmam Ahmed,
Kûfeliler için sarf ettiği bu sözle kendi zamanında yaşayan Kuelileri kast
etmiş olabilir.
el-Feth yazarının
beyanına göre İbn Battal bu hadis ile ilgili olarak şunları söylemiştir:
"Bu hadisten
maksat, bir kimsenin bile ble kendi öz nesebini bir tarafa bırakıp kendisinin
başka birinin oğlu olduğunu ve o kimsenin de kendi babası olduğunu iddia
etmesidir. Bu olay cahiliyye döneminde çok yaygındı ve hiç yadırganmazdı. Bir
kimse bu yolla başkasına ait bir çocuğu evlad edinirdi. O çocuk, bundan sonra
artık "Falancanın oğlu" diye çağırılmaya başlanırdı. Nihayet İslamın
gelmesiyle; "Evlâtlıkları babalarına nisbet ediniz. 8u, AEIah katında en
doğru olanıdır. Eğer babalarının kim olduğunu bilmezseniz bu takdirde onları
din kardeşleriniz ve dostlarınız olarak kabul ediniz."[Ahzâb 5] âyet-i
kerimesi inince bu çirkin uygulama yürürlükten kaldırıldı ve artık herkes
hakiki babasına nisbet edildi."
Mevzumuzu teşkil eden
bu hadis-i şerifte nesebini bile bile babasından veya efendisinden başka birine
nisbet eden kimseye cennetin haram olacağı ifade edilmektedir. Sebebi ise
şudur; bu kimseler bu hareketiyle ,ölümden doğan miras hakkının hakiki
sahiplerinin eline geçmesine engel olmuş olurlar. Bu haksız uygulamanın tüm
veballerini boyunlarına geçirmiş olurlar. Ancak burada "cennet
haramdır" sözünden maksadın ne olduğu iki şekilde açıklanabilir:
1. Hakikaten bu kimse
asla cennete giremeyecektir, anlamındadır. Ancak bu durum babasından başka
birine intisap etmeyi helal itikat edenler içindir.
2. Ehl-i necat olanlar
cennete girerken bunlar cennete giremezler. Ancak dünyadaki bu gayrimeşru
uygulamalarının cezasını çektikten sonra girebilirler, demektir.
Bu hadis-i şerifte bir
kimsenin kendisini bile bile babasından başka birine nisDet etmesinin haram
olduğuna işaret edildiği gibi bir kölenin kendisini bile bile başka bir
efendiye nisbet etmesinin de haram olduğuna delâlet eder. İşte bu hadisin bab
başlığıyla ilgili tarafı burasıdır.
İşte, bu sebeple Ebu
Davud bu hadisi bu babda yer aluı hadisler arasına koymuştur.